Advertisement

Geçtiğimiz hafta Antalya’da gerçekleştirilen Growtech Eurasia 17.Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı, tarım sektörünün bugünü ve geleceği açısından bize önemli ipuçları verdi.

Oldukça yoğun bir katılım gözlemlediğimiz fuarda tohumdan mekanizasyona, bitki besleme ve korumadan seracılığa kadar birçok alanda sektör temsilcileriyle konuşma fırsatımız oldu.

Tarımda Ar-Ge ve yenileşime (inovasyon) ilgi büyük ama ilgi tek başına yeterli değil.

Hâlâ bu alanda gerçek anlamda bir kültür yaratılabilmiş değil.

Değişen şartlarla birlikte tarımda yapılacak çok iş var.

Tarımsal ürünlerde kimyasal kalıntıyı azaltmak, su tasarrufunu artırmak, toprağı verimli şekilde kullanabilmek, tarımsal ürünlerin kalitesini yükseltirken, üretim maliyetlerini aşağıya çekmek ve pazara etkin şekilde erişebilmek sektör temsilcilerinin değindiği temel hedefleri arasında yer alıyor.

Bunu yaratmanın yolu eğitim kalitesini artırmaktan, verileri analiz edip etkin şekilde kullanabilmekten geçiyor.

Kısacası artık toprak, su ve tohumun yanına bilgiyi, teknolojiyi, tecrübeyi ve yenileşimi koymamız lazım. Deyim yerindeyse bunların harmanlanması lazım.

Dünya bunu yapıyor.

Bunu başardığımız takdirde sadece ürün değil tarımsal know-how’ı da ihraç etme şansına sahip olacağız.

Fuar kapsamında düzenlenen panellerde, sektör temsilcilerinin bugün ve yarının tarımına yönelik önemli tespitleri vardı.

Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği (SERA-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Müslüm Yanmaz, modern seracılığın gelişmesi açısından jeotermal ve güneş enerjisinin etkin kullanılmasının Türkiye’nin rekabet gücünü arttıracağını söyledi.

Yüksek teknolojinin kullanıldığı seralarda üretimin her aşamasını otomasyonla yönetme ve kontrol etme şansı olduğuna dikkat çeken Yanmaz, “Teknoloji sayesinde tarımsal üretimde yüksek kalite açısından belli standartların gerçekleştirilebilmesi mümkün oluyor” dedi.

Sera büyüklüğü açısından Avrupa’da ikinci sırada yer alan Türkiye’nin ihracat bakımından son sıralarda ve en düşük fiyatla ürün satan ülke konumunda olduğunu hatırlatan Yanmaz, bunun temel nedeni olarak da profesyonel tarım ve modern seracılığın yapılamamasını gösterdi.

TARIMSAL ÜRETİMDE VERİ ANALİZİ

Doktar Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Tanzer Bilgen, tarımsal üretimde veri analizinin önemine dikkat çekti.

Tarım ve teknolojiyi birleştirerek işin matematiğine eğildiklerine değinen Bilgen, elde edilen verilerin işlenerek üreticilerin bundan fayda sağladığını kaydetti.

Bilgen, Doktar olarak üzerinde çalıştıkları 3 farklı projeden de bahsetti.

Şirket, hava, toprak ve bitkinin takibini yapıyor. Bitkinin gelişimini takip etmek için uydu görüntülerinden yararlanan Doktar, birçok uydudan gelen veriyi işleyerek zaman serisi içerisinde bitkinin gelişimini ve sağlığını yakından izlemeye alıyor.

Meteoroloji istasyonlarını da etkin şekilde kullanan Doktar, hava durumunu çiftçinin cep telefonuna anlık mesajlarla gönderiyor.

Tanzer Bilgen, toprağı analiz eden yeni bir cihazı yanında getirerek fuarda tanıtımını da yaptı. Daha önce petrol endüstrisinde kullanılan cihazın ışın yöntemiyle toprak analizini 2 haftalık bekleme süresinden 2 dakikaya indirdiklerini anlattı.

Bilgen’in verdiği bilgiye göre belirli bir standart içerisinde gerçekleştirilen toprak analizi sonucu cihazdan cihaza değişiklik göstermiyor. Böylece analizlerde insan hatasının da önüne geçilmiş oluyor.

TARIMDA REKABET GÜCÜ

Sera Konstrüksiyon, Donanım ve Ekipman Üreticileri ve İhracatçıları Derneği (SERKONDER) Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Bülent Aytekin, yatırımların önündeki engeller nedeniyle rekabet gücünün azaldığını söyledi.

Organize sera alanlarının geliştirilmesiyle birlikte rekabette tekrar güç kazanılabileceğini savunan Aytekin, Türkiye’de 650 bin dönüm örtü altı yetiştiriciliğinin ancak 12-13 bin dönümünün profesyonel seralardan oluştuğuna dikkat çekti.

Aytekin, uygun bölgelerde alternatif enerjilerin kullanılabildiği alanlarda profesyonel seracılığın geliştirilmesi ve organize sera bölgelerinin oluşturulması ile ihracat pazarında daha rekabetçi konuma gelinebileceğini söyledi.

Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri ve Teknolojileri Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Topakçı ise yeni tarım alanları açılamadığı için mevcut alanların etkin biçimde kullanılmasının yolunun akıllı tarım teknolojilerinden geçtiğini söyledi.

Adına ister “akıllı tarım”, ister “tarım 4.0” isterseniz de “hassas tarım uygulamaları” deyin… Hedeflenen şeyler hepsinde aynı…

Mevcut tarım alanlarını verimli kullanırken, teknoloji sayesinde çevre dostu bir üretim modeli sağlamak. Tarımı sürdürülebilir kılarak, doğal kaynakların etkin kullanımını sağlamak.

TOHUMCULUKTA YENİ TRENDLER

Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Yılmaz, Türkiye’de gayrisafi yurtiçi hasıladan Ar-Ge çalışmalarına ayrılan miktarın yeterli olmadığını söyleyerek, “Daha yüzde 1’i yeni yakalamak üzereyiz. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 3-4 seviyelerinde. Küresel pazarda rekabet edebilmenin yolu Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarında yeterli yatırım ve altyapının oluşturulmasından geçiyor” dedi.

Yakın zamana kadar bitkisel üretimin yetersiz olması nedeniyle dünyadaki ıslah çalışmalarında verimin ön plana çıktığını hatırlatan Yılmaz, bugün gelinen noktada tüketicinin, sanayicinin ve pazarın talepleri ve istekleri doğrultusundaki değişime değindi.

Ar-Ge çalışmalarının amacı, hedefinin değişmeye başladığını kaydeden Yılmaz, artık verimden çok kalitenin ön plana çıktığını söyledi. Yılmaz, “Artık hastalık ve zararlılara dayanıklı/toleranslı tohum çeşitlerinin geliştirilmesi önem kazandı. İklim şartlarındaki değişime karşı stres ve dayanıklılık toleransı yüksek ürünlere odaklanılıyor. Bu alanlarda sonuç elde edenler başarıya ulaşacak. Eğer sonuç elde edilemezse rekabette ciddi sorunlar yaşanabilir” uyarısında bulundu.

Yılmaz, Ar-Ge çalışmalarında ve bu alanda kullanılan makine ve ekipmanlarda vergi muafiyetinin getirilmesi gerektiğini savundu.

FİDANDA YABANCI HAYRANLIĞI VAR

Fidan Üreticileri Birliği (FÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Tanrıver, modern meyvecilikte Türkiye’nin dünyayı yakından takip ettiğini ve Türkiye’de bu alanın artık oturduğunu kaydederken, meyvecilikte ıslah ve Ar-Ge açısından Türkiye’nin oldukça geride olduğunu söyledi.

Fidan ithalatı yerine Türkiye’de üretime odaklanılması yolunda politika çağrısında bulunan Tanrıver, yurtdışına ödenen lisans/telif ücretlerine vurgu yaptı.

Tanrıver’in verdiği bilgilere göre, Türkiye’de koruma altındaki yeni meyve çeşidi sayısı 322. Bunun 272’si yabancıların, 23’ü devletin araştırma kurumlarının, 3 tanesi üniversitelerin ve 24 tanesi de özel sektörün araştırma kuruluşlarının.

Türkiye’nin, dünyanın her tarafına narenciye göndermesine karşın geliştirilmiş bir çeşidi olmadığına dikkat çeken Tanrıver, “Dünyanın her tarafına kayısı gönderiyoruz ama onu da geliştirmiyoruz. Dona, hastalıklara karşı daha dayanıklı ve daha geç açan çeşitler gibi... Yurtdışı benden kırmızı yanaklı armut fidanı istiyor. Bunu geliştirdiğimde dışarıya ödeyeceğim 2-3 euroluk telif/lisans ücreti ülkemde kalacak. Bunu başarırsak her şeyi başarırız” dedi.

Bizde bir yabancı hayranlığı var” diyen Tanrıver, yabancı hayranlığının kırılması gerektiğini belirtiyor. Sebze ve tohumda yabancı hayranlığının kırıldığını ancak meyvecilikte kırılamadığından yakınan Tanrıver, “Örneğin Türkiye’de bakanlığın üzerinde çalıştığı kirazlar için ıslahçı haklarının alınmasını kimse talep etmiyor. Ama yurtdışında bir şey çıktığı zaman daha o ürünü görmeden, Türkiye’de olup olmayacağını bilmeden hemen alıyorlar. Yabancı hayranlığını çözmek için Türkiye’de geliştirilen ürünlerle kurulan bahçelere bakanlığın özel destek vermesi gerek” önerisinde bulundu.

Tanrıver, tarımsal eğitime de dikkat çekerek ziraat liselerinin yaygınlaştırılması gerektiğini savundu.

Fide Üreticileri Birliği (FİDEBİRLİK) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Tevs, fideciliğin görece yeni ve hızla gelişen bir sektör olduğunu kaydetti.

Yılda 4 milyar adet fide üretildiğini belirten Tevs, sektörün ciddi bir istihdam yarattığından bahsetti.

Tevs, “Daha işin yarısına geldik, sektörün potansiyeli çok yüksek. Mekanizasyon her geçen gün daha çok önem kazanıyor ve teknoloji yatırımlarına daha fazla ağırlık vermemiz gerek” dedi.

FUARDAN ÖNE ÇIKAN NOTLAR:

*** Yerli olduğu kadar yabancı firma katılımının da oldukça yüksek olduğu GrowTech fuarına Çin'den 46 firma katılmış. Güney Kore'den, Hollanda'ya Mısır'dan Rusya'ya kadar farklı bölgelerden çok sayıda ülkeden şirket stand açmıştı. Fuara 30 ülkeden toplam 800 firma katıldı.

*** Erzincan, Samsun, Edirne, Urfa'dan gelen üreticilerle konuştuğumuzda fuarı içerik açısından zengin ve başarılı bulduklarını söylediler.

*** Standlarda yeni nesil tarım aletleri büyük ilgi gördü. Bunlardan birisi de fide dikimi yapabilen robottu. Öğrendiğimize göre robot makine ile saatte 2 bin ila 2 bin 500 arasında fide dikimi yapılabiliyor. Bir günde 8 saat çalıştırabilen robot hem zaman ve de işçilik açısından oldukça kazançlı gösteriliyor. İşçi bulmanın ve işçi maliyetinin her geçen gün yükseldiği Türkiye’de bu tür robotları yakın zamanda tarla ve bahçelerde daha sık göreceğiz.

*** Fuarda, Japonya'da tarım makineleri üreten firmanın sürücüsüz robot traktörleri de tanıtıldı. Deneme sürüşleri devam eden traktörün gelecek yıl Türkiye'de de test edileceğini öğrendik. Traktördeki hidro-mekanik şanzıman teknolojisinin başka traktörlerde olmadığını savunan şirket yetkilileri, GPS sayesinde traktörü sadece takip etmekle kalınmadığını, kaç kere sağa sola döndüğünü, kontağının açılıp kapandığında ne kadar yakıt tüketildiğinin anlık görülebildiğini söyledi.

*** Fuar, Ekonomi Bakanlığının koordinasyonu ve Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği’nin organizasyonu ile Alım Heyeti Programı’na ev sahipliği yaptı. Program kapsamında Azerbaycan, Çek Cumhuriyeti, Gürcistan, Hırvatistan, Kazakistan, Kosova, Sudan, Tacikistan, Ürdün gibi ülkelerden 27 firma heyeti katılımcılarla fuarda birebir görüşmeler yaptı.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com