Advertisement

Küresel yatırımcıları endişelendiren 12 önemli sorun

2008 krizi küresel ticarete çok büyük bir zarar verdi. CPB Dünya Ticaret Gözlemcisi (CPB World Trade Monitor) 1991 yılından bu yana küresel ticaret verilerini takip ediyor ve yayınlıyor.

Verilere bakınca şu gerçekle karşılaşıyoruz: 2008 krizi öncesinde yüzde 7’ye çıkan “dünya ithalatı büyüme oranı trendi” 2008 krizinden bu yana yüzde 5’e doğru düşme eğiliminde. 2008 krizi öncesinde yüzde 9’u aşan “gelişmiş ülkeler ithalat büyüme oranı trendi” yüzde 7’lere doğru düşme eğiliminde. Aynı dönemde “gelişmekte olan ülkelerin ithalat büyüme oranı trendi” yüzde 6’lardan yüzde 3’lere doğru düşme eğiliminde. Bir ülkenin ithalatı bir başka ülkenin ihracatı olduğu için bu rakamları ihracat olarak da okuyabilirsiniz. Keza ilk veriyi “dünya ihracatı büyüme oranı trendi” olarak.

Geçen yazımızda resesyonun değişen tanımından bahsetmiş ve dünya ekonomisinin resesyona doğru evrildiğini ima etmiştik.

Evet, ticaret olmayınca büyüme olmaz. Büyüme olmayınca kâr olmaz. Kâr olmayınca vergi olmaz!

Peki, kâr ve vergi olmayınca kim hisse senedi ya da devlet tahvili ve özel sektör tahvili yatırımı yapar?

Şunu söylemek istiyoruz: Piyasa oyuncularında işlerin iyi gitmeyeceğine dair bariz bir endişe var!

Andrew Garthwaite, Cuma günü yayımlanan bir Credit Suisse raporunda bu endişenin kaynağıyla ilgili şu tespitleri yapıyor:
“Müşterilerin perspektifleri: Kaybolmuş ve ayı piyasası beklentisinde (lost and bearish).

Garthwaite şunu söylüyor: ABD’de yapılan toplantıların kabaca yüzde 80’ininde müşteriler güçlü bir ayı piyasası beklentisi içinde. İlk defa bu kadar çok insan ‘mevcut ortamda kayıp olduğunu’ söylüyor. Ancak ABD dışında piyasalardaki ralli nedeniyle çok daha dengeli bir durum var.

Rapor, çoğu ABD kökenli müşterilerindeki büyük endişenin kaynağını 12 başlık altında özetliyor:

1) Küresel büyüme düşüyor. Özellikle Çin ve gelişmekte olan ülkelerden kaynaklı olarak küresel büyümenin düşmesi, endişe yaratıyor.

2) Çin sert iniş riskiyle karşı karşıya. Çin dünya GSYH’nın yüzde 15’i. Dünya “capex”inin yüzde 30’u. Dikkat çekilen noktalar şöyle: i) Çin reel sektöründe zayıflıklar, ii) Zombi sermaye derecesi, iii) Çin politika yapıcılarının kredibilite kaybetmesi, iv) Yatırım ve imalatla ilgili değişkenleri aşan bir büyüme zayıflığı, v) Çin ücret büyümesinin sürdürülebilir olmaması, vi) Yuan’ın değer kaybetmesinin kaçınılmaz olduğuna dair beklentiler ve vii) Dış borç baskısının azalmayacak olması.     

3. Kredi şişmesi. Bu başlık altındaki endişe kaynakları i) ABD hane halkının halen aşırı borçlu olması, ii) GEM (Growing – Equity Mortgage) özel borcunun yüksek olması, iii) Yüksek getirili kredi spread’lerinin açılıyor olması.

4. Fed’in çok erken faiz artırma riski. Müşterilerinin yaklaşık üçte ikisi gibi Credit Suisse de Fed’in faiz artırmasını bir politika hatası olarak görüyor. Müşterilerin üçte biriyse “faiz artırımı belirsizliği azaltır” görüşünde.

5. Politika yapıcılarının elinde kullanabilecekleri silahın kalmaması – QE’lerin etkin olmadığının ispatlanması. Credit Suisse’in birçok müşterisi niceliksel gevşeme politikalarının işe yaramadığı görüşünde.  Finansal olarak daha korunmasız bir dünyaya doğru gidiş, yatırımcıları korkutuyor.

6. Küresel FX rezervlerinin azalıyor olması. Credit Suisse hesabına göre küresel döviz rezervleri 100 milyar dolar düşmüş durumda. Birçok müşterilerine göre bu bir ayı piyasası sinyali.

7. Hisse senedi değerlemelerinin çok yüksek olması. Credit Suisse tarafından yapılan dört değişik hesaplamaya göre hisse senetleri yüzde 20 pahalı.

8. Kazanç revizyonları keskin bir şekilde düşüyor. Credit Suisse’e göre ayı piyasasından söz edebilmek için kazanç revizyonunun yüzde 5’i bulması gerekiyor.  Henüz bu yönde bir veri yok.  Ancak ABD GSYH’sı yüzde 1.2’nin altına inerse veya ücret büyümesi yüzde 3’ü aşarsa, bu bir ayı piyasası işaretidir. ABD Q3 tahmini büyümesi yüzde 1’in altında.

9. Siyasi manzara giderek daha az “şirket dostu” hale geliyor. Dünyanın, daha az kapitalist dostu bir ortama doğru gidiyor olması endişe kaynağı. Şirketlerin daha fazla vergi ödeyeceği bir dünyaya giriyoruz.

10. Şirketlerin yeterince yatırım yapmaması. Kendi hisselerini satın almaları ve verimlilik artırıcı yatırımlardan uzak duruyor olmaları endişeleri artırıyor.

11. Petrol fiyatlarının düşmesi riski. İran ve Irak zorlansın diye pazar payını kaybetmek istemeyen Suudi Arabistan’ın fiyat düşürmeye devam edecek olması yatırımcıları korkutuyor. (Petrol fiyatları düşünce malum: “Everything is on sale.” V.Ö)  

12. Son rotasyonların birçok yatırımcıya verdiği zarar. Geçen haftalarda bariz bir rotasyona şahit olduk. Birçok yatırımcı bundan zarar gördü. Momentumdaki tersine dönüşün, şahit olduğumuzdan daha uzun süreceğine dair beklenti de önemli bir endişe kaynağı. (Rotasyon bir yatırım stratejisi. Varlığın performansına göre ait olduğu sektörün portföydeki ağırlığını azaltmak ya da artırmak anlamına geliyor. V.Ö)
 
Peki, bu tür ortamlarda ne yapmalı?

Biliyoruz ki insan tasarruf yaparak değil, yatırım yaparak para kazanır.

Jim Rogers’ın yatırımla ilgili söylediklerine kulak verelim:
“Fiyatı düşükken al, yüksekken sat. Bu kadar basit! Sorun, neyin fiyatının düşük, neyin yüksek olduğunu bilmekte.”

İyi haftalar.