Advertisement

Merkez Bankası geçtiğimiz hafta önceden belirgin bir sinyal vermemiş olmasına karşın 2011 enflasyon tahminini %1 puan yukarı çekerek piyasanın mevcut beklentisine yani %6.9’a çekmiş oldu. Dolayısıyla kısa dönemde bankanın piyasanın gerisinden geldiği konusunda eleştirilerin kısmen artma riski var. Bu da önümüzdeki dönemde enflasyon gerçekleşmelerinin beklentiler açısından önemini bir miktar daha artırdı. Merkez Bankası’nın 2011’in kalan dönemi için öngördüğü para politikası ise bugün itibarıyla sadece sınırlı bir miktar daha sıkılaştırmayı içeriyor (sıkılaştırmanın içeriği yine belli değil çünkü belirsizlik de mevcut para politikasının önemli bileşenlerinden biri hala). Ancak kredi büyümesinin hala politika merkezinde yer almaya devam ettiği mevcut ortamda yukarıda belirtilen varsayımın bir diğer eksenini de kredi büyümesinin yılsonuna doğru %20-%25 düzeyine gerilemesi oluşturuyor. Dolayısıyla burada oluşabilecek sapmaların para politikasında değişime neden olması mümkün. Aslında kredi büyümesinde beklenen yavaşlamanın ikinci çeyrekten itibaren görülmemesi halinde para politikasından daha çok diğer önlemlerin gündeme gelmesi gerekebilir çünkü bu bir anlamda zorunlu karşılık oranları kanalıyla istenilen hedefe ulaşılamadığının, dolayısıyla ekonomideki kontrollü yavaşlamanın özellikle maliye politikası tarafından da desteklenmesi gerektiğinin bir teyidi olacak.

BDDK tarafından yayımlanan haftalık bankacılık verilerine göre aktif kredilerdeki büyüme 15-22 Nisan arasında %0.1’e geriledi. Yılbaşından bu yana aktif kredilerdeki büyüme ise 22 Nisan itibarıyla %7.6 yani yıllıklandırılmış olarak %26.8 düzeyinde bulunuyor. Eğer 2010 sonu kredi büyüklüğünü referans alarak yılsonunda kredi büyümesinin %20 ile %25 arasında kalması için yılın kalan döneminde ortalama haftalık büyümenin ne düzeyde kalması gerektiğine bakacak olursak da %0.3 ile %0.4 arasında bir haftalık büyümenin limit dâhilinde kalacağını görüyoruz. Dolayısıyla son haftanın verisi bu anlamda olumlu bir sinyal içeriyor ancak haftalık değişimlerin çok oynak olduğunu düşünecek olursak, henüz kalıcı bir beklenti oluşturmak zor. Ekonomide güvenin göreli olarak güçlü kaldığı bunun kredi talebini desteklemeye devam ettiği, rekabetin de zorunlu karşılıklardaki hızlı artışın kredi faizlerine yansımasını geciktirdiği düşünülecek olursa, kısa vadede para politikasının daha çok likidite kanalıyla (diğer bir deyişle faiz riski kanalıyla) kredi arzını etkilemesi beklenebilir. Nitekim Nisan ayında EFT sisteminde paranın dolaşım hızında görülen belirgin yavaşlama bu anlamda likidite kanalının işlemeye başladığına,  kredi büyümesinin de Merkez Bankası’nın öngördüğü üzere yılın ikinci çeyreğinden itibaren yavaşlayabileceğine işaret ediyor.
 
Önümüzdeki günlerde bu eğilimin korunması halinde para politikasının üzerindeki finansal istikrar baskısının kısmen hafiflemesi beklenebilir. Ancak enflasyon beklentilerinin yönetimi hala önemini koruyacaktır. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın piyasayı enflasyon cephesinde gerçekleşebilecek olumsuz sürprizlere hazırlaması enflasyondaki artışın güçleneceği önümüzdeki dönemde daha da önemli hale gelecek.