Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Babacan: Kriz faz değiştirerek devam ediyor

Babacan: Kriz faz değiştirerek devam ediyor

Başbakan Yardımcısı Babacan, "Küresel ekonomik kriz fazlar değiştirerek devam ediyor; artık devletlerin borcunu ödeyip ödeyemeyeceği, finansal istikrarını koruyup koruyamayacağı ciddi tartışma konusu oldu" açıklamasında bulundu

Giriş: 10 Ekim 2012, Çarşamba 13:07
Güncelleme: 11 Ekim 2012, Perşembe 12:27

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, küresel ekonomik krizin fazlar değiştirerek devam ettiğini, şu anda artık devletlerin borcunu ödeyip ödeyemeyeceği, finansal istikrarını koruyup koruyamayacağının ciddi tartışma konusu olduğunu söyledi.

Stratejik İletişim Merkezi tarafından düzenlenen İstanbul Forum'da konuşan Babacan, bugün içinde bulunulan küresel ekonomik krizin fazlar değiştirerek devam ettiğini belirterek, ''Krizin ilk döneminde problemler ağırlıklı finans sektörü iken bugün artık devletleri sorgulanır hale geldi. Krizin ilk döneminde finans kuruluşlarının varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği, borcunu ödeyip ödeyemeyeceği tartışılırken, şu anda artık devletlerin borcunu ödeyip ödeyemeyeceği, finansal istikrarını koruyup koruyamayacağı ciddi tartışma konusu oldu'' dedi.

Krizin ilk aşamasında finans kuruluşları sorun yaşadığını, devletlerin ise ''Biz buradayız, bunların arkasındayız'' dediğini anımsatarak şu anda ise devletlerin kendilerinin sorun yaşadığını anlatan Babacan, ''Devletler sorun yaşadığı zaman o devletlerin arkasında kimlerin duracağının bir cevabı yok. Devlete güven, hazinesine güven finansal istikrarın sistemin zeminini oluşturur. Devlete güven sarsılırsa, o ülkenin hazinesinin kredibilitesi zarar görürse o ülkenin finans sistemini bir arada tutmak istikrarı sağlamak son derece güçtür. İşte böyle bir ortamda Türkiye küresel krizin kendi üzerinde olan etkilerini minimum seviyede tutuyor'' şeklinde konuştu.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da son 100 yılda görülmedik hareketler yaşandığını, kısa vadede güçlüklerin olacağını, ancak orta ve uzun vadede çok önemli fırsatların doğacağını söyleyen Babacan, Türkiye'nin hem ekonomisinde de hem de siyasi yapısında, zamanında yapmış olduğu reformlarla ekonomik ve siyasi istikrarını koruyabilen bir ülke olduğunu söyledi.

-''Arap Baharı yerine 'Arap Uyanışı' denmesini uygun buluyorum''

Ali Babacan, tüm reformları son küresel kriz gelmeden çok daha önce bitirdiklerine işaret ederek, şöyle konuştu:

''Bu kriz dönemine güçlü bir mali yapıyla ve güçlü bir bankacılık sistemiyle girdik. Bunun içindir ki krizin etkileri üzerimizde sınırlı kaldı. Dışa açılmış, böylesine birbirleriyle buluşmuş kucaklaşmış olan bir bölgede kapalı rejimlerin devam etmesi mümkün değil. 'Arap Baharı' diyorlar, ben bunun yerine 'Arap Uyanışı' denmesini doğru buluyorum. Bunun geri dönüşü artık yok. Sürecin belli çerçevede yürütülmesi gerek. Biz Türkiye olarak bölgedeki gelişmelere ülkeler ve değerler perspektifinden baktık ve önce insan dedik. Bölgede hep demokrasi ve hukukun üstünlüğü dedik. Temel hakların korunması, ülkelerin toprak bütünlüğü, siyasi birliği korunmalı dedik. Bu minvalde de hareket ettik. Kimi ülkelerde zorluklar oldu ama bunun en maliyetli insanlık trajedisi maalesef Suriye oldu.

Pek çok ülkeye finansal destek sağlamaya başladık. Libya'nın en kritik döneminde 200 milyon dolar nakit destek sağladık. Tunus'a şu an 500 milyon dolarlık finansal destek sağlıyoruz. Mısır ile 2 milyar dolar finansal anlaşma imzaladık. Yemen'e benzer bir desteğimiz olacak.''

Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin birbirlerinden en çok kopuk olduğu bölgeler olduğunun altını çizen Babacan, ''Bölge içi ticaretin en düşük olduğu bölge. Ülkeler birbirinden uzaklaştırılmış, fitne fesat girmiş. Ortak bir dili konuşan böyle bir coğrafyada böylesine bir ayrılık işin tabiatına aykırı. Siyasi dönüşüm ve reformlar eğer ekonomik reformlarla desteklenmezse siyasetteki dinamizm ekonomik alanda da yakalanmazsa gerçekten bu büyük bir hayal kırkılığı olabilir. Kuzey Afrika ve Ortadoğudaki siyasi dönüşüm yaşayan ülkelerin mutlaka ekonomi politikalarına eğilmesi gerekir. Nihayetinde bunun sürdürülebilirliği ancak ekonomik bir başarı ile mümkün olabilir'' dedi.

Babacan, şu an Avrupa'nın boğuştuğu sosyal güvenlik, kamu maliyesi gibi reformları 2004-2005 ve 2006 yıllarında tamamladıklarını hatırlatarak, ''Bu nedenle çok şükür ki krizin etkileri sınırlı oldu. 2009 yılında pek çok Avrupa ülkesi kriz döneminde harcamaları artırarak ve vergi oranlarını düşürerek krizden çıkmanın yoluna girdiler. Hatırlıyorum İspanya, İtalya ve Portekiz Başbakanı ile konuştuğumda hepsinin krize reçetesi hazırdı. Daha çok para harcayacağız ve ekonomiye verdiğimiz cansuyu ekonomiyi canlandıracaktı. Peki ekonomiye vereceğiniz parayı nereden bulacaktınız? 'Biz Avrupa'yız kredibilitemiz yüksek borçlanırız' dediler. 'Bizim kredibilitemiz sorgulanamaz, biz AB'yiz' dediler. Ama piyasa gerçekleri böyle çalışmıyor. Bu saydığım ülkeler 2-3 yıldır negatif büyüyor. Bugün İspanya'da gençlerde işsizlik oranı yüzde 52, Avro Bölgesi'nde işsizlik oranı sürekli yükseliyor'' şeklinde konuştu.

-''Büyümenin özel sektör eliyle olmasını istiyoruz''

2009 yılında Türkiye'de ekonominin daraldığı bir dönemde harcamaları azaltıp yeni vergiler getirdiklerini ve konunun da ülke içinde çok tartışıldığını hatırlatan Babacan, ''Bizde devlete güven esastır, devletin kredibilitesini tartıştırmayacağız. Devletin ödemesi tam gününde yapılacaktır. Mali disiplini ön planda tutacağız'' diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Biz büyümenin özel sektör eliyle olmasını istiyoruz. Özel sektör harcarken ya da yatırım yaparken daha rasyonel. Devletin her bir milyar liralık fazla harcaması bankacılık sisteminden çekilen kaynaktır. Dolayısıyla özel sektörün imkanına sunulmuş kaynağın kamu bünyesine katmaktır. Bu sebepledir ki mali disiplinden fedakarlık etmedik ve etmeyeceğiz. İşlerin en iyi olduğu dönemlerde reform adımlarını atmak lazım. İşler kötü giderken atılan adımların etkisi sınırlı olur.

Bu yıl bankacılık sektöründe kredi hacmi sadece yüzde 14 artıyor. Önemli olan güven ve istikrar ortamını korumaktır. Güven ve istikrar olmadığında siz ne yaparsanız yapın, istediğin maliye politikasını uygulayın, merkez bankaları para bassın büyüyemezsiniz. FED, ECB trilyonlarca dolar, trilyonlarca avro para bastı karşılıksız, ne büyüme var, ne istihdam var. Kriz gittikçe derinleşiyor. Güven ve istikrarın olduğu ülkelerde halk harcamaya devam ediyor, yatırımcı yatırım yapmaya devam ediyor. Bankalar operasyonlarına devam ediyor. Öngörülebilir olmak da çok önemli. ABD'de da makro ekonomik projeksiyonlar belli değil. 2013 yılında ne yapacağı belli değil ABD'de. G-20 toplantısında gelişmiş ülkelerin orta vadeli programlarını açıklaması gerektiğini, öngörülebilir olmalarını söyledik.''