Advertisement

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump küresel siyaset ve ticarette ezberleri bozacak gibi görünüyor.

En azından şu ana kadar verdiği mesajlar klasik bir ABD başkanı portresi çizmiyor ve çizmeyecek.

Bunun ilk sinyalini ABD'yi Trans Pasifik İşbirliği Anlaşması’ndan (TPP) çıkaran kararı imzalayarak verdi.

Peki ekonomide daha korumacı bir politika sinyali veren Trump, tarım sektöründe nasıl bir strateji izleyecek?

Özellikle Amerikan medyasında son dönemde çıkan haber ve yorumlar, Trump’ın izleyebileceği tarım politikasına yönelik çok da iyimser bir tablo ortaya koymuyor.

Öncelikle kabinede yer alan birçok bakanlık için isimler günler öncesinden belirlenirken tarım bakanını sona bırakması, bir kesim tarafından Trump’ın tarımı arka plana attığı yorumlarına sebep oldu. Bir kısım ise stratejik gördüğü tarım bakanlığında aceleci davranmadığı şeklinde yorumlandı.

Ama şunu kabul etmek lazım ki Trump ister arka plana atsın ve önceliği diğer bakanlıklara versin, isterse tarımı çok önemsesin, bu alanda izleyeceği strateji sadece Amerikan çiftçisini değil diğer ülkelerin de tarım politikalarını ve haliyle o ülkelerin çiftçisini etkileyecek.

Trump, kabinesine tarım bakanı olarak Georgia Eyaleti'nin eski valisi Sonny Perdue’yu aday gösterdi. Perdue, 155 milyar dolarlık bütçe ile 100 bine yakın çalışanı olan bir bakanlık koltuğuna oturuyor.

Konuya küresel açıdan bakmadan önce yerelden başlayalım.

ABD’de kırsal kesimden hatırı sayılır oy alan Trump, göçmen politikasına yönelik sert söylemleri ile dikkat çekiyor. Meksika sınırına duvar örülmesi yönündeki planı bunun en somut örneği.

Ama bir gerçek var ki Amerikan kırsalında yaşayan ve tarım sektöründe çalışan milyonlarca işçi göçmenlerden oluşuyor. Tarladaki işçiden et paketlemesi yapan çalışana kadar önemli bir kesim göçmen nüfusundan oluşuyor.

Özellikle Latin Amerika kökenli tarım işçileri çiftliklerde hem ucuz iş gücü hem de zor işlerin sahibi olarak görülüyor. Trump’ın, sayıları milyonları bulan illegal göçmenleri sınırdışı etmesine yönelik bir eylem planını hayata geçirmesi tarım sektörünün görece ucuz işgücüne darbe vurabilir. Bunun da haliyle maliyetlerden, rekabet avantajına kadar bir çok alanda etkisi hissedilecektir.

Öte yandan ABD’de net tarım gelirleri son 3 yıldır aralıksız düşüyor. 2013’te 120 milyar dolar seviyesindeki net tarım gelirlerinin 2016’da 70 milyar dolara gerileyeceği öngörülüyor.

Bu bağlamda merak edilen soru şu: Trump yönetimi, darbe alan tarım sektöründeki kan kaybını önlemek için daha fazla hükümet harcamasıyla sektöre destek çıkacak mı, çıkmayacak mı?

Tarımın iki önemli endüstri kolu olan pamuk ve süt sektörü, zor piyasa koşulları karşısında hükümetten yardım bekliyor. Olası bir destek tarım harcamalarını artıracak. O yüzden bu konuda da bilinmezlik sürüyor.

Gelelim Trump'ın aldığı ve alacağı kararların küresel tarım politikalarına olası etkilerine.

Trans Pasifik Ortaklığı'nın iptali ABD'nin tarım sektörü açısından çok da olumlu bir karar olarak karşılanmadı.

Tarım, ABD'nin Çin'e karşı ticaret fazlası verdiği ender sektörlerden bir tanesi. En basitinden ABD, Çin'e ciddi miktarda soya fasulyesi ihracatı gerçekleştiriyor. Daha geniş bir ifadeyle Amerikan tarım sektörü açısından Çin, en büyük ihracat pazarı, Meksika ise üçüncü büyük ihracat pazarı konumunda. ABD, tarımsal ihracatının yüzde 47'sini Çin, Meksika ve Kanada'ya gerçekleştiriyor.

Tarım analistlerine göre TTP'ye hayır diyen Trump, ABD tarımsal ihracatını yıllık 5.3 milyar dolar artıracak kapıyı da kapamış oldu.

Anlayacağınız tarifeler ve ticaret savaşları Amerikan çiftçisini çok da mutlu etmeyecek. Örneğin sığır eti sektörü söz konusu gelişmelerden oldukça rahatsız.

Kanada, Meksika ve Asya ülkeleri ile olası ticaret gerginliği Amerikan çiftçisinin rekabetçilikte dezavantajlı konuma düşmesine neden olabilir.

Yeni süreçte küresel tarım ticaretinde dengeler değişebilir.

Dünyanın en büyük tarım ihracatçısı konumundaki ABD'nin Trump politikaları soya fasulyesinden, tahıl ürünlerine, kırmızı etten, bakliyata kadar küresel ticarete konu olan bir çok farklı tarım emtiasında fiyat dalgalanmasına neden olabilir.

Trump aynı zamanda tarımsal ihracat tarafından mevcut pazarların genişletilmesine yönelik de farklı adımlar atacaktır. Sonuçta ABD'de üretilen tarımsal ürünlerin yüzde 25'inden fazlası ihracata gidiyor ve uluslararası ticarete konu oluyor.

Yarın bir gün Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) ile ilgili yeniden müzakerelerin başlatılma olasılığı da küresel tarım ticareti açısından kritik önem taşıyor. Keza Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) da Trump'ın ajandasında bekleyen başlıklardan bir tanesi.

Kısacası, her ne kadar Trump bazı sinyaller verse de global anlamda tarım sektörü açısından ABD politikalarında bundan sonra nasıl bir seyir izleneceğine yönelik çok sayıda bilinmezlik var.

Ve asıl risk, işin küresel ticaret savaşlarından öteye geçip küresel gıda savaşlarına dönüşme ihtimali.

Her ne kadar bu ihtimal şu an düşük gözükse de Trump'ın politikalarının sertleşmesi ve diğer ülkelerden gelebilecek misilleme, orta ya da uzun vadede bu riskleri daha fazla fiyatlanır hale getirebilir.

Bunun en somut örneği Trump'ın danışmanlarının “Eğer Çin Amerikan çiftçilerinin önünü keserse, Çin halkı aç kalır” açıklaması.

Trump'ın ilk 100 gün politikasını yakından takip etmekte fayda var.

İzleyip göreceğiz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com