Başçı: MB sürdürülebilir büyümeye katkı sağladı
-
Başçı, "MB, hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı gözetmiş, sürdürülebilir büyümeye katkı sağlamıştır" dedi büyümeye katkı sağlamıştır
Başçı:
-''Küresel finansal kriz sonrası gelişmiş ülkelerin uyguladığı
para, maliye ve finansal sektör politikaları, makroekonomik
temelleri sağlam olan dışa açık gelişmekte olan ülkelerde dahi
finansal istikrarsızlık ihtimalini doğurmuştur''
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, küresel finansal kriz sonrası gelişmiş ülkelerin uyguladığı para, maliye ve finansal sektör politikalarının, makroekonomik temelleri sağlam olan dışa açık gelişmekte olan ülkelerde dahi finansal istikrarsızlık ihtimalini doğurduğunu belirterek, ''Merkez Bankası, bu risk unsurunu göz önünde bulundurarak, esnek bir para politikası çerçevesiyle hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı gözetmiş, bu yolla sürdürülebilir büyümeye katkı sağlamıştır'' dedi.
Başçı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Brezilya Merkez Bankası, Finlandiya Merkez Bankası ve Journal Of Financial Stability tarafından ortaklaşa düzenlenen ''Financial and Macroeconomic Stability: Challenges Ahead-Finansal ve Makroekonomik İstikrar: Gelecekteki Zorluklar'' başlıklı konferansta yaptığı konuşmada, geçen yıl Kasım ayında finansal istikrar ve enflasyon hedeflemesi konulu konferans düzenlediklerini anımsatarak, ''O günden bugüne yaşanan ülke deneyimleri finansal istikrarın göz ardı edilmesinin iktisadi ve sosyal maliyetlerinin ne denli yüksek olduğunu bir kez daha göstermiştir'' diye konuştu.
Finansal istikrarın, makroekonomik istikrar açısından önemi ve değerinin politika yapıcılar açısından son derece yüksek olduğunu ifade eden Başçı, şunları aktardı:
''G-20, Uluslararası Para Fonu, Uluslarası Mutabakat Bankası gibi uluslararası platformlarda da destek bulan bu tespit, para politikası tasarımı ve uygulamasına yönelik birçok yeni soruyu ortaya çıkardığı gibi aynı zamanda akademik yazın açısından da araştırma gündemini beraberinde getirmiştir. Makroekonomik istikrarın temel unsurları olarak sürdürülebilir büyüme, düşük enflasyon, istikrarlı bir istihdam artışı, düşük işsizlik oranları ve dengeli bir kamu maliyesi gibi özellikleri sayabiliriz. Bu unsurların toplumsal refah açısından önemi, iktisatçılar tarafından anlaşılmış olmakla birlikte finansal istikrar 2008-2009 küresel krizine kadar arka plana atılmış durumdaydı. Krizle beraber finansal sektörün önemine vurgu artmış ve bu sektördeki istikrarsızlığın reel sektöre sıçramasının ağır bedellere yol açacağı iyi anlaşılmıştır. Bu nedenle önümüzdeki dönemde makroekonomik istikrar ve finansal istikrarın birlikte yürütülebilmesi, politika yapıcılar açısından zorlu bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Bu iki istikrar hedefinin tutturulabilmesi için yeni politika araçları ve yeni politikalar geliştirmek gerekebilmektedir.''
Başçı, bu konferansın politika yapıcılar için önemli katkılar sağlayacağına inandığını dile getirerek, şunları söyledi:
''Bir ekonomide, üretim, istihdam, bütçe, dış ticaret, enflasyon gibi makroekenomik göstergelerin aşırı oynak olması toplumdaki gelir ve varlık dağılımını bozabilmekte, refah seviyesini aşağı çekebilmektedir. Bu nedenle makroekonomik istikrarın sağlanması, toplumun refah seviyesinin korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Finansal istikrar ise temelde ekonomideki kaynakların, tasarruf edenlerden üretim yapanlara, etkin bir şekilde aktarılması açısından büyük önem taşımaktadır. Etkin çalışan bir finansal sistem risklerin dağılımına yol açacak ve ekonominin şoklara duyarlılığını azaltacaktır. Aksi takdirde finansal krizler ile birlikte reel kesimde üretim sekteye uğrayacak ve büyük refah kayıpları yaşanabilecektir. Böylece finansal sektördeki istikrarsızlık makroekenomik istikrarı da tehlikeye atacaktır. Bu görüşe finansal sektörden tetiklenen birçok ülke için üretim, istihdam, işsizlik, bütçe dengesi gibi makroekenomik dengelerin bozulmasına yol açan 2008-2009 küresel krizini en çarpıcı örneklerden biri olarak gösterebiliriz.''
-''Finansal sektörden kaynaklanabilecek riskler öngörülmeli''-
Gelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında bu ekonomilerde finansal istikrarın çok önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Başçı, ''Yakınsama süreci sırasında bu ülkelerde hızlı bir finansal derinleşme yaşanmakta, küresel piyasalar ile bir bütünleşme gerçekleşmekte ve finansal işlemler ekonomik hayatın her alanında vazgeçilmez bir unsur haline gelmektedir. Bu sürecin iyi yönetilebilmesi ve finansal sektörden kaynaklanabilecek risklerin öngörülerek, ekonomi üzerindeki etkilerinin kontrol altında tutulması ekonominin genel sağlığı açısından önem taşımaktadır'' diye konuştu.
Başçı, finansal istikrarı tehdit eden bir diğer unsurun uluslararası sermaye hareketlerinin olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
''Sermayenin serbest dolaşımı, sermayenin en verimli olacağı yere doğru hareket ederek, gittiği ülkede ekonomik büyümeyi desteklemesine olanak tanımaktadır, ancak sermaye hareketlerinin istikrarlı olmadığı durumlarda ekonomiler oldukça büyük yaralar alabilmektedir. Özellikle kısa vadeli sermaye girişleri bir yandan krediye erişimi kolaylaştırarak tüketimi hızlandırırken, diğer yandan yerli para birimlerinin aşırı değerlenmesine yol açarak, iç ve dış talep arasında ayrışmaya yol açabilmektedir. Bu da dış dengenin bozulmasına sebep olabilmekte ve küresel risk iştahındaki ani değişimlere karşı ekonominin hassasiyetini artırarak, makroekonomik ve finansal istikrara dair tehdit unsuru oluşturabilmektedir. Bu gelişmeleri takip eden ani sermaye çıkışları, akademik yazında 'ani duruş' olarak adlandırılmış olup bu durumun örnekleri ülkemizde ve birçok gelişmekte olan ülkede defalarca yaşanmıştır. Dolayısıyla uluslararası sermaye hareketlerindeki aşırı oynaklığı kontrol etmek de finansal istikrar açısından önem arz etmektedir. Bu çerçevede yakın zamanda gündeme alınan makro ihtiyati politikalar çok büyük önem kazanmıştır.
Küresel finansal kriz sonrası gelişmiş ülkelerin uyguladığı para, maliye ve finansal sektör politikaları, makroekonomik temelleri sağlam olan dışa açık gelişmekte olan ülkelerde dahi finansal istikrarsızlık ihtimalini doğurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, bu risk unsurunu göz önünde bulundurarak, esnek bir para politikası çerçevesiyle hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı gözetmiş, bu yolla sürdürülebilir büyümeye katkı sağlamıştır. 2010 yılının sonlarından itibaren esnek para politikasının yanında BDDK'nın yerinde önlemleri ve mali disiplinin korunması da Merkez Bankasının elini güçlendirmiştir. İçinde bulunduğumuz 2012 yılının sonunda hem fiyat istikrarı hem de finansal istikrar açısından olumlu sonuçlar alınacaktır.''
Başçı, finansal istikrarın gözetilmesi adına ülkelerin kendi makro ihtiyati politikaları haricinde uluslararası kıstaslar da geliştirildiğini, Basel III kriterlerinin finansal kuruluşların sermaye yapılarını güçlendiren yeni düzenlemeler getirdiğini hatırlatarak, şunları söyledi:
''Bu düzenlemeler öngörülemeyen risklere karşı daha dirençli bir finansal sektör ortaya çıkaracak ve finansal istikrara bu açıdan katkı sağlayacaktır. Yapılan çalışmalardan da anlaşılacağı üzere finansal istikrarın gözetilmesinin son derece kritik olduğu noktasında ülkeler genelinde bir uzlaşı mevcuttur. Her ne kadar finansal istikrarın önemine dair politika yapıcılar arasında uzlaşma sağlanmış olsa da akademik yazında finansal istikrardan makroekonomik istikrara aktarım mekanizmalarının detayları konusunda yeterli teorik ve ampirik çalışma bulunmamaktadır. Dolayısıyla bulunduğumuz noktada akademisyenlere de büyük bir görev düşmektedir.''
Erdem Başçı, iki gün sürecek konferansta bu doğrultuda paralel oturumlar panel tartışmaları ve davetli konuşmalar olacağını, bankacılık sektörü dinamiklerinin banka ihtiyati politikalar ve bunların makroekonomik istikrara etkileri, sistemik risk, kamu borç dinamikleri gibi konuların konferansta tartışılacak temalar arasında yer aldığını söyledi.
Konferansta davetli konuşmacılardan akademisyenlerin birer sunum yapacaklarını, ikinci günü merkez bankaları yöneticilerinin kendi ülke tecrübelerini aktaracakları ''Kriz Merkez Bankacılığını nasıl sınadı'' konulu panel tartışması olacağını belirten Başçı, programda yer alan çalışmaların finansal ve makroekonomik istikrarı tehdit eden unsurların iyi anlaşılmasına ve bu iki hedefin birlikte sağlanabilmesi için gerekli politikaların geliştirilmesine olumlu katkılarda bulunacağını kaydetti.