Erdoğan: Ya olursunuz ya ölürsünüz
Erdoğan "Asker bizi iktidar yapmaz endişesi aklımın ucundan geçseydi böyle bir partiyi kurmazdık, ya olursunuz ya ölürsünüz" açıklamasında bulundu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, (Asker bizi iktidar yapmaz endişesi), ''Eğer aklımın ucundan geçirmiş olsaydım veya ekibimiz bunu aklımızın ucundan geçirmiş olsaydık, zaten böyle bir partiyi kurmazdık, kurmaya da gerek yoktu'' dedi.
Erdoğan, 32. Gün programında soruları yanıtladı.
28 Şubat süreciyle ilgili bir soru üzerine Erdoğan, dönemin parlamentosunu oluşturan diğer siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının da süreçteki etkisine işaret ederek, özetle şu değerlendirmede bulundu:
''28 Şubat'ın sorumlusu aynı zamanda tabii o dönemin parlamentosunu oluşturan diğer siyasi partiler. Yani onlar bu sürece adeta çanak tuttular. Çünkü bu tür olaylara eğer sivil irade, STK'lar, bütün bunlar kalkıp da karşı bir duruş sergilemiş olsaydılar, 'bu bizim iktidarımızdır' diye duruş sergilemiş olsaydılar... Mesela medya dünyamızda yazılı ve görsel, acaba kaç kişi duruş sergileyebildi? Selam mı durdular yoksa o gelişmelere hayır mı dediler?''
Erdoğan, ''Hiç asker 'bizi iktidar yapmaz' diye bir endişeniz oldu mu?'' sorusuna da ''Doğrusu ben onu eğer aklımın ucundan geçirmiş olsaydım veya ekibimiz, arkadaşlarım bunu aklımızın ucundan geçirmiş olsaydık, zaten böyle bir partiyi kurmazdık, kurmaya da gerek yoktu. Ama biz ona inanmıyorduk çünkü yanlış bir yol. Eğer bir taraftan demokratik, laik sosyal bir hukuk devletiyiz diyeceksiniz, öbür taraftan da böyle bir durumla veya böyle bir atmosferle iç içe olacaksınız... Ya olursunuz ya ölürsünüz. Olmak ve ölmek, bu ikisinden birini tercih edeceksiniz. Biz yola böyle çıktık'' yanıtını verdi.
-Parti kurma süreci
Başbakan Erdoğan, 28 Şubat dönemine değinilerek, ''Neden Fazilet Partisi ile yola devam edilmediği ve yollarını ayırdıkları'' yönündeki soru üzerine, süreci şöyle aktardı:
''Bizim Refah'ın içindeki, Fazilet'in içindeki performansımız ortada. Ben çünkü Refah'ın içerisinde bir belediye başkanı iken bir haksız yere kapatılma... Çünkü bir siyasi süreci başarılı şekilde temsil eden bir parti var ortada. Fazilet kurulduğunda da biz hiç tereddütsüz Refah'tan Fazilet'e geçtik. Bu süreçte de yine çalışmalarımıza aynı kararlılıkla devam ettik ama bu sürecin bizim başımıza böyle bir kapatılma gibi bir durumu getireceğini, doğrusu bekliyor muyduk diye bir soru bana soracak olursanız, bu tür endişeleri de taşımıyor değildik. Çünkü o dönem içerisinde malum bir 28 Şubat olayını yaşadık ve 28 Şubat olayı falan bütün bunlar, Türkiye'de aslında demokratik parlamenter sistemin bir sıkıntı içerisinde olduğunu gösteriyordu. Çünkü demokratik parlamenter sistem içerisinde maalesef bu tür yaklaşımlar, sivil yapıda karşılığını tam manasıyla bulmuyordu. Bu tür duruşlara, omurgalı duruşlara ihtiyacımız olduğu dönemde bunları göremiyorsunuz, yalnız kalıyorsunuz. Bütün bunlara rağmen bizler partimizle beraber yolumuza devam ettik ve hamdolsun halkımızın bize olan ilgisi, alakası, bizi o süreç içerisinde de güçlü kıldı, 28 Şubat'a rağmen güçlü kıldı yerelde, ama maalesef tabii genelde bir kayba uğradık.''
''Fazilet Partisi kapatılmasaydı yine de ayrılacak mıydınız?'' sorusuna ise Erdoğan'ın yanıtı şöyle oldu:
''Şimdi kapatılmamış olsaydı zaten ayrılmamıza gerek yoktu. O zaman partimizin içinde çalışmamıza devam edecektik, ama yeni bir kapamayla karşı karşıya kalınca o zaman artık bir karar vermenin arifesindeydik ve o kararı verdik. Benim zaten o arada cezaevi sürecim oldu. Cezaevi sürecim neticesinde de cezaevindeki yeni dönemle ilgili çalışmalarım, gayretlerim falan orada devam etti. Orada bir yerde belki geleceği kazandık. Biz Fazilet Partisi varken çıkmadık Fazilet Partisi kapanınca, çünkü bir yerde ön kesildi. Mesela Abdullah Bey biliyorsunuz 14 Mayıs'ta kongreye katıldı ve o kongrede yine bir ön kesme durumu söz konusuydu. Daha önce teşkilatla yapılan çeşitli görüşmeler filan oradan çıkan neticelere saygı duyulmaması olayları falan vardı. Fazilet de kapatılınca, Fazilet kapatıldıktan sonra olaya tabii farklı bir yaklaşım...''
-''İlkemiz; hiçbir zaman tekil bir tavır takınmayacağız''
AK Parti'de parti içi karar süreçlerinin nasıl işlediğiyle ilgili soru üzerine Erdoğan, ortak akla, istişareye önem verdiklerini vurguladı.
Erdoğan, konuya ilişkin görüşlerini şöyle dile getirdi:
''Tabii orada geniş bir ekibimizle bu çalışmayı yaptık. Bu çalışmanın içerisinde gerek Abdullah Bey olsun, Abdulkadir Aksu Bey olsun, Cemil Bey olsun, bu noktada İsmail Kahraman Bey şu anda aramızda değil, o olsun. Böyle bir ilk çekirdek kadroyla çalışmaya başladık ve bir şeye tabii ilke olarak karar verdik o ilkemiz de şuydu; burada hiçbir zaman tekil bir tavır takınmayacağız, yani 'ben' olmayacak, 'biz' olacak. Kollektif bir akıl oluşturacağız ve bu kollektif akılla çalışacağız, her işimizde istişareye önem vereceğiz. Çünkü bu bizim değerler silsilesi içinde en önemli sarıldığımız güçtür. Her işimizde istişare ederiz, bunu devamlı yaptık, çalışmalarımızı bu şekilde yürüttük. Bu bizim çalışmalarımıza zaten ayrı bir bereket kattı.''
''Liderlik yarışı, kavgası olmadı mı?'' sorusuna Erdoğan, ''Hiç öyle bir kavga aramızda olmadı, tam aksine bu konuda arkadaşlar ilk toplantıları yaptığımızda falan zaten tereddüt göstermeden, partinin başına şahsımın gelmesi noktasında ortak kararı verdi ve bu ortak karar neticesinde adım atıldı, partiyi de böyle zaten kurulmuş olduk'' karşılığını verdi.
-''Tevazu eğer egemen olursa, her şey zaten kendiliğinden geliyor''
Bu arada Başbakanlık görevini Abdullah Gül'den devralmasına işaret edilmesi üzerine de Erdoğan, şöyle konuştu:
''İşte bunlar hani o ben-biz meselesi var ya... Aramızdaki ilişkiler, tevazu vesaire. Mesela benim ilk seçime giremeyişim, ondan sonra Siirt'ten girişim. Sonra Abdullah Bey'in... Ben genel başkan olarak dünyayı dolaşırken, Abdullah Bey başbakan olarak görevini sürdürüyordu, Türkiye'den çıkmadı ama ben de Avrupa Birliği üyesi ülkeleri dolaşıyordum. 14 tane ülkeyi 2 haftada dolaştım ve gittiğim yerlere genel başkan sıfatıyla gidiyordum. Bu arada ABD'ye gittim, Oval Ofis'te Sayın Bush'la bir görüşmemiz oldu. Bunları hep genel başkan sıfatıyla yapıyordum ve seçim yapıldı. Seçim yapıldıktan sonra parlamentoya girme şansını yakalayınca bu defa da yine Abdullah Bey hiç tereddütsüz başbakanlıktan çekilerek, benim gelmem noktasında böyle bir imkanı sağlamış oldu. Bunlar işte bizim içimizde oldu. Tabii şimdi cumhurbaşkanlığı olayı gündeme geldiğinde Dışişleri Bakanım Abdullah Bey. Biz de ne kararı verdik; yaptık istişarelerimizi ve bu istişareler neticesinde Abdullah Bey'in cumhurbaşkanı adayımız olmasına birlikte karar verdik. Ve şu anda da Abdullah Bey, Cumhurbaşkanımız olarak bu süreci devam ettiriyor. Bunlar hiç cumhuriyet tarihinde olmuş şeyler mi, olmamış, bunlar bizim partimizin içinde oldu. Çünkü tevazu eğer egemen olursa her şey zaten kendiliğinden geliyor. Halk da bu defa sizi daha farklı bir şekilde sahipleniyor. Demek ki bunların içinde sen ben yok diyor, biz var.''
-Belediye Başkanlığı ve seçim dönemi
Erdoğan, Başbakanlık'tan önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı anımsatılarak, bu sürece yönelik soru yönetilmesi üzerine şunları kaydetti:
''Önce şunu tespit etmemiz lazım ben belediye başkanlığına belediyede bir görevli olarak gelmedim, özel sektörde çalışan ama siyasetin içinde en alt basamaklardan gelmiş, gençlik kollarından, ilçe yönetimlerine varıncaya kadar bu görevlerde bulunmuş birisi olarak geldim. Belki bir 18 yaşında başlayan süreç, yaşım 40, böyle bir süreç. Bu sürecin içerisinde de bir İstanbul sevdalısı olarak büyüdüm, İstanbul'da doğdum, İstanbul'da büyüdüm. İstanbul'un neresinde ne var, bunları biliyorum, şikayetler nedir biliyorum. Doktorun önce teşhis dediği konu neyse, benim de bir İstanbullu olarak İstanbul'da teşhisim belliydi. Hele hele bizim geldiğimiz süreçte İstanbul'un suları akmıyordu, hava kirliliği almış başını gidiyordu, çöp dağları bir felaket, böyle bir durumda borçlu olan bir belediye... Bütün bu bilgileri, ilçelerdeki arkadaşlarımızdan, büyükşehirde olan arkadaşlarımızdan tabii hep alıyorduk. Böyle bir dönem içerisinde iyi bir teşkilatlanma yapımız vardı, bu noktada o dönem iyi çalışan teşkilatımız vardı, bununla beraber güzel bir başarılı kampanya ve bu kampanyanın neticesinde de gerçekten İstanbullu bize Büyükşehir Belediyesini verdi.
Halbuki rakiplerimiz arasında da o dönemde gerek Dalan, gerek Kesici, gerek Livaneli bu seçimde beraber bir yarışımız olmuştu. Tabii bunun bize faydalı yönü de olmuştu, çünkü bir yerde oyların adeta ortak paylaşımı neticesinde seçimin de tabii yüzde 25'e yakın bir oyla kazanılmasını getirmişti, ama seçimi kazanmaya veya kazanacağımıza inanmıştık ve kazandığımız andan itibaren de zaten İstanbul'da hizmetlerimizle farklı bir dönemi başlatmıştık. Çok kısa bir zamanda da biliyorsunuz İstanbul'un su sıkıntısı olsun, çöp dağlarını olsun... Habitat 2 toplantısında İstanbul, dünyanın en temiz kentlerinden birisi olarak sonuç bildirgesinde yerini almıştı. Hava kirliliğini ki göreve geldiğimizde 50 bin civarında olan konutlara verilen doğalgaz, bıraktığımda 1 milyon 250 bin'e çıkmıştı. Böyle bir yoğun durum vardı.''
Dalan'ın tek başına olması halinde seçim başarısının sorulması üzerine Erdoğan, ''Seçimleri çok daha rahat kazanırdım, çünkü Dalan'ın dönemi bir felaketti'' dedi.
Erdoğan, çok adayın bulunmasının etkisine yönelik soruya da ''Onun faydası da yok değil, faydası da oldu tabii. Çünkü, orada şimdi Kesici, farklı bir isim olarak ilk defa böyle bir şeye giriyor. Medyanın bir kısmı tabii onu, bir kısmı Sayın Livaneli'yi, bir kısmı da tabii Dalan'ı destekliyordu. Dalan'ın Sözen'e devrettiği dönemden zaten bir yıpranması olduğu için de şansı yoktu'' yanıtını verdi.
-Nekahat dönemi
Ameliyatının ardından günlük yaşamına ve çalışmalarına ilişkin soru üzerine Erdoğan, sabah 06.30 gibi kalktığını, sonrasında yine kısa bir istirahatinin olduğunu, saat 08.00-08.30 gibi kahvaltı yaptığını belirtti. Gazete okuyup okumadığının sorulması üzerine Erdoğan, ''Okumaya başladık bu ara. İyi bir vesile oldu. Arkadaşlar özetliyordu. Şimdi arkadaşlar sağolsun bana bu aralar biraz fırsat tanıdılar'' yanıtını verdi.
Ameliyatından sonra televizyon izleyip izlemediği sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, izlediğini söyledi. ''Asabınızı bozuyor mu seyrettikleriniz?'' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Daha çok asabımı bozmayacak olanları izliyorum, takip ediyorum. Şunu çok açık net söyleyeyim; haber programları, tartışmaları çok fazla takip etmiyorum. Çünkü tartışmalar sıkıcı oluyor. Bir de şunu özelde görüyorum; bakıyorsunuz insan hayatı ile ilgili yorumlar da bilinerek yapılmıyor. Bilinmeden, belgeye dayalı olmayan yorumlar ve onların altında çoğu zaman da bazı iftiraları görmek. O zaman böyle dinleme. Sadece haberi dinle ondan sonra zaten yorum seninle beraber gidiyor, onunla beraber yürümek çok daha hayırlı.''
-''Dosya biriktirmeyi sevmem''
''Eskiden bu kadar izlemiyordunuz herhalde, çok vaktiniz olmuyordu'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Vakit olmuyordu ama bundan sonra tekrar yine düşecek'' diye konuştu.
''Ne zaman işe başlıyorsunuz?'' sorusuna Başbakan Erdoğan, ''Bu süreçte mesai, genelde 12-1 gibi yapıyorum. Ama normal zamanda benim ev ofisteki çalışmam var. Ondan sonra Başbakanlıktaki çalışmam var. Ev ofisteki çalışmam sabah erken saatlerde başlar ama ondan sonra Başbakanlık 11.00 civarı bütün programlar resmen başlar'' yanıtını verdi.
''Akşam kaçta bitiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Erdoğan, bunun ''ucunun açık'' olduğunu belirtti. ''Hala açık mı? Emine Hanım izin veriyor mu size'' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, ''Ucu açık, şu anda da açık. Bazen hanım sinirleniyor, kızıyor ama gelişim yine bu halimle bile yine 10'u buluyor. Normal zamanda 12'yi aşıyordu zaten. Çünkü biriken, bütün gün görüşmelerle vesaire geçtiği için, akşam saat 7-8'den sonra artık dosyaları incelemeye başlıyorsunuz, bunları imzalıyorsunuz. Bütün bunlarla birlikte çünkü dosya biriktirmeyi sevmem. Dosya birikmemesi lazım. Bunlar tabii Bakanlıkları da harekete geçiriyor, o bakımdan önemli.''
Başbakan Erdoğan, marttan itibaren temposunu hızlandırmayı temenni ettiğini dile getirdi. ''Marta kadar doktorlar, 'daha yavaş gidin' mi diyor?'' sorusunu Erdoğan, ''Biraz rölantide giderse iyi olur'' diye yanıtladı. Yurt içinde zaman zaman seyahatlerinin olduğunu ifade eden Erdoğan, yurt dışı gezilerine başlamadığını belirtti. Başbakan Erdoğan, yurt dışı gezilerinin de mart ayından itibaren başlayacağını söyledi.
''Marttan sonra mesainiz yine 06.30'tan gece 01.30'a kadar uzayacak mı?'' sorusuna Erdoğan, ''Marttan sonra yavaş yavaş ucu açığa gireriz'' yanıtını verdi.
''Grup toplantılarında eskiyi aratmıyorsunuz. Yine gayet sert, yine ses yüksek'' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, ''Böyle muhalefet olursa sağolsun biz enerjimizi toplarız'' dedi.
-Hrant Dink cinayeti davasındaki karar
Hrant Dink cinayeti davasındaki karara ilişkin soru üzerine Başbakan Erdoğan, ''İzlediğim gerek televizyon yayınlarında gerekse okuduğum gazetelerde kamuoyunda tabii vicdani noktada bir rahatsızlık söz konusu. Tabii bu karar nihai bir karar değil'' diye konuştu.
Kararla ilgili temyiz sürecinin bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
''Temyiz bu karar noktasında çok daha farklı bir kararı verebilir. Şu anda temyize gidecek bir süreç olduğu için bunu da yorumlamamız doğru değil. Ama ben, her şey burada bitmediği için bu noktada temyiz sürecini izlemekte, takip etmekte fayda olduğuna inanıyorum. İnanıyorum ki adalet bu noktada yerini bulur. Burada beklentiler çok çok farklı. O beklentilere kısmen katılmak mümkün olduğu gibi geneline katılmam mümkün değil. Örneğin, 32 saatte bu işin failini yakalamış bir hükümetiz biz. Ondan sonrası yargıya ait bir süreçtir. Ama yargıya ait süreç uzamıştır. Hemen hemen 5 yıl oldu bu süreç. Dolayısıyla biz bu süreç içerisinde yargıdan yürütmeye ne intikal etmişse veya yürütmeden ne istenmişse yürütme bunların hepsini yerine getirmiştir. Bundan sonra böyle bir şey olacak olursa yine yerine getirmeye devam eder.''
''Karar içinize sindi mi?'' sorusuna Erdoğan, ''Az önce de ifade ettiğim gibi kamuoyu vicdanı rahat değil ama faille ilgili verilmiş olan bu ceza, bundan daha başkası olmaz zaten ağırlaştırılmış müebbet hapis, idam olmadığına göre, bundan daha başka ceza verilemez'' yanıtını verdi.
''Bir konunun üzerinde çok duruluyor, 'devlet kendi içindeki sorumluları yeteri kadar incelemedi, daha sorumluların üzerine gitmesi gerekirdi' diye bir şey var'' denilmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, ''Bu konuyla ilgili olarak devlet bir defa yargıyla müşterek çalışmalarını yaptı. Yargı da zaten devletin bir unsuru. Dolayısıyla burada neyi kastediyorlar onu bilemem. Ama bununla ilgili biz yürütme olarak bize ne dendiyse bizden ne istendiğiyse bu çalışmaların hepsi yapıldı ve yakalama sürecinden tutunuz, ondan sonraki diğer vesaire tüm bunlara baktığımızda istenen ne olmuşsa bunlar yerine getirilmiş ve diğerlerinin de biliyorsunuz yargılama süreci bu şekilde devam etmiştir'' diye konuştu.
-Fransa Meclisinden kabul edilen Ermeni yasa teklifi
Ermeni iddialarının reddedilmesini suç sayan yasa teklifinin Fransız Senatosu'nda kabul edilmesi durumunda Türkiye'nin Fransa'ya tepkisinin ne olacağının sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, şu yanıtı verdi:
''Bu ilk süreç malum, bizim gereken ne ise o tepki ortaya koyarak devam etti. Şu anda da yaptırımlar noktasındaki uygulamalarımızı aynı kararlılıkla devam ediyor. Kanunlar Komisyonu'nun yaptığı açıklama, bunun tabii, Senato'daki rengini ortaya koyan bir netice değil ama bu işin anayasaya aykırı olduğunu ortaya koymak suretiyle aslında şöyle bir renk ortaya koydu diyebilirim. Bunu, inanıyorum ki Fransa Senatosu da bu şekilde değerlendirecektir. Çünkü bu komisyon özellikle özgürlükler noktasındaki hassasiyetlerini ortaya koymuş bir ülkede, böyle bir özgürlüğü gerek inançta gerek düşüncede kısıtlayacak yaklaşımı hiçbir zaman benimsemeyecektir. Kaldı ki 50 civarında parlamenter ile alınan bir karar var ortada. Bu 50 civarında parlamenterle alınan bir kararın da 11 tanesi 'ret', 38-39 tane 'evet' var, diğerleri çekimser kalmış. Böyle bir yapı... Yani sulandırılmış bir karar var ortada. Bu da şunu gösteriyor; ''Fransa Parlamentosu aslında böyle bir önemli konuyu benimsememiş ve kimse böyle bir riskin altına girmeyi istemiyor. Temennim odur ki Senato burada farklı bir tavırla bundan önce olduğu gibi bu işi reddeder. Biz de tabii Senato ile ilgili olarak da bazı çalışmalarımızı, görüşmelerimizi yapıyoruz, yapacağız.''