Advertisement

Önümüzdeki çeyreğin gündemi ‘Mahşerin 4 Atlısı’

Malum, ‘Mahşerin 4 Atlısı’ din kültüründe de, sinemaseverlerin ilgi alanında da bilinen bir ifadedir. Kıyamet gününde ortaya çıkacaklarına inanılan dört atlı. İçinde bulunduğumuz günlerde dünya ekonomisindeki çalkantılar, belirsizlikler, endişeler ve korkular bu ifade ile anılıyor. Savaşlar, kıtlık ve ölüm olarak ifade edilebilecek bu ‘Mahşerin 4 Atlısı’ için, birinci atlı Yunanistan’ın Euro’dan çıkması, ikinci atlı Çin ekonomisinde yavaşlama ve durgunluk, üçüncü atlı İran’la nükleer gerginlik ve petrol fiyatları, 4. atlı ise ABD’nin mali dengesizlikleri ve patinaj sorunu.

Her birisi, 2008 sonbaharında patlak veren ve artçı şokları dünya ekonomisini sarmayı sürdüren küresel krizin, ikinci ve etkileri daha da ürkütücü olabilecek yeni bir ‘finansal afet’e dönüşmesine sebep olabilecek gelişmeler. Yunanistan’ın Euro’dan çıkarılmasının sebep olacağı saygınlık, güvensizlik ve itibarsızlık sorunlarının yanı sıra, Avrupa bankaları açısından daha kritik bir darboğazın da habercisi olabilir. Yunan, Portekiz, İrlanda, İspanya ve İtalya bankalarından mevduat çekilişini hızlandırabilir ve mevduatların bu ölçüde hızlı bir şekilde sistem dışına çıkması, en sonunda Avrupa Merkez Bankası’nın dahi yönetemeyeceği bir felakete dönüşebilir.

Petrol fiyatı çok düşerse de kötü, çok yükselirse de

ABD ve Euro Bölgesi’nin dünya ekonomisini, dünya ticaretini ayakta tutacak gücü, motivasyonu bulamadıkları, kaybettikleri bir ortamda, Çin ekonomisinin de yavaşlama ve durgunluk sinyali vermesi, ABD ve Euro Bölgesi’nin önde gelen ülkelerinden sonra, dünya ekonomisinde hayli yüksek bir ithalatı gerçekleştirmekte olan Çin’in de dünya ekonomisini ve kendisine ihracat yapan ülkeleri besleyemeyecek bir noktaya gelmesi anlamına gelecek. Bu nedenle, başta petrol olmak üzere, pek çok emtianın fiyatı gerileyecek. Emtia ihracatıyla geçinen ülkelerin keyfi kaçacak. Emtia fiyatları çok geriler ise, bu ülkelere ihracat yapan Türkiye’nin de neşesi kaçabilir.

İran’la nükleer gerginlik ile, bölgede sıcak çatışma riskine bağlı olarak, petrol fiyatlarını 150 dolara bile taşıyabilecek bir bunalıma işaret ediyor ki, dünya ekonomisinin 150 dolara dayanmış bir petrol fiyatının sebep olacağı küresel enerji maliyetleri sıçramasını yönetebilme şansı yok. Yani, öyle bir durumun içindeyiz ki, petrol fiyatları çok sıçrarsa da tablo kötü, 70 doların altına gerilerse de durum kötü.

Ve, ABD’nin bir türlü giderilemeyen vergi geliri kayıpları, Bush döneminde başlayıp, büyük eleştiri almasına rağmen, Obama döneminde devam ettirilen vergi indirim ve iadelerinin sebep olduğu dengesizlik, kamu harcamalarının finansmanından kaynaklanan yüksek borçlanma riski de, ABD ekonomisinin yeniden resesyona, yani ağır bir durgunluğa sürüklenmesi riskini öne çıkarıyor. Küresel ekonomi, uluslararası ticaret kırılgan bir zeminde toparlanmaya çalışırken, buzun çatlaması ve tüm küresel ekonomi aktörlerinin bir kez daha kendilerini dondurucu suyun içinde bulup şoka girmeleri, Türkiye dahil, hiçbir ekonomi için iyi olmaz. Keyfimiz uzunca bir dönem için kaçar.

Euro Krizi’ni aşmak için ‘daha birleşik Avrupa’ çağrısı

Avrupa Konseyi Başkanı, yani aslında AB’nin ilk Cumhurbaşkanı Herman Van Rompuy, Euro Bölgesi'ni kurtarmak amacıyla 17 üye ülkeyi birbirine daha yakınlaştıran bir planı devreye sokacaklarını 23 Mayıs Çarşamba gecesi Brüksel'de düzenlenen ve AB üyesi ülke liderlerinin katıldığı yemekten sonra açıkladı.

Malum, AB para birimi Euro'nun iyi işlemesi için mali birliğe de ihtiyaç olduğuna dair yaygın bir kanı söz konusu. Bu doğrultuda, Ekonomik birliği güçlendirme planının temel taşları, Rompuy ile birlikte Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası tarafından hazırlanacak. Söz konusu bu girişimi ilan eden Rompuy, AB’nin parasal birliği ile eşit orantılı bir ekonomik birliği güçlendirme ihtiyacına dair genel bir konsensüs olduğuna işaret etmekte.

Rompuy, 28-29 Haziran’daki AB liderleri Zirvesi öncesinde sunacağı raporun, söz konusu daha güçlü ekonomik birliktelik planının temel taşlarını ve hedefe varmak için kullanılabilecek yöntemlerin çerçevesini çizeceğini ifade ediyor. Rompuy, göz önünde bulundurulabilecek öneriler arasında, euro tahvilleri ihracı, daha entegre bir bankacılık denetim sistemi ve AB ülkelerindeki bankaların mevduatlarına yönelik, ortam bir mevduat sigorta fonu projesini sıralamakta.

Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran Brüksel toplantısı, Yunanistan'ın euro konusundaki geleceğine ilişkin kaygıların arttığı bir dönemde gerçekleşti. Malum, Euro Bölgesi'ndeki sorunları, endişeleri stabilitize etme ve ihtiyaç duyulan ekonomik büyümeyi sağlama çabaları Yunanistan, İspanya ve İtalya gibi ülkelerin yüksek borçlanma giderleri nedeniyle sekteye uğruyor.

Bununla birlikte, İspanya Hükümeti’nin ve bankaların şiddetli bir likidite sorunu yaşadıkları gerçeğini de hatırlayarak, hem fon yetersizliği hem de para aktarımında bulunacak ülkelerdeki kamuoyu tepkisi nedeniyle sorun yaşayan ülkelere büyük miktarda nakit aktarmak mümkün gözükmüyor.

Zayıf üyelerin tahvilleri için garanti işlevi görecek ve onları felce uğratan borçları karşısında nefes alma imkanı sağlayacak euro tahvilleri, mali birlik tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Rompuy, euro tahvillerinin uzun vadeli çözümün bir parçası olabileceğini belirmekte.  Buna karşılık, Fransa'nın yeni sosyalist Cumhurbaşkanı Francois Hollande ve İtalya Başbakanı Mario Monti gibi birçok AB lideri, ekonomik büyümeyi ateşlemek ve piyasalara güveni yeniden sağlamak amacıyla euro tahvillerine daha erken dönemde başvurmak gerektiğini belirtiyorlar.

Almanya Başbakanı Angela Merkel ise tahvillerin AB anlaşmalarını ihlal edeceğini ve büyümeye katkısı olmayacağını ifade etmekte. Merkel, euro tahvillerinin işlerlik kazanması için önce Euro Bölgesi'nde "çok daha güçlü bir ekonomik koordinasyon" olması gerektiğini vurgulayor. Bakalım, liderler arasındaki bu anlaşmazlığın giderek sertleşmesi, ‘Mahşerin 4 Atlısı’nı ufukta görmemize sebep olacak mı?