Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Ben 28 Şubat olaylarının sağlıklı bir sorgulama sürecine tabi tutulacağına inanmıyorum. Nedeni de şu, o süreç bugünkü iktidarı doğurmuştur. Kendisini doğuran sürece karşı dava açmaz. Sorgulamaz da onu'' dedi.

Kılıçdaroğlu, HaberTürk televizyonundaki ''Türkiye'nin Nabzı'' programında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının kendisi hakkında hazırladığı dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin fezlekeyle ilgili ''Sizi, bu işin keyfini çıkardığınız yönünde eleştirenler var. Sayın Hüseyin Çelik de sizin bu mağduriyeti avantaja dönüştürdüğünüzü mü söylemek istiyor? Sizin böyle bir hedefiniz mi var?'' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, böyle bir düşüncesinin olmadığını, fezleke nedeniyle Türkiye adına, demokrasi adına, özgürlükler adına üzüntü duyduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Hemen arkasından yaptığım bir açıklamam da var, 'inşallah Türkiye'nin demokratik gelişimine katkısı olur' dedim. Tartışılmalı bunlar'' diye konuştu.

Fezlekelerin hazırlanabileceğini bugüne kadar da bunların hazırlandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ben bugüne kadar bu fezlekelerin hiçbirisi ile ilgili konuşmadım. Sadece bu fezleke ile ilgili konuştum, neden? Eğer Türkiye hukuk devleti ise yargı her türlü eleştiriye açık olmalıdır, yargı eleştiriye açık değil. Ben anamuhalefet partisi lideriyim, adımız belli, anayasadaki tanım, ben muhalefet etmek zorundayım, neye? Yanlışlara. Eğer yargı kendi yetkisini kullanıp, siyaseti dizayn etmek istiyorsa ben buna karşı çıkacağım. Orada hukuksuz uygulamalar varsa, usulüne uygun yargılamalar yoksa ben onu eleştirmek zorundayım. Ben onları alkışlarsam o zaman kendi görevimi yapmamış olurum. Ben söyledim orası bir toplama kampıdır, doğrudur toplama kampıdır. Çünkü yaşamları boyunca yan yana gelmemiş, telefonla bile konuşmamış insanlar aynı dava dolayısıyla orada tanışıyorlar. Ben altını özenle çiziyorum, kimse yargılanmasın demiyoruz, herkes yargılanabilir, ister genelkurmay başkanı, ister başbakan, ister milletvekili... Hiç önemli değil, hukukun üstünlüğü diye bir kavrama güveniyorsak, yargıdan korkmamız lazım. Yargı adaletin dağıtıldığı bir yerdir. Eğer orada adalet dağıtılmıyorsa, ben orada görev yapan insanları kimse kusura bakmasın ama yargıç diye tanımlamam. İfade özgürlüğünü sınırlıyor bu kararlar, Silivri savcısının düzenlediği fezleke, benim ifade özgürlüğümü sınırlıyor, 'sen konuşamazsın, yargıyı eleştiremezsin, sen sadece Hükümeti alkışlayabilirsin' diyor, böyle bir anlayışla siz fezleke düzenleyebilir misiniz? O yüzden diğer fezlekelerden kimsenin haberi yok. Ama bu eleştirme hakkımı elimden alıyor, yasama organını dizayn ediyor, zaten adı üstünde özel yetkili...''

Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine fezleke metninin henüz eline ulaşmadığını da söyledi.

''Gerekirse hapse de girerim sözü, bu aşırı bir hassasiyet mi? Anamuhalefet liderini cezaevine gönderecek ağırlıkta bir otoriterliğe doğru Türkiye kaydı mı? Söz konusu davaların içeriği ile ilgili bir değerlendirme yapmanız gerekiyor mu?'' yönündeki soru üzerine ise Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

''Biz bütün düşüncemizi şunun üzerine kuruyoruz, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler bağlamında herkes yargılanabilir, birisi suçlu olabilir, kanıtlanmıştır, belgeleri toplanmıştır, hukukun kuralları içinde yargılanırsa zaten kimse bir şey diyemez... Ama özel yetkili mahkemeler normal demokrasilerde bizim bildiğimiz türden mahkemeler değildir. Normal demokrasilerde doğal yargılama yöntemleri vardır. Çıkarsınız normal mahkemelerce yargılanırsınız. Kuralı vardır, kurallara uyulursa hiçbir zaman itiraz etmeyiz. Hukukun bittiği yerdeyiz, o kadar afaki suçlamalar var ki bunlar da vatandaşı rahatsız ediyor.

En son verilen, eski genelkurmay başkanı hakkında verilen örnek, kuvvet komutanı, kara kuvvetleri komutanı yapan sizsiniz. Ordu komutanı yapan, genelkurmay başkanı yapan sizsiniz, teröristse vay bu memleketin haline... Yıllar yılı MGK'ya katıldı, devletin bütün sırlarına muvaffak oldu, şimdi terörist. Eğer 'haberim yoktur' diyorsa, Hükümetin çok büyük bir gafı ve hemen istifa etmesi lazım. Bakın hükümetin diyorum, yıllar yılı devletin bütün sırlarını bir teröristle paylaşıyorsunuz ve sizin haberiniz yok. Sonradan farkına varıyorsunuz o daha da büyük bir ayıp. Demek ki bu devlette genelkurmay başkanı terörist, siz bunun kim olduğunu bile bilmiyorsunuz...''

Darbelere her zaman karşı olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, başka bir soruyu yanıtlarken de ''Askeri darbelere de karşıyız, ben açıkça şunu söyledim; andıç düzenlenebilir, zaten kuralları içinde vardır ama Hükümete karşı düzenlenmez varsa suçtur. Hükümeti nasıl düşüreceğim diye andıç mı düzenler bir kamu görevlisi'' ifadelerini kullandı.



-''Önce suçluyu belirliyorlar...''

Kılıçdaroğlu, ''Çeşitli darbe planları olduğu iddia ediliyor, baştan itibaren bütün bunların AK Parti'nin bir intikam projesi olduğu kanaatinde misiniz?'' sorusunu yanıtlarken de ''Silivri mahkemelerinin güven vermemesinin temelinde, o yargılama düzeninde görev yapanların siyasi otoriteye bağlı olmaları, siyasi otoritenin yönlendirmeleri ile hareket etmeleri, ben buna inanıyorum. Tek tip yargıçlar konuluyor, o yargıçların niteliği ne? Koşulsuz siyasi iktidara bağlı olmaları. O nedenle biz bunu hazmedemiyoruz. Siyasi otoritenin emrine giren yargılama sağlıklı yargılama değildir...'' diye konuştu.

''Vız gelir tırıs gider, dediniz, 'Silivri'ye gider yatarım dediniz', Silivri'ye gidecek koşulların giderek olgunlaştığını varsayıyor musunuz?'' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, yılbaşı öncesi Ankara'da gazetecilerle yaptığı kahvaltılı toplantıyı hatırlattı.

Toplantıda sohbet sırasında gazetecilere, ''Bir isimsiz dilekçe, bir gizli tanıkla, eğer arzu edilirse bizim tümümüz bir örgüt toplantısı yapmaktan hemen suçlanabiliriz'' dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bunun mümkün olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, ''Bakın sistem nasıl çalışıyor onu anlatayım size; önce suçluyu belirliyorlar. O kişiyle ilgili bilgileri yüklüyorlar bilgisayara. Kimlerle, hangi saatte ne konuşmuş, son 5 yıl son 6 altı yıl. Bunların hepsini tespit ediyorlar bilgisayarda. Sistemin adını da biliyorum. Ondan sonra bu kişilerin telefonları dinlenmeye başlıyor...'' dedi.

Soru üzerine anlattığı sistemin bir bilgisayar programı olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, bu kişileri kimin belirlediğinin sorulması üzerine ise ''Kim belirleyecek? Emniyet Genel Müdürlüğü bana bağlı değil, ABD Devlet Başkanına da Rusya Devlet Başkanı'na da bağlı değil, kime bağlı siyasi otoriteye bağlı'' karşılığını verdi. Kılıçdaroğlu, ''Bunu neden Meclis'e getirmiyorsunuz?'' sorusu üzerine de, ''Biraz daha olgunlaşırsa getiririz'' dedi.

Dünyada her istihbarat kuruluşunun elinde bu tür bilgisayar programları olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Bunlar ne için yapılır, ya terörü izlemek için... Bunlar niye var diye suçlamıyoruz, bunun iktidarın hedefindeki kişilerin bu sistem içinde sorgulanmasını eleştiriyoruz biz'' ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine de bu tür bir programın MİT'te olduğunu düşünmediğini söyledi. Sistemi tam olarak bilmediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, ''Burada sadece kişilerle ilgili, suçlu diye veya sanık diye görüyorlar. Onu hemen o bilgisayar programından başlayarak istedikleri her şeyi ortaya çıkarıyorlar'' diye konuştu.

''MİT tarafından size bir brifing verilecek mi?'' sorusunu da Kılıçdaroğlu, ''Onu bilmiyorum, bizim o konuda herhangi bir talebimiz yok'' şeklinde yanıtladı.



-''Hukuksuzluk varsa 28 şubat da sorgulanmalı''-

Kılıçdaroğlu, bir başka soruyu yanıtlarken de 28 Şubat sürecinin de hukuksuzluk, haksızlık varsa sorgulanması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Ben 28 Şubat olaylarının sağlıklı bir sorgulama sürecine tabi tutulacağına inanmıyorum. Nedeni de şu; o süreç bugünkü iktidarı doğurmuştur. Kendisini doğuran sürece karşı dava açmaz. Sorgulamaz da onu'' diye konuştu. Kılıçdaroğlu, ''Gerek 28 Şubat gerekse 27 Nisan, bunların askeri sorumlularının yargılanmasına bir itirazınız var mı? sorusuna ise ''Hayır'' karşılığına verdi. Kılıçdaroğlu, eski genelkurmay başkanlarından Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile Başbakan Erdoğan arasında Dolmabahçe'de gerçekleşen görüşme ile 27 Nisan'da Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde yer alan bildiriyle ilgili soruları da yanıtladı.

Kılıçdaroğlu, ''27 Nisan e-muhtırası ya da Büyükanıt dönemiyle ilgili nasıl bir süreç öngörüyorsunuz, ne olmalı?'' sorusuna ise ''Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, insan hakları ve özgürlüklerin kalıcı olarak her kesim için, bizim gibi düşünmeyenler için de geçerli olabilmesi için Sayın Büyükanıt madem ki muhtıra verdi onun da bu süreçte kusura bakmasın ama yargılanması lazım'' dedi.



-Irak sınırındaki olay

Kılıçdaroğlu, sorular üzerine Irak sınırındaki olaya da değindi. ''Uludere olayında size göre istihbarat kimden geldi?'' sorusunu Genelkurmay Başkanlığının ''aldığımız istihbarat üzerine bunu yaptık'' şeklinde açıklaması olduğunu hatırlattı.

MİT'ten de istihbaratı kendilerinin vermediği yönünde açıklama geldiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''O zaman kim verdi bu istihbaratı. Sayın Başbakan sonra açıklama yaptı, 'Elimizde 4 saatlik kayıt var' dedi. 4 saatlik kaydı kim aldı, nasıl aldı? Heronlarla yapıldıysa İsrail kaynaklı olduğunu düşünebiliriz. Eğer İncirlik Üssü'nde konuşlanan insansız hava araçlarıyla yapıldıysa, onlar daha gelişmiş araçlar, o zaman Amerikalı kaynaklar'' diye konuştu.

Yurt dışı operasyonu için siyasi irade gerektiğini, siyasi irade olmadan Silahlı Kuvvetlerin yurt dışına gidemeyeceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, siyasi otoritenin ''Ben 35 kişinin öldürülmesinden sorumlu değilim'' diyemeyeceğini, böyle bir hakkı da yetkisi de olmadığını savundu.

Kılıçdaroğlu, ''CHP'de yeni bir politika değişikliği var, sizin Kürt sorununa yaklaşımınız hem siyasi hem insancıl bakış açısını içeriyor. Ama buna karşı çok ağır eleştirildiniz. Kürt meselesine nasıl bakıyorsunuz, bu olayda varsa kusurlular kimler ve siz ne yapacaksınız?'' sorusu üzerine, şunları kaydetti:

''Uludere ziyaretinde bana eleştiri şu noktada oldu Sayın Başbakan tarafından. 'Orada Hasip Kaplan ile niye yan yana geliyor.' Ve beni PKK diliyle konuşmakla suçladı. Hasip Kaplan, Şırnak milletvekili. Yani ben gidince, Genel Başkanı karşılamaya gelmiş. Yani başka bir yerden gelen Tokat milletvekili değil, oranın milletvekili, ben gidince o da geldi.

Ben çadırda da konuşma yaptım ama Türkiye'nin birliği, bütünlüğü için konuşma yaptım. Oraya Başbakanın hemen ertesi gün gitmesi gerekirdi. Çünkü biz birleşme üzerine, birlik üzerine politika üretmeliyiz. Eğer ben oraya gitmeseydim, samimi söylüyorum, o insanlar 'Biz sahipsiz kaldık' diyeceklerdi. Hakkari'ye gittiğimde, Hakkari Valisi bana açıkça şunu söyledi; 'Kemal Bey iyi ki geldiniz buraya. Sanki burada sadece tek parti var. Ülkenin başka bir partisi sanki burada yokmuş gibi.' Devletin valisi söylüyor bunu. Biz her yere gitmeliyiz. Başbakanın, ben gittim diye aslında bana teşekkür etmesi lazım. Benim oradaki konuşmalarıma alıp bakması lazım. Hiçbir zaman ben oraya siyaset yapmak amacıyla da gitmedim.''

Kılıçdaroğlu, Diyarbakır Bağımsız milletvekili Leyla Zana'nın ''silah bizim sigortamız sözlerinin'' hatırlatılması üzerine de ''Silahla sigorta olmaz efendim'' dedi.