Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Babacan, TBMM Genel Kurulunda, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerinde, Hükümet adına görüş ve eleştirileri cevapladı. 2012 yılı bütçesinin bozulan dış dünya konjonktürü dikkate alınarak, mali disiplini güçlendirecek ve Orta Vadeli Program'da ortaya koyulan perspektife destek verecek bir yapıda hazırlandığını ifade etti.

Diğer bütçelerde olduğu gibi bu bütçede de halka hizmeti en öncelikli hedef olarak benimsediklerini, ekonomik kalkınmaya odaklandıklarını, bireysel ve toplumsal refahı gözettiklerini anlatan Babacan, ''Yine bu bütçe ile gerekli olan kamu yatırımlarını sürdürmeyi, özel sektörün üretim ve yatırımlarını desteklemeyi, ihtiyacı olan toplum kesimlerine el uzatmayı, kamu çalışanlarının, tarım üreticisinin alın terinin karşılığını vermeyi ve vatandaşlarımızın sağlık ve eğitim gibi en önemli kamu hizmetlerinden yeterince yararlanmalarını hedefliyoruz" dedi.

"Türkiye ekonomisi, bir zamanlar ekonomik krizlerin siyasi krizleri, siyasi krizlerin ekonomik krizleri körüklediği, bir belirsizlik, ümitsizlik, güvensizlik ortamından bugünlere ulaşmıştır" diyen Babacan  şöyle devam etti:

"Üç haneli rakamlara kadar yükselen enflasyon, yüksek kamu açıkları ve kamu borç yükü gibi unsurlar yıllarca tüm ekonomik birimlerde ciddi güven zafiyeti oluşturmuştu. Türkiye, o günden bugüne kadar büyük yol kat etmiştir. Ekonomik istikrar kalıcı olarak sağlanmış, üreticinin ve yatırımcının önünü açan bir anlayışla ekonomik programlar uygulamaya konulmuş, şeffaflık ve öngörülebilirlik garanti altına alınmış ve Türkiye her alanda tarihinde görülmemiş başarılara imza atarak, küresel ölçekte takdirle bahsedilen bir ülke konumuna yükselmiştir."

-Küresel kriz-

Babacan, geçen yılki bütçe dönemi ile kıyaslandığında bu yıl küresel ekonomiye ilişkin iyimserliğin biraz daha azaldığını, özellikle AB bölgesindeki borç ve bankacılık sektörü sorunları nedeniyle karamsarlığının arttığı bir dönemden geçildiğini söyledi.

Babacan, ''Krize yüksek borçluluk oranlarıyla yakalanan ülkeler, genişletici politikalar nedeniyle kamu açıklarının artırması ve büyüme performanslarının azalması nedeniyle sürdürülmesi mümkün olmayan borçluluk oranlarına ulaşmışlardır. Kamu borcuna ilişkin endişelerin bankacılık sistemine ilişkin görünümü kötüleşmesi sorunu daha da ağırlaştırılmıştır. Bunun sonucunda da hem piyasalarda hem de reel sektörde güven ortamı ciddi şekilde zarar görmüş hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde büyüme yavaşlamış, özellikle Euro Bölgesi ekonomisine ilişkin resesyon beklentileri giderek kuvvetlenmiştir.

Avrupa Birliği Komisyonu'nun en son tahminlerine göre önümüzdeki dönemlerde Euro Bölgesi ekonomisinde neredeyse sıfır büyüme beklenmektedir. Geçtiğimiz hafta yayınlanan son OECD tahminlerine göre de Euro Bölgesi ekonomisinde bu yılın son çeyreğinden 2012 yılının ikinci çeyreğine kadar daralma beklenmekte, sonraki dönemlerde ise büyümenin çok zayıf seyretmesi öngörülmektedir.

Euro Bölgesindeki borç krizi Almanya hariç neredeyse tüm bölge ülkelerine sirayet etmiş durumdadır. Eğer gereken tedbirler en kısa zamanda alınmazsa krizin daha da derinleşerek sistemik bir hal alması ve bankacılık kanalıyla küresel boyutlara ulaşması sürpriz olmayacaktır.''

-''G-20 gibi yapıların önemi artmıştır''-

Euro Bölgesinde ortak bir para politikası olduğunu, bu nedenle münferit ülkelerin para ve kur politikaları işlerliğini yitirdiğini belirten Babacan, bu ülkelerde, raydan çıkan kamu dengelerini ve dış dengeleri düzeltecek tek mekanizma olarak maliye politikaları kaldığını ifade etti.

Bu mekanizma aracılığıyla yapılacak düzeltmenin sancısının ve sosyal maliyetinin büyük olduğunu anlatan Babacan, ''Pek çok hükümet zayıflamıştır. İnanılır ve güvenilir planlar ortaya konulamamaktadır. Bu durum, özellikle Euro Bölgesinde borç sorununu derinleştirici bir rol oynamaktadır. Avro Bölgesinde güçlü, ortak bir kamu maliyesi çerçevesinin acilen oluşturulması gerekmektedir. Bu çerçevenin etkili yaptırım mekanizmalarını da içermesi şarttır'' diye konuştu.

Avrupa'da borç kriziyle beraber bankacılık sektörünün bilanço yapısının zayıflığının da küresel ekonominin karşı karşıya kaldığı önemli risklerden biri olduğunu dile getiren Babacan, bu nedenle bölgedeki bankaların sermaye yeterliliklerinin artırılması gerektiğine işaret etti.

Pek çok Avrupa ülkesinde yapısal reformların kaçınılmaz hale geldiğini vurgulayan Babacan, şunları söyledi:

''Bununla beraber Avrupa Merkez Bankası, Euro Bölgesinde olan hiçbir ülkede finansal bir çöküşe izin vermemelidir.

Son dönemde yaşanan gelişmeler, ülkelerin birlikte, kararlı ve eşgüdümle hareket etmelerini zorunlu hale getirmektedir. Türkiye'nin, gelişmekte olan ülkelerin de dahil olduğu G-20 gibi yapıların önemi artmıştır. Küreselleşmenin getirdiği ticari ve finansal ilişkilerin boyutu, küresel işbirliğinin yanında bölgesel işbirliklerinin de önemini gün yüzüne çıkarmıştır.

Genel olarak Avrupa'nın, özel olarak ise Euro Bölgesinin ekonomimiz için taşıdığı önem, bölgeyi yakından takip ederek, gerektiği noktalarda hızlı bir şekilde tepki vermemiz ihtiyacını doğurmaktadır. Katıldığımız uluslararası platformlarda, iyi düşünülmüş plan ve programlar hazırlanması, yapısal zafiyetleri giderecek politikalar geliştirilmesi ve bunların dirayetle uygulanması ihtiyacını üzerine basarak dile getiriyoruz.''