Advertisement

Gıda ürünlerinde taklit ve tağşiş tartışmaları her daim gündemde.

Ama sorun bugünün sorunu değil...

Başlangıcı Hammurabi dönemine kadar dayanıyor.

Geçmişten günümüze baktığımızda da gelecekte tamamen sonlanacak gibi gözükmüyor.

Daha önce gıdada taklit ve tağşişe yönelik mevcut tabloyu ortaya koyan yazılar kaleme almıştık. Sorunları sıralarken çözüm önerilerini de sektörün hazırladığı raporlar ve görüşler doğrultusunda paylaşmıştık.

Bugün herkesi çok yakından ilgilendiren bu konunun biraz tarihine göz atalım istiyoruz.

Gıda ürünlerinde hangi dönemde ilk hilelere rastlanmış?

İlk hileler hangi gıda ürünlerinde yapılmış? Neden ve nasıl yapılmış?

Prof. Dr. Aziz Ekşi'nin bu konudaki çalışmalarını okuyunca bize ilginç geldi ve sizlerle de paylaşmak istedik.

Gıda Gerçekliği ve Doğrulanması” başlıklı çalışmada yer alan bilgilere göre gıda hilelerinin başlangıcı antik çağlara kadar uzanıyor.

Ekmek ve bira ile başlayan hileler zamanla değişik bölge ve kültürlerde farklı şekiller almış.

Gıda hilesinde temel faktörler, üretim eksikliği, vergi yüksekliği ve fiyat farkı olarak karşımıza çıkıyor.

Prof. Dr. Aziz Ekşi'nin notlarına göre antik çağda kentlerin oluşması ile gıda gereksiniminin büyük ölçüde dışarıdan sağlanması gerekli oldu ve bu nedenle gıdaların yeterli olması kadar kalitesi üzerinde de titizlikle durulmaya başlandı.

Yapılan düzenlemeler gıdaların yalnız tazeliği, sağlığa uygunluğu ve zararsızlığı ile sınırlı değildi.

Halkın kandırılmaktan ve aldatılmaktan korunmasına yönelik bakış açısı ile birlikte 'gıda hukuku' kavramı ortaya çıktı.

O yüzden de gıda hilesi “Eski bir problem fakat yeni bir konu” olarak tanımlanıyor.

Peki ne kadar eski bir problem diye soruyorsanız cevabı Prof. Dr. Ekşi'nin çalışmasında yer alıyor.

Babil’de Hammurabi yasaları (MÖ 1760) ile gıda hilesine karşı acımasız cezalar öngörüldüğünü öğreniyoruz.

Mesela eski Mısır’da bira ve ekmek üretimi ve denetimi için kurallar konuluyor.

Roma’da sahte ve hileli gıdalara karşı satış yerleri kamu görevlileri tarafından denetleniyor.

Eski Roma ve Atina’da özellikle şarap ve zeytinyağı hilesine karşı yasal düzenleme yapıldığı görülüyor.

13'üncü yüzyılda Fransa ve Almanya’da gıda kontrol uygulaması tanımlanıyor ve İngiltere’de ekmek hilesine karşı cezalar belirleniyor.

Prof. Dr Ekşi'nin notlarına göre gıda hilesinin 19'uncu yüzyılda Avrupa’da ve özellikle İngiltere’de yaygınlaştığı anlaşılıyor.

İthal edildiği ve çok pahalı olduğu için o dönemde, herkes çay ve kahve tüketemiyor.

Böylece hilecilerin beklediği fırsat doğuyor. Otel ve lokantalardan kahve ve çay posaları toplanıyor. Demir sülfat ve benzeri katkılarla boyanıyor, gerektiğinde nohut unu, kum gibi maddeler katılıyor. Ekmek ununa alum (şap) ve tebeşir tozu, hamura ise kalsiyum sülfat ve patates püresi karıştırılıyor.

Yine Prof. Dr. Ekşi'nin notlarından öğrendiğimize göre gıdada hilelerin giderek yaygınlaşması üzerine durumu farkeden kimyacı Frederick C. Accum, 1820 yılında “Gıda hileleri ve yemek zehirlenmeleri” konulu bir kitap yazıyor. Kitap bir ay gibi kısa bir sürede tükeniyor.

Bu kapsamda yine İngiliz doktor, kimyager ve aynı zamanda mikroskopist olan Arthur H.Hassal 1854 yılında 2 bin 500 gıdayı mikroskopik yöntemle inceliyor.

Özendirici olsun diye hilesiz gıdalar bu dergide açıklanıyor, caydırıcı olsun diye de hileli olanların ifşa olasılığından söz ediliyor.

 

Bu çabalar sonunda taklit ve tağşişi yasaklayan ilk yasa 1874 yılında yürürlüğe giriyor.

Gıda Gerçekliği ve Doğrulanması” başlıklı çalışmaya göre aynı dönemde Almanya’da da gıda hilelerinin arttığı ve kriminal boyutlara ulaştığı görülüyor.

Yapılan deneylerden una alçı, barit, tebeşir, magnezya; hamurlu gıdalara yumurta sarısı yerine pikrik asit; süte alçı, tebeşir ve sabun; tereyağına peynir ve biraya acı yonca özütü katıldığı anlaşılıyor.

Hile ile mücadele için 1876 yılında sağlık makamı kuruluyor ve 1879’da gıdaya ilişkin ilk yasal düzenleme yürürlüğe giriyor.

Peki bizim tarihimizde gıda konusunda ilk adımlar ne zaman atılıyor?

Prof. Dr. Aziz Ekşi'nin notlarına göre Osmanlı döneminde ilk düzenleme Sultan 2. Bayezid tarafından 1502 yılında “Kanunname-i ihtisab-ı Bursa” adı ile yapılıyor. Bu düzenleme ile farklı gıda grupları (çörek, meyve, sebze, vs) için bileşim, tazelik, boylama, ambalaj gibi standartlar tanımlanıyor.

Tekrar dönelim günümüze...

Bugün dünya ölçeğinde pazarlanan gıdaların bir yaklaşıma göre yüzde 7’si, başka bir görüşe göre ise yüzde 10’u hileli.

Dünya Tüketici Örgütü'ne göre ise bu yolla ortaya çıkan ekonomik kayıp tahminlere göre 50 milyar doları aşıyor.

Dünya genelinde taklit ve tağşişin en yaygın olduğu gıdaların başında zeytinyağı, süt ve süt ürünleri, bal, meyve suyu ve safran geliyor.

Türkiye'de ise hileli gıdalarda öne çıkan ürünlerin başında süt ve süt ürünleri, et ve türevleri, zeytinyağı başta olmak üzere bitkisel yağlar, bal ve gıda takviyeleri geliyor.

Aslında konu 7'den 77'ye herkesi çok yakından ilgilendiriyor.

O yüzden meselenin tarihine de bir göz atalım istedik.

 

İrfan Donat

 

Bloomberg HT Tarım Editörü

 

idonat@bloomberght.com