Advertisement

Öyle bir ürün ki dünya genelinde 800’ün üzerinde türü bulunuyor. Anavatanı Anadolu... Anadolu'dan sonra Suriye’ye oradan Hindistan ve Çin’e yayılmış.

Başlıktan da anlayacağınız üzere incirden bahsediyoruz.

Dünya kuru incir üretiminde Türkiye, yılına göre değişmekle birlikte yüzde 50-60’lık payla birinci sırada yer alıyor. Dünya ihracatının da yüzde 60-70’i yine Türkiye tarafından gerçekleşiyor.

Tarımın diğer alanlarında olduğu gibi incir sektörünün de hem üretim hem de ihracat tarafında bazı sorunları var.

Tariş İncir Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Fatma Behit, bizimle paylaştığı bilgi notlarıyla sektörün fotoğrafını çekmiş.

Biz de bu notlardan yola çıkarak kuru incir tarafına bir göz atmak istedik.

Aslına bakarsanız uluslararası pazarlarda Türk markası olarak adlandırabileceğimiz 4 ana tarım ürünümüz var. Kuru incir, kuru üzüm, kayısı ve fındık. Buna isterseniz zeytinyağını da ekleyebiliriz.

İncir denilince ilk akla gelen bölge Menderes Havzası...

Türkiye'nin en verimli tarım alanlarının bulunduğu havzalardan biri konumundaki Menderes'te kurutmaya en elverişli olan 'sarı lop cinsi incir' yetiştiriliyor.

Türkiye'de üretilen sarılop cinsinin yüzde 90’ı Aydın ve İzmir bölgesinde yetişiyor.

Sarılop yumuşak kabuğu, büyüklüğü, tadı, etli oluşu ile dünyadaki tüm diğer incir çeşitlerine göre kalitesinden dolayı büyük fark yaratıyor.

Ama sektörde hâlâ ürün kalitesinin belirli bir standarda kavuşturulması noktasında sıkıntılar var.

Tıpkı fındıkta olduğu gibi ihracatın belli bir tekelin elinden kurtulması gerekiyor. Yurtdışına daha fazla ihracat olanağı yaratma ve yapılan ihracatlarda ürünün hakettiği değerden satılması hedefleniyor. Tüm bu noktalarda da Tariş İncir Birliği sektör adına önemli bir misyon üstleniyor.

Hani hep tarımda daha fazla katma değerli ürüne ihtiyacımız var diyoruz ya...

Buna en güzek örneklerden bir tanesi incir...

Kuru incir, bundan 15 yıl önce neredeyse sadece incir olarak tüketilirken artık uluslararası pazarlarda farklı konseptlerde tüketici ile buluşuyor. Çerezlik olarak da tüketiliyor, pasta, kek, şekerli mamüller imalatında da kullanılıyor. Bir taraftan yemeklere veya tatlılara sos olarak kullanılırken, öte yandan şekerleme çeşitleri arasında yer alıyor.

Böyle sağlıklı ve değerli bir üründen o kadar çok katma değerli gıdalar çıkıyor ki...

Örnekleri çoğaltmak mümkün...

Ürün çeşitleri arasında ekstra kuru incir (çikolat incir), bademli cevizli ezme, çikolata kaplı incir draje, incir ezmeli lokumlar, incir dondurması ve incirli reçeller var.

Bu konuda açık ara öndeyiz ama rakipler de boş durmuyor.

Örneğin başta Çin olmak üzere İran, ABD, Yunanistan gibi pek çok ülkede yeni incir dikim alanları artıyor.

Üretimdeki artışla birlikte ihracat pazarında da pay kapma mücadelesi hiç de az değil. Bu gibi gelişmeler yarın önümüze büyük bir rekabet olarak çıkabilir.

Tariş İncir Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Fatma Behit, Türkiye'nin de dikim alanlarını genişletmesi gerektiğini belirtiyor.

Yaklaşık 30 yıldır yetiştirme alanı ve incir ağacı sayısında çok fazla bir değişiklik olmamış. Yaşlanan veya verimi düşmüş ağaçların gençleştirme çalışmalarının yapılması gerektiğini kaydeden Behit, “İncir bahçeleri ve ağaçları ıslah edilmeli. Bu konuda üretici desteklenmeli, teşvikler verilmeli” diyor.

Konunun bir de üretim tarafında dikkat edilmesi gereken noktalar var.

Fındıkta olduğu gibi kuru incirde de aflatoksin riski yüksek ve bu durum sektörün yumuşak karnı olarak öne çıkıyor. Yine ürünün kaliteli şekilde paketlenmesi yurtdışı pazar açısından kritik önemde.

Fatma Behit, bunların dışında sektör için şu konulara dikkat çekiyor:

* Dünya lideri olduğumuz bu üründe öncelikle ihracatçı firmalar uluslararası pazarlarda birbirlerine rakip olmamalı.

* Pazarda pay kapmak için oluşturulmuş olan fiyatların altında fiyat teklif etmemeliler yani fiyat kırmamalılar.

* Kaliteli ürünü paketleyip hak ettiği değerden satmalılar.

* Dünya piyasalarında Türk incirinin imajı bozulmamalı.

* Maalesef birçok ihracatçımız ürününü 10-15 kiloluk dökme kolilerde ihraç ediyor. Bu da düşük katma değerli ya da düşük kâr marjlı satış yapmak demek. Oysaki ihracatçılar kendi markaları ile tüketici ambalajında ihracat yapmalı.

* İhracatçılar 'private label' dedigimiz müşterilerinin markası ve paketi ile üreterek ihraç ediyor. Bu da marka bilinirliğinden yoksun bir ihracat demektir. Bugün baktığınız zaman ne kadar tanınmış bir marka iseniz, şirketinizin değeri de bir o kadar fazladır.

Behit'in ısrarla üzerinde durduğu bu konu niye önemli?

Özellikle Avrupalı firmalar Türkiye'den dökme olarak aldığı kuru incir, fındık, zeytinyağı gibi ürünlerimizi daha sonra kendi ülkelerinde kendi markaları ile paketleyip daha yüksek fiyatla tüm dünyaya satış yapıyor.

Tabir yerindeyse hamallığını biz çekerken kaymağını onlar yiyor. Artık sadece üretim değil sonrasındaki aşamaları da iyi planlamamız gerekiyor. Katma değerli üretim ve markalaşma bu yüzden çok önemli. 

Türkiye’nin üretim ve ihracatta dünya lideri olduğu kuru incirde yeni ihracat sezonu Eylül sonunda başlıyor.

Yaş ve kuru incirden yılda yaklaşık 300 milyon dolar ihracat geliri elde eden Türkiye, yukarıda bahsedilen adımlar atıldığında böyle bir üründen 1 milyar dolar seviyesinde döviz geliri elde edemez mi?

Cevabını siz verin..

NOT: Sektörün, bölgede sayıları hızla artan jeotermal santrallerin işleyişine yönelik kaygıları giderek artıyor. Bu konuya da bir sonraki yazıda değineceğiz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com.tr