Advertisement

Dünya değişiyor. İhtiyaçlar da öyle.

Eskiden bankacılıktan aldığı pay eser miktarlarda olan faizsiz finans son yıllarda yükseliş trendinde.

Toplumun her kesiminin tasarruflara en modern şekliyle ulaşması hem aktif şekilde kaynak yaratılmasına katkıda bulunulması açısından hem de ortaya çıkan değerin bölüşümü ve tabana yayılması bakımından hayati önemdedir. Altınlar yastık altında, tüm birikimler gayrimenkul şeklinde vücut bulduğu şekilde para ekonomisine ve krediye dayalıya kapitalizme adapte olmakta güçlük çekilmeye devam edileceği aşikar.

Konuya uzak olanlar için kısaca ihtiyacın temellerini aktarmak isterim.

KATILIM EKONOMİSİ

Batı'nın sürüklediği küresel ekonomik sisteme İslam'ın itirazı birkaç ayak üzerinde yükselir***. Bunlar ahlak, dünya görüşü ve sonunda ortaya çıkan toplum yapısı kanalıyla kendisini gösterir. Kapitalizmin en çok kar yaratma güdüsü ve paranın değerini faiz ile belirleyen, bireyci ve biriktirmeci anlayışı İslami iktisat yazınına katkıda bulunanların fikri dünyaları ile çatışır. Mülkün sahipliğinden bölüşümün aşamalarına kadar iki bakış birbirine taban tabana zıttır.

Bu anlayışta bir ekonomiyi esas alan yaklaşımların doğal olarak kaynak bulunması ve ekonomik büyümenin desteklenmesi için önerdiği yollar da farklıdır. 'Üretimin' desteklenmesi ve ortaya çıkacak maliyetin buradan gelecek kardan beslenmesi için yapılan tüm faaliyetlere kabaca 'faizsiz finans' ve bunu sağlamak üzere teşekkül eden bankacılığa da 'katılım bankacılığı' diyebiliriz.

Katılım bankacılığı sadece bankacılığın yapılışı ile ilgili değildir. Paraya bakış ile de ilgilidir. Para, İslamiyet'te sadece bir mübadele aracıdır*.

DÜNYADA ve TÜRKİYE'DE DURUM

Dünyada faizsiz finansal varlıkların toplamı ICD TR Raporu'na göre 2015 yılını %8 büyüme ile tamamlamış ve küresel finansal varlıkların %2'sine ulaşmıştır. Büyümenin motoru faizsiz bankacılık olmuştur. Küresel faizsin finans pazarını Suudi Arabistan ve Malezya toplamda %60'tan fazla pay alarak kontrol etmeye devam etmektedirler.

Türkiye'de katılım bankacılığı '85 yılında başlayan ve yabancı oyuncuların da sektöre ilgileri ile hızla gelişmiş ve toplam bankacılık evreninde %5 pay sahibi olmuştur. Bank Asya'nın kötü hikayesi banka özelinde algılandığı için sektöre kalıcı bir zarar vermemiştir. Kamunun Ziraat ve Vakıfbank aracılığıyla büyüttüğü evrene Halkbank'ın da katılımı ile yeni bir soluk gelmesi beklenmektedir.

Ekonomi yönetiminin hedefi İslami bankacılığın payının 2023 yılına kadar 3 katına çıkması olarak özetlenebilir. Bu hedefe Türkiye Varlık Fonu'nun da destek vereceğini fon kuruluşundaki maddelerden okuyabiliyoruz.

Katılım bankaları 2016 sonunda, bir önceki yıla göre 959 şube ve 14.467 personel ile çift haneli küçülme yaşarken yıllık toplam 1.1 milyar TL'lik net kar ile %170 büyüme kaydetmiştir. Toplam aktiflerde ise %10'luk genişleme yaşanmıştır.

MODERN SORUNLAR

Katılım bankacılığı her ne kadar son yıllarda önemli bir sıçrama göstermiş olsa da sektör temsilcilerinin arzu ettikleri seviyelerde değiller.

Olması gereken ve gerçekte olan farkını** ve derin sosyolojik analizlere girmeye çalışma çabasını bir kenara bırakarak, tasarrufa ayrılan fonların değerlendirilmesi için ya da kaynak arayışında ekonomik bireylerin dini kaygılar yerine rasyonel ekonomik beklentiler ile hareket etmeleri sektörün önemli bariyerlerinden biri. Özellikle Türkiye örneğinde konvansiyonel bankaların güçlü yapıları, geniş ulaşım ağları ve teknolojiyi üst düzey kullanmaları sebebiyle bankacılığı domine ediyor olmaları bir başka engel.

Türkiye'de mevduatın yüksek getirisi, bir başka ifade ile kıt kaynaklar içinde mevduatın önemli rolü ve enflasyonun memlekette yüksek olması faizsiz bankacılığın önünde önemli bir set. Kaynak toplamak için gayrimenkul sertifikası, sukuk vb araçlar kullanmak isteyen bankalar %15 mevduat faizi ile nasıl yarışabilirler? Bu yarışta nasıl önde olabilirler? Bu sorulara cevap bulmak elzemdir.

YAPILMASI GEREKEN

Küresel bir finans merkezi olmak isteyen İstanbul'un opsiyonlarından biri de İslami finans alanında derinleşmektir. Bunun için düzenleme, uygun yatırım ortamını yaratma, yetişmiş personel sunma, finansal okur yazarlığı artırma ve küresel oyuncular için burayı uygun bir zemine taşımak zorunluluğu vardır. Ne var ki 6 yıl içinde 3 katına çıkması hedeflenen sektörün henüz mevzuatı dahi tamamlanmış değil! Çalışmanın sürdüğünü biliyorum ancak 2017 yılında ve böylesi yüksek bir hedef konmuşken henüz mevzuatı dahi kendine has şekilde işlemeden başarılı olma ihtimalimiz nedir?

Elbette mevzuat hacim ya da başarı getirmeyecek ancak rekabetin kurallarının belirlenmesi, kurumsal yapının oturması ve kültürün gelişmesi için bu elzem. Diğer yandan, ekonomideki tüm paydaşlara katkıda bulunacak bir finansal süper market vizyonun korunması ve İslami finans dışındaki alanların da hızla geliştirilmesi gerekiyor.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi, hukuk sorununun aşılması gibi artık sık tekrarlanıp önemini yitirme riski taşıyan 'zorunlulukları' saymadan teknik düzenlemeler ile devam ediyorum...

Gayrimenkul sertifikası, otomatik katılımda fonların nasıl yönetileceği gibi konuları belli bir plan dahilinde ve kamuoyu ile şeffaf şekilde paylaşılarak hayata geçirilmeli. Böyle olmadıkça zaten kırık olan sermaye piyasaları algımız bir türlü toparlanamıyor. Daha az insan, daha düşük güvenle ve daha küçük fonları piyasaya arz ediyor. Buradan katılım ekonomisine giden kaynak da doğal olarak güdük kalıyor.

Altyapı projelerinin sıklıkla konuşulduğu, KOBİ ve üretime dayalı ekonomi kavramlarının çok kez telaffuz edildiği bu ortam İslami finans için de en uygun şartları sunuyor. Bu durumda, ilk yapılması gereken dağınık ajandaları konsolide edip gerçekçi hedefler belirlemek ve bunların kanuni altyapılarını bir an önce hazırlamak olmalı. Sektör temsilcilerinin de talepkar olmaları ve ayakları yere basan planları dillendirip kamunun desteğini en doğru şekilde almaları gerekiyor. Aksi takdirde sektörü destekleyecek önlemler sürgit devam etmeyebilir, sektörü canlandırma arzusu sekteye uğrayabilir.

* Sabahattin Zaim, İnsan, İslam ve Ekonomi

** Sabri Ülgener, iktisadi Çözülmenin Ahlak ve Zihniyet Dünyası

*** Temel Hazaroğlu, Katılım Ekonomisi