Advertisement

Birinci Dünya Savaşı'ndan itibaren güç dengelerini oluşturmakta ağırlığı olan ve bildiğimiz şekli modern liberal & kapitalist sistemin kurucusu ülkenin elbette küresel ekonomi ve siyasette yeri tartışma konusu değil. ABD'nin küresel sistemdeki yeri daha ziyade bir 'veri'.

Peki soğuk ve sadece rakamlar üzerinden bir döküm yapmak gerekirse, Türkiye & ABD parasal münasebetleri nasıl?

YATIRIMLAR VE SERMAYE AKIMLARI

Mesele ABD olunca ilk bakılması gereken hesap aslında sermaye hesabı. ABD faizlerinin, özellikle de 10 yıllık faizinin seyri ve Türk varlıklarının seyrine bakınca korelasyonun oldukça yüksek olduğunu, hatta en yüksek tepki veren varlık sınıflarının içinde TL'nin ve faizlerimizin olduğunu söylemek gerekiyor. Ne var ki ABD'de Türkiye'ye yönelik bir faiz hamlesi olamayacağı için bu konuyu sadece anıp derinlemesine analize etmiyorum.

Sermaye hesabı demişken, uluslararası yatırım pozisyonunu incelediğimizde ABD'nin yerinin Türkiye adına oldukça üst sıralarda olduğunu görmek kolay. Mart 2017 verilerine göre ABD'li yatırımlar Türkiye'de tutulan bono portföyünün %21'ini ellerinde tutuyorlar*. Borsada işlem gören hisse senetlerinin ise yaklaşık 1/3'ü ABD'li yatırımcıların elinde ve bu oranla ABD ilk sırayı alıyor*****.

Uluslararası yatırım pozisyonuna baktığımızda ise** doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) içinde ABD'nin son 5 yılda oldukça küçük bir yer işgal ettiğini görmek mümkün. Tüm gelen DYY içinde ABD payı son 5 senede ortalama %5 civarında***.

 

 

(2012-2016 arasında milyar dolar cinsinden)

 Aşağıda ise yıllara göre DYY görülmekte.

 

TİCARET KANALI

Son yıllarda Türkiye'nin artan ihracat performansı gösterdiği bu ikili ilişkide verilen ticaret açığı azalmakta, toplam ticarette ise bir düşüş olduğu görülüyor. ABD, 2016 yılında Türkiye'nin en çok ticaret yaptığı 3. ülke olurken, ihracat yaptığımız ülkeler arasında ise 5. sırada****.

 

Türk şirketlerin ABD'ye neler sattığına baktığımızda çelik, tekstil, taşıta ve cam & çimento sektörlerinin liderlik ettiğine şahit oluyoruz. Çelik için damping davaları ve ABD'nin geçmişten gelen 232. madde kararı beklenirken, otomotivde uzun vadeli 'al ya da öde' gibi anlaşmalar sebebiyle kısmen daha rahat bir hava olduğunu görüyoruz. Tekstil sektörünün de kısa vadede olumlu olduğunu ancak vize yasağının genişlemesi ve süresinin uzaması gibi durumlarda ticaretin zora gireceği korkusu hakim.

Türkiye'nin en büyük ihracat pazarları olan Almanya, Irak ve ABD ile aynı anda sorunlar yaşaması ise dikkat edilmesi gereken başka bir faktör.

Sadece rakamlar üzerinden konuşmak gerekirse 41 bin yabancı sermayeli şirketin 1.500'üne, bono ve hisse senedi yatırımlarında önemli paya sahip ve aynı zamanda 3. büyük ticari partnerimiz olan ABD'nin önemi ülkemiz için yadsınamaz. Dış kaynakların (krediler, para piyasası işlemleri) içinde ne kadar ABD payı olduğu konusunda ise bir veriye ulaşamadım.

Türkiye, ABD'nin ilk en büyük 15 ticari partneri içinde yer almıyor. Diğer yandan, yüksek teknolojili ürünler satılan ve ticari fazla verilen bir ülkenin ABD için de önemsiz olduğunu iddia etmek doğru olmaz.

Sadece ekonomik perspektiften bakınca ikili ilişkilerin derinliği ve büyüklüğünü görmek mümkün. İki ülke arasında görülmemiş bir dip olan bu son durumun sürdürülmesi oldukça mantıksız gözüküyor. Elbette yaşananların ekonomik ilişkileri aşan boyutları var ve çözüm siyaset ve diplomasi kanalıyla gelecek. Diğer yandan, pür bir ekonomik bakış ile meseleye yaklaşırken eğilimin ne yöne doğru olması gerektiğini görmek adına ben de ekonomik ilişkilerin boyutlarını kısaca aktarmak istedim.

KAYNAKLAR VE TABLOLAR:

** http://www.invest.gov.tr/tr-TR/investmentguide/investorsguide/Pages/FDIinTurkey.aspx

***

****

 *****

Kaynak: Dünya