Advertisement

 Ekim ayı tarım dışı istihdam artış miktarı, Goldman Sachs tahmininden (192 bin) bile iyi geldi! Ekim ayı öncesinde 12 ayın ortalaması 230 bindi; beklenti 185 bin, gerçekleşen 271 bin oldu. Geçen yılın aralık ayından (329 bin) bu yana daha yüksek bir artış rakamına şahit olmamıştık.

Ekim verisiyle tam zamanlı çalışan sayısı 2008 krizi öncesi düzeyine çıkmış oldu.

Ekim ayında istihdam artışının en fazla olduğu sektörler ve istihdam miktarları özetle şöyle:

Eğitim ve sağlık: +57 bin

Profesyonel Hizmetler: +54 bin

Perakende Ticaret: +44 bin

Eğlence ve Konaklama: +41 bin

Geçici Yardım: +25 bin

Ekim ayında işsizlik oranı yüzde 5’e indi.

2008 yılının nisan ayından bu yana gördüğümüz en düşük işsizlik oranı yüzde 5, Fed’in tam istihdam hedefine ulaştığını gösteriyor. Tam ve yarı zamanlı dâhil ortalama saatlik kazançlar 9 sent artarak 25.20 dolara çıktı. Saatlik ücretler ekim ayında 2009 yılından bu yana görülen en yüksek oranda (yüzde 0.4) arttı. Böylece son 12 ay içinde ortalama aylık kazançlar yüzde 2.5 artmış oldu. 

Veri sonrası Fed’in aralık ayında faiz artıracağına dair beklentilerde de ani bir sıçrama oldu. Dolar endeksi hızla yükseldi, forex piyasalarında günde 1.3 trilyon dolarlık işlem yapılan USD/EUR paritesi hızla geriledi, onu diğer pariteler izledi, petrol – emtia – kıymetli maden fiyatları hızla düştü, kısa dönem ABD tahvil faizleri son beş yılın en yüksek düzeyine çıktı, kimi Borsalar yükseldi, başta gelişmekte olan ülke borsaları olmak üzere birçok borsa hızla düştü (ABD dolarının güçleneceği beklentisi artınca ABD’ye ihracat yapan şirket hisselerinde, misal otomobil ihracatının artacağı beklentisiyle DAX hisselerinde artış görüldü)…  

Veri öncesinde piyasa oyuncuları, analistler ve yorumcular arasında Fed’in aralık ayındaki toplantısında kredibilitesini korumak amacıyla sembolik bir artış yapabileceği konuşulurken, artık en az 0.25 puan artıracağı, hatta kasım ayı tarım dışı istihdam verisi de iyi gelirse, 0.50 puan arttırabileceği konuşulmaya başlandı. 

Çünkü veri, tam da kredibilitesi sorgulanmaya başlamışken* Janet Yellen’in elini güçlendirmiş oldu. Artık karar vermesi çok daha kolay olacak. Kimse ona faiz oranlarını erken artırdın diyemeyecek. Hatta sonrasında faiz oranı artış hızı ve sıkılığıyla hakkında da kimse ondan “güvercin” bir konuşma yapmasını beklemeyecek.

Aşağıdaki tabloya bakınca hemen görüldüğü gibi artık piyasa oyuncuları, Fed’in 2016 yılı toplantılarının hepsinde faiz artırmaya devam edebileceği kanaatinde. 


 
Öte yandan, çok iyi gelmesine rağmen Ekim ayı istihdam verilerinde sorunlu noktalar da yok değil. Altını çizme gereği duyduğum hususları şöyle: 

 

1) İşgücüne katılım oranında bir önceki aya göre iyileşme yok. Oran, halen 1977 yılındaki yüzde 62.4 seviyesinde. 

2) Sivil istihdamın nüfusa oranı bir önceki yıla göre aynı neredeyse aynı, yüzde 59.3.  

3) İmalat sanayinde istihdam artışı neredeyse yok gibi. Şöyle bir örnek verelim: 2007 yılının aralık ayına göre istihdam edilen garson sayısı, 2015 yılı ekim ayında 1.5 milyon kişi daha fazla; imalat sanayi çalışan sayısı ise 1.4 milyon kişi daha az!

4) Ekim ayında işsizlerin yüzde 26.8’i en az 27 haftadır işsiz. 

5) Ekim ayında istihdam artışının neredeyse tamamı 55 yaş ve üzeri çalışma grubunda. Bu yaş grubundaki istihdam, geçen yıla göre 378 bin artmış. 25 – 54 yaş grubunda ise 35 bin kişilik bir azalma var. Buradan çıkan sonuç şu: İşverenler daha çok, kariyerlerinin başında olanlarla 55 yaş ve üzeri grupta olan insanları işe almayı tercih etmiş. ABD’de 55 yaş üzeri 33.8 milyon çalışan var. Bu iki çalışma grubunu, ücret artış talebi en düşük grup olarak görmek mümkün. Bu da daha sonraki dönemlerde ücret artış hızının yavaş seyredeceğine işaret olarak yorumlanabilir.

6) Bir diğer önemli nokta, istihdamın daha çok düşük ücret gerektiren garsonluk, öğretmenlik, perakende ve geçici işçi benzeri işlerde olması. 

7) İşgücüne katılım oranı 25 – 54 yaş grubunda düşmeye devam ediyor. Aşağıdaki fotoğraf işin şakası ama,  ABD için artık şunu söylemek mümkün: Gençler kaybederken, yaşlılar kazanıyor. 

 




Peki, bundan sonra ne olacak?

Cuma gecesi itibariyle aralık ayında Fed’in faiz artırım ihtimali yüzde 74’tü. Bu durum birçok şirket ve ülke için iyi bir haber değil. Hangi ülkeler ve hangi sektörler Fed’in faiz artırımından etkilenecek? Sanırım hafta sonu analistlerin, yatırımcıların ve piyasa yorumcularının en fazla kafa yorduğu mesele bu olmuştur. Biz de yorduk. Aklımıza gelenleri sıralayalım:

1) Güçlü dolar, düşük petrol fiyatları, düşük büyüme ve düşük yatırım harcamaları; petrol, doğal gaz, kıymetli maden, emtia ve sanayide kullanılan makine – teçhizat türü yatırım mallarını üreten ve ihraç eden şirket ve ülkeleri olumsuz etkileyecektir.

2) Hindistan hariç BRICS ülkeleri, Körfez Ülkeleri, MENA ülkeleri, Meksika, Kanada, Avusturalya, Yeni Zelanda ve cari açığı yüksek ve reel sektörünün döviz borcu yüksek olan ülkeler, Fed’in faiz artırımından olumsuz etkilenecektir. 

3) Fed’in faiz artırımından en fazla etkilenecek sektörler Enerji, Madencilik ve Sanayi sektörleri olacaktır. Bu sektörlerdeki şirketlerin hisseleri değer kaybedecektir. Kendini hedge etmemiş döviz borcu olan şirketlerin hisseleri ise sektörüne bakılmaksızın düşecektir.

4) Son yıllarda ABD borsalarında özellikle de Apple, Coca Cola, Met Life gibi büyük S&P 500 şirketleri arasında tahvil ihraç edip kendi hisselerini alarak (buyback) hem şirket değerini yükseltmek, hem de eldeki nakdi, kar payı olarak hissedarlara aktarmak çok yaygın bir stratejiydi. Şirketin kendi hisselerini alarak bir anlamda kendi kendine yatırım yapması iki nedenle Fed’i rahatsız ediyordu. Birincisi bu şirketler ellerindeki nakdi organik büyümeye (AR-GE ve yeni makine teçhizat alımı türü sermaye malı harcamalarına) harcamıyorlardı; ikincisi, bu şirketler kendi hisselerine fiktif talep yaratarak hisse fiyatlarını şişiriyorlardı. Birincisi Fed’in faiz oranlarını düşük tutarak talep yaratma (tam istihdam) amacına hizmet etmiyor; ikincisi ise faiz artırımına başlanması halinde Fiyat/Kazanç oranlarının normalden fazla yükselmiş olması, borsalarda kontrolsüz bir düşüşe yol açar korkusuyla Fed’in elini kolunu bağlıyordu. Sanırım bu hafta başından itibaren özellikle de S&P Buyback Index’te yer alan şirket hisselerinde düşüş başlayacaktır. Öte yandan şirketler açıkladıkları geri alım programlarını azaltacaklardır. Çünkü ihraç edilmiş ve edilecek olan tahviller için ödenecek faiz yükselecektir. Bu da ABD borsalarında endekslerin düşmeye başlamasına yol açacaktır. Elbette bu durum dünyanın diğer borsalarını da olumsuz etkileyecektir.  

5) Son iki yıl içinde şirketler tahvil çıkararak borçlanıp kendi hisse senetlerini satın almışlardı. Fonlar, ellerindeki devlet ve özel sektör tahvillerini hızla elden çıkaracaklardır. Bu nedenle tahvil piyasasında öteden beri yazdığımız ani bir çöküş riski doğacaktır.  

6) Yeni fiyatlamalar oluşuncaya kadar herkes bir süre nakitte kalmayı tercih edecektir. Bu durum bana göre likidite kurumasının tarifi olan, “piyasalarda satıcıların alıcılardan giderek daha çok fazla olması” durumuna yol açacaktır.

7) Japonya örneğinde olduğu gibi, niceliksel gevşemeyi son zamanlarda hisse senedi ETF’lerini satın almakta kullanan merkez bankaları hem bu nedenle, hem de ellerindeki yüklü miktardaki devlet tahvili stoku nedeniyle zarar yazacaklardır. 

8) ABD’de enerji sektöründe birçok şirket, İsviçre ve İngiltere merkezli birçok emtia taciri şirket, Çin’de döviz borcu çok yüksek olan ve hali hazırda yarısı, borçlarının EBIT’ini bile ödemeye yetecek kadar nakit yaratamayan 700’ün üzerinde emtia şirketi zora düşecektir. 

Biz de bu süreçten olumsuz etkileneceğiz. Ancak seçim belirsizliğinin kalkması ve sandıktan “piyasa dostu” bir sonucun çıkmış olması işimizi kolaylaştıracaktır. Yeter ki değişen konjonktürü ve yaratabileceği sonuçları idrak edelim. 

Ülke olarak yapmamız gerekenleri bir önceki yazımızda tartıştığımızı hatırlatarak noktalayalım.

* Donald Trump bile “Obama Yellen’e faiz oranlarını artırmamasını söyledi. Obama, başkanlığının son dönemlerinde sorun çıksın istemiyor, rahatça golf oynamak istiyor. O nedenle Yellen faiz artımıyor.” demişti. 

Öte yandan, çok iyi gelmesine rağmen Ekim ayı istihdam verilerinde sorunlu noktalar da yok değil. Altını çizme gereği duyduğum hususları şöyle: