Advertisement

Bu hafta Türkiye'nin son yıllarda sahne olduğu en büyük projelerden birinin temel atma töreni vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Gürcistan Cumhurbaşkanı Margvelaşvili'nin katılımıyla 9.5 milyar dolarlık TANAP'ta ilk boru yerleştirildi. Projenin 2018 yılında tamamlanması bekleniyor. Aslında dünyanın en büyük rezervine, 1 trilyon metreküpten fazla doğalgaza konu olan Şahdeniz Projesi'nin bir uzantısı olan TANAP, Türkiye sınırları içerisine girdiği yerde bu adı alıyor.

TANAP'ın finansal büyüklüğü, bu bağlamda yaratacağı iş ve istihdam imkanları bir yana, Türkiye'nin bölgesel anlamda önemli bir enerji oyuncusu konumuna gelmesine katkı sağlayacağının öngörülmesi asıl önemli konu.

Proje tamamlandığında topraklarımızdan 16 metreküp doğalgaz akacak. Bunun 6 milyar metrekübünü biz alacağız.
Türkiye'nin enerjide dışa bağımlı olduğunu biliyoruz. Doğalgazın yarısından fazlasını Rusya'dan alırken TANAP, kaynak çeşitliliği açısından müthiş fayda sağlayacak. Bütün bunlar heyecanlanmak için yeterli. Ancak soru işaretleri de yok değil.

Uzmanların özellikle üzerinde durduğu iki konu var:

Birincisi Türk topraklarından geçen gazın bizim kontrolümüz altında olmaması. Projede Türkiye'nin var olan altyapısı kullanılmıyor. Yeni bir boru hattı döşeniyor. Bu noktada şu soru akla geliyor: Biz neden topraklarımızdan taşınan doğalgaz için ayrıca taşıma parası veriyoruz?

Türkiye'ye girdikten sonra gaz Eskişehir'de bir çıkış yapıyor, kendi kullanacağımız gazı biz oradan alıyoruz. Halbuki gazı sınırda teslim alabilseydik bu taşıma parasını vermeyebilirdik. Şimdi Gürcistan sınırından Eskişehir'e kadar 79 dolar, Trakya'ya kadar olan bölümde ise bin metreküp için 109 dolar taşıma bedeli ödeyeceğiz.

İkinci soru bu proje gerçekten Türkiye'nin bölgede bir enerji merkezi olma hedefine katkı sağlıyor mu? Uzmanlar çok da bulunmadığını düşünüyor. Bunun gerekçesini de gazın transit geçmesi olarak söylüyorlar. Azerbaycan gazının Türkiye'den geçerek Avrupa'ya ulaşıyor olması elbette çok önemli ama uzmanlar haksız da değil. Türk Akımı'nın gündemde olduğu,Türkiye'nin elinin güçlü olduğu bir dönemde TANAP'tan daha fazla fayda sağlanabilirdi.

-Rusya'dan indirim aldık mı almadık mı?

Sadece TANAP tarafında değil, Rusya Türkiye ilişkilerinde de bu hafta pekçok soru vardı gündemde. Örneğin hafta içinde gazete manşetlerine yansıyan ve kafaları karıştıran Rusya'dan indirim konusu gibi. Daha önce hükümet yetkililerinden Rusya'dan doğalgaza yüzde 10,25 indirim alındığına dair açıklamalar duymuştuk. Bu hafta aslında bu indirimin alınmadığını öğrendik.

Meğer söz konusu indirime dair anlaşma henüz imzalanmamış. Haberlerin ardından Enerji Bakanı Taner Yıldız'dan bir açıklama geldi. Yıldız, "Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler güven esasına dayalıdır. Sözü aldıysak indirim olacaktır, anlaşma imzalanır" diye konuştu. İmzalar atılmamış olsa da Sayın Bakan'ın açıklamalarından sorun çözülmüş gibi görünüyor.

-Suikast dedikodularının aslı var mı?

Geçtiğimiz hafta Putin, yaklaşık 10 gün ortalarda yoktu. Uluslaraarsı kamuoyunda türlü dedikodular yer aldı. Bunlar arasında Putin'in rahatsızlandığından tutun da sevgilisi eski olimpiyat şampiyonu Kabaeva'nın doğum yaptığı İsviçre'ye çocuğunu görmeye gittiğine kadar çeşitli söylentiler yer aldı. İşin magazin kısmı bir yana söylentilerden biri oldukça ciddiydi.

Fokus'taki sohbetimizde Rusya uzmanı gazeteci Cenk Başlamış'ın dikkat çektiği üzere perde arkasında Putin'e karşı bir hareket geliştiği, Putin'i devirmeye çalıştıklarına dair söylentiler.

Başlamış, "Bu iddialar neredeyse Putin'in gitmesi an meselesi dedirten boyuttaydı. Putin ortaya çıkınca bile iddilar ortadan kalkmadı. Rusya yönetiminde bizzat gizli servisle Putin arasında bir görüş ayrılığı olduğu fikri var. Özellikle Ukrayna konusunda Putin'in çok ileri gittiği, Batı'nın yaptırımlarının Rus oligarklara ekonomik anlamda zarar verdiği; bu nedenle Putin'in gitmesinin istendiği konuşuluyor" diye anlattı.

Perde arkasında bir şeyler olduğu ortada. Zira Putin'in 15 yıllık iktidarı boyunca hiç böylesi bir söylenti duyulmamıştı. Şimdi neler olduğunu anlamak için Putin'in bundan sonraki Ukrayna politikasını yakından izlemek gerekiyor.

Cenk Başlamış, "Rusya ve Putin ile ilgili en önemli yanlış Putin'in devrilmez olduğuna dair inanç" diyor. Putin kuşkusuz çok güçlü bir lider ama Başlamış'a göre devrilmez değil:

"Putin iktidara mücadeleyle gelmedi, sistem tarafından getirildi. Kendisine verilen rolü de 15 yıl  başarıyla yerine getirdi. Sistem artık Putin'in gitmesine karar verirse Putin gider. Batı'nın yaptırımları nedeniyle Rusya'da oluşan en az 200 milyar dolarlık bir kayıptan söz ediliyor. Bunun bir kısmı Rus işadamlarının üzerinde ve Rus işadamlarının çoğunun siyasetle iç içe olduğunu unutmamalıyız."

-Erdoğan, Putin ile neden görüştü?

Putin devrilir mi devrilmez mi bilemem ama yeni dönemde Rusya ve çemberini şüphesiz yakından izleyeceğiz. Bu arada yeni enerji oyunuyla birlikte Rusya-Türkiye arasındaki diplomasi de enteresan gelişmelere sahne oluyor.
Bu hafta yanıtsız kalan sorulardan biri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ıjn Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin içeriğine dairdi.

Ukrayna seyahati öncesinde yapılan bu görüşmede Ukrayna konuşulmuş olması muhtemel. Uzmanlar Kırım ve Kırım'da yaşayan Tatar Türklerinin durumunun da gündeme gelmiş olabileceği görüşünde. Enerji zaten değişmeyen gündem başlıklarından biri.Bir de Putin'in 24 Nisan'da Ermenistan'a yapacağı gezinin bu görüşmenin içerisinde yer alma ihtimalinden söz ediliyor.

Söz konusu tarihte Türkiye Putin'i Çanakkale'de yapılacak törenlere davet etmişti. Putin, Çanakkale yerine Erivan'ı tercih etmiş görünüyor. Cenk Başlamış, "Büyük devletler böyledir. Bütün yumurtaları bir sepete koymazlar" diyor.

Peki Türkiye ile ilişkiler bu kadar iyiyken Putin neden Erivan'a gidiyor?

Başlamış şöyle yanıtlıyor:

"Ermenistan, Rusya'nın o bölgedeki en önemli müttefiki. Kendince bir denge politikası işletmeye çalışıyor . Diğer yandan, herşey iyi hoş da gerektiğinde kullanılmak üzere elimde böyle bir kozum var demek istemiş de olabilir."

-Antalya mı Soçi mi?

Rusya demişken turizme de bakmadan olmaz. Bu hafta özellikle Euro tarafındaki sert düşüşle birlikte, bu durumun sektörleri nasıl etkileyeceğini çok konuştuk. Euro'daki düşüşten en çok etkilenecek sektörlerden biri turizm. Turizmciler tablonun çok iyi olmadığını söylüyor.

Geçtiğimiz günlerde Fokus'ta ağırladığım Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği Başkanı Timur Bayındır, "Yıl sonunda satışa çıkan oteller bile olabilir" dedi.

Turizm Euro'dan önce zaten Rusya'dan ötürü zararda. Bayındır, Rusya'daki krizin Türkiye'nin turizm gelirlerine bu yıl yüzde 40 gibi önemli bir oranda negatif etki yaratmasını beklediklerini söylüyor. Avrupa Liderler Zirvesi'nde konuşan Rus Maliye Bakanı Anton Siluanov, "En kötüsü geride kaldı" dese de turizmciler öyle düşünmüyor.

Rusları tanıyanlar bilir, gezmeyi tozmayı severler. Hatta her şeyden vazgeçer keyiften, tatilden vazgeçmezler. Timur Bayındır "Yine öyle yapacaklardır" diyor ama bu kez Antalya yerine Rusya'nın deniz kıyısındaki Soçi bölgesini tercih edip ülke içinde kalabilecelerini söylüyor.

21 yıl Rusya'da yaşamış, Rus kültürü, ekonomisi ve insanına dair kitaplar yazmış Cenk Başlamış ise itiraz ediyor: "Ruslar tatil yapmaya karar verirse Soçi'yi değil Antalya'yı tercih edeceklerdir. Soçi ve Antalya fiyat-kalite denkleminde kesinlikle karşılaştırılamaz. Bırakın Soçi'yi bugün dünyada Antalya ile bu açıdan rekabet edebilecek başka yer yok." diye konuşuyor.

Mayıs başında Rusların bir tatili var. Antalyalılar, Mayıs'ta etrafınıza iyi bakın!