Advertisement

Bir ülke, döviz kurunu değerli kılmak için ne yapabilir ya da en azından mevcut değer kaybını önlemek adına ne gibi adımlar atabilir? Bu soruların cevaplarını bulabilmek için öncelikle o kurun üzerindeki baskı yaratan unsurları ve piyasadaki algıyı doğru tayin etmek gerekiyor.

Son dönemlerde özellikle ABD yararına esen rüzgarın, doların elini güçlendirdiği aşikar. Öte yandan henüz FED’in faiz artırım senaryosunun bile tam olarak fiyatlara yansımadığı düşünülürse, dolar lehine devam eden piyasa hareketinin sertleşmesine şaşırmamak gerekecek.

Son haftalarda 81,84 ile neredeyse son bir yılın zirvesine yükselen Dolar endeksi ise gelişmiş ülke para birimleri karşısında bile değer kazanarak kısa vadede gelişen ülke kurlar karşısında da daha fazla güçlenebileceğini ispatlıyor. Öte yandan CFTC (Commodity Futures Trading Commission) pozisyonlarına bakıldığında dolarda spekülatif uzun pozisyonların 2013 Eylül seviyelerine yükseldiği gözleniyor.

-TCMB TL likiditesini kısıyor mu?

Böyle bir konjonktürde Dolar/TL ’de 8 Ağustos tarihinde 2,1877 seviyesine yaşanan sert yükseliş sonrası gözler yeniden kura çevrildi. Özellikle TCMB’nin haftalık repo ihaleleri ile piyasayı ihtiyacı altında fonlayarak TL likiditesini kısması, zayıf kurun hala tehdit olduğunu bir kez daha hatırlattı. Geçtiğimiz hafta Interbank bankalar arası depo ve repo oranları %7,8’den %11 seviyelerine yükselirken,TCMB ortalama fonlama maliyeti ise yüzde 8,29 ile politika faizinin üzerinde seyretti. Piyasadaki sıkışık TL likiditesi ise bankaları TL ihtiyaçlarını kısa vadeli tahvilleri satarak gidermeye yöneltmiş gibi. Kısa vadeli tahvilden TL’ye geçiş yapan piyasanın ilk etkisi ise geçtiğimiz haftalarda getiri eğrisinde yaşanan yataylaşmaya sebep olmuşa benziyor.Bu noktada ise TCMB’nin son açıklamalarında getiri eğrisindeki yataylaşma beklentilerini tekrar hatırlatmakta yarar var.

Hal böyleyken son dönemlerde TCMB Başkanı Başçı’nın Türk Lirası’nın kontrolünde politika faizi yerine üst bandın yani gecelik borç verme oranının ve ek araçların kullanılacağı vurgusu önümüzdeki dönemlerde piyasada oluşacak faizleri yakın markajda tutmamıza sebep olacak gibi.





-Döviz rezervleri kuru kontrol altında tutmak için yeterli değil

Unuttuğumuz ama kısa vadede yeniden hatırlamamız gereken bir diğer konu ise “döviz rezervleri” Çünkü her ne kadar TCMB’nin kur kontrolünde kullandığı ek bir araç olsa da Barclays raporunda bunun kısa vadede mümkün olmayacağı belirtilmiş. Aşağıdaki grafikte gri ile gösterilen güncel döviz rezervlerin, optimal seviyelerin altında olduğu sadece iki ülke var. Bunlardan biri Türkiye, diğeri ise Ukrayna. Çin, Rusya, Brezilya ve Peru ise en bol döviz rezervi olan ülkeler. Dolayısıyla son dönemlerde günlük 10 milyon dolar olan döviz satım ihalelerinin olası bir kur kontrolünde daha fazla artırılması oldukça güç gözüküyor.




-Bankalar ve hane halkı kime oy verdi?

Hane halkı tarafında özellikle 2014 başı itibari ile artmaya devam eden TL mevduatlarının Haziran ayında ivme kazandığı gözleniyor. Döviz mevduatlarında ise Mayıs sonrası yaşanan gerileme TL mevduatlarına yararken, son 1 aydır tablo terse dönmüşe benziyor. Fakat henüz Temmuz ve Ağustos ayı hane halkı TL mevduat verileri gelmediğinden ötürü dövizde yaşanan bu artışı, TL mevduatlarındaki azalmaya bağlamak doğru olmayacaktır. Banka mevduatlarında ise 4 Temmuz itibari ile TL’nin yüzde 3,95 artış ile 594 Milyar liraya ve döviz mevduatlarının yüzde 4,45 artış ile 353 Milyar liraya yükseldiği gözleniyor. Yani son bir aylık hareketlerde bankalar tercihi dövizden yana kullanmış gibi.