Advertisement

2016 yılı risklerinden ne fiyatlandı ne fiyatlanmadı?

İnsanların alım – satım kararlarını gerçeklerin değil, görünmez güçlerin olası aksiyonlarına dair söylentilerin belirlediği bir dünyada yaşıyoruz. Adına Yeni Soğuk Savaş denilen eski jeopolitik risklerle yeni sosyoekonomik risklerin iç içe geçtiği bir süreçteyiz. Doğal olarak istikrar bozucu yan gelişmeler (terör, göç vs.) çıkıyor ortaya. Jeopolitik risklere yapacağımız vurgu kaçınılmaz bir “ayı piyasası” iması yapmasın. Sorumuz şu: 2016 yılının olası riskleri neler, hangileri fiyatlandı, hangileri daha fiyatlanmadı?

Fed’in dört kez faiz artırması ve 2017 yılında da artırmaya devam edeceğini açıklaması.
ABD dolarının hızla değerlenmesi.
Yellen, Draghi ve Kuroda arasındaki uyumun daha da bozulması.
Petrol fiyatlarının 30 doların altına düşmesi.
Emtia fiyatlarının düşmeye devam etmesi.

Gelişen ülkelerin borçlarını ödemekte zorlanması.
ABD kaya gazı ve petrol sektörünün tökezlemesi.
Yüksek getirili tahvillerin ana para ve faiz ödemelerinde yaşanan sorunların artması.
Maden ve enerji şiketlerinin ve bunların ihracatına dayalı olarak büyüyen ülkelerin kredi notlarının düşürülmesi.
Dolar borcu olan reel sektör şirketlerinin borçlarını çevirememesi.
Şirket tahvillerine küresel düzeyde satış gelmesi.
Şirket temerrüt ve iflaslarıyla banka kârlarının düşmesi.
Basel III nedeniyle bankaların kredi vermekte zorlanması.
Borsalara küresel düzeyde satış gelmesi.
Nakdin daha fazla kısıtlanması ve yasaklanması.
Siber saldırıların hızla artmasıyla finansal sistemin çalışamaz hale gelmesi.

Suriye sorununun derinleşmesi ve tarafların anlaşamaması.
IŞİD’in Paris saldırısına benzer terör eylemleri yapması.
İran ve İsrail veya İran ve Suudi Arabistan arasında sıcak çatışma çıkması.
Suudi Arabistan’da darbe olması.
Arap Birliği’nin ortak deklerasyonu sonrasında Irak’la Türkiye arasında yaşanan sorunun büyümesi ve sıcak çatışmaya dönüşmesi.
Türkiye ve Rusya arasında devam eden sorunun bir kez daha bir savaş uçağının düşürümesiyle artması ve yeni bir boyut kazanması.
Japonya ve Çin arasındaki bölgesel ihtilafların kızışması.
Çin Denizi’nde ABD ve Çin arasında yaşanmakta olan gerilimin tırmanması ve sıcak çatışma çıkması.
Tayvan ve Güney Kore seçimleri sonucunda bu iki ülkenin Çin’le yaşadığı sorunların artması.

Rusya ekonomisinin yaptırımlara daha fazla dayanamaması ve krize girmesi.
Ukrayna’nın Rusya’ya olan 3 milyar dolar borcunu ödememekte ısrar etmesi ve
Rusya – Ukrayna arasında süregelen ihtilafın şiddetlenmesi.

Çin’in devalüasyon yapmaya devam etmesi.
Gelişen ülkelerden sermaye çıkışlarının hızlanması.
Brezilya’daki politik krizin derinleşmesi.
Kanada, Meksika, Venezuela ve Güney Afrika’nın karışması.

Baltık Kuru Yük Endeksi’nin daha da diplere inmesi.
CRB Emtia Endeksi’nin 2009 düzeyinin de altına inmesi.
Küresel aşırı kapasite nedeniyle şirket stoklarının artması.
Ticaret savaşlarının artması ve ülkelerin daha fazla korumacılık önlemleri alması.

2017 yılında Almanya ve Fransa’da yapılacak seçimler öncesinde AB içinde AB ve para bölgesinin mimarisine dair görüş ayrılıklarının artması.
Batı’nın göçmen krizine karşı daha katı bir tutum alması, bireysel silahlanmanın artması ve AB’nin karışması.
İspanya ve Portekiz’de yeni hükümetlerin AB’nin ortak karar almasını zorlaştırması.
Grexit ve Brexit’in hayatiyet kazanması.

Batı’da güvenlik – özgürlük dengesinde güvenliğin daha fazla öne çıkması.
Devletlerin daha fazla yurttaşlarını kontrol etmeye başlaması ve bireysel özgürlüklerin kısıtlanması.
Demokrasinin beşiği ülkelerin polis devletine doğru evrilmesi.
Bazı AB ülkelerinin TTIP’i parlamentolarının onayından geçirememesi.
ABD ve Avrupa’da “establishment” dışı adayların daha popüler olmaya başlaması ve ABD’de başkanlık yarışını Trump’ın kazanması.  

El Nino nedeniyle sel, deprem ve kuraklık türü doğal felaketlerin artması.
Küresel düzeyde gıda fiyatlarının yükselmesi.
Genç işsizliğin, yoksulluğun ve gelir eşitsizliğinin artmasıyla küresel sistemin işleyişine yönelik negatif geri dönüşlerin artması.