Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu'nu açıkladı

Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu'nu açıkladı

MB, gerçekleştirmeyi planladığı döviz satım ihaleleri hakkında kamuoyunu bilgilendirmenin günlük olarak yapılacağını duyurdu

Giriş: 29 Kasım 2011, Salı 10:23
Güncelleme: 29 Kasım 2011, Salı 11:56

Merkez Bankası, küresel likidite koşullarının daha da kötüleşmesi durumunda yurt içi piyasaya ihtiyacı olan likiditenin, zamanında kontrollü ve etkili bir şekilde sağlanabilmesi için gerekli politika tedbirlerini almaya devam edeceğini bildirdi.

Bu çerçevede, gerçekleştirilmekte olan günlük döviz satım ihalelerinin öngörülebilirliğini artırmak amacıyla takip eden iki iş günü içinde ihaleler yoluyla satılması planlanan toplam döviz miktarının üst sınırının günlük olarak kamuoyunun bilgisine sunulacağı ifade edildi.

Merkez Bankası tarafından yılda iki kez yayımlanan ''Finansal İstikrar Raporu'nun'' ikinci sayısı yayımlandı.

Küresel ekonominin geldiği durum, riskler, beklentiler ve Türkiye ekonomisindeki gelişmelerin değerlendirildiği Rapora göre, küresel finansal kriz, kapsamı ve etkisi bakımından daha önce tecrübe edilmemiş bir boyuta ulaştı.

Küresel krizin başlangıcında, sorunların kaynağında bulunan finansal ve reel sektörü destekleyici bir rolü olan kamu kesimi, krizin bu aşamasında ana risk unsuru oldu ve ''ülke riski'' kavramı ön plana çıktı.

Avrupa Birliği'ne (AB) üye bazı ülkelerin mali yapılarındaki sorunlara yönelik olarak sağlanan kamu destekleri ve alınan politika tedbirleri piyasalarda oluşan olumsuz algıyı değiştiremedi.

Geçen rapor döneminden bu yana sorun yaşayan ülkelerin mali yapılarındaki bozulma daha da derinleşti. Artan ülke riskine bağlı olarak özellikle riskli ülke tahvillerindeki aşırı değer kayıpları, portföylerinde bulundurdukları kamu kağıtları dolayısıyla ülke bankacılık sektörlerini de etkilemeye başladı.

Finansal piyasaların iç içe geçmiş yapısına bağlı olarak Avrupa geneline yayılan sorunlarla birlikte, küresel risk iştahı önemli ölçüde azaldı. Bu kapsamda pek çok gelişmiş ülke merkez bankası ''geleneksel olmayan'' para politikaları uygulamaya yöneldi.

Bankaların para piyasaları yoluyla fon sağlama imkanlarının büyük ölçüde azalmasına bağlı olarak, merkez bankaları bankaların borçlanma maliyetlerini düşürebilmek ve likidite sıkıntılarını giderebilmek amacıyla fon sağlamaya yönelik tedbirler aldı.

Ayrıca, bankacılık sektörünün sermaye yapısının güçlendirilmesine yönelik olarak alınan yapısal tedbirler, halihazırda riske karşı duyarlı olan bankaların kredi arzını olumsuz etkiledi ve bilançolarını küçültmeleri yönünde bir baskı oluşturdu.

-Güvensizlik algısı diğer ülkelere de yayılmaya başladı-

Öte yandan, krizin etkilerini azaltmak amacıyla otoritelerce alınan tedbirlerin, kapsam ve büyüklük olarak yeterli olmadığına ilişkin endişeler nedeniyle riskli ülkelere yönelik oluşan güvensizlik algısı diğer ülkelere de yayılmaya başladı.

Rapora göre, önümüzdeki dönemde belirsizlik ortamının devam edeceği öngörülüyor, sorunların küresel finansal sistem üzerindeki etkilerinin artması önemli bir risk unsuru. Dolayısıyla, temel bulaşma kanallarının tespit edilerek yakından takip edilmesi, ilgili otoritelerce politika araçlarının makro riskleri azaltmaya yönelik endişeler de göz önüne alınarak etkin ve koordineli olarak uygulanması önem arz ediyor.

Gelişmiş ülkelerin büyüme performanslarında görülen kötüleşme, gelişmekte olan ülkelere finansman, beklenti ve ticaret kanalları ile yansıyor.

Gelişmiş ülkelerin kamu borçlarındaki ve para miktarlarındaki aşırı artış, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarındaki oynaklığı da artırıyor. Dolayısıyla, önceki rapor döneminde de altı çizilen, gelişmekte olan ülke ekonomilerinde para politikasının dengeleyici yönde kullanılabilmesi önem taşıyor.

-Tüketici kredilerinin taşıdığı kur ve faiz riski oldukça sınırlı-

Türkiye'de ise 2011 yılının ilk yarısında sermaye girişinin devam etmesi, sağlam makroekonomik temeller ve uygun piyasa koşulları sonucunda yüksek bir büyüme performansı yakalandı. Kredi büyümesini sınırlamaya yönelik alınan tedbirler paralelinde, yılın ikinci çeyreğinden itibaren büyüme hızında yavaşlama gözlendi ve iç ve dış talep arasında dengelenme başladı.

Küresel ekonomiye dair belirsizliklerdeki artışa ve risk iştahındaki bozulmaya paralel olarak yılın üçüncü çeyreğinde diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye'den de sermaye çıkışları yaşandı, söz konusu ülkelere kıyasla oynaklığı sınırlı olmakla birlikte Türk lirası değer kaybetti.

Bunun yanı sıra yurt içi talepteki yavaşlamanın da etkisiyle ithalat son dönemde zayıflamaya devam etti, ihracat sınırlı bir artış gösterdi ve bu durum cari açıktaki hızlı artış eğiliminin kontrol altına alınmasına katkıda bulundu.

Öte yandan, cari açığın finansmanında uzun vadeli borçlanmaların payının artış göstermesi finansman kalitesini artırdı.

Kredi artışı yılın üçüncü çeyreğinden itibaren hız kesti ve makul seviyelere indi.

TCMB'nin raporuna göre, cari açıktaki iyileşmenin kalıcı olabilmesi için kredilerin makul seviyelerde büyümeye devam etmesi önem arz ediyor. Özellikle tüketici kredilerinde görülen yavaşlamanın önümüzdeki dönemde ülkede özel tasarruf eğiliminin artmasını sağlayarak cari açıktaki iyileşmenin hızlanmasına katkıda bulunacağı değerlendiriliyor.

Alınan tedbirler neticesinde hanehalkı yükümlülüklerinin artış hızı 2011 yılı içinde kademeli olarak yavaşlıyor. Tüketici kredilerinin taşıdığı kur ve faiz riski ise oldukça sınırlı.

Firma borçluluğundaki artış devam ediyor. Firmaların maruz oldukları riskin farkında olmaları ve riskleri etkin olarak yönetmeleri finansal istikrar açısından önem arz ediyor.

İktisadi faaliyetteki güçlü seyre bağlı olarak artan vergi gelirleri ve kontrol altında tutulan kamu harcamaları sonucunda bütçe dengesindeki ve kamu borç stoku göstergelerindeki iyileşme sürüyor. Döviz kurundaki artış ve yönetilen/yönlendirilen fiyat ayarlamaları ise enflasyon göstergelerini olumsuz etkiledi.

-Likidite oranları yasal oranların üzerinde-

Raporda, TCMB'nin, döviz piyasasındaki dalgalanmalarla küresel ekonomideki gelişmelerin yurt içi iktisadi faaliyet üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması ve enflasyon beklentilerinin yükselmesinin önüne geçilmesi amacıyla bir dizi önlem aldığı, 26 Ekim 2011 tarihinde de Türk lirasının değerini önemli ölçüde güçlendirecek fiyat istikrarı, faiz politikası, döviz rezerv politikası, zorunlu karşılık politikası ve finansal istikrardan oluşan beş maddelik bir eylem planının kamuoyu ile paylaşıldığı hatırlatıldı.

Kredilerin artış hızının finansal istikrar açısından makul seviyelere çekilebilmesi için otoritelerce alınan tedbirlerin etkisiyle bankalar artan likidite ihtiyaçlarını öncelikle repo işlemlerinden, yurt dışı borçlanmalardan ve menkul kıymet satışından karşıladı. Ancak bankacılık sisteminin temel fonlama kaynağı olarak mevduat ağırlığını sürdürdü. Bankaların likidite oranları da yasal oranların üzerinde seyretmeye devam ediyor.

Rapora göre, TCMB tarafından tanınan döviz depo piyasasında borçlanma limitleri, döviz ve altın cinsinden tesis edilen zorunlu karşılıklarla birlikte dikkate alındığında, bankaların önümüzdeki yıl boyunca yurt dışı yükümlülüklerini karşılama konusunda bir sorun yaşamayacakları düşünülüyor.

-Sektörün sermaye yeterlilik rasyosu asgari ve hedef rasyoların üzerinde-

Son dönemde net faiz marjının daralması ve faiz dışı giderlerin artması sonucu bankacılık sektörü karlılığının gerilemesine rağmen, karlılık performans göstergeleri diğer ülkelerle karşılaştırıldığında sağlıklı yapısını koruyor.

Öte yandan, esas olarak kredilerdeki artışa bağlı olarak gerileme gözlenmesine karşın, sektörün sermaye yeterlilik rasyosu asgari ve hedef rasyoların üzerinde seyrediyor. Sermaye kalitesinin uluslararası standartlarda öngörülen seviyelerin üzerinde olması, sektörün sermaye yapısının sağlamlığına işaret ediyor. Ayrıca, bankacılık sektörünün aktif kalitesi güçlü seyrini koruyor.

-Küresel risklilik artıyor-

Genel olarak küresel piyasalarda yaşanan olumsuz gelişmelere bağlı olarak, hanehalkı ve kamu kesimi dışında kalan alanlarda 2011 yılı Eylül ayı itibarıyla geçen rapor dönemine göre özellikle küresel risklilik düzeyinde artış olduğu görülüyor.

Finansal İstikrar Raporu'na göre, önümüzdeki dönemde, küresel ekonomiye dair olumsuz gelişmeler tüm dünya ülkeleri için olduğu gibi Türkiye açısından da önemli bir risk unsuru olarak ortaya çıkıyor. TCMB gerek sağlıklı bilanço yapısı gerek güçlü politika araçları sayesinde, küresel olumsuzlukların ülke ekonomisi üzerindeki etkisini en aza indirecek esnekliğe sahip bulunuyor.

Rapora göre TCMB, küresel likidite koşullarının daha da kötüleşmesi durumunda yurt içi piyasaya ihtiyacı olan likiditenin, zamanında kontrollü ve etkili bir şekilde sağlanabilmesi için gerekli politika tedbirlerini almaya devam edecek.

Bu çerçevede, gerçekleştirilmekte olan günlük döviz satım ihalelerinin öngörülebilirliğini artırmak amacıyla takip eden iki iş günü içinde ihaleler yoluyla satılması planlanan toplam döviz miktarının üst sınırı günlük olarak kamuoyunun bilgisine sunulacak.

Ayrıca, Orta Vadeli Program'da öngörülen mali çerçevenin uygulanması ve cari açığa kalıcı bir çözüm sağlanması amacıyla ülkemizde tasarruf oranlarını artırıcı ve enerjide dışa bağımlılığı azaltıcı yapısal reformların gerçekleştirilmesi de büyük önem arz ediyor.