Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Analiz - Bir Afrika giriş kapısı: Mozambik

Analiz - Bir Afrika giriş kapısı: Mozambik

İçerde "birbirimizle didişlemek"ten vazgeçip, biraz "dışa açılmamızın vakti" gelmedi mi; sizce?

Giriş: 31 Ağustos 2012, Cuma 10:11
Güncelleme: 31 Ağustos 2012, Cuma 10:12

Yazının üst başlığını okuyup, “hadi ordan” diyenleriniz olacaktır; pek tabii, ama bu itirazınızı bu analizin sonuna dek mahfuz(saklı) tutmanızı tavsiye ediyorum.

Önce, itiraz edeceklerin elini kuvvetlendirecek birkaç veri: “Güney Afrika ve Nijerya gibi ‘Afrika Devleri’ dururken, işimiz Mozambik gibi bir küçük ve zavallı(yalnız ve güzel) bir ülkeye mi kaldı”diye soracak olanlar, olabilir. Haklısınız.

Ve bir başka zayıf parametre: 18.7 milyar dolar(cık) GSYH ve yıllık 903 dolar(lık) kişi başına gelir ve Mağrip(Kuzey Afrika) ülkeleri dışarıda tutulduğu takdirde Afrika ekonomisinde 25. sıraya zar zor yerleşen bu ülkenin, Türkiye’ye katacağı ne olabilir ki? Elhak, Doğru.

İhracatı, “denizde kum tanesi”; ithalatı, okyanusta katre(damla) bir ülkenin(Mozambik), AB’nin devleri ile aşık atan büyük ve yüce, güçlü ve ağır tonajlı ülke (dünyanın 16. Büyük ekonomisi Türkiye) ile ne işi olabilir ki? Bu da doğru.

Mozambik’i görmeden önce, ben de aşağı yukarı sizin gibi düşünüyordum. Ama, biliniz ki; insanoğlunun, ayağı yerden kesilirken aklı başına gelir. Bu cümleden yola çıkarak söylersek: Türkiye, ihraç kapısı büyük AB pazarlarında “dip” seviyelere geldiği için “an itibariyle” aklını başına devşirmek zorundadır. Şimdi, aklınızı başınıza devşirmiş olarak, bu yazının bundan sonraki bölümünü daha iyi hatmedebilirsiniz.

TUSKON’un tarihimizde ilk olarak Mozambik’te düzenlenen bir fuara 30 dolayında büyük ve orta çaplı şirketle yaptığı “çıkartma”ya tanıklık ederken, dünyanın nelere “gebe” olduğunu daha iyi anlama fırsatımız oldu.

Bilenler bilir: Mozambik, 1974’te bağımsızlığını kazanmış bir Portekiz sömürgesidir. Resmi dili Portekizce’dir. Devleti, 1974’ten beri görünürde “siyahlar” yönetmekte ama “kilit” noktalarda “beyaz adam” oturmaktadır, hâlâ. 1974’te FRELİMO gerillalarının zaferi ile sonuçlanan çatışmaların ardından %95’i ülkeyi terk eden beyaz adam(Portekizliler), son bir yıldır “akın akın” geri geliyor. Hemen bir istatistik: Son bir yılda Portekiz’den Mozambik’in Başkenti Muputo’ya havalanan her uçaktan inen ortalama 60 portekizli Mozambik’e yeniden “çul”u seriyor. Yani, Portekiz’den Mozambik’e “tersine göç” artarak sürüyor. Bu ne demek? Şu demek: “Uygar Avrupalı”, ülkesinde azalan kaynakları çoğaltmak için “ilkel” eski sömürgelerine “hicret” ediyor.(Bkz: Analiz:Afrika ve Latin Amerika için “Av Mevsimi”nin sonu/Bloomberght.com)

Portekizliler’i anlıyoruz. O toprakta hâlâ bir hak ve hukuk iddia ediyorlar, onun için oraya dönüyorlar. Ama başka bir gerçek var ki, işte orada “mızrak çuval”a sığmıyor: Mozambik’e sadece Portekizliler gelmiyor. Çinli, Hintli, Brezilyalı, Avustralyalı girişimciler ve mavi yakalılar da geliyor. Çünkü, Mozambik’te ölçek ekonomisini yönlendiren global şirketler için elverişli bir vasat mevcut. Ve, dünün Komünist gerilla hareketi FRELİMO’nun izdüşümü bugünkü iktidar partisi, küresel devlere “yeşil ışığı” sürekli açık tutuyor.

Dünyanın ağzını sulandıran gerçek ise capcanlı: Mozambik için küçük(ama dünya için büyük) bir-iki örnekle bitiriyorum.

1) Dünyanın “el değmemiş”, koklaştırılabilir “en büyük kömür rezervi” bugün itibariyle Mozambik’tedir. Türkiye’den biraz daha büyük(799 bin kilometrekare) yüzölçüme sahip bir ülke olan Mozambik’in 100 bin 724 kilometrekarelik TETE bölgesi, tümüyle bir “kömür formasyonu”dur. Gözünüzün önüne daha kolay getirmek için yazıyorum: Ülkenin 8’de 1’i bir yüzeyde(toprağı kazınca çıkacak derinlikte) kömür madenidir. Rezervin büyüklüğü 6.7 milyar ton olarak tahmin edilmektedir ki, bu miktar dünya koklaşabilir kömür rezervinin %25’ine denk gelmektedir. Yani, her 4 ton koklaşabilir kömürün 1 tonu TETE formasyonunun altında yatmaktadır.(Bir kıyaslama yapmama daha izin veriniz: Henüz el değmemiş tek parça halindeki TETE Kömür bölgesi Konya’nın yüzölçümünün yaklaşık 2.5 katına denk gelmektedir; Nokta!) Bu sebeplerle de, Avustralyalı maden devi RİO TİNTO, Brezilyalı küresel maden şirketi VALE ve Hintli agresif maden firması TATA STEEL; Mozambik’te birbirini kollayarak iş tutmaya çalışıyor.

2) Yüzölçümünün %16’sı göl-gölet-nehirlerle kaplı Mozambik, tüm Afrika kıtasının (potansiyel ve halihazırda) en büyük hidroelektrik kapasitesine sahiptir. Afrika kıtasının en büyük hidroelektrik santrali, kıtadaki 8 ülkeyi aştıktan sonra Mozambik’te Hint Okyanusu’na dökülen Zambezi Nehri üzerinde ve Mozambik’tedir. Mozambik’in yıllık hidroelektrik üretim kapasitesi 14.98 milyar kWh’dır ve ülke bu santral sayesinde Güney Afrika’nın en büyük enerji tedarikçisidir.

3) Mozambik’in, 127.4 milyar metreküp(ülkeye kısa süre önce huruç eden İtalyan Enerji Devi Eni’nin hesaplarına göre 212.4 milyar metreküp) “kanıtlanmış doğalgaz rezervi” bulunmaktadır. Tropik ve Subtropik iklim kuşağının ortasındaki Mozambik ısınma sorunu yaşamadığı için neredeyse el değmemiş doğalgaz rezervleri yakın bir gelecekte önce Güney Afrika’nın sanayi çarklarını çevirmek üzere ve kuvvetle muhtemel İtalyan ENİ tarafından döşenecek boru hatlarına pompalanacak. Elbet, dünya pazarlarına da…

4) Turp’un büyüğünü sona sakladık: sahraaltı Afrika’yı iç içe geçmiş halkalarla yönetilen bir coğrafya olarak düşünün: Güney Afrika, Mozambik’i; Mozambik, Zimbabwe’yi; Zimbabwe de “dişine uygun ülke veya ülkeleri” yönetiyor. Zimbabwe, Mozambik’ten daha enteresan bir ülke. Çünkü, daha bir “varsıl” duruyor, Mozambik’in yanında. Dünyanın en büyük “Lityum” yatakları, bildiğiniz gibi Çin, Boliyva ve Afganistan’da bulunuyor. Afganistan vurulduktan sonra, New York Times’ta şöyle bir haber çıkmıştı; hatırlıyorum: Afganistan; “lityum”un, Suudi Arabistanı’dır. Buraya kadar yazdıklarımızın Mozambik’le alakası yok; bundan sonrasının var: Dünyanın en büyük 4. Lityum yatakları Zimbabwe’dir. Zimbabwe’nin hamisi de Mozambik’tir. Mozambik’in hamilerinin kimler olduğunu söylemeyi gereksiz buluyoruz. Peki, bu lityum, ne ki? Lityum, dünyanın geleceğinin “mihenk taşları”ndan biridir. “Beyaz Altın” diyorlar. Element Atlası’nın 3. Sırasındaki Lityum; Hidrojen ve Helyum’dan sonra en düşük yoğunluğa sahip 3. element konumunda. Şöyle söyleyelim: Yoğunluğu bunca düşük bir element, bugün bilinen “en yüksek enerji depolama kapasitesi”ne sahiptir. Bu yüzden de; cep telefonlarında, dizüstü bilgisayarlarda, elektrikli otomobillerde “kuş hafifliği”ndeki lityum pilleri kullanıldığı için, cep telefonları “kibrit cebine sığar hale” gelirken, enerji hacimleri “minik bir santral” büyüklüğüne ulaşabildi. Amerikan teknolojisinin kıblesi MIT, daha Afganistan vurulmadan, daha Mozambik yeniden keşfedilmeden yıllar önce Lityum’lu pillerle ilgili öngörüsünü şöyle ifade etmişti: Yakın bir gelecekte, elektrikli otomobiller Lityum sayesinde birkaç dakikada şarj olabilecek.

Biraz uzunca ve sabrınızı sınayan bir analiz oldu ama “açık seçik” yazmak için bu gerekliydi. Şimdi, Türkiye’ye düşen ne? Çok basit ama zor: İçerdeki kavgalara son verip, birbirimizi söğüşlemekten vazgeçip, dışa dönmemiz gerek. Çin ve Hindistan’ın Afrika’ya nasıl nüfuz ettiğini örnekleyerek bitiriyorum: Her iki ülke, Afrika’nın “pilot ülkeleri”nde tutacakları mevzileri şöyle belirliyorlar: Önce bir Avrupalı veya Güney Afrikalı ortak(stratejik mi diyorsunuz) buluyorsunuz. Bu ortağın yanına “işin ehli” bir Çinli veya Hintli şirketi veriyorsunuz. Şirkete, “yürü, devlet arkanda” diyorsunuz. Çinli veya Hintli şirketlerin “devlet zoru” veya “finans gücü” ile çözemeyeceği sorunları Avrupalı veya Güney Afrikalı Stratejik Ortak çözüyor; Afrika’ya yerleşiyor ve paraları kırışıyorsunuz.

Sizce, “Türk’e Türk propagandası”nın “mevsimi” geçmedi mi? Bakın, Afrika sizi çağırıyor…

Bloomberg HT Yayın Koordinatörü

ALİ ÇAĞATAY (acagatay@bloomberght.com)