Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin büyüme hızının sürdürülemez olduğunu ifade ederek, ''Dolayısıyla bizim hızlı büyümemiz lazım. Hızlı büyümemiz için de cari açık ile büyüme arasındaki ödünleşmeyi ortadan kaldırmamız lazım. Bunun için ne yapıp yapıp tasarruf oranlarını artırmamız, üretmediğimiz ürünleri üretir hale gelmemiz lazım'' dedi.

Yılmaz, Tüketiciler Birliği tarafından Fatih Belediyesi Sosyal Tesisleri'nde düzenlenen toplantıda, finansal piyasalardaki gelişmeler ve finansal farkındalık ve eğitimin önemiyle iyi bir tüketici olmak için ne yapılması gerektiği konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Krizlerin her zaman olumsuz sonuç vermediğini, yıkımla sonuçlanan krizler olduğu gibi, krizlerin bazen de donmuş, kendini yenilemeyen sistemlerin yenilenmesini sağlayabildiğini, doğru yöntemlerle ele alındığında fırsatlar da yaratabildiğini ifade eden Yılmaz, ''2001 yılında yaşanan kriz bizim için bir nimettir. Cenab-i Hak'kın koruyucu eli bizim üzerimizde olmuştur. Eğer biz bu krizi o zaman değil de bugün yaşasaydık, bugün durumumuz çok daha kötü olurdu. Biz krizi o zaman yaşadık ve dersimizi aldık. 90'lı yıllarda talan ettiğimiz bankacılık sisteminin, soygunun ceremesini ödedik ama, sonunda aklımızı başımıza aldık. Bugün geldiğimiz sağlam zemin üzerinde dimdik ayakta durma noktasına geldik'' dedi.

Yılmaz, tüketicilerin konut ve araba kredisi alırken ne ile muhatap olduklarını iyi sorgulamaları ve bilmeleri gerektiğini, finansal eğitimin bu açıdan önemli olduğunu, bir kişinin bankanın kapısından girdiği zaman aldığı konut kredisinin neyi gerektirdiğini, faiz oranları, taksitler, taksitlerin gelirine oranının ne olacağı konusunda bilgili olması gerektiğini kaydetti.

Tüketicilerin kredi aldığında bir risk de aldığını ve aldığı bu riski yönetmek zorunda olduğunu dile getiren Yılmaz, tüketicilerin banka komisyonları, kredi kartlarına ödenecek minimum tutardan sonra ne kadar faiz ödeyeceği gibi konularda uyardı.

Yılmaz, Türkiye'de yaşanan kriz sonrasında ''Dövizzede'' diye bir grup insan ortaya çıktığına da işaret ederek, şunları söyledi:

''Dövizle geliri olmayanlar, dövizle borçlanmasınlar. 20 yıllık krediler var. 10-20 yıl değil, bir yıl sonrasının ne olacağını bilen var mı? Petrolün, altının, dövizin fiyatını bilen var mı? Geçmişte döviz kredi faizleri yüzde 100, yüzde 150, yüzde 200 arttı. Ne yapabilirsiniz? Serbest piyasa ekonomisinde siyasi otorite ve karar alıcılar sürekli uyarmış. Kur rejimi dalgalı kur. Kur riski tamamen piyasaların üzerinde. Buna rağmen insanlar kendi çıkarlarını döviz kredisinde görmüş ve risk alarak kredi almış. Bu risk de tecelli etmiş. Tüketici olarak sizlere düşen görev, aldığınız kararların ne getirip götürdüğünü düşünmeniz. Bütün bunlara rağmen karar verdiyseniz sonucuna katlanmanız gerekir diye düşünüyorum.''

''Sicil affı son derece yanlış''

Yılmaz, kredi ile ilgili sicillerin 1950'de yapılan düzenleme ile uygulamaya konulduğunu ve Merkez Bankası'na verilen bu görevin daha sonra Bankalar Birliği'ne verildiğini belirtti.

Durmuş Yılmaz, 2009'daki krizle birlikte ortaya çıkan sıkıntıların giderilmesi için TBMM'nin sicil affı çıkardığını belirterek, şunları söyledi:

''Bence bu son derece lüzumsuz, gereksiz ve yanlış bir işti. Ama yapıldı. Bir ülkenin uzun vadeli finansal istikrarının sağlanabilmesi ve kredi müessesesinin doğru dürüst işleyebilmesi için bireylerin ve ekonomik birimlerin geçmiş kredi sicilleri hakkında kredi verenlerin bilgi sahibi olması gerekiyor. Her ne kadar Merkez Bankası bu kayıtları sildi ise de ticari bankalar bu kayıtları silmedi. Bence silmemeleri doğrudur. Dolayısıyla 'bankalara bunu yok et' demek, ülkenin uzun vadeli çıkarları açısından doğru değil. Bu, şu demek; Topkapı Sarayı'ndaki tarihi belgeleri ortadan kaldır gibi bir şey. Dolayısıyla bu konuda bankalara gücenmeyin. Bunların olması ülkenin finansal istikrarı açısından, krize girmemesi açısından önemli bilgiler, istatistikler. Bunların muhafaza edilmesi gerekir.''

Merkez Bankası Başkan ve yönetiminin eline su dökemem

Toplantıda soruları da yanıtlayan Yılmaz, Merkez Bankası yönetiminde olan arkadaşlarının müktesebatının son derece güçlü olduğunu belirterek, ''Başkan ve yardımcıları dünya çapında iktisatçılar. Ben onların eline su dökemem'' dedi.

Yılmaz, Avrupa'daki son gelişmelerin sadece Avrupa'yı değil bütün dünyayı ilgilendirdiğini, 2009'da Amerika'daki ekonomik daralmanın sıkıntılarının üzerine ikinci bir daralma gelirse, yaşanacak sıkıntının daha derin olabileceğine işaret ederek, ''O nedenle Avrupalı siyasetçilerin bir an önce cesur adımlar atmaları gerekiyor. İmkanlarının çok ötesinde yaşadılar. Küçülmek zorundalar. Onun için de yorganı yukarıya çekiyorlar başlarını örtmek için ayakları açılıyor. Ayaklarını örtüyorlar başları açılıyor. Yorgana göre küçülmeleri lazım. Çıkış yolu ancak böyle olur'' dedi.

Türkiye'nin 2001 krizinden dersini iyi aldığını da ifade eden Yılmaz, ''Türkiye'nin çıpası, bağlanacağı nirengi noktası önceden IMF anlaşmalarıydı. Bugün böyle bir şey söz konusu değil. Bizim çıpamız, çapamız kendimiziz, edindiğimiz tecrübe. Eğer aklımızı başımıza alırsak 2001'den beri ortaya koyduğumuz performansı, rasyonelliği bundan sonra da devam ettirirsek, bizim önümüz açık'' dedi.

''Bu büyüme hızı sürdürülemez''

Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin 760 milyar dolarlık bir ekonomisi, kişi başına milli gelirinin de 10 bin dolar olduğunu belirterek, bunun şu anda Avrupa ortalamasının yüzde 47-48'i seviyesinde olduğunu söyledi.

Türkiye'nin 2023'e kadar ortalama yüzde 10 büyümesi halinde 1,5 trilyon dolarlık bir ekonomi yapacağını, bunun da 23-24 bin dolarlık kişi başına milli gelir sağlayacağını anlatan Yılmaz, şunları söyledi:

''Üst üste kesintisiz yüzde 8-10 büyüyebilir miyiz? Çok zor. 2010 yılında büyüme hızı yüzde 9 oldu. Bu yıl yüzde 7,5 büyüme beklentimiz var. Bunlar şu anda potansiyel büyüme hızımızın iki katı. Bu büyüme hızı sürdürülemez. 1950'den 2010 yılına kadar ortalama büyüme hızımız 4,5-5. Son yıllarda sermaye yatırımlarının hızla yenilenmesinden dolayı potansiyel büyüme hızımız 5-5,5 seviyelerine yaklaştı. Bu yüzde 9'luk 10'luk büyümeyi sağlayacak bir altyapı değil. Bizim ne yapıp yapıp potansiyel büyüme hızını büyütmemiz yazım.

Bizim büyümemiz ile cari açık arasında bir ödünleşme var. Biz büyürsek cari açık artıyor. 'Cari açık sorun olmasın, düşük, sürdürülebilir cari açık olsun' derseniz, o zaman düşük büyümeye razı olmamız lazım. Şu anda 2,5 milyon insan işsiz. Her yıl tarım kesiminden 500 bin insan çıkıyor ve emek kesiminde iş arıyor. Hizmet sektöründe 650-700 bin kişi var olan 2,5 milyon işsize ilave iş talep ediyor. Dolayısıyla bizim hızlı büyümemiz lazım. Hızlı büyümemiz için de cari açık ile büyüme arasındaki ödünleşmeyi ortadan kaldırmamız lazım. Bunun için ne yapıp yapıp tasarruf oranlarını artırmamız, üretmediğimiz ürünleri üretir hale gelmemiz lazım. Bizim sorunumuz, 60'lı 70'li yıllarda sanayileşme trenini kaçırdık, bugün onun sıkıntısını yaşıyoruz.''

''Türk Lirası'nda kal''

Yılmaz, yatırımcıya 5-10 yıllık dönemde altının, gümüşün, hisse senedinin ve dövizin getirisine bakarak yatırımını yönlendirmesini isteyerek, ''Uzun vadede Türk Lirası daima kazandırmıştır. Onun için Türk Lirası'nda kal. Hükümetten de isteyeceğin tek şey şu olmalı; enflasyonu kontrol altına al, güveni ve istikrarı sağla. Bunu sağlandığınız sürece Türkiye'de her şey yolunda gidecek. Güven ve istikrarın olmadığı yerde para bol da olsa iş görmüyor'' dedi.