Erdoğan: Türkiye'nin gazabı şiddetlidir
Erdoğan, "Türkiye'nin dostluğu ne kadar değerliyse herkes bilsin ki Türkiye'nin gazabı da o kadar şiddetlidir" dedi
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye'nin dostluğu ne kadar değerliyse herkes bilsin ki Türkiye'nin gazabı da o kadar şiddetlidir, o kadar kahredicidir'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grubunda yaptı konuşmada, yurt içinde ve dışında katıldığı programlar hakkında bilgi verdi, Suriye ile yaşanan krizle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
12 Haziran'dan bu yana yurt içinde ve yurt dışında önemli gelişmeler yaşandığını belirten Erdoğan, Meksika ve Brezilya'ya yaptığı ziyaretleri ve yaptığı görüşmeleri anlattı.
Binlerce kilometre ötede ilişkileri güçlendirmek, geleceğe yönelik projelerin alt yapısını oluşturmak için temaslarda bulunurken, 19 Haziran'da Hakkari'den 8 askerin şehit olduğu haberini aldıklarını dile getiren Erdoğan, saldırı sonrasında icra edilen operasyonlarda 31 teröristin etkisiz hale getirildiğini söyledi. Bu gayretleri sebebiyle güvenlik güçlerine şükranlarını ifade eden Erdoğan, umutların yeşerdiği her dönemde terör örgütünün karanlık yüzünü göstererek, çözüm süreçlerini sabote ettiğini vurguladı.
Etkinliği zayıflayan ve sıkışıklık yaşayan terör örgütünün tek çareyi bu tür intihar saldırısı ve bu tür eylemlerde gördüğünü kaydeden Erdoğan, ''Kayıp vereceğini bile bile gençleri ölüme gönderiyor, adeta uçura sürüklüyor'' dedi.
Geçen hafta içinde şehit verilen asker ve polisler için Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, yakınlarına ve millete de başsağlığı dileklerini iletti.
-''Uluslararası sularda vuruldu''-
Yaşanan olaylar sebebiyle Brezilya'daki programı iptal edip ülkeye dönmeye karar verdiklerini ve dönüş yolunda bir acı haber daha aldıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bildiğiniz gibi 22 Haziran 2012 tarihinde Suriye'nin 13 deniz mili açığında, Doğu Akdeniz'in uluslararası hava sahasında bir F4 askeri uçağımıza saldırı düzenlendi. Uçağımız Lazkiye'nin 8 deniz mili açıklarında Suriye kara sularına düştü. Altını çizerek söylüyorum; Suriye kara sularında uçağımız vurulmammıştır. Uluslararası sularda vurulmuştur. Vurulduktan sonra uçağımız Suriye sularına düşmüştür, bunun bilinmesi lazım. Bunu saptırma gayreti içerisinde olan, ağırlıklı olarak içeride, kısmen de dışarıda bazı mahfiller var. Bu menfur saldırının hemen ardından pilotlarımıza yönelik başlattığımız arama kurtarma çalışmalarını dört bir koldan büyük hassasiyetle sürdürüyoruz. Bir kez daha pilotlarımızın ailelerine sabır ve metanet diliyorum. Elbette önceliğimiz pilotlarımızı bulabilmek, evlatlarımıza sağ salim kavuşabilmektir.''
İslam coğrafyasına, bölge ülkelerine ve tüm dünyaya bazı önemli hatırlatmaları tekraren ve altını çizerek yapmak istediğine dikkati çeken Erdoğan, ''Aziz milletimizle birlikte bölgemizde dost, akraba ve kardeş halkların dikkatini bu hususlara özellikle çekmek istiyorum'' diye konuştu.
2002 yılında görevi devraldıklarında Türkiye'nin mevcut sorunlarını çok boyutlu bir bakış açısıyla çözebileceklerini gördüklerini belirten Erdoğan, ekonominin, sosyal kalkınmanın ve dış politikanın iç içe geçmiş alanlar olduğunu ve bu alanların birbirini doğrudan etkilediğini gördüklerini anlattı.
Erdoğan, dış politikada pasif bir ülkenin ekonomisinin büyüyemeyeceğine işaret ederek, ''Demokratikleşme hamleleriyle desteklenmediği sürece sosyal kalkınmada hedeflere ulaşılamaz. Özetle; ekonomi, dış politika, demokratikleşme, sosyal kalkınma birbiriyle kenetlenmiş, birbirini doğrudan etkileyen alanlardır. Biz 9.5 yıl boyunca hep bu anlayışla hareket ettik'' şeklinde konuştu.
-''Hiç kimse Türkiye'nin içine kapanmasını öneremez''-
Hiç kimsenin Türkiye'nin içine kapanmasını, küresel meselelere kayıtsız kalmasını, yanıbaşında olanları seyretmesini, Türkiye'nin tribünde kalmasını, sahaya hiç inmemesini öneremeyeceğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu idareyi maslahat anlayışı bizim yakın tarihimizde zaman zaman siyasete ve iktidara egemen olmuştur. Ama böyle dönemlerde Türkiye hiçbir alanda ilerleme kaydetmemiş, içine kapanmış, hiç bir sorununa da çözüm üretememiştir. Türkiye merkezinde bulunduğu çok geniş coğrafyada akraba, kardeş halklarla aynı lisanı, aynı gönül dilini konuşan bir ülkedir. Komşularına, akrabalarına, kardeşlerine sırtını dönen bir ülkenin onların sevincine, onların kederine kayıtsız kalan bir ülkenin, özellikle de Türkiye'nin bu coğrafyada büyümesi, ilerlemesi, kalkınması ve süreçlere dahil olması asla ve asla söz konusu olamaz.''
2002 yılında Türkiye'nin dış ticaret hacminin 88 milyar dolar seviyesinde olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bugün rakamın 376 milyar dolara ulaştığını ve 9 yılda 4 kattan fazla artış kaydettiğini söyledi. Türkiye'nin turizmde, uluslararası yatırımlarda yaptığı uluslararası yardımlarda tarihi başarılara imza attığını kaydeden Erdoğan, ''Bütün bu başarılar, Türkiye'nin aktif, barışçı, sağduyulu, vakur, soğukkanlı dış politikasının bir eseridir'' dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin sanal bariyerleri, psikolojik engelleri tek tek aşmış, ulaşabildiği her ülkeye ve halka ulaştığını ve oralara sadece barış ve dayanışma mesajlarını taşıdığını anlattı.
-''Türkiye'nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur''-
Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye'nin hiçbir ülkenin ve hiçbir komşusunun toprağında gözü yoktur ve olmayacaktır. Türkiye hiçbir ülkenin iç işlerine karışmamıştır ve karışmayacaktır. Türkiye, komşularının her alanda kendisinden emin olacağı bir ülkedir. Türkiye'nin dostluğu son derece değerlidir. Arkasına Türkiye'nin dostluğunu alan her ülke bilsin ki onun sırtı sağlamdır, o emniyet içindedir, güvenlik içindedir.
Biz komşularımızın coğrafi konumlarıyla, yeraltı yerüstü zenginlikleriyle, özellikle de zaaflarıyla, zayıf yanlarıyla hiçbir zaman ilgilenmedik ve ilgilenmeyiz. Bizim için önemli olan komşuluk, dostluk, akrabalık hukukudur. Bizim için önemli olan sadece ve sadece kardeşlik hukukudur. Biz tüm halklar için barışı, adaleti, huzur ve esenliği savunuyoruz. Hiç kimse bizi yanlış anlamasın. Bu millet yeri gelmiş Saraybosna için, Mostar için, Kosova için yüreğini ortaya koymuştur.
Bu millet yeri gelmiş, Kabil için, Bağdat için, Basra için, Samarra, Kufe, Erbil, Musul, Kerkük, Halepçe için yüreğini ortaya koymuştur. Bugün Filistin dediğimizde, Kudüs, Ramallah, Nablus, Gazze dediğimizde bir hesabın içinde değiliz, tam tersine sadece yüreğimizdekini söylüyoruz. Bugün Şam dediğimizde, Halep dediğimizde, Hama, Humus dediğimizde bir hesabın peşinden değil, kanı akan, kanı akıtılan kardeşlerimizin ardından haykırıyoruz.''
-''Türkiye'nin gazabı şiddetlidir, kahredicidir''-
Türkiye her komşusunun, her kardeşinin kendisinden emin olacağı bir ülke olduğuna dikkati çeken Erdoğan, ''Türkiye'nin dostluğu ne kadar değerliyse herkes bilsin ki Türkiye'nin gazabı da o kadar şiddetlidir o kadar kahredicidir. Yumuşak başlılığımız uysal koyun olduğumuz anlamına gelmez. Bizim vakur, soğukkanlı tavrımız birilerini aldatmasın. Sağduyulu olmamız acziyet gibi algılanmasın. Ben burada hamasetin diliyle konuşmuyorum, ben burada tarihimden aldığım güçle, ecdadımdan aldığım ilham ve mirasla konuşuyorum. Bin yıllık bir devlet geleneğine sahip olan Türk milleti tarihin akışını değiştirmiş bir millettir. Bu sözlerimi hamaset olarak görenler, önce kendilerine sonra bu milletin tarihine baksınlar'' şeklinde konuştu.
-''Yakıcı bir azap olmaya devam edeceğiz''-
''Burada da kimseye tarih dersi verecek değilim. Biz tarihi yaparız. Onu kimin yazacağına, kimin okuyacağına, kimin ondan ders alacağına karışmayız'' diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
''Türkiye'nin büyümesinden rahatsızlık duyanlar var. Türkiye'nin küresel ekonomik kriz karşısında sapasağlam duruşundan ciddi rahatsızlık duyanlar var. Türkiye'nin kardeşleriyle kucaklaşmasından, Türkiye'nin 100 yıllık hasreti sona erdirmesinden rahatsızlık duyanlar var. Bu rahatsız çevrelerin Türkiye'ye yönelik terörü desteklediklerini, bölgedeki bazı kukla yönetimleri Türkiye'ye karşı kışkırttıklarını çok iyi biliyoruz ve görüyoruz. Büyüyen, güçlenen, etkinliği artan bir TÜrkiye bu bölge için bir risk değil, bir talihtir, bir fırsattır.
Güçlü bir Türkiye'den rahatsızlık duyan çevreler de karşılarında nasıl bir devlet olduğunu iyi anlasınlar ve adımlarını ona göre atsınlar. Bu coğrafyadaki her oyunu halklara, masum insanlara kasteden her senaryoyu boşa çıkarmak için Türkiye var gücüyle mücadele edecektir. Bölgede kadastro mühendisliği yapılmasına, Türkiye asla göz yummayacaktır. Biz büyük Türkiye'den rahatsızlık duyan çevrelerin teşaronluğunu yapan, tetikçiliğini yapan kanlı terör örgütüne karşı tek bir geri adım atmadan mücadele vereceğimiz gibi, Türkiye'ye hasmane tutum sergileyen çevrelere karşı da şunu söylüyorum; yakıcı bir azap olmaya devam edeceğiz.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son olaydan sonra artık yeni bir aşamaya geçildiğini belirterek, ''Bu son olay, Esed yönetiminin kendi halkıyla birlikte Türkiye'ye, Türkiye'nin güvenliğine açık ve yakın tehdit haline geldiğini ortaya koymuştur'' dedi.
Partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Erdoğan, Suriye tarafından düşürülen askeri uçakla ilgili değerlendirmelerde bulundu. 22 Haziran günü askeri uçağın düşürülmesi konusunda bazı hususları hem Türkiye hem de dünya kamuoyuna ifade etmek durumunda olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
'Uçağımızın Suriye karasularında değil, Doğu Akdeniz'de, Suriye'nin 13 deniz mili açığında uluslararası sularda saldırıya uğradığı kesindir ve tarafımızca belgelenmiştir. Uçağımız radarlarımızın tespitine yönelik, önceden planlanmış ve başka hiçbir bölge ülkesine yönelik olmayan bir test görevini tek başına, silahsız ve tanımlanma sistemi açık olarak yapmaktaydı. Uçağımız Suriye karasularına yanlışlıkla ve çok kısa bir süre için girmiştir. Bu ihlal derhal pilotlarımıza bildirilmiştir, pilotlarımız da hava sahasından çıkmıştır. Uçağımız saldırıya uğradığı yer ve zaman diliminin ihlalle hiçbir ilgisi yoktur.
Kamuoyunda teknik detaylara haiz olmayanlar tarafından uçağımızın Suriye karasularını neden ihlali ettiği sorulmakta ve sorgulanmaktadır. Dünyanın her ülkesinde, her sınırda böyle kısa süreli ihlaller yaşanabilmektedir. 1 Ocak 2012 tarihinden bugüne kadar, farklı ülkelerin askeri uçakları tarafından Türkiye hava sahası 114 kez ihlal edilmiştir. Türkiye'nin hava sahası, 114 kez ihlal edilmiştir. 5 kez de Suriye helikopterleri hava sahamızı ihlal etmiştir. Bunlar kısa süreli ihlallerdir ve gerekli uyarılar yapılmıştır. Yerleşik uygulama ve angajman usullerine göre, ülkelerine hava sahasına izinsiz giren yabancı veya tanımlanamayan araçlara radarla keşif, uçakla irtibat kurulması, pilotun uyarılması, cevap alınamıyorsa gözle tespit ve önleme uçuşu yapılması gibi unsurlar var. Suriye makamları tarafından bunların hiçbiri yapılmamıştır. Uçağımız bir yanlışlık, bir hata sonucu değil, tamamen kastı mahsusayla, hasmane bir tutumla hedef alınmıştır.''
Erdoğan, Suriye yönetiminin ve yetkililerin gereke olayın hemen ardından, gerekse sonraki süreçlerde ortaya koydukları tavrın uzağın kastı mahsusayla, hasmane tutumla vurulduğunun en bariz delili olduğunu kaydederek, ''Olayın ardından Suriye makamları ve onlarla yapılan telsiz görüşmeleri, çok enteresan arama kurtarma çalışmaları sırasında Casa tipi uçağımıza yapılan taciz ateşi, takınılan tavır, yapılan propaganda aynı şekilde bu saldırıda kasıt olduğunun ispatıdır'' dedi.
-''Uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız mahfuz''
Türkiye'nin olayın cereyan ettiği andan itibaren itidal ve soğukkanlılığı elden bırakmadığını, öncelikle olaya ilişkin gerçeklerin açıklığa kavuşturulması için sabırla hareket ettiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bunun altını çiziyorum; ilk aşamada uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı mahfuz tuttuğumuz ve bu menfur saldırı karşısında gerekli gördüğümüz adımları atacağımız, Suriye nezdinde bir diplomatik notayla en somut biçimde kayda geçirilmiştir. Dışişleri Bakanımız çok sayıda muhatabıyla telefonla görüşüp kendilerini bilgilendirmiştir.
Diğer taraftan Ankara'daki büyükelçi ve askeri ataşeler olay hakkında bilgilendirilmiştir. NATO Konseyi Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 4. maddesi çerçevesinde toplantıya çağrılmıştır, şu anda toplantıdalar. Ayrıca olaya ilişkin görüş ve tepkilerimiz, BM nezdinde Genel Sekreter ve Güvenlik Konseyi'ne eş zamanlı gönderilen mektuplarla kayda geçirilmiştir. Bu olayla ilgili diplomatik temaslarımızı halen devam ediyor. Rusya, Çin, İran ile görüşülmüştür. Zaten daha öncesinde gerek ABD, gerek AB üyeleriyle görüşmeler yapılmış, Arap Ligi, Körfez ülkelerle aynı şekilde örüşmeler devam etti, ediyor ve edecek. Bölge ülkelerini, uluslararası kuruluşları çok yoğun şekilde bilgilendirmeyi sürdürüyoruz.''
-''Suriye yönetimini uyarıyoruz''
Saldırının Suriye tarafından kasıtlı olarak yapıldığına dair Türkiye ve dünya kamuoyunu bilgilendirme çalışmalarının devam edeceğine işaret eden Erdoğan, ''Elbette bunlarla yetinecek değiliz. Bir kere buradan dün dünyaya açık açık şunu ifade ediyorum; Türkiye yerini, zamanını ve yöntemini kendisi tayip ederek bu haksızlığa karşı uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanacak, gereken adımları kararlılıkla atacaktır. Altını çizdiğim budur'' dedi.
Suriye yönetiminin kendi halkı için bir tehdit haline geldiğini ve bunu bilerek gördüklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Ancak bu son olay, Esed yönetiminin kendi halkıyla birlikte Türkiye'ye, Türkiye'nin güvenliğine açık ve yakın tehdit haline geldiğini ortaya koymuştur. Bu son olaydan sonra artık yeni bir aşamaya geçilmiştir. Türkiye olarak Suriye yönetiminin sınırlarımızda oluşturduğu güvenlik risklerini hiçbir şekilde tolere etmeyecek, karşılıksız bırakmayacağız. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin angajman kuralları artık bu yeni aşamaya göre değiştirilmiştir. Suriye'den Türkiye sınırına güvenlik riski ve tehlikesi oluşturacak her askeri unsur, bir tehdit olarak değerlendirecek ve askeri hedef olarak muamele görecektir. Buradan Suriye rejimini bir hata yapmaması, Türkiye'nin kararlılığını ve dirayetini sınanmaması yönünde uyarıyoruz.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Tek başına uçan, hasmane bir görevi bulunmayan, tehdit oluşturmayan bir keşif uçağımızı düşürdükleri bu olayda, Türkiye sonuna kadar haklıdır'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, hedef saptırmaya gayret eden bazı köşe yazarları olduğunu belirterek, ''Sanki bu milletin evladı değil bunlar, sanki bu ülkenin vatandaşı değil bunlar ve bunu bu kadar insafsızca, bu kadar fütursuzca yapıyorlar. Bütün her şey, radar tespitleri ortadayken, Suriye'nin uluslararası hava sahasında silahsız, kimliği açık olan... Hasmane bir anlayışla gelse kimliğini gizler. Tek başına uçan, hasmane bir görevi bulunmayan, tehdit oluşturmayan bir keşif uçağımızı düşürdükleri bu olayda Türkiye sonuna kadar haklıdır'' şeklinde konuştu.
Doğu Akdeniz'in Türkiye için hassasiyet arzeden bir bölge olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bir defa şunu çok iyi bilmemiz lazımdır ki Doğu Akdeniz'in genelinde haklarımız var. Kuzey Kıbrıs dahil olmak üzere, garantörü olduğumuz bu ülkenin hakları var. Bunun yanında bölgede diğer ülkelerin oluşturduğu sıkıntılar var. Rutin olarak bu çalışmaların burada yapılması bizim en doğal en tabii hakkımızdır. Nitekim bizim bu uçağımızın yaptığı uçuş da budur. Bu aynı zamanda yenilenmiş olan radarlarımızın test edilmesine yönelik bir uçuştur. Kaldı ki Suriye tarafından en ufak bir ikaz, en ufak bir nota tarafımıza yapılmamıştır. Yapılmadan bu uygulamaya girilmiştir. Bundan sonra utanmadan sıkılmadan dost olarak gördüklerini söylüyorlar. Bu hasmane bir tutumdur. Kısa süreli bir sınır ihlalini kimse haksız, hukuksuz, vicdansız bir saldırı için mazeret olarak gösteremez. Nitekim uluslararası toplumdan gelen açıklamalar, Türkiye'nin haklılığını teyit etmektedir.''
-Muhalefete teşekkür etti-
Başbakan Erdoğan, olayın olduğu andan itibaren sağduyu ve soğukkanlılık içinde davranarak, öncelikle durumu doğru ve net olarak anlamaya çalıştıklarını söyledi.
İlgili kurumların ilettiği bilgiler ışığında, fotoğrafı net olarak ortaya koyduklarını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''İç ve dış kamuoyunu bilgilendirme safhasına geçtik. Dışişleri Bakanımız BM, Arap Ligi, NATO gibi uluslararası kuruluşlara, dost ve müttefik ülkelere yönelik diplomasi trafiği başlattı. Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerimizin genel başkanlarına, pazar günü fikir teatisinde bulunmak için davette bulunduk. Sağolsunlar davetimize icabet ettiler. Böyle ortak hassasiyetle hareket etmemiz, ulusal bir konuda çağrımıza olumlu cevap verdiler ve geldiler. Ben gösterdikleri hassasiyet ve nezaket sebebiyle kendilerine teşekkür ediyorum. Bu tür olaylarda, günlerde birlik ve beraberlik içinde olmak, ortak akılla hareket etmek, elbirliği güçbirliği yapmak millet olmanın, sorumluluk sahibi olmanın gereğidir. Bunu da özellikle kendilerinden bekliyoruz. Ben siyasi partilerimizin, sivil toplum örgütlerimizin, medyamızın, 75 milyon vatandaşımızın süreç boyunca aynı hassasiyeti ve duyarlılığı göstereceğine yürekten inanıyorum.
Bu menfur saldırı sonrasında gerek yurt içinde gerekse yurtdışında dış politikamızı, özellikle de Suriye politikamızı sorgulayan bu acımasız değerlendirmeler, özellikle değerlendirmeye tabidir. Yurtdışında aleyhimize yürütülen kampanyalar bir tarafa, yurtiçinde böyle bir milli meselede, devletin hükümetin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin haksız, mesnetsiz, insafsız şekilde hedefe konulması, en hafif tabiriyle aymazlık, sorumsuzluk olur. Biz Hükümet olarak, böyle bir milli meselede siyasi partilerimizin süreç boyunca aynı olgun ve duyarlı tavrı sürdürmelerini, meseleyi siyasi polemik konusu yapmamalarını rica ediyoruz. Esed rejiminin bu alçakça saldırısını, mazur gösterecek şekilde yorumlar yapan, kendi ülkesini ve Hükümetini zan altında bırakmak sorumlu bir davranış biçimi olmayacaktır. Suriye konusunda kimsenin karnından konuşma, lafı geveleme, muhalefet olsun diye kendi ülkesinin menfaatlerine zarar verecek söylemlerde bulunma lüksü yoktur, olmamalıdır.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin sınırları zorlanacak, dostluğu ya da husumeti test edilecek bir ülke olmadığını belirterek, ''Eğer bunu bugüne kadar anlamayanlar varsa, biz hiç tereddüt etmeden Türkiye'nin sınanamayacağını, test edilemeyeceğini, çok açık, net ve kararlı şekilde ispat ederiz ve edeceğiz'' dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Suriye tarafından düşürülen askeri uçakla ilgili olay karşısında vakur, dikkatli, sağduyulu ve kararlı tutumlarını koruduklarını ve korumaya devam edeceklerini vurguladı.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Ancak Türkiye sınırları zorlanacak, dostluğu ya da husumeti test edilecek bir ülke değildir. Eğer bunu bugüne kadar anlamayanlar varsa, biz hiç tereddüt etmeden Türkiye'nin sınanamayacağını, test edilemeyeceğini, çok açık, net ve kararlı şekilde ispat ederiz ve edeceğiz. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Eylem Planı çerçevesinde ne yaptığını da ne yapacağını da gayet iyi bilmektedir.
Sevgili milletim, milletvekili arkadaşlarım, Türkiye olarak elbette savaş çığırtkanlarının provokatörlerin tuzağına düşmeyiz, merak etmeyin. Ancak uluslararası sularda uçağımızı yapılan saldırı karşısında da susacak tepkisiz kalacak, elimiz kolumuz bağlı kalacak ülke değiliz. Uluslararası hukuk çerçevesinde bu hadisenin üzerine kararlılıkla gitmeye devam edeceğiz.
Suriye halkı bu zulümden, bu katliamdan, bu eli kanlı diktatör ve çetesinden kurtuluncaya kadar Türkiye ve Türk halkı gereken her türlü desteği verecektir. Buradan bir kez daha Suriyeli kardeşlerimizi yürekten sesleniyorum; muhakkak ki Allah'ın yardımı yakındır. Suriyeli kardeşlerimizin haklı mücadelesinde her zaman yanlarında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.''
Türkiye'nin sadece terör mücadelesi, terör meselesi ve sadece krizlerle uğraşan ülke olmadığını belirterek, her alanda bölgesel ve küresel aktör olma yolunda hayati ilerlemeler kaydeden, devasa projeleri hayata geçiren ülke olduğunu kaydetti.
-Bahçeli'ye teşekkür etti-
Erdoğan, ''Şu süreçte, özellikle Sayın Bahçeli'nin bu sabah yaptığı konuşma nedeniyle kendisine teşekkür ediyorum. Gösterdikleri bu birlik, beraberlik, dayanışma ifadeleri için kendilerine özellikle teşekkür ediyorum ve bütün siyasi partilerden de aynı anlayışı, aynı yaklaşımı görmek istiyoruz. Çünkü milletimizin şu anda buna ihtiyacı var'' dedi.
-''Ne terör belası ne krizler...''-
Erdoğan, grup toplantısının ardından İstanbul'a giderek orada çok önemli bir toplantı ve çok önemli bir anlaşmanın imza törenine katılacağını söyledi.
Türkiye'nin Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Zirvesi'ne evsahipliği yaptığını hatırlatan Erdoğan, üye ülkeleri devlet ve hükümet başkanları ile bakanlarının katıldığını, orada görüşmeleri olacağını ifade etti.
Erdoğan, ''Fakat bugün İstanbul'da çok anlamlı bir adımı atıyoruz. Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi'nin imza törenini Azerbaycan Devlet Başkanı Sayın Aliyev ile imzalayacağız. Bu proje, Azerbaycan Şah Deniz Faz-2 kapsamında çıkarılacak doğalgazın Avrupa'ya trans iletimini içeriyor. Sadece Şah Deniz Gazı değil, Hazar Denizi'ndeki diğer Azerbaycan gaz kaynakları da bu proje kapsamında. Ayrıca Türkmenistan'ın da Azerbaycan üzerinden bu hata gaz vermesi mümkün olacak. Yaklaşık 7 milyar dolarlık bu projeyle Türkiye ve Azerbaycan; Avrupa enerji arz güvenliği konusunda stratejik konuma gelme yolunda önemli bir adım atmış bulunuyorlar. Ne terör belası ne de diğer krizler bizi, Türkiye'yi büyütme güçlendirme, barışın, refahın ve huzurun temsilcisi yapma hedefinden asla geri bırakmayacaktır'' diye konuştu.
Parlamento'nun çalışmasının ''büyük ihtimalle'' bu hafta son bulacağını belirten Erdoğan, milletvekillerini yasama yılı boyunca gayretli çalışmaları ve çıkardıkları yasalardan ötürü tebrik etti. Erdoğan, milletvekillerine, aileleriyle geçirecekleri tatil ve bölgelerinde yapacakları çalışmalarda da başarılar dileyerek; yaklaşan Ramazan ayını da kutladı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı köşe yazarlarının, ''Suriye'de kendi halkını, çocuk, kadın, yaşlı, masum sivil demeden acımasızca vahşice katleden bir zorba yönetim işbaşındadır'' ifadesini, ''Başbakanımız çok sert konuşuyor'' diyerek eleştirdiklerini belirterek, ''İstisnalar bir tarafa, kalemleriniz belki belli yerlere satılmış olabilir ama bu siyasi irade, belli bir yere değil, hakka ve halka teslim olmuş bir siyasi iradedir'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Doğu Akdeniz'de, uluslararası sularda AK Parti'nin, Recep Tayyip Erdoğan'ın değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin aziz milletinin uçağının hedef alındığını söyledi.
Böyle bir hadise karşısında dahi net tavır takınamayanların, karnından konuşanlar, hatta Suriye'deki zalim yönetime zımni destek verenlerin tarih ve millet önünde mahkum olacaklarını belirten Erdoğan, ''Bazıları bizim Suriye politikamızı eleştiriyorlar. Öncelikle burada bir hususu hatırlatmak istiyorum'' dedi.
29 Ekim 1923 tarihinin, ülke ve millet olarak Türk tarihi için dönüm noktası olduğunu belirten Erdoğan, ''29 Ekim 1923'te bu millet yeniden, yeni bir devletle tarih sahnesindeki yürüyüşüne kaldığı yerden devam etmiştir. Ancak bu milletin, ülkenin tarihi 29 Ekim 1923'te başlamamıştır. Türkiye'nin Suriye politikasını acımasızca, cahilce eleştirenlere kendi tarihimizden bir kaç önemli sahneyi hatırlatmak istiyorum. 9 asır önce, komşu ülkeler yaşanan katliamlara gerekli duyarlılığı göstermezken, Anadolu'da bir kahraman, Kudüs ve Şam'ı korumak için canı pahasına mücadele ediyordu. Selçuklu Sultanı Kılıçarslan. Kudüs ve Şam'a doğru ilerleyen düşman ordularını durdurmak için, ta İznik'te mücadeleye başlamıştı. Kılıçarslan, Şam ve Kudüs'ü namus ve şeref olarak görüyor, Şam ve Kudüs'ün güvenliğini Anadolu'dan, İznik'ten muhafaza etmeye çalışıyordu'' diye konuştu.
-''Şam bizim için Mekke kadar kutsal''-
Başbakan Erdoğan, Nurettin Zengi, Selahaddin Eyyübi Selçuklu komutanları olarak, Şam ve Kudüs'ün istiklali için destansı bir mücadele verdiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
''Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde Şam bizim için en az Kudüs, Mekke ve Medine kadar kutsal bir şehir olmuştur. 9 asır boyunca Türkler, Edirne'yi Hama'dan, Bursa'yı Humus'tan, Diyarbakır'ı Halep'ten, İstanbul Şam'dan ayrı gayrı görmediler. İstanbul ile Şam tıpkı Türkler, Kürtler ve Araplar gibi tarihleri bir, kaderleri bir, gelecekleri bir olan iki kardeş şehirdir. Suriye'nin cetvelle çizilmiş sınırları, Suriye ve Türkiye halklarının kardeşliğini engellemeye yetmez. Suriye'nin başına getirilmiş işbirlikçi, despot yöneticiler, Suriye ve Türkiye halklarının insanlık tarihi kadar eski kardeşliğini törpülemeye yetmez. Bu coğrafya'da Irak, Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır ve diğerleriyle bir elin parmakları kadar birbirimize yakınız. Bir elin parmakları kadar biz beraberiz ve kardeşiz. Kendi tarihinden bile haberdar olmayanlar işte bu kardeşliği anlayamazlar. Suriye'deki zalim ve kukla yönetime sempati duyanlar, Türkiye ile Suriye'nin kadim uhuvvetini anlayamazlar. Kendi tarihinden, ecdadından bihaber olanlar, AK Parti'nin Suriye politikasını doğru analiz edemezler.
Bundan 100 yıl önce, çil çil altınlar karşılığında hem kendi ruhunu hem de Kudüs'ü satan çapulçular, nasıl ki bizim Arap kardeşlerimiz temsil etmiyorlarsa, bugün Suriye'deki yönetim de asla ve asla bizim Suriye'li kardeşlerimizi temsil etmiyor. Baba Hafız Esed kendi halkına karşı zalimhane bir tutum içindeyken 30 bin vatandaşını öldürmüşken, Türkiye'ye karşı da hasmane bir tutum sergiliyordu. Ancak oğul Esed hem kendi halkına hem Türkiye'ye, hem bölge ülkelerine umut verdi. Değişeceğini söyledi, değiştireceğini, kendi halkına haklarını teslim edeceğini söyledi. Komşularına hasmane tutum içinde olmayacağını söyledi. Biz oradaki Kürt vatandaşlarımız için de 'vatandaşlık haklarını ver' dediğimizde 'vereceğim' dedi ama bunları yapmadı. Aynı şekilde etnik unsurlar arasında fark gözetmeden, içerideki şu haksız yere tutuklu bulunan, sorgulamaması dahi yapılmamış olanları 'bırak' dediğimiz, 'bırakacağız' dedi. Cumhurbaşkanımız, benim kendisiyle yaptığımız... ve 17 yıl, 12 yıl mahkemeye dahi çıkarılmadan orada duranlar var. Söylemeler söylemeler neticesinde serbest bıraktı. Bunlar bir kaç kişi ama içeride binlerce kişi bu şekilde yatıyor. Biz, verilen bu sözlerden memnuniyet duyduk. 'Her şeyiyle biz hazırız' dedik, umutlandık ama gel gör ki umutlarımız hep boşa çıktı. Suriye'nin değişmesi için, kardeş halkının huzura kavuşması için hiç bir desteği esirgemedik.''
-''Oyalama taktiği olarak bugüne kadar getirdiler''-
Başbakan Erdoğan, Suriye ile olan en önemli proje olduğunu söylediği Asi Nehri ile ilgili projenin, her iki ülke için de tarihi bir adım olduğunu belirtti.
Süreç içinde Esed'in hem kendi halkını hem de Türkiye'yi oyaladığını, verdiği sözleri tutmadığını, babasının izinden gitmekte ısrar ettiğini gördüklerini kaydeden Erdoğan, ''Kardeş ülkeye uyarılarımızı yaptık, tavsiyelerde bulunduk, günlerce telefon diplomasisi yaptık. Özel temsilcim olarak Dışişleri Bakanımı gönderdim, bunun dışında bir çok özel temsilcilerimizi gönderdik ama değişen bir şey olmadı. En son BM ve Arap Ligi temsilcisi Kofi Annan'ın verdiği planı, bir oyalama taktiği olarak bugüne kadar getirdiler'' dedi.
Başbakan Erdoğan, yaklaşan tehlikeden Suriye yönetimini, Kuzey Afrika'daki gelişmelerden dolayı ikaz ettiklerini ifade ederek, ''İkazlarımıza, tavsiyelerimize kulak asmayan Suriye yönetimi ağır silahlarla, baskıyla işkenceyle çocukları, kadınları katletmek suretiyle kendi sonunu hazırlamıştır'' diye konuştu.
Gelinen noktada Suriye yönetimin hiç bir meşruiyetinin kalmadığının çok açık olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Suriye'de kendi halkını, çocuk, kadın, yaşlı, masum sivil demeden acımasızca vahşice katleden bir zorba yönetim işbaşındadır. Benim bu ifadelerimi Bazı köşe yazarları, 'Bizim Başbakanımız çok sert, çok köşeli konuşuyor' diyor. Bize gelin özel bir ders verin de nasıl konuşacağımızı da sizden öğrenelim. Sizin köşeniz de yaptığınız dalkavukluğu, biz Türkiye Cumhuriyeti'nin başında yapamayız.
İstisnalar bir tarafa, kalemleriniz belki belli yerlere satılmış olabilir ama bu siyasi irade, belli bir yere değil, hakka ve halka teslim olmuş bir siyasi iradedir. Birileri çıkıyor, 'Türkiye bu olanları, bu katliamları zulümleri görmezden gelseydi, Türkiye neden bu kadar önde' diyor. Türkiye'ye, kendi ülkesine, kendi memleketine maşa, taşeron gibi ifadelerle hakaret edenler, haksızlık edenler var. Cürümü ne kadar yer tutar diye baktığın zaman da bir şey tutmaz. Ama bunları alıp kaldıranlar, paye verenler var. Biz kimsenin maşası değiliz, taşeronu da değiliz. Biz başkalarının kışkırtmasıyla değil; kendi iradesiyle, gücüyle tarihi ve medeniyete hareket eden bağımsız bir ülkeyiz. En önemlisi biz Hz. Ali'nin şu sözünü kendisine rehber edinmiş bir ülkeyiz. Ne diyor Hz. Ali; 'haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.' Bizim haksızlık karşısındaki haykırışımızı da farklı yerlere çekenler; şeytanla ortaktır, onlar da dilsiz şeytandır, değerli arkadaşlar. Biz bölgede kimlerin Suriye'nin katliamlarına destek verdiğine bakmıyoruz. Biz bölgede Suriye'nin katliamlarına kimlerin sessiz ve tepkisiz kaldığına bakmıyoruz. Biz Türkiye'yiz, biz büyük bir ülkeyiz. Biz kendimizden sorumluyuz. Biz çıkar hesapları yapmadan, sağına soluna bakmadan 'ben varım' diyecek, haksızlık karşısında sesini yükseltecek bir ülkeyiz.''
-İngilizce ve Arapça çeviri-
Bu arada, Erdoğan'ın Suriye konusunda yapacağı açıklamalar nedeniyle grup toplantısına yoğun bir izleyici katılımının olduğu gözlendi. Meclis'te bulunan 4 Kuveyt bürokratı da Erdoğan'ın konuşmasını izleyicilere ayrılan locada takip etti.
Başbakan Erdoğan'ın grup konuşmasını, çok sayıda televizyon kanalı dinleyicilerine canlı olarak ulaştırdı.
Bu arada talepte bulunan yayın kuruluşlarına, TBMM TV'nin stüdyosunda İngilizce ve Arapça çeviri yapıldı.
Erdoğan'a konuşmasının ardından ''korsan taksiyle mücadele'' dolayısıyla plaket verildi.