Advertisement
PİYASALAR ABONE OL

2012 yılı başından itibaren küresel ekonomide bol likidite koşulları ile birlikte Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülke tahvil piyasalarına yüklü miktarlarda girişler gördük. Özellikle ABD tarafından gelen üçüncü parasal genişleme kararı ile birlikte birçok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi ülkemizde de tahvil faizleri tarihi dip seviyelerine ulaştı. Kısa vadeli portföy yatırımları ile birlikte büyüyen Türkiye ekonomisi, uluslararası derecelendirme kuruluşlarından ardı ardına gelen not artışları ile birlikte 10 yıllık tahvil faizleri %6 seviyelerine yaklaşırken 2 yıllık faizlerde ise %5’in altından işlemler geçmekteydi. 2013 Mayıs ayında ise FED Başkanı Bernanke’nin tahvil alım programını sonlandırabileceği sinyali ve ABD’den artan faiz artırım beklentileri, bol likiditenin sonuna gelineceği algısını artırdı. Bu algı gelişmekte olan ülkelerden sıcak para çıkışını başlatırken, Türkiye özelinde ise Gezi Parkı olayları ile birlikte artan siyasi gerginlikler bu çıkışları tetikledi. 2013’ü tamamlarken ise 17 Aralık süreci ile başlayan Türkiye’deki politik istikrarsızlık endişeleri sonucu 10 yıllık tahvil faizleri 2013’ü %10.60, 2 yıllık tahvil faizleri ise %10,25’den tamamladı.

Türkiye’de tahvil faizlerini %6’dan %10’a yükselten etkenler…

Özellikle geçen Mayıs ayından sonra gerçekleşen satışlara diğer gelişmekte olan ülkeler faiz artışı ile cevap verirken TCMB’den bu adımın gelmemesi ile birlikte kısa vadeli tahvil faizleri % 10.50 seviyelerine ulaşırken kur da 2.40 seviyelerine dayandı. Ocak ayı içerisinde TCMB’nin ani toplantı kararı ve şok faiz artışı kura olumlu yansırken Mart ayı seçimleri ile beraber artan politik belirsizlikler tahvil faizlerinde satışın önüne geçemedi ve seçim öncesi fiyatlamalara olumsuz yansıdı. Nisan ayı başında ise yeni FED başkanı Yellen’ın faiz artış sinyalini vermesi ile birlikte tekrar faizlerde yükseliş yaşansa da daha sonra bu aşamada herhangi bir takvimin olmadığının açıklanması ile birlikte tahvil piyasasında faizler tekrar yönünü aşağıya çevirdi. Nisan ayı toplantısında faiz artış sinyali veren FED’e karşılık TCMB’den beklenen faiz indirimi ve ECB’den yeni parasal genişleme beklentileri hala tahvil piyasası için olumlu havayı sürdürüyor. Öte yandan TL’de yaşanan değer kaybının enflasyon beklentilerini (aynı zamanda yıllık enflasyon rakamlarını) bozması, bu görünümün TCMB’nin faiz indirimi için elini zorlaştırması ve Ağustos ayında yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri tahvil piyasası için risk olarak bulunuyor.

Yeni dönemde tahvil piyasasını neler bekliyor?

Son 1 yıllık dönemde özellikle gerçekleşen sermaye çıkışlarına geç tepki vermesi ile eleştirilen TCMB'nin; seçim sonrası iktidar tarafından gelen faiz indirimi baskılarına karşın duruşunu değiştirmeyerek enflasyon görünümü düzelene kadar faiz indiriminin gerçekleşmeyeceği kararını vermesi uluslararası piyasalarda olumlu karşılandı. Türkiye tahvil piyasasına girişte, uluslararası yatırımcılar ise enflasyon gelişmelerini ve TCMB’nin Mayıs ve Haziran ayı toplantılarını dikkatle takip ediyor olacak. Aynı zamanda tüm bu süreçte kısa vadeli sermaye akımları ile büyümenin, kırılganlığı artırdığı bir kez daha görülürken, uzun vadeli portföy yatırımlarının ve doğrudan uluslararası yatırımların önemi bir kez daha ortaya çıktı.

Bloomberg HT Araştırma Servisi
Güzem Yılmaz
gyilmaz@bloomberght.com