Advertisement

Politik / siyasi risk sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada 2014’e damgasını vuracak. Ayrıca sadece gelişmekte olan ülkelerde, yani Türkiye’nin de içinde bulunduğu ve “kırılgan” diye nitelendirilen bazı ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de görülecek.

Geçtiğimiz hafta Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi’nin faiz kararı açıklamasından sonra yaptığı konuşmada Draghi’yi bile ilk defa “politik risk” ten söz ederken gördük. Avrupa’daki toparlanmanın niceliğini sorguladığımız bu günlerde, bazı göstergeler toparlanmanın tüm hızıyla devam ettiğini gösterse de (imalat sanayi PMI rakamları gibi), bazıları da tam tersi bir resim çizmeye devam ediyor. İşsizlik seviyesinin Avrupa genelinde uzun süre ’nin üzerinde seyretmesi, Draghi’yi de endişelendirmişe benziyorki, işsizliğin politik risk yaratabileceği, bunun da Avrupa’nın toparlanmasına gölge düşürebileceğini değerlendiriyor.

ABD’de ise politik risk ne Avrupa’daki gibi işsizlik seviyesi üzerinden gelir, (istihdamda sıkıntısı olsada Avrupa gibi fragmante bir yapı olmadığından), ne de Türkiye’deki gibi “yargı-yürütme ve demokrasi” krizine dönüşen bir şekil alabilir. ABD’deki politik risk 2014’te ancak Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında uzlaşamama, ve bütçe krizi/ borç tavanı gibi paranın nasıl dağıtılacağı konularındaki belirsizliklerden çıkabilir. Türkiye’deki politik risk tarzı ile paralellik belki şuradan yakalanabilir: ABD’de daha önce “Wikileaks” ile başlayan ve son dönemde “Snowden skandalı” ile devam eden bilgi sızdırma operasyonları yaşandı. Ancak bu gelişmeler ABD’de politik risk fiyatlaması üzerinden Borsaya yansımadı.

Peki Wall Street ne tepki verdi bu bilgi sızdırma “operasyonlarına”?

Neredeyse sıfır. Sadece bilgi teknoloji şirketlerinden bazılarının hisseleri değer kaybetti, onun da nedeni bu skandalların bilgi işlem teknolojilerinin güvenilirliğini sorgulatmasıydı. Dolayısıyla ABD’de politik riskin piyasa fiyatlamalarına yansıdığı durumlar, ya borç tavanı gibi Kongre uyumsuzluklarında ya da ülkenin dış politika hamlelerinin sonucunda oluşabiliyor.

2014 Kırılgan Beşli’nin seçim yılı

2014 aynı zamanda “Kırılgan Beşli” ve bazı diğer gelişmekte olan ülkeler için seçim yılı olacak. Bu gruba, Brezilya, Kolombiya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye’de dahil. Bütün bu ülkelerde 2014’te eskisine göre daha düşük oranlarda büyüme görülmesi çok muhtemel. Bu da halkın ekonomik refahının bozulmasını getiriyor. Bu bozulma, seçim yılı dinamikleriyle de birleşince, gelişmekte olan ülkelerde politik risk olgusunu karşımıza çıkartıyor.

Demokrasi endeksinde neredeyiz? Tam Demokrasi, Kusurlu Demokrasi, Hibrid Rejimler...

"The Economist" dergisinin her yıl hazırladığı Demokrasi Endeksi’nde bu yıl Türkiye’nin hangi sırada olacağı yatırımcının gözündeki Türkiye algısı ve doğrudan yatırımlar kapsamında büyük önem taşıyor. Bu endeks 5 kritere bakılarak hazırlanıyor: 1) Ülkelerin seçim süreci, özgür ve adil seçim, 2) İnsan hakları ve sivil özgürlükler, yani vatandaş özgürlükleri, 3) Devlet fonksiyonları, 4) Politik katılım 5)Politik kültür. Bu çerçevede her ülke “Tam Demokrasi”, “Kusurlu Demokrasi”, “Hibrit Rejim” ve “Otoriter/sıkı yönetim rejimi” kategorilerinde değerlendiriliyor.

2013’te yayınlanan 2012 yılı Demokrasi Endeksi’nde Türkiye 5,76 puan ile 88. sırada yer alıyor. Türkiye ile birlikte “Hibrit Demokrasiler” kategorisinde yer alan 37 ülkenin arasında Ukrayna, Singapur, Tayland, Tunus, Lübnan ve Irak yer alıyor. Bu sıralama Türkiye’nin politik risk algısını etkileyen önemli bir gösterge. Bugünlerde Dolar/TL kurundaki rekor seviyeleri test etmemizin nedenlerinden biri.

Aslında bütün dünya genelinde demokrasileşme adına pek de ilerleme kaydedilen bir yıl olduğunu söylemek güç. Bunun üzerine 2013’te gördüğümüz gerek Mısır Tahrir Meydanı ve Tunus’taki protestoları, gerekse Tayland, Ukrayna, Hindistan, Türkiye ve dünyanın diğer taraflarında yaşanan gerginlikler ve halk hareketlerini de ekleyince, 2014 demokrasi görünümünün pek de parlak olmadığını söylemek lazım.

2014’e “Politik Stagflasyon” diye adlandırabileceğimiz bir süreç damgasını vuracak...

Bu çerçeveden bakınca, Türkiye ve diğer gelişmekte olan ve politik riskin öne çıktığı ülkelerde, 2014 sadece ekonomik stagflasyonun gündemde kaldığı bir sene değil, demokratikleşme süreçlerine bağlı olarak “politik stagflasyon” diye adlandırabileceğimiz uzun süreli demokrasi yıpranımı ve yüksek politik tansiyonun görülebileceği bir yıl olacak.

Ekonomik stagflasyon nasıl, uzun süren resesyon ve yüksek enflasyonun birleşmesinden doğar, “politik stagflasyon da” ülkelerin makro-ekonomik göstergelerini ve sermaye piyasalarındaki değerlemelerini, aynı ölçüde şekillendirebilecek bir olgu olacak.