Advertisement

Olası bir Suudi Arabistan - İran savaşı petrol fiyatlarını yükseltir mi, düşürür mü?

2015 yılında piyasaları korkutan en önemli dört risk neydi diye soracak olsanız, cevabım: “1) Fed’in faiz artırımı, 2) Çin büyümesinin yavaşlaması, 3) petrol ve emtia fiyatlarının düşmesi, 4) Suriye iç savaşıyla artan jeopolitik riskler”, olurdu.

Bu soruya 2016 yılı için de cevabım aynı. Dikkat ederseniz bu dört risk arasında neden – sonuç ilişkisi de var.

Peki kök neden hangisi?
 
Bana göre hiçbirisi. Çünkü bunlar neden değil sonuç. Dahası, kök neden birden fazla da olabilir. Misal: 1) Sovyetlerin dağılmasından sonra Rusya ve Çin’in kapitalist dünyaya entegrasyonu ve özellikle Çin sayesinde oluşan “küresel tedarik zinciri ticareti” yoluyla katma değer yaratma (hızlı büyüme) döneminin sona ermesi. 2) Çin ekonomisinin yatırımdan tüketime, kamudan özele, aşırı düzenlemeden piyasa dinamiklerine, imalat sanayinden hizmet sektörüne doğru yapısal dönüşüm sürecine girmesiyle yavaşlamaya başlaması. 3) Majör merkez bankalarının Çin gerçeğini (sürekli yüzde 10 üzerinde büyüyemeyeceğini) kabullenmek yerine parasal genişlemeyle kendi ekonomilerine haksız avantaj sağlama gayreti içine girmeleri. 4) Ruble – Yuan Bloku’nun Dolar – Avro Bloku’nu yıkmaya çalışması ve ABD’nin bu çabayı etkisiz hale getirmeye çalışması...

Yazımızın başlığındaki soruya odaklanalım ve cevabı bulabilmek için Çin’le başlayalım: Halen 50’nin altında olan PMI verisi, aralık ayında da gerileyerek 48.2’e düştü. Çünkü Çinli şirketlerin satışlarında çok ciddi bir problem var. O nedenle üretim son 8 ayda 7’inci kez düştü. Talep sadece içeride değil, dışarıda da zayıf. Çin ihracatı tam 10 aydır düşüyor. Çin’in büyüyemesi esasen Çin’in büyüyememesinin de bir nedeni. Yani bir tür “kovaryans sorunu” var ortada. Çünkü Çin mal almayınca (misal demir cevheri) ona mal satamayan ülkeler de (misal Avusturalya) büyüyemiyor ve Çin mallarını eskisi kadar ithal edemiyor. Çin bu sorunu öteden beri, Yuan’ın değerini olması gerekenden daha düşük tutarak çözmeye çalışıyor. Bundan ABD çok rahatsız. IMF’in Yuan’ın SDR sepetine dahil edilmesi kararının arkasında, biraz da bu devalüasyonları durdurma isteği var.

Çin’in Yuan’ı neden devalüe ettiği açık: 1) Majör merkez bankalarının uyguladığı parasal genişlemenin teşvik ettiği yatırım harcamalarıyla oluşan kapasite fazlası nedeniyle biriken şirket stoklarını eritmek (destocking), 2) Bu stokları eriterek elde edilecek hasılatla şirket borçlarını çevirebilmek ve azaltmak (deleveraging).

2015 yılının mart ayında Çin Başbakanı (Premier) Li Keqiang Financial Times’a şunu söylemişti: “Çin ulusal parasının daha fazla devalüe olmasını görmek istemiyoruz, çünkü ihracatı artırmak için paramızın değerini düşürmeye güvenemeyiz.”

Li Keqiang’ın bu demecine rağmen, hatırlayın, ağustos ayında peş peşe Yuan devalüe edilmiş, hatta 24 ağustos günü bu nedenle Kara Pazartesi yaşanmıştı.

Soru şu: Yuan’ın devalüe edilmesi herkesi neden bu kadar korkutuyor?

Konuyu Türkiye’den bir örnekle açıklayalım. Bir ABD’li yatırımcının Türkiye’de bir banka hissesi aldığını düşünün. 1 Dolar 2.50 TL olsun. Hisseyi 7.50 TL’ye, yani 7.50 / 2.50 = 3.00 ABD Doları’na satın almış olsun. TL değer kaybetsin (devalüe olsun) ve 1 Dolar 2.75 TL’ye çıksın. Birinci durumda hisse senedinin TL cinsinden değerinin sabit kaldığını varsayalım. TL’nin değer kaybetmesi nedeniyle hissenin Dolar cinsinden değeri 7.50 / 2.75 = 2.73 Dolar’a düşer. Bu düşüşü herkes önceden hesaplayacağı ve hisse satışı yapacağı için Borsaya bir satış dalgası gelir. Kaçınılmaz olarak hissenin TL cinsinden değeri düşer. İkinci durumda hissenin TL cinsinden değerinin 7 TL’ye düştüğünü varsayalım. Bu durumda hissenin dolar cinsinden değeri daha da düşecek ve 7.00 / 2.75 = 2.55 Dolar olacaktır. Yani ABD’li yatırımcı, TL’nin değer kaybetmesi ve peşi sıra gelen satış dalgası nedeniyle hisse başına 3.00 – 2.55 = 45 cent zarar edecektir. Bu zarar kendi finansal tablolarına da yansıyacak, bu kez kendisinin Fiyat/Kazanç oranı yükselecek, dolayısıyla kendi hisse senedine satış gelecektir.

İşte bu mekanizma (sistemik risk) nedeniyle Yuan’ın değer kaybetmesi hemen Şanghay, Şenzen ve Hong Kong borsalarına satış getiriyor ve peşi sıra S&P, DAX, vesaire hızla düşüyor. (Dün DAX’taki hızlı düşüşün bir başka nedeni daha vardı: ABD’de Volkswagen hakkında, yüklü bir miktarda para cezasıyla sonuçlanması neredeyse kesin olan bir hukuk davasının açılmış olması.)  

2016 yılının ilk işlem gününe Çin’in yavaşlaması (düşen PMI verisi) ve CSE 300’e gelen yüksek satış nedeniyle 7 trilyon dolarlık Şanghay Borsası’nın işleme kapatılması kararının yarattığı büyük bir endişeyle girdik. Kötü bir gündü. Bu endişeyi, Şii din alimi Al – Nimr’in idam edilmesiyle İran – Suudi Arabistan arasında patlak veren gerilim de artırdı. Bu olay ve sonrasında yaşanan tatsız gelişmeler Suudi Arabistan’ı da 2016 yılı için en az Çin kadar büyük bir siyah kuğu haline getirdi. Açıklayayalım:

Suudi Arabistan üç konuda ısrarcıydı 1) Petrol üretimini kısmamak (fiyatları düşük tutmak), 2) Riyal’in ABD dolarına bağlılığını sürdürmek ve 3) Sübvansiyonları sürdürmek.

Düşen petrol fiyatları nedeniyle 98 milyar dolarlık rekor bütçe açığı veren Suudi Arabistan geçen hafta sübvansiyonları azaltma kararı aldı. Ülkede elektrikten suya, doğal gazdan benzine kadar herşeye zam yapıldı. Yönetim, GSYH’sının yüzde 15’ini aşan bütçe açığına önlem olmak üzere 2016 yılı bütçesinde harcama kısıntıları, sübvansiyonları daha da azaltma ve özelleştirme türü bir dizi tedbir açıkladı. Yani 3) numara patladı. Sıra 2) numaraya gelebilir mi korkusu var. İşte Cumartesi günü Şii din alimi El Nimr’in idamı bu korkuyu tetikledi.

Arap Baharı eylemlerini Suudi Arabistan’da, en azından ülkenin petrol rezervlerinin çoğunun bulunduğu ve 2.7 milyon Şii’nin yaşadığı doğu kısmında (El Katif bölgesi) örgütlemeye çalışan ve gençliğinden tutuklandığı 2012 yılına kadar rejim karşıtı eylem ve keskin söylemleriyle bilinen El Nimr, İran’a yakın bir Şii dini liderdir. Erkek kardeşinin oğlu, yani yeğeni Ali Muhammed de cezaevinde ve idam cezasıyla hükümlü. 17 yaşında Suudi Arabistan yönetimini protesto ettiği için 2012 yılında tutuklanan ve 2014 yılında idam cezası alan Ali Muhammed halen 21 yaşında. Şayet o da idam edilirse işler çok daha fazla karışacak demektir.

Korkulan şu: Çin Yuan’ı devalüe etmeye devam ederse petrol fiyatları daha da düşer. Bank of America Merrill Lynch’in yaptığı bir hesaba göre petrolün varil fiyatının 30 dolara inmesi Suudi Arabistan’a ayda 18 milyar dolar rezerv kaybettiriyor. Bu hızda bir rezerv kaybına Suudi Arabistan’ın dayanması mümkün değil. Bu durumda 30 yıldır süre gelen Riyal’in ABD Doları’na bağlılığı devam edemez. Riyal hızla değer kaybeder. Yani, 2) numara da patlar. Şayet İran’la bir sıcak çatışma çıkarsa borcunu çevirebilmek için Suudi Arabistan 1) numarada daha da ısrarcı olur. Hatta İran’a piyasa payını kaptırmamak için üretimini daha da fazla artırır. Petrol fiyatları düşünce herşeyin indirime girdiğini (Everything is on sale) daha önce yazmıştık. Bu da enerji ve maden şirketlerinin hisse senetleri ve tahvillerinin tetikleyeceği büyük bir küresel satış dalgasına, sonrasında temerrüt ve iflaslara yol açar.

Aklınıza şu gelmiş olabilir: Suudi Arabistan İran’la savaşırsa savaşın finansmanı için 1) numara da patlar. Yani Suudi Arabistan OPEC’i toplar, üretimi kısma kararı alır, öte yandan taraflar birbirlerinin petrol üretim tesislerini yok eder, petrol fiyatları birden bire yükselir ve borsalar coşar.

Bu durumda şu sorulara da cevap bulmanız lazım: Çin piyasasını hangi ülke kapar? Yuan – Ruble Bloku’nun müttefiki İran mı, yoksa Dolar – Avro Bloku’nun müttefiki Suudi Arabistan mı? Peki, “petrol savaşları” küresel ekonomiye ne kadar zarar verdikten sonra? Bu işten Rusya ne kazanır? Hangi sonuç ABD’nin daha fazla işine gelir?