Yılmaz: Enflasyona karşı bir takım tedbirler alınmalı
-
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Başdanışmanı Durmuş Yılmaz, parasal genişlemelerin ardından gelebilecek enflasyon risklerine dikkat çekti
Türkiye Ekonomi Kurumunun 82. etkinlikleri çerçevesinde bir otelde düzenlenen toplantıya katılan Cumhurbaşbaşkanlığı Ekonomi Başdanışmanı ve eski TCMB Başkanı Durmuş Yılmaz,''Kriz Esnasında Merkez Bankacılığı Nasıl Şekil Aldı? Merkez Bankalarına Krizin Kalıcı Etkileri Var mı?'' başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Türkiye'deki cari açığın arkasında yatan nedenin tasarruf olduğunu söyleyen Yılmaz, tasarrufun bugünkü harcamaları gelecekte daha fazla fayda sağlamak için ertelemek anlamına geldiğini söyledi. Yılmaz, dolayısıyla ileride daha fazla fayda sağlayacak ve bugünkü kaybı telafi edecek bir takım mekanizmaların olması gerektiğini, bu mekanizmaların da yapılan tasarrufun değerinin düşmemesi, yani enflasyona yedirilmemesi olduğunu söyledi.
Yılmaz, dünyanın içinden geçtiği ekonomik krize ilişkin, bu kadar parasal genişlemeden sonra önümüzdeki dönemde tekrar bir enflasyonla karşı karşıya gelineceğini belirterek, ''O nedenle bir takım tedbirlerin alınmasında fayda var diye düşünüyorum ve dolayısıyla enflasyonu hiçbir zaman gözardı etmememiz gerekir diyorum'' dedi.
IMF'nin bir çalışmasına göre son 50 yılda dünyada 90 ülkede 125 krizin yaşandığına dikkat çeken Yılmaz, hiçbir ekonomik krizin, hatta hiçbir savaşın sonsuza dek sürmediğini, bugün yaşanan global krizin de arkasında acılar çekmiş bir nesil bırakarak son bulacağını ifade etti.
Her krizin öncelikle meydana geldiği dönemin kabullerini allak bullak ettiğini ve ekonomik birimleri yeni arayış ve çözüm yollarına yönelttiğini belirten Yılmaz, şimdiki krizde de aynı şeyin yaşandığını ve ezberlerin bozulduğunu kaydetti.
Enflasyon hedeflemesinden vazgeçilmemeli
Durmuş Yılmaz, bugünkü global krizde, merkez bankalarının enflasyon hedeflemesinden vazgeçmesi, merkez bankalarının fiyat istikrarı görevlerine ilave olarak veya onun yerine kaim olmak üzere finansal istikrara daha fazla önem vermeleri ve merkez bankalarına ilave görev ve sorumluluklar verilmesi konularının tartışıldığını kaydetti.
Kriz sırasında bazı kesimlerin enflasyon hedeflemesi rejiminin kendisinden bekleneni vermediği için terk edilmesi gerektiği şeklinde görüşleri olduğunu belirten Yılmaz, bu eleştirilere rağmen enflasyon hedeflemesinin yerine ikame edilebilecek henüz daha iyi bir alternatif yöntemin konulamadığını bildirdi.
Yılmaz, şöyle konuştu:
''Benim anladığım ve gördüğüm odur ki enflasyon hedeflemesini eleştirenler aslında yöntemin bizatihi kendisini değil, daha çok onun fiyat istikrarı üzerindeki ısrarını eleştirmektedirler. Bu görüşe göre; enflasyon, yüksek oranlı büyüme, düşük işsizlik oranı, düşük faiz oranı gibi diğer amaçların gerçekleştirilmesinde karşılaşılan ve birlikte yaşanılmasına alışık olmamız gereken bir günahtır''. Bu eleştiriyi, özellikle ülkemiz yönünden şöyle okumak da mümkündür. Belirlenen enflasyon hedefine ulaşabilmek için gerektiğinde hem aşağı hem de yukarı yönlü hareket etmesi gereken politika faiz oranlarının yalnız aşağı yönlü hareket etmesi gerektiğine kesin inancı olan bazı kesimler, örtük de olsa, 'biraz enflasyondan zarar gelmez' demektedirler. Eski bir merkez bankacı olarak benim bu görüşü desteklemem mümkün değildir. Çünkü, bu ülke enflasyonun ne kadar tahripkar bir olgu olduğunu yaşayarak test etmiş bulunmaktadır. Hiçbir zaman 'biraz enflasyondan zarar gelmez' dememeliyiz. Ülke olarak hedefimiz enflasyonsuz yüksek büyüme olmalıdır.''
Yılmaz, fiyat istikrarının, uzun dönemde toplumların refah düzeyini artıracak olan yüksek ve sürdürülebilir büyümeye merkez bankalarının yapabileceği yegane katkı olduğunu, aksi ispat edilinceye kadar, bu görüşte ısrar edilmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi. Durmuş Yılmaz, ''Churchill'in meşhur cümlesinde ifade ettiği üzere, diğer tüm rejimleri bir kenara koyduğumuzda, demokrasi en kötü rejim olabilir. Ama daha iyisi de yok. Bu söylem enflasyon hedeflemesi için de geçerlidir'' diye konuştu.
Finansal istikrar konusu
Fiyat istikrarı konusunun da önemli olduğuna dikkat çeken Yılmaz, finansal sistemin ve ödemeler mekanizmasının sorunsuz, düzgün bir şekilde çalışmasının daha ilk kuruldukları günden bu yana merkez bankalarının görev ve ilgi alanı olduğunu kaydetti.
Fiyat istikrarı ve finansal istikrarı ortak bir çerçeveye oturtmanın, bugün krizin merkez bankalarının önüne koyduğu en önemli meydan okumalardan biri olduğunu ifade eden Yılmaz, bu iki hususun bazen birbirini tamamlayan, bazen de zıt istikamette gelişen ve de zaman zaman çelişebilen yanları olduğuna dikkat çekti.
İçkili parti örneği
Finansal istikrar bağlamında merkez bankalarının ''köpüklere'' nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunun da son dönemde çokça tartışıldığını dile getiren Durmuş Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti:
''Varlık fiyatlarında oluşan köpüğü önceden görmek ve bunun giderilmesi için önlem almak mümkün müdür? Yanıt hem evet, hem hayır. Yanıt evet, çünkü köpükler önceden tespit edilebilir. Yanıt hayır, her ne kadar köpükler tespit ve teşhis edilse de bunları patlatmak için kararlar almak ve uygulamaya koymak göründüğü kadar kolay olmayabilir. Öyle ya, örneğin konut ve otomobil üreticileri ürettiklerini satabiliyorlarsa, alıcılar hallerinden memnun iseler, bankalar kredi vermeye istekli iseler, dönen çarka kim çomak sokmaya cesaret edebilir? Sorumluluğunu müdrik bir ekonomi yönetimi buna cesaret edebilir, etmelidir. Yani, hepimizin bildiği o meşhur cümlede ifade edildiği gibi partinin en eğlenceli yerinde birileri içki şişelerini toplayıp, katılımcıların sarhoş olmadan güvenle evlerine gidebilmeleri için partiyi sonlandırmalıdır.''
Enflasyon
Enflasyonun aynı kuşakta yer alan farklı katmanlar arasında neden olduğu gibi, kuşaklar arasındaki adaletsizliğin de ana nedeni olduğunu, kısacası enflasyonun kul hakkı olduğunu kaydeden Yılmaz, hükümetlerin de paranın satın alma gücünün korunması görevini merkez bankalarına bıraktığını kaydetti.
Son yaşanan krizle birlikte teminata kabul edilebilen kıymetler ve ilgili standartların alabildiğince gevşetildiğini, merkez bankalarının adeta ''çöp'' enstrümanlarla doldurulduğunu ifade eden Yılmaz, ''Kriz sona erdiğinde, geleneksel olmayan para politikası uygulamalarına son verileceğini ve merkez bankaları bilançolarının temizleneceğini düşünüyorum. Öte yandan, enflasyon hedeflemesi rejimi ile ilgili tartışmaların devam edeceğini, ancak sonuçta tamamen terk edilmeyeceğini ve merkez bankalarının birincil görevi olan fiyat istikrarından kesinlikle vazgeçilmeyeceğini düşünüyorum'' dedi.
1929 büyük buhranının ekonomiye John Maynard Keynes'in ''General Theory of Employment, Interest and Money'' isimli eserini hediye ettiğini ifade eden Yılmaz, ''Bu krizin bizlere nasıl bir akademik kitap hediye edeceğini bilmiyoruz. Ancak önümüzdeki 15-20 yılda ekonomi ve finans ders kitaplarında ortaya çıkacak yeni düşüncelere hazır olmamızı gerektiğini düşünüyorum'' diye konuştu.