Advertisement

Tarım sektörü açısından 2017 yılı pek parlak geçmedi.

Peki 2018’de tarım ve gıda sektörünü neler bekliyor?

Öncelikle şunu en baştan belirtelim.

İthalata dayalı bir üretim modelinde kur baskısı tıpkı geçen yıllarda olduğu gibi 2018’de de fiyatlarda kendisini hissettirecek.

Girdi maliyetlerindeki dalgalanma üreticiden tüketiciye herkese yansıyacak. Yani 2018 için de gıda enflasyonuna yönelik belirsizlik ve risklerin halen kenarda beklediğini söylemek yanlış olmaz.

Buna bir de yaş meyve sebze başta olmak üzere birçok üründe mevsim geçişlerinin etkisi ve her geçen yıl daha yoğun hissedip konuştuğumuz iklim sürprizlerini eklediğinizde riskin boyutunu kestirebilmek güç ve bugünden fiyatlayabilmek çok mümkün değil.

Bunun dışında 2018, sektörel bazda yeni kararların alınacağı ve uygulamaların hayata geçirileceği bir yıl olacak.

Mesela, yılbaşından itibaren uygulamaya girecek olan ‘gübrelerin barkod ve karekodlu sisteme göre satış ve stok takip sistemi’nin uygulanabilirliği tartışma konusu.

Sektör temsilcileri sistemin 1 Ocak 2018 itibariyle işlerliği noktasında endişeli.

Çünkü, yılbaşından itibaren gerçekleştirilecek satışlarda, yüzde 26 ve yüzde 33’lük amonyum nitrat gübresinin üzerine üretim tarihi ve üretici firmanın bilgileri, gönderilen bayinin bilgilerinin yer aldığı bir barkod yapıştırılması, içine de bu barkodda yer alan bilgilerin paralelinde DNA püskürtülmesi zorunlu hale geliyor.

Fakat sektör temsilcilerinin ifadelerine göre dünyada ilk kez Türkiye’de uygulanacak olan bu sistemle ilgili olarak gübre torbalarına barkod basacak gerekli makine/ekipmanlar ve püskürtülecek DNA hâlâ üreticilere ulaşmış değil.

Söz konusu uygulama kapsamında 2018 yılında tarla, bağ ve bahçeye gübre atacak çiftçiler tarım il ve ilçe müdürlüklerine başvuru yaparak çiftçi kayıt sisteminde arazi varlığı, Tarımsal Üretim Kayıt Sistemi (TÜKAS ) kayıtları dikkate alınarak gübre alacak.

Nitratlı Gübreler Turuncu renkli tobalı barkod, karekod, DNA içerikli gübreler olarak piyasaya arz edilecek.

Gübre Takip sistemi kapsamında ÇKS, TÜKAS kayıtları olmak şartıyla bayiler, dağıtıcılar çiftçiye gübre satışı yapacak.

Bayilerce arazi varlığı kayıt altında olmayan çiftçilere gübre satışı yapılmayacak.

Söz konusu uygulama ile maliyetlerin artması bir yana, çiftçilerin ihtiyacı olan gübrelerin zamanında temini noktasında da sıkıntılar yaşanabilir.

TOHUMCULUKTA YENİ BİR SÜREÇ

2018’de uygulamaya geçecek bir diğer uygulama ise tohumculuk sektörünü yakından ilgilendiriyor.

Milli Tarım Projesi, kapsamında 2018 yılı itibariyle sertifikalandırılmamış tohumla yapılan üretim devlet tarafından desteklenmeyecek.

Sadece bir istisnası var. Beş dekar ve altındaki aile işletmelerinde sertifikalı tohum kullanma şartı aranmayacak.

Her ne kadar sertifikalı tohum üreten şirketlerin önemli bir kısmı söz konusu kararı olumlu karşılasa da Türkiye’de her yıl 2,5 milyon ton tohum kullanıldığı ve bunun yaklaşık 1 milyon tonunun sertifikalı olduğu düşünüldüğünde, geri kalan tohumları kullanan çiftçilerin destekten mahrum kalma ihtimali ayrı bir mağduriyet doğurabilir.

Zira 2016 yılı TİGEM verilerine baktığımızda Türkiye’de ‘sertifikalı tohum üretimlerinin ihtiyaçları karşılama oranı’ bazı ürünlerde oldukça düşük.

Birkaç örnek vermek gerekirse sertifikalı tohum üretiminin ihtiyacı karşılama oranı buğdayda yüzde 32, arpada yüzde 18, çeltikte yüzde 56, yoncada yüzde 24, mercimekte yüzde 58, patateste yüzde 53 seviyesinde. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu tablo karşısında bakanlığın nasıl bir tavır takınacağı ve yol izleyeceği merak konusu.

HAYVANCILIKTA ÖNE ÇIKACAK GELİŞMELER

2018, hayvancılık açısından da desteklerin artması yanında belirsizlik ve risklerin de artacağı bir yıl olacak gibi gözüküyor.

Önce iyi haber niteliğindeki desteklerden bahsedelim…

2018 yılı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından “Hayvan hastalıklarıyla mücadele ve buzağı ölüm oranlarını düşürme yılı” olarak ilan edildi. Hedef, yüzde 15 seviyelerindeki buzağı ölüm oranlarını tek haneye çekmek, hatta mümkünse dünya ortalamasına yakın olan yüzde 5’lere indirmek.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, "Ne yapıp yapıp, öyle ya da böyle buzağı ölümlerini azaltacağız. 2018 Ocak ayından itibaren bütün aşılar ve küpeleme bedava yapılacak" dedi.

2018’de hayvancılık sektörünün bir diğer beklentisi de 2016 yılına kadar süren ve 2017’de kaldırılan besi desteğinin 2018’de yeniden başlaması yönünde. Zira kırmızı et üretimindeki kaybın önüne geçilmesi ve ithalat politikasına karşı söz konusu destekler üreticiyi bir nebze de olsa motive etmeye yardımcı olacaktır.

Fakıbaba, kırmızı et sorununun çözümü için 1 Ocak 2018'den itibaren 200 başa kadar olan çiftliklerde hayvan başı kesimlerde 250 lira destek verileceğini açıkladı.

Bu da üretici açısından iyi bir haber.

2018’de yürürlüğe girmesi planlanan Küçük Aile İşletmelerinin Desteklenmesi Programı ile de 100 bin aileye sıfır faizli kredi ve hayvan desteği sağlanacak. Bu kapsamda 500 bin düve ve 500 bin besilik hayvan alınacak. Bunlar küçük aile işletmelerine dağıtılacak.

GIDA ENFLASYONUNDA SÜT ETKİSİ

Şimdi de hayvancılık sektörü açısından riskli olan konuya değinelim…

O da süt sektörü ile ilgili…

Bildiğiniz üzere 1 lira 21 kuruş seviyesindeki çiğ süt referans fiyatı 1 Ağustos 2017 itibariyle 1 lira 30 kuruşa çıkarken, yapılan ara toplantı ile 1 Ekim 2017 itibariyle 1 lira 40 kuruşa yükseltildi.

Ancak bu fiyat artışlarından önceki 3 yılda çiğ süt fiyatlarının artmaması ve bu yılın ortasına kadar ki fiyat istikrarsızlığı sonucu çok sayıda anaç hayvan kesime gönderildi ve çiğ süt arzı azaldı.

Önceki gün USK olağanüstü toplandı. Hem üretici hem de sanayici temsilcileri çiğ süt fiyatının 1,50 TL’ye çıkarılması yönünde anlaştı ancak bakanlık, 2017 enflasyonuna olumsuz etkisi olacağı gerekçesiyle söz konusu fiyat artışını şimdilik kabul etmedi.

Şimdilik diyoruz çünkü USK 16 Ocak 2018’de tekrar toplanacak ve referans fiyat yukarı yönlü revize edilecek.

Hallbuki piyasada şu an çiğ süt fiyatları zaten USK’nın referans fiyatının üzerinde seyrediyor. Özellikle Trakya ve Ege bölgelerinde telaffuz edilen çiğ süt fiyatı primlerle birlikte 1 lira 70 kuruşlara kadar çıkmış durumda.

Çünkü piyasada yeterli miktarda çiğ süt yok. Hem de çiğ süt üretiminin ‘peak’ olarak tabir edilen en üst seviyede olduğu bir dönemde.

Peki üretimin en yüksek olduğu dönemlerde fiyatlar böyleyken çiğ süt üretiminin düştüğü haziran-temmuz- ağustos aylarında ne olacak dersiniz?

Fiyatların daha da artacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.

Peki ne kadarlık bir artıştan bahsediyoruz?

Tahminler çiğ sütün litre fiyatının 2 liraya yakın olabileceği yönünde.

Bu da otomatikman sanayicinin süt ve süt ürünlerine yapacağı zam anlamına geliyor. Yani gıda enflasyonu tarafında 2018’in golü süt ve süt ürünlerinden gelebilir.

ŞEKERDE ÖZELLEŞTİRME VE KOTA TARTIŞMASI

Hatırlayacağınız üzere Eylül ayında açıklanan ve 2018-2020 yıllarını kapsayan “Yeni Orta Vadeli Program”da (OVP) Türkiye Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi yeniden gündeme alındı.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, Türkiye Şeker Fabrikaları'na bağlı fabrikalardan önceliklendirme yaparak özelleştirmelere devam edeceklerini açıkladı.

Buna bir de yılın sonunda KHK ile kapatılan Şeker Kurumu’nun yetkilerinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na devredilme kararını eklediğinizde 2018’de hem özelleştirme ve şeker kotalarının belirlenmesi konusunda hararetli tartışmalara şahit olacağımızı şimdiden söyleyebiliriz.

GÜMRÜK BİRLİĞİNİN GÜNCELLENMESİ

2017’de kısmen gündemimize giren Gümrük Birliği güncellemesi yeniden gündemimizde olacak.

Söz konusu güncelleme ve kapsamının genişletilmesi tarım sektörünü yakından ilgilendiriyor. Tarım sektörünün de Gümrük Birliği kapsamına alınması öngörülürken Avrupa ülkeleri ile yaşanan politik gerilim sonucu güncelleme görüşmeleri 2018’e kaldı.

2018 itibarıyla çiftçi açısından bir diğer önemli gelişme ise Tarım Sigortaları Havuzu’nda (TARSİM) ilçe bazlı kuraklık verim sigortasının tüm tahılları kapsayacak şekilde uygulanmaya başlanacak olması.

Son olumlu haber ise tarım arazileri ile ilgili…

Hatırlayacağınız üzere 2017 yılında toplam 6,1 milyon hektarlık 192 büyük tarımsal ova Bakanlar Kurulu kararıyla koruma altına alınmıştı. Bu ovaların sayısının 2018 yılında 250'ye çıkarılması hedefleniyor. Bu da tarım arazilerinin korunması açısından önemli bir adım olacak.

Umarız 2018 hem üreticinin kazandığı hem de tüketicinin makul fiyatlarda sağlıklı ve kalite gıda ürünleri tükettiği, ithalattan çok ihracatın konuşulduğu bereketli bir yıl olur.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com