Advertisement

 

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) ortaklaşa hazırladığı “2017‑2026 Tarım Görünümü” raporu yayımlandı.

Ulusal, bölgesel ve küresel seviyelerde tarım ve balıkçılık sektörüne yönelik orta vadeli beklenti ve öngörülerin yer aldığı 136 sayfalık raporun bu yılki baskısında Güneydoğu Asya’nın tarım ve balıkçılık sektörleri hakkında özel bir bölüm de yer alıyor.

Rapor, gelecek 10 yılda üretimden tüketime kadar tarımdaki genel beklentileri ve projeksiyonları ortaya koyuyor.

Bu yılki rapor kapsamında pek çok emtianın 2016 yılındaki rekor üretimi ve bol miktardaki stokları ile birlikte son 10 yılda görülen zirve seviyelerinin altında fiyat seyrine dikkat çekiliyor.

Rapora göre küresel gıda emtia fiyatları geçmiş yıllarda yaptığı zirvelere kıyasla önümüzdeki 10 yıl boyunca düşük seviyelerde kalmayı sürdürecek.

2016 yılında hububat, et ve süt ürünlerindeki ortalama fiyatlar düşmeye devam ederken, yağlı tohumlar, bitkisel yağ ve şekerde hafif bir toparlanma görüldü” denilen raporda, 2017-2026 döneminde ise talep artışının ciddi ölçüde yavaşlayacağı öngörülüyor.

Son 10 yılda talep tarafındaki başlıca büyüme kaynakları olarak iki etkene dikkat çekiliyor.

İlki, et ve balık talebindeki artışın yem tüketiminin neredeyse yılda yüzde 6 artmasına yol açan Çin Halk Cumhuriyeti ve ikincisi ise hammadde girdileri kullanımının yılda yaklaşık yüzde 8 arttığı küresel biyoyakıt sektörü.

Rapora göre, hububat stoklarının son on yılda 230 milyon metrik ton ile ikmali ve diğer birçok emtia stoklarının bol olması şu an neredeyse 2007-08 gıda fiyat krizinden önceki seviyelerine gerileyen küresel fiyatların artmasını sınırlandırmaya yardım edecek.

Son zamanlardaki bu itici unsurların orta vadede piyasaları aynı şekilde desteklemesi öngörülmüyor ve başka hiçbir kaynağın bunların yerini alması beklenmiyor.

Gelecek 10 yıldaki tüm ürünlere dönük gıda talebi artışının önceki 10 yıldan daha az olmasının öngörüldüğü rapora göre, dünya genelinde tahılda kişi başı gıda talebinin büyük ölçüde yatay seyir izlemesi bekleniyor. Söz konusu ürünlerde büyümenin sadece az gelişmiş ülkelerde yaşanacağı kaydediliyor.

Bir çok ülkede diyet tercihleri, düşük gelir ve arz yönlü kısıtlamaların tüketim artışına gem vurmasıyla et tüketiminde beklentilerin sınırlı kalacağı öngörülüyor. Buna karşın, ilave kalori ve proteinin büyük ölçüde bitkisel yağ, şeker ve süt ürünlerinden gelmesi bekleniyor.

Genel olarak batı diyetine doğru 'yönelim'in sınırlı kalacağı öngörülüyor.

OECD ile FAO'nun ortak raporuna göre 2026 yılına gelindiğinde kaloriye erişimin az gelişmiş ülkelerde günde 2 bin 450 kaloriye ulaşması beklenirken, gelişmekte olan diğer ülkelerde ise günde 3 bin kaloriyi geçmesi öngörülüyor.

Rapora göre 'gıda güvensizliği' kritik bir küresel endişe kaynağı olarak kalacak ve kötü beslenmenin tüm biçimleriyle beraber devam etmesi bir çok ülkede yeni zorluklara yol açacak.

Gelecekte mahsül artışı büyük ölçüde ürün verimini artırmakla elde edilecek. Örneğin mısır üretimindeki artışın yüzde 90’ının verim artışından; yüzde 10’nun ise ekim alanın genişlemesinden gelmesi bekleniyor. 

Verimlilik artışının da kısmen azalması öngörülüyor ancak bu noktada özellikle Sahra‑Altı Afrika’daki üretimde verimlilik artışı kritik önemde olacak.

Küresel hububat alanının sadece marjinal olarak artacağı öngörülen raporda, soya fasulyesi alanının daha da genişleyerek hayvan yemi ve bitkisel yağ talebini karşılaması bekleniyor.

Et ve süt ürünleri üretimindeki artış, hem daha büyük işletmeler hem de hayvan başına daha yüksek verimden sağlanırken, üretim yoğunluğundaki büyük farklılıklar ise devam edecek.

Rapora göre kümes hayvanları üretimindeki büyüme, 10 yıllık sürede toplam et üretimindeki büyümenin neredeyse yarısını oluşturacak.

Süt üretim artışı önceki 10 yılla kıyaslandığında hızlanacak ve bu büyük ölçüde Hindistan ve Pakistan’dan gelecek.

Su ürünleri yetiştiriciliğinde, balıkçılık sektöründeki büyüme öne çıkıyor.

Rapora göre Çin, küresel balık üretiminde yüzde 60’ın üzerinde bir pay sahibi olmaya devam edecek.

Avcılık yerine çiftlikte yetiştirilen balık üretimi, raporda yer alan emtia arasında en hızlı büyüyen protein kaynağı olarak öne çıkıyor.

Tarım ve balıkçılık ticaretindeki büyümenin bir önceki 10 yıldaki büyüme oranının yaklaşık yarısına doğru yavaşlaması öngörülüyor. Bununla birlikte önümüzdeki 10 yılda ticaret, sektörün verimliliğinde büyük ölçüde sabit bir pay teşkil edecek.

Genel olarak tarım ticaretinin makro ekonomik oynaklıklara karşı diğer mallardaki ticarete göre dirençli olduğu kanıtlanmıştır” ifadesine yer verilen raporda, “Tarım sektöründeki nispeten yüksek koruma gözönüne alındığında, tarımsal ticaretin artışı daha fazla piyasa serbestisiyle genişletilebilir” ifadelerine yer veriliyor.

Raporda yer alan bir nokta ise bugün Türkiye'de oldukça tartışma konusu haline gelmiş durumda.

Raporda deniliyor ki: “Özellikle Sahra Altı Afrika, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da gıda güvenliği açısından gıda ithalatı daha fazla önem kazanıyor. Bazı ülkeler için bu, talebin arttığını ancak yurt içinde gıda üretimi için doğal kaynaklarda yetersizlik olduğunu ifade edebilirken, bazı ülkeler içinse tarımsal kalkınma sorunlarının işareti olabilir.”

Aslında herkesin bildiği üzere Türkiye'nin sorunu doğal kaynaklarındaki yetersizlik değil, üretimdeki planlama sorunu ve kırsal kalkınma politikalarındaki eksik ve yanlışlar.

Yeniden rapora dönelim...

GELECEK 10 YILDA TARIMSAL İTHALAT VE İHRACAT

Gelecek 10 yılın ihracat ve ithalat trendlerine baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Net ihracatın Amerika, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde artması öngörülürken, net ithalatın diğer Asya ve Afrika ülkelerinde yükselmesi bekleniyor.

Raporda ihracatın, yaygınlaşan ithalatın aksine birkaç tedarikçi ülke etrafında yoğunlaşmaya devam edeceği belirtiliyor.

Bu durumun küresel piyasalarda talep şoklarından çok, doğal ve politik unsurlardan kaynaklanan faktörlerle arz şoklarına karşı duyarlılığı artırdığına dikkat çekiliyor.

2017-2026 Görünümü'nün beklenen temel arz ve talep şartları kapsamında, çoğu tarım ve balıkçılık ürününün reel fiyatlarının hafifçe gerileyen bir eğilim izleyerek önümüzdeki 10 yılda önceki zirvelerin altında tutması öngörülüyor.

Tarımsal ürün fiyatlarının önemli ölçüde oynaklık altında olduğuna vurgu yapılan raporda, uzun vadeli eğilimlerin uzun bir dönem büyük sapmalar gösterebileceğine dikkat çekildi.

Güneydoğu Asya’nın tarım ve balıkçılık sektörleri hakkında özel bölümün yer aldığı raporda, sürdürülebilir verimlilik artışı sağlamak için kaynak yönetiminin iyileşmesine ve Ar-Ge’nin artmasına da gerek duyulacağı kaydedildi.

Raporda öne çıkan diğer bulgular ise şöyle:

*** Düşük gelirli geniş gruplar önümüzdeki 10 yıl boyunca kişi başına düşen küresel et talebindeki büyümeyi yüzde 1’de tutacak; bu da bir önceki dönemle kıyaslandığında yüzde 6 artış anlamına geliyor.

*** Kişi başına şeker talebinin daha hızlı artması bekleniyor. Önceki dönemde yüzde 5.6 olan büyümenin bu dönem yüzde 8.1 olması öngörülüyor.

*** 2026’da Hindistan’ın en yoğun nüfuslu ülke olması bekleniyor. Zaten yüksek olan ve hâlâ artan kişi başı süt tüketim seviyeleri ile Hindistan’ın önümüzdeki 10 yıl boyunca küresel süt üretimindeki artışın yüzde 42’sinden sorumlu tutulması öngörülüyor.

*** Biyoyakıt üretimi önümüzdeki 10 yıl boyunca yüzde 17 civarına artacak; bu da önceki döneme göre yüzde 90 artış anlamına geliyor.

*** Mahsulde verimlilik kazancının buğday üretimindeki artışın yüzde 85’ini; mısır üretimindeki artışın ise yüzde 90’ını karşılaması bekleniyor. Bunlar için ekim alanlarında artış sadece yüzde 2 olacak.

*** Bunun tersine soya fasulyesindeki yüzde 14’lük genişlemenin-büyük ölçüde Güney Amerika’daki-küresel üretimdeki artışın yüzde 60’nı karşılaması bekleniyor.

*** Balığın ise 2026’ya varıldığında Çin ve Güney Asya’da tüketilen hayvan proteinin yarısını oluşturması bekleniyor.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com