Advertisement

Bir tarafta savaşlar, ekonomik kriz ve artan jeopolitik risklerle birlikte yükselen göçmen hareketi, diğer tarafta ise ABD Başkanı Donald Trump'ın göçmen politikası ve Avrupalı liderlerin göçmenlere yaklaşımı...

Göçmen politikaları Türkiye kadar pek çok ülkenin farklı bakış açılarıyla gündemde...

Bir önceki yazımızda Muğla Sıtkı Koman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Saniye Dedeoğlu'nun hazırladığı ve proje danışmanlığını üstlendiği iki önemli rapordan yola çıkarak tarımda göçmen işçilerin profili ve gelecekte sektördeki etkilerini analiz etmeye çalıştık. (Yazının ilk bölümünü aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz)

Türkiye'de Mevsimlik Tarımsal Üretimde Yabancı Göçmen İşçiler Mevcut Durum Raporu” ile “Bereketli Topraklar Zehir Gibi Yaşamlar”başlığını taşıyan ve Adana Ovası'nı kapsayan “Suriyeli Göçmen Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri Araştırma Raporu”ndaki önemli notları paylaşmaya devam ediyoruz.

Bu sefer de raporun sosyal ve politik etki analizine biraz dikkat çekmek istiyoruz.

İşte noktasına virgülüne çok da dokunmadan raporda öne çıkan tespitler:

Yabancı göçmen işçilerin mevsimlik tarımsal üretimde çalışması Türkiye’de üç farklı alanda sosyal değişimin habercisi olarak okunabilir.

Bunlardan ilki, göçmenlerin akrabalık ilişkileri sayesinde belli coğrafi alanlara ve işlere ulaşma ve yine bu ilişkilerin etkisiyle bu alanlardan yerli işçi gruplarının dışlanması. Farklı göçmen grupları için bu ağlar farklı biçimlerde kurulmuş ve bu ağların varlığı sayesinde göçmenler üretimine işçi olarak katılabilmekteler. Bu ilişki ağlarının merkezinde göçmenlerin yerli halkla kurdukları akrabalık ilişkileri duruyor.

Raporun dikkat çektiği ikinci sosyal değişim alanı ise tarım işçilerinin yaşadıkları yoksulluğun biçimindeki değişim. Bu bir nevi Türkiye’de yoksulluk çalışmalarında yeni bir aşamaya işaret eden Yoksulluk Nöbetinden Yoksulların Rekabetine’ olarak adlandırılan olgu.

Söz konusu olgu raporda şöyle açıklanıyor: Türkiye’de mevsimlik gezici tarım işçiliği toplumun hep en yoksul kesimi tarafından yapıla gelmiş.Topraksız köylüler ve kent yoksulları tarafından yapılan ücretli tarımsal üretim, aynı zamanda kentleşme ve toplumsal değişimden etkilenen dinamik bir alan. Gelir seviyesinin en alt basamağında bulunanlar üst basamaklara çıktıkça, onların boşalttıkları yoksulluk nöbetini başka toplumsal gruplar devralıyor. Mevsimlik gezici tarım işçiliği bir nevi yoksulluk basamağı olarak adlandırılabilir. Farklı zaman dilimlerinde farklı toplumsal grupların nöbet tuttuğu bir basamaktır burası. Bu basamağın en son yolcuları ise Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinden gelen ve yaşanan çatışmalar sonucu köylerini terk edip topraksız ve mülksüz halde kentlere yerleşmiş kent yoksullarıdır.

Rapora göre şimdi bu sahneye yavaş yavaş Suriyeli göçmenlerin çıktığı görülüyor.

Bu yeni aktörlerin Türkiye’de mevsimlik tarımsal işgücü piyasasına en büyük etkisi yerli işgücü ile girdikleri rekabet olarak gösteriliyor.

TARIMDAKİ GÖÇMEN İŞÇİLERİN TÜRKİYE'DE YARATTIĞI TOPLUMSAL DEĞİŞİM

Yabancı göçmen işçilerin mevsimlik tarımsal üretime katılmasının Türkiye’de yarattığı toplumsal değişimlerden biri ise kırsal alanların farklı etnik, dinî ve kültürden gelenlerin karşılaştıkları mekânlara dönüşmesi.

Yoksulların rekabetinin yaşandığı kırsal alanlar ve mevsimlik tarımsal üretim artık Türkiye’de kentsel alanlarda yaşandığı düşünülen farklı etnik, dinî ve kültürel grupların karşılaşma alanı olmaya başlamış durumda.

Raporda şu tespit oldukça önemli: Yerli işçilerin, göçmen işçilerin ve yerel halkın bir karşılaşma alanı olarak mevsimlik gezici tarım işçiliği, Türkiye’de dinamik bir sosyal alan olarak biçim değişimi yaşarken, aynı zamanda farklı etnik grupların karşılaştıkları bir arena olmuş.

Yukarıda da kısmen değinildiği üzere rapora göre, mevsimlik tarımsal üretimde göçmen işçilerin çalışması birkaç açıdan Türkiye’de hem yoksulluk hem de işgücü piyasası analizine ilişkin bazı temel sonuçlar içeriyor.

Bunlardan biri Türkiye’de yoksulluğun değişen görünümü. Yani, en yoksul gruplar tuttukları yoksulluk nöbetini yoksulluktan kurtulup, yeni yoksul gruplara devretmesi olarak nitelendirilen nöbetleşe yoksulluk’ hâli artık birden fazla grubun aynı anda tutması durumu.

Nöbeti, farklı yoksul grupların aynı anda tutması bu grupların benzer işlere talip olması ile yoksulların arasında bir çeşit yoksulların rekabeti yaşanıyor. Yoksulların rekabeti” farklı etnik kökene sahip yerli işçilerin yanı sıra farklı ülke vatandaşı yabancı göçmen

işçilerin de katılması ile körüklendiği gözleniyor.

440 MİLYAR DOLARLIK GÖÇMEN EKONOMİSİ

Raporda, Türkiye'deki tespitleri aktarılırken konunun uluslararası boyutuna da yer veriliyor.

Uluslararası işgücü göçü, insanların bir ülkeden diğerine çalışma amaçlı olarak nüfus hareketlerini tanımlamak için kullanılıyor.

Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) 2016 verilerine göre 105 milyon insanın doğduğu ülke dışında çalıştığı tahmin ediliyor.

İşgücü göçü yeni bir olgu olmasa bile küreselleşme ile birlikte yoğunlaştığı ve hız kazandığı tartışılıyor.

IOM’in verileri göçmen işçilerin 2011 yılında dünya ekonomisine 440 milyar dolar kazandırdığını ve yine göçmen işçilerin gelişmekte olan ülkelerine 350 milyar dolar işçi dövizi gönderdiklerini gösteriyor.

2000’li yılların başından itibaren göçmen işçiler Türkiye’de mevsimlik tarımsal üretime önemli sayılacak boyutta işgücü olarak katılıyor.

Bunun da ekonomik olduğu kadar sosyal ve politik yansımaları da oluyor ve olacak.

Bu durumu sağlıklı bir şekilde yönetebilmek adına Türkiye'nin göçmen profiline yönelik politika üretme ve strateji oluşturma vakti gelmedi mi?

NOT: Yazının ilk bölümünü linke tıklayarak okuyabilirsiniz

http://www.bloomberght.com/yorum/irfan-donat/1980570-turkiyenin-yeni-tarim-iscileri-suriyeli-gocmenler-1

İrfan Donat

Bloomberg Ht Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com