Advertisement

Nüfusu 11 – 12 bin olan bir yer düşünün… Soğuk bir yer… Denizden tam bir 1.560 metre yüksekte. Ama yüksek yüksek tepelere ev kurmuşlar. Yolları geçit vermese de rahat rahat yolculuk etmeye, zincir takabiliyorsanız çok da sorun olmayacaktır diye düşünüyorum. İki köyden oluşuyor hepi topu. 1160’a ait tarihsel belgelerde adı geçiyor küçücük kasabanın. Ne yetişir buz gibi yerde hangi sanayi kuracaksın derken, eee kalkınmak da lazım 1860'lardan sonra gözde bir sağlık merkezi oluyor… Yeter mi? Yetmez tabii. İnsanlar sağlık bulmaya geliyor ama herkes hasta değil ki; refakatçi ne etsin karın buzun ortasında… Aaa o da ne? Mis gibi kar yağıyor buralara… Derken günümüzün en önemli kış sporları merkezi haline dönüşüyor. Bu iki köyden oluşan minnak kasaba 1971'den beri yıllık olarak düzenlenen Dünya Ekonomik Forumuna ev sahipliği yapıyor.

Dedikodusu bol bir yer. Siyasetçi arasan orada. Artist arasan var. Dünyanın en büyük şirketlerinin CEO’larına takılıyor gözün bir yandan, bir yandan devlet başkanlarına.

Bu sene her zamankinden sanki daha renkliydi Davos… Sahi ya Davos’tan bahsediyorum ben. 1.560 km2’lik, karlar efendisinden.

Neyse dönelim konuya. Bu sene daha renkliydi sanki demiştim ya; aktörlerden sebep herhalde. Trump bir yanda, Macron’un çıkışı bir yanda… Açılış konuşması zaten bir efsane.

Açılışı Hindistan başbakanı yaptı. Modi başladı anlatmaya İkim değişikliğini çok hafife alıyorsunuz dedi. Terörizm ve küreselleşme karşıtı tavrın nasıl da hepimizi öldürdüğünü anlatırken de sahneyi doldurduğunu söylemek lazım elbette.

Hindistan’la başladım ama, açılış konuşmacısına ayıp etmeyeyim diye. Benim açımdan Oscar gooooooes to Macron … Sansasyonel çiçeği burnunda cumhurbaşkanı kürsüye yumruğunu vurdu. “Fransa geri döndü” !!! Benim kulağımda o anda Jay-Jay Johanson çalmaya başladı. “tell the girls i’m back in town… Küreselleşmenin başarısız olduğunun altını çizdi pek çok kez. Madem hal böyle, hadi çok uluslu firmalar yeni adres Fransa diyerek; ABD ve Çin etkisini bertaraf etmek için Avrupa’nın 10 yıllık bir plan hazırlaması gerektiğini anlattı.

Almanya son dönemlerin en sönük Almanya’sıydı bence. Davos’ta sanki koalisyonu hala kuramamış olmanın verdiği mahcubiyet vardı üzerinde Merkel’in. Ama günün sonunda Almanya hala Almanya’ydı ve Küresel düzlemdeki "milli egoizm" sorununa vurgusu ile, küresel sorunların tek taraflı bir anlayışla çözülemeyeceğini Merkel kayda geçti.

Trump mı? Yazıyı sonuna kadar okumanız için en heyecanlısı sona sakladım.

Bazı ülkeler sistemi kendi çıkarı için kullanırsa serbest ve açık ticaret yapmamız mümkün olmaz dediğinde Trump, George Orwell geldi aklıma. Yani; hani, her ülke eşittir ama Amerika daha eşittir dedi galiba. Zira konuşmasındaki en önemli vurgu; politikalarının her Amerikalının Amerikan rüyasına olan yolunu bulmasına yardımcı olduğuna ilişkindi.

Yalnız biraz ciddileşelim burada beni rahatsız eden 2 konu var biri Trump’ın yani aslında “Amerika’nın”; Kuzey Kore’nin nükleer programından vazgeçmesi için bütün ülkeleri maksimum baskı yapmaya çağırması ve İran’ın nükleer silahlanma programına karşı çıkması için baskı yapalım çağrısını da sürdüreceğiydi. Diğeri ise Suriye konusundaki tavrı. İlk mesele dünyayı, ikinci mesele ise bizi gerer ziyadesiyle. Nereden baksanız Kuzey Kore’nin başında Kim Yong var. Düşünsenize, kendi gülünce gülünmesini, ağlayınca ağlanmasını sağlayabilen birinden bahsediyoruz. Saç traşı, onunkine benziyor bütün erkeklerin. Ama modele hayranlıktan olduğunu sanmam. Neyse çok öngörülebilir olmadığının altını çizmeme gerek yok sanırım.

İran meselesini çok daha fazla önemsiyorum. Çünkü İran, Irak’a Suriye’ye benzemez taktir edersiniz ki; Pers Medeniyetinden gelen İran, kolay lokma değil. Hele ki Çin ve Rusya ile olan iç içe geçmiş ilişkiler düşünülecek olursa… Umarım fevri ataklar olmaz diyeyim. Bir niyetle bağlamış olayım burayı.

Suriye konusu bizim açımızdan epeyce sıkıntılı. 10. gününde olduğumuz Zeytin Dalı Operasyonu bir yandan yürütülürken Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ABD'nin Membiç'ten derhal çekilmesini talep etmişti. Malum bu bölge Fırat’ın doğusuyla birlikte Amerika’nın yoğun olduğu bölgeler. Diğer yandan Türk askerinin olduğu yerden kaldırılan Amerikan bayrakları bu işin hafifleticisi gibi görünüyor. Uluslar arası ilişkiler uzmanları konuyu değerlendirirken Amerika bayrakları çekiyor zira kendi bulunduğu yere saldırıldığı izlenimini vermiyor. Teknik olarak aslında geri çekiliyor ama bunu kendi isteği ile naifçe yapıyor yorumunda bulunuyor. Ama şu PYD/YPG işe öyle kolayla yenilir yutulur cinsten değil Amerika siyasi, biz ise Terörist gözüyle bakıyoruz. Bu durum ise sadece gerilmesi muhtemel uluslar arası ilişkiler ve ticari aba altından sopa göstermeler kadar basit değil. İşin ucunda sınır güvenliği var, işin ucunda Mehmetçiğin al kanı var!