Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Fransa'daki cumhurbaşkanlığı seçimini anketlerin işaret ettiği gibi Sosyalist aday François Hollande kazanırsa kaybedenlerden biri de Almanya Şansölyesi Angela Merkel olacak.

Merkel, AB içindeki Alman-Fransız eksenini, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'le yakaladığı uyumla güçledirdi ve Avrupa'daki borç kriziyle mücadelede öne çıkarak Birliğin gayriresmi lideri haline geldi.

Alman ekolünün güçlü bir temsilcisi olarak krizde AB'deki ortaklarını kemer sıkmaya zorlayan ve bu konuda Sarkozy'nin tam desteğini alan Merkel'in bütçe disiplini konusundaki tavizsiz tutumu ve Merkez Bankası imkanlarını kullanmaya mesafeli duruşu Avro Bölgesi'nde borç krizini büyütürken, sonuncusu Hollanda'da olmak üzere birçok hükümetin sonunu hazırladı.

Yunanistan örneği nedeniyle Alman halkının kendi vergileriyle başka ülkelerin kurtarılmasına tepkisinin çok iyi farkında olan Merkel, krizde en büyük darbeyi alan AB'nin güney kanadından gelen Avro Bölgesi'nde ortak tahvil çıkarılması ve büyümeye öncelik verilmesi gibi önerilere direnerek ülkesinde gelecek yıl yapılacak genel seçimlere avantajlı girmeyi hedefledi.

Merkel bu amaçla İngiltere ve Çek Cumhuriyeti'ni dışarda bırakmak pahasına, bütçe disiplinini güçlendiren yeni bir hükümetler arası anlaşmayı AB'deki diğer ortaklarına kabul ettirip imzalatırken, bir anlamda kendi siyasi geleceğinin teminatını hazırladı.

Tam bu süreçte başlayan Fransa'daki seçim kampanyası, Sosyalist aday Hollande'a Sarkozy üzerinden Alman hegemonyasını sorgulama fırsatını sundu. Böylece Fransa'da ve Avrupa genelinde geniş kesimleri rahatsız eden krizle mücadele politikalarını tartışmaya açan Hollande, bir yandan içerde destek toplarken diğer taraftan kurduğu dış ittifaklarla Merkel'i kısmen izole edebildi. Öyle ki Hollanda'da hükümetin düşmesiyle Finlandiya ve Slovenya haricinde AB'de Merkel'in kemer sıkma politikalarını destekleyen ülke kalmadı.

Seçilmesi halinde AB'nin bütçe disiplini anlaşmasını yeniden müzakereye açarak büyümeye öncelik verilmesini sağlayacak yeni maddeleri metne dahil ettirmeyi taahhüt eden Hollande, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi'nin de aynı anlama gelen açıklamalarıyla tabanını genişletti.

Bu süreçte geri adım atmayan ve bütçe anlaşmasının "müzakere edilemez" olduğunu vurgulayan Merkel'in Avro Bölgesi'ndeki krizle ilgili son konuşmalarında yapısal reformlar ve büçe disiplini yanında büyüme ve istihdama daha fazla vurgu yapmaya başlaması, ısınma hareketleriyle Hollande dönemine hazırlandığı şeklinde yorumlandı.



-Sarkozy 11 Eylül'de kaldı

İmzaladığı bütçe anlaşması nedeniyle bu konuda söyleyebilecek fazla sözü olmayan Sarkozy ise seçim kampanyasını kimlik tartışması, güvenlik ve korkular üzerine inşa etti.

Sarkozy'nin bu kapsamda başvurduğu, istediği değişikliklerin yapılmaması halinde ülkesini ortak vize bölgesi Schengen'den çıkarma tehdidi ve Fransa İçişleri Bakanı Claude Gueant'nun bu seçim malzemesini AB içişleri bakanları toplantısında gündeme getirmesi Brüksel'i huzursuz etti.

Gueant tarafından sunulan Schengen anlaşmasında değişiklik önerisi sadece Almanya ve Avusturya'dan destek alabilirken, Belçika'nın Sarkozy ile aynı siyasi aileden gelen Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Joelle Milquet, "Kendimi biraz kullanılmış hissediyorum" diyerek tepkisini gösterdi.

Sarkozy, seçim kampanyasının başlangıcında helal et tartışmasına yoğunlaşarak ve Toulouse saldırılarının ardından "Fransa'nın 11 Eylülü'nden" bahsederek zamanın ruhunu ıskaladı ve yeniden seçilme şansını mucizelere bıraktı.

"Avrupa göçmenlerle İslamlaşacak ve siyahlaşacak" söylemiyle Avrupa'daki aşırı sağ çevrelerin en büyük referanslarından biri haline gelen Kaddafi'nin yıkılışında oynadığı rolle Sarkozy, kendi siyasi kariyerini riske attı.



-Hollande'dan beklentiler

Hollande seçilirse öncelikli olarak kampanya döneminde hedef haline getirdiği Merkel'le beyaz bir sayfa açıp Avro Bölgesi'ndeki krizin aşılmasına odaklanacak.

Merkel'in acı reçetesini özünde kabullenmekten başka çaresi olmayan Hollande, bunun karşılığında Avrupa Yatırım Bankası'nın kredi hacminin büyük oranda artırılmasıyla ya da AB'nin çıkaracağı "proje tahvilleriyle" Birlik genelinde devasa altyapı projelerine yüz milyarlarca avroluk finansman sağlanmasını güvence altına alacak.

Bu şekilde kemer sıkma politikalarıyla sıkışan Avrupa ekonomisi kısmen toparlanma sürecine girerken Çin ve Rusya başta olmak üzere büyük cari fazlaya sahip gelişen ekonomilerden Euro Bölgesi'ne sermaye akışının hızlanacağı tahmin ediliyor.

Hollande, seçilmesi halinde bir süredir tartışılsa da Almanya'nın itirazı nedeniyle ilerleme sağlanamayan Euro Bölgesi'nde ortak tahvil (Eurobond) çıkarılmasında öncülük yapabilir.

Hollande'ın, dış politikada geleneksel Fransız çizgisinden saparak ABD-İsrail eksenine kayan Sarkozy'nin aksine, daha dengeli dış politika yürütme çabasına gireceği bekleniyor.

Merkel ve Hollande öncülüğünde derinleşme çabalarına hız vermesi beklenen AB'de genişleme yine ikinci planda kalacak.

Bu dönemde Türkiye'nin üyeliğinin klişe ve kalıplardan kısmen kurtarılarak daha somut şekilde tartışılabilmesi, ticari konular başta olmak üzere birçok alanda karşılıklı işbirliğinin ilerletilmesi ve vize gibi gerçek sorunların çözümünde mesafe alınması beklenebilir.