Advertisement

Bu hafta içinde gelen iki ölümlü kaza haberi bize bu yazıyı yazdırdı.

19 Haziran'da Mardin'de tarım işçilerini taşıyan iki kamyonetin çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında 4 işçi hayatını kaybetti, 13 kişi yaralandı.

21 Haziran'da ise Mersin'de tarım işçilerini taşıyan kamyonetin, başka bir kazaya karıştığı için yolda park halinde bulunan tıra çarpması sonucu 3 işçi yaşamını yitirdi, 5 kişi yaralandı.

Yine 21 Haziran'da Bursa'da tarım işçilerini taşıyan midibüsün devrilmesi sonucu 25 kişi yaralandı.

O kadar kanıksadık ki bu kazaları ve ölümleri...

Her yıl aynı mevsimlerde benzer hayatlar son buluyor...

Ölüm bazen tarım işçilerini buluyor, bazen inşaat, maden ya da tersanede çalışan emekçileri... Meslekler farklı olsa da kaderler aynı...

'İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi' verilerine göre 2016 yılında toplam 1970 işçi yaşamını yitirirken, hayatını kaybedenlerin 389'u (%20) tarım sektöründe çalışıyordu.

Bu yılın ilk 5 ayında ise 726 işçi hayatını kaybetti ve 94'ü tarım işçisiydi.

Sadece mayıs ayında 37 tarım işçisi yaşamını yitirdi.

Bu ölümler Türkiye'nin yıllardır kanayan yarasıdır. Ölen öldüğü ile kalır, hayatta kalan şanslılar(!) ise mücadeleye devam eder.

Konu defalarca TBMM gündemine gelir, konuşulur, tespitler yapılır, raporlar yazılır ama sonuçta bir arpa boyu yol alınmaz.

Türkiye’de 27 milyonu aşan toplam istihdam içinde 5 milyon 85 bini bulan tarım sektöründeki istihdam yüzde 18,5'lik bir paya sahip.

Resmi verilere göre Türkiye'de 15 yaş üzeri mevsimlik gezici çalışan işçisi sayısı 485 bini aşıyor. Ailelerle birlikte değerlendirildiğinde her yıl 1 milyon civarında nüfus, tarımda iller arasında gezici şekilde çalışıyor.

Acı olan, bu rakamın çok büyük bir kısmı maalesef kayıtdışı, iş ve sosyal güvenlik hukuku kapsamından uzak.

Teoride mevsimlik tarım işçileri ve ailelerinin yaşadıkları sorunların çözümüyle ilişkili yasal düzenlemeler olmasına karşın bunların etkin olarak pratikte uygulanmadığı herkesin malumu.

Daha önce gündeme getirdiğimiz mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına yönelik rapordan yola çıkarak bazı tespitleri yeniden hatırlatmakta fayda var.

Römork, kamyon, traktör gibi açık kasa araçlarda ulaşım ile pamuk ipliğine bağlı bir hayat süren işçiler, naylon, bez, branda tarzı iptidai barınaklarda, çamur ve uygun olmayan alanlarda adeta yaşam savaşı veriyor.

Barınma, beslenme, sağlık, eğitim ve altyapı gibi olanaklardan yoksun durumda olan mevsimlik gezici tarım işçilerinin sağlıklı suya erişim hakları dahi sınırlı.

Konaklama alanlarında içme ve kullanma suyu temini başta olmak üzere, tuvalet ve banyo imkanları oldukça kısıtlı durumda.

Yeterli ve dengeli beslenememekten ötürü beslenme bozukluğuna bağlı gelişimsel bozukluk ve hastalıklar yüzünden mevsimlik tarım işçisi ve ailelerinde ölüm ve hastalık sıklığı da yüksek seyrediyor.

Mevsimlik tarım işçileri iklim şartları ve hastalık gibi nedenlerle çalışamadığı zamanlarda ücret alamıyor. Günlük gelirleri dikkate alındığında bir kısmının aylık geliri asgari ücretin altında seyrediyor. Mevsimlik tarım işçileri göç ettikleri yerde işsiz kalabiliyor; bazen de ücretlerini alamıyor.

Her olayın altında bir dram, acılı bir insan hikayesi var aslında.

Mevsimlik tarım işçilerine insan onuruna yaraşır bir ücret ve yaşam koşullarının sağlanamamasının temel nedeni olarak sektörün ucuz işgücüne duyduğu ihtiyaç gösteriliyor.

Bu ihtiyaç, sanayide yaklaşık yüzde 35’e kadar düşürülen kayıtdışı istihdamın tarım sektöründe yüzde 80-85’ler, mevsimlik tarım işlerinde ise yüzde 95’ler düzeyinde olması sonucunu doğuruyor.

İş yasasının kapsamı dışında kalan tarım işçileri için sosyal güvence hayalden öteye geçmiyor.

Tarım iş yasasının olmadığı Türkiye'de tarım işçilerinin insanlık dışı koşullarda çalışıyor ve yaşamını idame ettiriyor olması artık olağan karşılanıyor.

Her yıl nisan-ekim ayları arasında yoğunlaşan mevsimlik işgücü hareketi yaklaşık 50-55 ilde ağırlık kazanıyor.

Kimisi pamuk tarlasında çalışıyor, kimileri üzüm bağlarında. Bazısı çay, bazıları fındık topluyor. Çiftlikte iş bulan da var bahçede ter döken de.

Mevsimlik tarım işçilerinin neredeyse tamamına yakını mağdur ama kadınlar ve çocuklar daha da mağdur.

Tarımda kadın istihdam oranı neredeyse erkeklerle yarı yarıya. Kırsala gittiğinizde 60-65 yaşına gelmiş kadınlarla 18 yaşında doğumu(!) yaklaşan hamile kadınları zor şartlarda çalışırken görebilirsiniz.

Tarlada gündüz erkeklerle aynı işi yapmalarına rağmen, ev işlerinin devamı olan, yemek, temizlik, çocuk bakımı gibi pek çok iş de yine kadın işçilerce yapılıyor.

Araştırmalara göre mevsimlik işçi olarak çalışanların yaklaşık yüzde 60'ı 18 yaşının altında. Ya da şöyle diyelim... Türkiye'de yaklaşık 1 milyon çocuk işçi olduğu tahmin ediliyor. Yaşları 7 ila 15 arasında değişen bu çocukların yüzde 50'ye yakını tarım sektöründe çalışıyor.

Mevsimlik tarım işçisi aileler okulun açık olduğu dönemde tarım alanlarında çalıştıklarından çocuklarının okullaşma oranı, okula devam ve okul başarısı da haliyle düşük.

Kısacası ne kadınlar kadınlıklarını, anneliklerini yaşayabiliyor ne de çocuklar çocukluklarını... Ortada bir yaşam değil, adil olmayan şartlarda hayatta kalma mücadelesi var.

Ortada herkesin şahit olduğu ama görmezden geldiği bir insanlık dramı varsa ve sessiz kalıyorsak biz de suç ortağı sayılırız.

Tarım sektörünün farklı kollarındaki sorunları gündeme getirirken mevsimlik tarım işçilerinin içler acısı durumunu görmezden gelemeyiz.

Yediğimiz her lokmada onların da emeği var.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com