Advertisement

3 yıl önce böyle başlamışım yeni yıl yazıma;

“Bas git hayatımdan 2013… Sevmedim seni hiç; birkaç parça alacağım içinden sadece. Bir iki an belki. Birkaç kahkaha.. Gerisini sana bırakıyorum.”

Şöyle bir dönüp baktım akıp giden yıllara, birşeycik değişmemiş hayatımızda. İçinden birkaç parça alıp çıkılacak bir yıl bile kalmamış gerimizde.

Yeni yılın bu ilk yazısıyla ben de sizlere iyilikten, güzellikten, sağlıktan ve her şeyden önemlisi güvenden bahsetmek isterdim. Ama maalesef  bu, bugünkü ruh halimle çok mümkün değil. Onca masumun kan kokusu hala ciğerimi yakarken. 

Yine de umuttan bahsedebilirim sanırım. Her şeye rağmen içimizden  “belki” diye geçirebilmek ya umut. O belki bile yeter bakarsın. Hatta ben biraz daha ileri gidebilirim; “belki” yerine “mutlaka” diye geçirenlerdenim zira.

Yeni bir yıl bende hep, kasa hesabı yaparak başlar. Aslında trajik olan okul hayatımda dahil olmak üzere muhasebe dersimin hiç iyi olmaması. Kasam hep fazla verir benim. Toplarım, çıkarırım, tam tutacak hesap; elimde bir fazla kalır. İşte o fazlanın adı umut sanırım.

Bu yıl beraber yapalım kasayı. Bakalım tutturabilecek miyiz?

Hem aynı coğrafyada yaşadığımızdan hem de son yılların en dramatik eylemlerine sahne olduğundan herhalde muhasebe defterimizin en kabarık kalemi Suriye. Hala devam eden savaş insani yıkım, IŞİD’in bizim topaklarımız da dahil dünyanın çeşitli yerlerde yaptığı kan donduran eylemler, aylarca konuştuğumuz İngiltere’nin AB’den çıkma kararı, ABD’deki başkanlık seçimi, Yıkılan hükümetler, seçim üstüne seçimler, tutuklamalar, ölümler…

Bir yandan işimiz ekonomi ama piyasaları okuması da zorlaştı. Herkeste bir siyasal mühendislik kafası zaten gelişkindi, ülkenin, hatta ülkelerin nasıl yönetileceğini bizden iyi kim bilebilirdi. Şimdi başımıza bir de on numara beş yıldız ekonomistler çıktı. 

Tam durulduk derken başka bir şey patlak verdi. Tam daha kötüsü ne olabilir ki, bunu da atlattık diyorduk ki, bir yenisi geldi.

5 binden fazla yeni bir hayat hayaliyle vatanından kaçan mülteci, feci şekilde can verdi. Aklımıza Aylan bebeğin o iç burkan fotoğrafı ile kazındı savaşın çirkin yüzü. Üstüne yapılan pazarlıklar ise bence çok daha acıydı. Her bir can için para teklifi yapıldı. 

Avrupa’nın eli taşın altına girecek gibi olunca, ne kadar da o çok sahiplendiği insan haklarına sırtını döndüğünü de gördük dehşetle.

Radikal İslamcı Örgütler dünyanın birçok bölgesinde kanlı katliamlara imza attı. Belçika, Fransa ve Almanya'da IŞİD’in üstlendiği saldırılarda yüzlerce kişi hayatını kaybetti.

Türkiye’de onlarca saldırı, yüzlerce vatandaşımızı aldı bizden. Daha yeni yılın ilk saatlerinde 40 canımızı daha kaybettik.

Gördüğünüz gibi bu sefer elimde kasa hesabının aktifine yazacak bir şeyim yok. Kasam bomboş. Bir tek umut var elimde.

Berbat bir yıl geçirdiğimizi not ettik bir kenara. Şimdi neler yapabiliriz de bu yılı kurtarabiliriz ona bakacağız.

Şu sürekli verilen demeçlerdeki gibi değil; gerçekten bir olsak, beraber olsak, azıcık anlasak birbirimizi yeter belki de… 

Ben “Siyah – Beyaz” diye bağırırken bombalar patlamasa da, maç çıkışında sarılabiliriz , “Yeşil’i”, “Beyaz’a” yoldaş eden kardeşim. Hiçbir rengi kirletmemize gerek yok!

Özgür olabiliriz, her birimiz. Kimse kimseye dayatmayabilir istediği hayatı. Hiç yoktan ortak müşterekler konabilir masaya. 

Kimsenin tutsak olmasına gerek yok, suçu sabit olana kadar. 

Biri, birinin fikrini sevmedi diye, patlatmaya gerek yok o kafamızın üstündeki minik düşünce baloncuklarını.

Sınavda harf harf istediğini yazamasan da hocanın, gidiş yolundan verebiliriz belki bu sınavı.

Umutlarım var yarına dair onları taşıyorum avuçlarımın içinde özenle, hayallerim var, kırılıp dökülmesin diye tıpkı senin gibi üzerine titriyorum…

Benim de, senin gibi bir tek vatanım var, yaşayacak, sığınacak, güvenle sarılacak.