Advertisement

2010 yılında %5 olan dünya ekonomik büyüme oranı yıllar içerisinde azalarak 2013 yılında %1,5’e kadar geriledi. Fakat IMF, OECD ve Dünya Bankası gibi kurumlar; bu yıl yeniden canlanmaya başlayan ABD, Avrupa gibi ülkelerin de katkısı ile yaklaşık %3-3,5 küresel büyüme oranı bekliyor. Burada asıl mesele dünyanın yeniden yüksek büyümeye göz kırpması değil, gelişmiş ülkelerin gelişenlerden rol çalması. Hindistan, Endonezya, G.Afrika, Rusya, Brezilya ve en önemlisi Çin gibi gelişen ülkeler eskisi kadar yüksek büyüme oranlarına sahip değiller. Diğer taraftan Avrupa, Japonya ve ABD gibi ülkeler 2008 finansal krizinden bu yana uyguladıkları gevşek para politikasının meyvelerini toplamaya başladılar. Gelişmiş ülkelerin %2-3 bandında büyüyeceği bu yıl, gelişen-gelişmiş ülkeler büyüme makası bizim gibi gelişen ülkeler alehine kapanıyor...

Peki Türkiye global büyüme sürecinin neresinde?

 

OECD geçtiğimiz günlerde yayımladığı raporunda yükselen piyasalardaki büyüme hızının düştüğüne dikkat çekti. Raporda Çin ekonomisinin, reformların yavaşlaması ve yüksek borçlanmadan kaynaklanan mali riskler yüzünden tökezleyebileceği uyarısında bulundu. Bu sebeple büyüme oranının %7’nin altına düştüğü Çin’de çift haneli büyüme rakamları geride kalmış gibi gözüküyor  (Zaten Çin Merkez Bankası (PBOC) ve hükümet de artık agresif büyüme politikalarına son verdi, yani onlar için de sürpriz değil).

Hal böyle olunca, eğer hükümetten gelen açıklamalar gerçekleşirse, Türkiye’nin 2017’yi %7 gibi büyüme ile kapatması öngörülüyor. Yani dünyanın en yüksek büyümesine sahip olan Çin ekonomisini bile geçen bir Türkiye büyümesi olabilir ve evet 2017’de en çok büyüyen ülke biz olabiliriz!* Üstelik bugün gelen 3.çeyrek büyümesinin yıllık bazda %11,1 olduğu düşünülürse, son çeyrek için yukarı yönlü revizyonlar kaçınılmaz..

* IMF, OECD, vb. kurumların Türkiye yılsonu büyüme beklentisi %5-5,5 arasında yer alırken, bu kurumların tahminleri referans alınır ise Türkiye büyüme liginde Çin’den sonra ikinci sırayı alıyor...

 

Büyüdük ama nasıl?

Türkiye 3.çeyrekte %11,1 ile beklentilerin üzerinde büyüdü. Büyümeye katkı nereden geldi diye baktığımızda özel tüketim ve yatırım kalemi belirgin artış yaşarken; dış talep ve stoklarda 2.çeyreğe kıyasla daha sınırlı bir katkı vardı. Aşağıda görüldüğü üzere üretim yöntemiyle hesaplanan büyümede en hızlı artış yaşayan sektörler sırası ile hizmetler, inşaat  ve sanayi oldu. Harcama yöntemi ile hesaplanan verilere göre ise mal-hizmet ihracatı, mal-hizmet ithalatı, özel-kamu yatırımları ve hanehalkı tüketimi çift hane büyüme kaydetti. Bundan sonra büyümenin sürdürülebilir olup olmayacağını analiz etmek için ise hangi sektörün ne kadar büyüdüğünü  ve o sektördeki dinamiklerin nasıl değişeceğini öngörmek gerekecek. Olumlu ve olumsuz beklentileri ele alalım;

- Vergi teşvikleri bittiği ( mobilya, beyaz eşya vb) ve kur tarafında sert yükseliş yaşandığı için hanehalkı tüketim büyüme hıznın yavaşlayacağını (olumsuz)

- KGF desteği bitmek üzere olduğundan kredi büyüme hızında ivme kaybı beklentisi **(her ne kadar önümüzdeki yıl geri ödenen KGF borçları sisteme tekrar geri verilecek olsa da, Mart ayındaki kadar güçlü etki beklenmiyor. Çünkü Mart 2017’de KGF sisteme verildiğinde  250 milyar TL’nin 210 milyarı ilk 4 ayda reel sektöre beklenenden hızlı enjekte edildiğinden  büyümeye katkısı çok daha güçlü idi) (olumsuz)

- Bir süredir azalma gösteren makine teçhizat yatırımlarında bu yıl %15 üzerinde büyüme yaşandı. Büyümenin kalitesi ve sürdürülebilir olması adına önemli (olumlu)

- Özel ve kamu yatırımlarından gelen 3,6 puan’lık katkı ve ihracat artışı hem istihdam hem de büyüme açısından KGF’lerin meyvesinin toplanıldığını gösteriyor (olumlu)

- İnşaat’ın büyümeye katkısı yüksek, tarımın ise çok düşük. Aksine sürdürülebilir büyüme ve gıda enflasyonunu kontrol etmek adına tarımın yüksek olması gerektiği, inşaatın ise suni büyüme yarattığı ve sürdürülebilir olmadığı vurgulanıyor (olumsuz)

** Merkez Bankası, kredi büyüme hızındaki 1 puanlık düşüşün, sonraki çeyrekte büyümeyi ortalama 0.14 puan azalttığını hesaplamaktaydı.

 

Sonuç olarak Türkiye  KGF, vergi teşvikleri , geçen yıla göre baz etkisi vs. derken G20 ve OECD ülkeleri içierinde en yüksek büyüme hızına erişmiş oldu. Üstelik son çeyreği de geneli ile kıyaslandığından yine yüksek bir büyüme ile kapatacağız. Büyüme dinamiklerinde göze çarpan bazı olumsuz noktalar ve sürdürülebilirliği sorgulanıyor olsa da büyümenin kompozisyonu genel olarak ekonomistleri tatmin etmiş gibi gözüküyor. Geriye tek soru kalıyor (ya da “sorun” diyelim)

Cari Açık ve enflasyon ile büyümek sağlıklı mı? O da sonraki yazının konusu olsun...