Advertisement

Türk Ekonomi Yönetimi’nin 13 Ekim’de kamuoyu ile paylaştığı 2012-2014 Orta Vadeli Program hedefleri, içinde bulunduğumuz yılın kalan 5 haftalık döneminde, 2012 yılı için bir revizyon görebilir. Çünkü, Başbakan Yardımcısı Babacan başkanlığındaki ekonomi yönetimi, başta Euro Bölgesi olmak üzere, küresel ekonomiyi etkileyici gücü olan coğrafyalardaki gelişmelerin ne olacağını, Avrupa ve Amerikan bankalarının akıbetlerine göre, yeniden yön tayin etmek durumunda kalabilir. Batılı ekonomilerin yeni bir resesyon ve girdabın içine düşmemeleri adına, ciddi bir çaba içerisinde oldukları da net olarak gözleniyor.

Nitekim, hafta başında Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) piyasaya verdiği euro miktarını, enflasyonda artışa sebep olmaması için, kontrol etmek amacıyla açtığı tahvil satım ihalelerine 203,5 milyar euro teklif gelmesi beklenirken, teklif 194 milyar euro da kaldı. Salı günü ise Almanya’nın borçlanma ihaleleri sıkıntılı gözüktü. Avrupa bankalarının nakit para açısından sıkıntıda oldukları yönündeki piyasa değerlendirmeleri faiz oranlarının yükselmesine sebep oldu.

İşte, bu noktada, Çin Merkez Bankası’nın 2009’dan bu yana ilk kez, zorunlu karşılık oranlarını düşürmesi ve Çin bankalarına 50 milyar doların üzerinde bir nakit imkanı bırakması, Çin bankalarının Avrupa ve ABD’nin ve Batılı bankaların borçlanma ve nakit bulma ihtiyaçlarına destek verebilecekleri umudunu güçlendirdi. Ancak, Çin Merkez Bankası elindeki 3,2 trilyon dolarlık rezervi ülkeleri kurtarmak amacıyla kullanmaya hevesli olmadığını da hatırlattı.

2012 için petrol fiyatları dikkatle takip edilmeli

Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Dr. Fatih Birol, petrol fiyatlarının 100 doların üzerinde seyretmesini, dünya ekonomisinin toparlanması açısından en önemli risk olarak görüyor. Bu noktada, küresel emtia fiyatlarının kısmen gevşemesi, hem dünya ticaretinin toparlanması, hem Türkiye gibi ciddi emtia ithalatçısı olan ülkelerin cari açığının kısmen azalması, hem de merkez bankaları açısından enflasyon beklentilerini daha kolay yönetebilmeleri açısından önemli. Uluslararası yatırımcılar arasında önde gelen isimlerden birisi olan Mark Faber, Çin’in hızlı büyüyen bir ekonomi olarak, emtia piyasalarını gerçekleştirdiği taleple taşıdığını, ancak Çin ekonomisi de kısmen yavaşlayacağından dolayı emtia fiyatlarında 2012 yılında bir gerileme olabileceğini belirtiyor.


Keza, pamuk ve kimi metal emtialarında, önde gelen kimi hammadde fiyatlarında, 2012 yılında dünya ekonomisinin orta ölçekli bir resesyondan geçeceği ihtimaliyle, şimdiden kısmen fiyat gerilemesi gözlenmekte. Bu noktada, İran’ın geçtiğimiz hafta sonundan itibaren, gerek bir grup İranlı üniversite öğrencisinin İngiltere’nin tahran Büyükelçiliği’ne saldırmasına göz yumması, İngiltere Büyükelçisi’ni 2 hafta içinde sınır dışı etme kararı ve gerekirse Türkiye topraklarına konuşlanacak NATO radar sistemini vurabileceklerini belirtmesi, küresel petrol fiyatları için, İran’ın kontrollü bir gerginlik politikası izleyip izlemediği konusundaki tartışmaları da alevlendirdi.

1 Aralık Perşembe günü açıklanan Türkiye’nin kasım ayı ihracat verileri, özellikle Afrika coğrafyasına gerçekleştirilen ihracat hacminde belirgin bir artış veya sıçramanın gerçekleştiğine işaret ediyor. Bu nedenle, 2012 yılı şubat ayı sonuna kadar giderek etkisini hissettirecek olan küresel ekonomik sıkışmanın, öyle ya da böyle Türk ekonomisine yapacağı etkiyi azaltmak adına, Türkiye’nin 1. ve 2. Kuşak komşu ülkelere ve Uzak Doğu, Asya ekonomilerine yönelik ihracat hamlesini hızlandırmasının yararlı olacağı gözleniyor.


Küresel ekonomiye yönelik olarak vurgulanan ve önümüzdeki şubat ayı sonuna kadar devam etmesi beklenen sıkışmaya bağlı olarak, belirli bir balon etkisi gözlemlenmeksizin, altın fiyatlarının yeniden yükseleceğine dair beklentilerin de güçlendiği görülmekte.

Türkiye Euro Bölgesi yerine Uzak Doğu ve Asya’ya yüklenecek

Bu noktada, küresel yatırımcının 2012 portföyünde hisse senedinin ağırlığının ciddi ölçüde artabileceği ilginç bir yıla giriyoruz.. Euro Bölgesi ülkeleri, Merkozy ikilisi, borç krizi sürecini o kadar kötü yönettiler ki, 9 Aralık’taki AB Liderler Zirvesi’nde de daha somut çözümler gündeme gelmezse, Euro Bölgesi kamu borç stoku sorununun daha da sarmala dönüşeceğinden ve ülkelerin borçlanma maliyetlerinin ciddi ölçüde artacağından endişe duyuluyor. Bu nedenle, 2012 yılı, başta Euro Bölgesi ülkeleri olmak üzere, kimi önde gelen ülke tahvillerinin gözden düştüğü ve uluslararası yatırımcıların kendi portföylerinde gelişmekte olan ülke tahvillerine ve hisse senetlerine daha fazla ağırlık verecekleri bir yıl olabilir.

Bu noktada, Başbakan Yardımcısı Babacan’ın önümüzdeki hafta, yani 5 Aralık’la başlayan hafta Hazine yetkilileri ile birlikte Uzak Doğu’ya yapacağı ziyaret ve Hazine’nin Uzak Doğu’da gerçekleştirmeyi düşündüğü tahvil ihraçları için, tahvil yatırımcısı kurumlarla yapılacak toplantılar, Türk Hazinesi’nin de gelecek yıl Eurobond Piyasası’ndan, yani Avrupa’da olası tahvil ihraçlarından pek umutlu olmadığını göstermekte. Bu nedenle, 2012 yılında Eurobond’lar out, Samuraibond’lar in olabilir.

Ayrıca, Hindistan, Pakistan, Endonezya ve Malezya mahreçli olarak ve özellikle Körfez Bölgesi’nde 600 milyar doları geçen Sukuk piyasası dikkate alındığında, sadece katılım bankaları değil, büyük ticari bankalarımızın da neden İslam bazlı borçlanma enstrümanlarına yönelmemeyi tercih ettiklerini anlamak zor. Bu vesile ile, 2012 yılında önemli ticari ve finans partnerimiz Avrupa’dan umduğumuz kader destek alamayacağımızı öngörerek, Körfez, Orta Asya, Güney Doğu Asya ve uzak Doğu’dan finansman imkanları, Okyanusya ile Orta ve Güney Amerika’dan da ticaret imkanlarını zorlamamız gerekecek.