Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Haritayı önünüze açın.  Suriye’yi bulun. İşaret  parmağınızı, “İdlip” kentinin üzerine koyun ve bu yazıyı okuyuncaya kadar da kaldırmayın. Çünkü,  Türk keşif uçağı, Esad’ın o dönemde şiddetini  en fazla yoğunlaştırdığı İdlip’i gözetleyerek  delil toplamakla meşguldü. Kimin emriyle? Elbette, Genelkurmay’ın talimatı üzre…

Buraya kadar “müphem” bir nokta yok, sanırım. Ayniyle vaki (ma’lûm-u  i’lâm), bir durumdan söz ediyoruz.

 Tartışmalı(belirsiz/müphem) konu şuydu, hatırlayınız: Türk jeti, Suriye hava sahası dışında vuruldu. Üstelik silahsızdı ve herhangi bir  “ikâz”da bulunulmadı.
Denklemi yerine oturtalım:
 1)Türk jeti Suriye hava sahası dışında vuruldu/Yanlış-birazdan ispatlayacağız-
 2)Silahsızdı ve herhangi bir uyarıda bulunulmadı/Doğru
 1 “yanlış”, 1 “doğru”yu götürdü mü? Evet. Denklemin iki tarafının toplamı “sıfır”a iblağ oldu mu? Oldu. Peki denklem doğruysa –ki doğru- kimsenin kimseye söyleyecek sözü kaldı mı? Kalmadı.

 Parmağınız “İdlip”in üzerinde, aklınız da, “denklemin sonucu”nda kalsın. Bir yere kımıldamayın. Sizi biraz geriye götürüp yeniden getireceğim aynı noktaya.

 Türk jeti düştükten sonraki 8 saat boyunca hem Ankara’da, hem de Washington’da “büyük bir sükût” yaşandı. Sonra sonra, jetimizin Suriye uçaksavarları/füzeleri ve/veya benzeri bir savaş aracı tarafından vurulduğu açıklandı. Sonrasını biliyorsunuz. Şöylesi açıklamalar geldi: “Suriye’nin düşürdüğü uçağımız”, “Suriye tarafından düşürüldüğü iddia edilen uçağımız”; “Doğu Akdeniz’de düşen uçağımız”… Aynı olaya dair 3 farklı beyan… ”Peki, bu beyanların hangisi doğru” diye düşünürken ve hangi açıklamanın doğru olduğunu anlamaya çalışırken, Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen bir son açıklama “tüy” dikti: “Uçağımızın uçaksavarlarla düşürülmediği anlaşılmıştır.”  Bu bir garabet. Muhakeme yürütmeye kalkınca şöyle bir sonuca ulaşıyorsunuz, Genelkurmay’ın bu açıklamasıyla: Demek ki, uçağımızın düşürülme sebebine dair 100 ihtimal vardı, bunlardan bir tanesi(uçaksavarla düşürülme) elendi; geriye kaldı 99 ihtimal…

Biliyorum, can sıkıcı oldu. Ama kabul edin ki, olayın kendisi baştan sona trajik.

“İdlip”e ve “denklem”e dönelim, tekrar. Bir soru: Genelkurmay’ın niçin dili sürçüyor?(ke-ke-li-yor demek istemiyorum)
 Ya da şöyle tavzih edelim soruyu: Genelkurmay’ın daha önce dilinin sürçtüğü benzer bir olay var mı? Evet var: U-lu-de-re

Uludere ve Düşen Türk jeti: İki olay arasındaki benzerliklere ve tezatlara bakarak sonuca gidelim mi? Türk jeti düşürüldükten sonra, “namert WSJ”, bir ABD’li diplomata soruyor:
 -Başkan Obama, Türkiye Başbakanı Erdoğan’ı aradı mı?
 (ABD’li diplomatın Cevabı)- Başkan Obama Erdoğan’ı aramadı, diyorsanız “doğru iz” üzerindesiniz…

Haydi, “bu izi” sürelim:

 Uludere’de istihbarat nereden geldi? ABD insansız hava araçlarından. Nereye? Türk Genelkurmayı’na. Türkiye “sağlam” Amerikan istihbaratını alınca, “daha fazla tetkik etme zahmetine katlanmadan sınırdan girmeye çalışan aralarında çocukların da bulunduğu kaçakçı konvoyunu vurdu. Genelkurmay olayın ardından “çelişik çelişik” açıklamalar yapıp durdu.

 İdlip’te bilgi toplayan jetimiz, nerede vuruldu? Türkiye’ye göre Suriye karasuları dışında. Ama “her şeyi bilen WSJ jetimizin Suriye karasuları üzerinde vurulduğunu yazdı. Peki nasıl olur, Türk uçağı hava sahası ihlalini göze alabilir mi? Sıkı durun, cevap uzunca bir dönem Dışişleri Sözcülüğü yapan Büyükelçi Yalım Eralp’in yaklaşımı ile geliyor: “Jetimiz alçak uçuş yapıyorsa, muhtemelen radarı bozulmuş ve yolunu şaşırmıştır…”

Yazıyı uzattık, bitiriyorum:
 Uludere’de “acil(yanlış) istihbarat; Doğu Akdeniz’de “radarı –muhtemelen- bozulan uçak”
Genelkurmay üzgün, hükümet üzgün, Obama üzgün…
 Üzgün olmayan birileri var mı? Var:  ABD’nin “kalp yarısı” Pentagon… Evet, izler oraya çıkıyor. Nasıl olur? ABD içinde “birlik-dirlik yok mu” diye soranlara söyleyelim: Tek bir ABD yok. İki ayrı ABD var; biri Beyaz Saray’ın(Obama’nın) Amerikası, diğeri Pentagon’un Amerikası…

Pentagon (siz WSJ veya Murdoch da diyebilirsiniz); Kasım ayındaki seçim öncesi Obama’nın “sinir sistemi”ni “test”ediyor.

Kim üzerinden?
Türkiye, Kürtler, Esad, Suriye, Tahran, Maliki, PKK, İdlip –ve sayabileceğiniz onlarca faktör- üzerinden…
 Tamam, parmağınızı “İdlip”ten çekebilirsiniz…

ALİ ÇAĞATAY


Bloomberg HT Yayın Koordinatörü

acagatay@bloomberght.com