Advertisement

İnsanlığın yaşadığı sosyo-ekonomik dönüşümün ardında hep bilim ve teknolojiyi görüyoruz… Teknoloji sayesinde sanayide üretim modelleri değişiyor, insanların tüketim eğilimleri değişiyor. İlk değişim, James Watt’ın sanayi üretiminde değişimi sağlayan buhar kazanlarının imalatı ile gerçekleşti. Buhar gücü bir dizi yenilikle demiryolu ve denizyolu taşımacılığında kullanılmaya başlandı ve taşıma maliyetleri böylelikle en aza indirgendi. Üretme ve ürettiğini tüketme üzerine kurulu olan düzende ekonomik kalkınmayı teknolojiye yatırım yapan ülkelerin sağladığını görüyoruz. Uluslararası alanda ezici rekabet gücüne sahip bu ülkeler diğer ülkeleri tüketim toplumu sarmalına sokmayı başarıyor.

1980’li yıllarda internetin gelişimi önce bilgi transferinin ardından sesli görüntüyü sağladı. İnternetin gelişimi aynı zamanda bankacılıktan birçok sektöre sermaye akışkanlığının hızlanmasını da olanak sağladı. Bugün geldiğimiz noktada internet artık nesnelerin birbiriyle iletişiminde (İot) önemli rol oynuyor. Örnek verecek olursak siz arabanızla evinize doğru giderken arabadan ev ısıtma ve aydınlatma sisteminin sizin geliş saatinize bağlı açılmasını… Sürücüsüz araçların yolcuları, sürücüsüz tırların istenilen kargoyu istenilen noktaya ulaştırması bir başka soruyu da akla getiriyor. Nitelik arz etmeyen meslekler yeni düzene adapte olamazlarsa yok olma riskiyle karşı karşıyalar. Dünya genelinde yıllık 60bin farklı robot sanayinin içerisine giriyor ki bu ilerde 24 saat tam kapasite hiçbir işçi çalıştırmadan veya ısıtma, aydınlatma maliyetine katlanmadan üretim yapmanın mümkün olacağını gösteriyor. Endüstri 4.0 ile niteliksiz işçi sınıfının neredeyse biteceği bir döneme doğru gideceğiz. Hemen hemen her sektörde hız verimlilik ve kalitenin artacağı kesin…

İnternetin gelişimi sosyo-kültürel anlamda insanların sanal ortamda iletişimi, şirketlerin yeni pazarlama mecraları yaratmalarını sağladı. Rakamlar ise başdöndürücü,

Sadece 1 dakika içerisinde Twitter’dan 347.222 adet tweet, WhatsApp’ den 20,8milyon mesaj gönderiliyor, Facebook‘a 701,389 giriş yapılıyor, Google’da 2,5 milyon arama yapılıyor, Vine ‘da 1,04 görüntü izleniyor, Instagram’da 38,194 fotoğraf paylaşılıyor, 150milyon e-posta atılıyor…

Ticari kısımda yine sadece 1 dakika içerisinde Amazon’da 203,596 satış yapılıyor, UBER’den 1,389 taxi çağırılıyor, Spotify’dan 38,052 saatlik müzik dinleniyor, Netflix’den 69,444 saatlik film izleniyor…

 
(Grafik HT'den alınmıştır)

Sanal dünyada faaliyet gösteren popüler şirketler inovatif çözümlerle , yıllık çift haneli büyümelerini ve cirolarını katlayarak artırmalarını sağlıyor. Bunlar 1 günde şekillenen oluşumlar değil. Arkasında büyük bir bilgi sermayesi ve AR-GE yatıyor.

Dijital çağın gereklerine sahip olmayanların geride kalacağı bir dönemin içerisindeyiz. Bu noktada AR-GE’ye yapılan yatırımlar hızla önem kazanıyor. Böylece bilgi toplumu olma yolunda önemli bir ivme kazandırıyor.

AR-GE bugün ülke ekonomilerine ihracatta katma değer sağlıyor. AR-GE’ye yatırım yapan ekonomiler böylelikle ileri teknolojili ürün ticaretinde dünya içerisinde büyük pastadan yer alıyorlar.

Peki biz ne yapıyoruz?

Aşağıdaki tabloda açıkça Türkiye’nin Gayrisafi Yurtiçi Hasılası’nın içerisinde AR-GE’nin payının yüzde 0,9 ile hala çok yetersiz olduğunu görüyoruz. Patent başvurusunda ise dünya payı içerisinde nispeten iyileşme sağlasa da ileri teknoloji ihracatında çok geride kaldığını gösteriyor. Türkiye ile en yakın verilere sahip Meksika’yı kıyasladığımızda patent başvurusunda Türkiye’nin 108bin ile 103bin başvuru yapan Meksika’nın önünde olmasına karşın Meksika’nın ileri teknoloji ürün ihracatının toplam ihracat içerisindeki payının yüzde16, Türkiye’de ise bu oranın yüzde1,9 olduğunu görüyoruz.



Sonuç itibarı ile bilim ve teknolojide gerekli dönüşüm sağlanmadıkça, Türkiye’nin az gelişmişlik döngüsünü kırması mümkün görünmüyor. İhracat ve milli gelirde istenen eşiği aşamamasının nedeni de bu dönüşümün henüz sağlanamamış olması. Buna rağmen enseyi karartmamak gerek. Azimle, inatla bilim ve teknoloji yatırım kültürünü oluşturmak gerekiyor.

Biz dönüşümü sağlarken dışarıda neler oluyor dediğimizde artık gelişmiş ülkeler yeni yaşamlar üzerine teknoloji geliştirme yarışı içerisindeler. Diğer yanda henüz başlangıç aşamasında olan nano- bilim ve nano-teknolojiler, bilime yeni bir çağ atlatacak. İçerisinde çip yerleştirilen akıllı hapları yutarak bütün sağlık verileriniz birkaç saniye içerisinde alınabilecek ve tıpta hasatlıklara karşı yeni çözümler üretilebilenecek. Nano-tıp bu alanda belirleyici olacak.

Dünyaca ünlü fütürist ve fizikçi Prof.Dr.Michio Kaku’nun dediği gibi bilginin aktarım ve görüntüleme hızı öyle bir boyuta gelecek ki çipler sayesinde rüyalarımız artık görüntülenebilecek. Prof.Kaku’ya göre bilgisayar, iletişim, internet teknolojilerinden sonraki dijitalleşme dalgası kendini ulaştırma, tıp ve eğitimde gösterecek.

Belki sadece bilgi, ses, görüntü değil duygu ve düşüncelerimizin aktarımı da mümkün olabilecek…Ne dersiniz?

Bir başka buluşmamızda nano-bilim, yapay zeka ve 3D teknolojilerinin hayatımıza nasıl dokunacağını birlikte irdelemek dileğiyle…


Hande Berktan

hberktan@bloomberght.com