Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Babacan: 2012 büyümesi yüzde 3 civarında

Babacan: 2012 büyümesi yüzde 3 civarında

  • Babacan, "Türkiye'nin 2012 yılı büyümesi yüzde 3 civarında olacak, ama bu büyüme sıhhatli bir büyümedir" dedi

Giriş: 21 Aralık 2012, Cuma 08:59
Güncelleme: 21 Aralık 2012, Cuma 09:50

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin 2012 yılı büyümesinin yüzde 3 civarında olacağını belirterek, ''Ama bu büyüme sıhhatli bir büyümedir. Bu büyümede dış talebin katkısı artı 5 puan, iç talebin katkısı ise eksi 2 puan seviyesindedir'' dedi.

Babacan, 2013 ve sonrası dönemde de çok daha dengeli, sürdürülebilir büyüme oranlarının Türkiye'de görüleceğini kaydetti.

TBMM Genel Kurulu'nda, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki son konuşmalarda Hükümet adına söz alan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'na katkı koyan herkese teşekkür etti.

2007 yılından itibaren tüm dünyayı etkileyen küresel krizin aşamalarının devam ettiğini ifade eden Babacan, dünyanın en büyük ekonomilerinin hala problemlerini çözemediğini vurguladı. ABD'nin 10 gün sonra içine düşebileceği mali uçurumu tartıştığını, pek çok AB ülkesinin derin bir bankacılık ve borç kriziyle uğraştığını, Japonya'da 2007 yılından bu yana 6. hükümetin göreve geldiğini anlatan Babacan, Çin, Brezilya, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin de büyüme oranlarını her ay aşağı yönlü revize ettiğini dile getirdi.

Gelişmiş ülkelerde yüzde 100'leri aşan kamu borçlarının uzun yıllar bu ülkelerin büyümesine baskı oluşturacağını belirten Babacan, ''Bu krizin etkileri yıllarca, hatta bazı ülkeler için on yıllarca aşılamayacak'' dedi.

-Türk ekonomisindeki büyüme

Türkiye'nin, 2008, 2009 öncesinde izlemiş olduğu politikalar ve gerçekleştirdiği reformlar sayesinde krizin etkilerinden önemli ölçüde uzak durduğunu belirten Başbakan Yardımcısı, böylece Türkiye'nin diğer ülkelerden ayrıştığını söyledi.

2009 yılında açıkladıkları Orta Vadeli Program'daki tüm uygulamaların gerçekleştirildiğini, hatta Türkiye'nin genel performansının öngörülenden daha öte bir performans olduğunu ifade eden Babacan, ''Bütün politikalarımızın merkezine güven ve istikrar kavramlarını oturtuyoruz. Devlet sağlam olacak ki devletin kurumları mali açıdan sağlam olacak ki o ülkenin hem reel sektörü hem de finans sektörü sağlıklı bir şekilde çalışabilsin'' diye konuştu.

Güven ve istikrarı önceleyen politikalar sonucunda Türkiye ekonomisinin 2010 yılında yüzde 9,2, 2011 yılında yüzde 8,5 gibi yüksek büyüme oranlarına ulaştığını kaydeden Babacan, işsizliği düşürme konusunda da en başarılı ülkelerden birinin Türkiye olduğunu bildirdi.

Türkiye ekonomisinin 2012 yılında yüzde 3 civarında büyüyeceğini ifade eden Babacan, ''Ama bu büyüme sıhhatli bir büyümedir. Bu büyümede dış talebin katkısı artı 5 puan, iç talebin katkısı eksi 2 puan seviyesindedir'' dedi.

Enflasyon ve cari açıktaki düşmenin devam ettiğini anlatan Babacan, dolayısıyla 2013 ve sonrası dönemde de çok daha dengeli, sürdürülebilir büyüme oranlarının Türkiye'de görüleceğini bildirdi.

-Başka parlamentolarda neler tartışılıyor?-

Şu anda pek çok ülkede 2013 yılına ilişkin bütçe tartışmalarının yapıldığını belirten Ali Babacan, şöyle konuştu:

''Diğer parlamentolarda neler görüşülüyor diye bakmakta fayda var. Şu anda pek çok parlamento memur ve emekli maaşlarının ne kadar düşürüleceğini tartışıyor. Eğitim, sağlık harcamalarından ne kadar kesilmesi gerektiğini tartışıyor. Pek çok parlamento şu anda kaç memurun işten çıkarılması gerektiğini tartışıyor. Pek çok parlamento üniversite harçlarının ne kadar artırılacağını tartışıyor. Çok şükür bizim bütçemiz tüm sosyal harcama alanlarında ciddi artışları 2013 için öngören bir bütçe. 2013 bütçesi aynı zamanda üniversite harçlarının artık kaldırıldığı bir bütçe. Sosyal harcamalarımız 2012 yılına göre yüzde 25 oranında artırılıyor önümüzdeki sene.

Biraz önce sayın konuşmacılardan biri (bütçe görüşmeleri çok sakin geçiyor, bir rehavet var) dedi. Çok şükür bu, Türkiye'nin güven ortamının, istikrar ortamının da bir göstergesi. Allah korusun Türkiye bir başka ekonomik dönemden geçseydi buradaki tartışmalar böyle sakin, huzur içinde geçer miydi diye sormak lazım.''

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin 2002'de IMF'nin 42. büyük ortağı iken bugün 20. büyük ortağı olduğunu belirterek, ''Mayıs 2013'te borcu sıfırlıyoruz. Artık Türkiye uzun yıllardan sonra, IMF'ye borcunu sıfırlayan, hatta IMF kaynaklarına borç vermeye başlayacak bir ülke olacak'' dedi.

Babacan, TBMM Genel Kurulu'nda, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde Hükümet adına yaptığı son konuşmada, siyasi reformların devam edeceğini, eğitimdeki reformların hızlı bir şekilde devam etmesi gerektiğini söyledi. Babacan, ''2023 hedeflerine ulaşmak istiyorsak, Türkiye'nin ileri bir demokrasi olmasını istiyorsak iyi bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Hukukun üstünlüğü ilkesinin tavizsiz uygulanmasına ihtiyaç var. Bu konuda çok önemli adımlar attık. Geçtiğimiz 10 yıl, çok önemli bir dönem oldu, Türkiye'nin neredeyse bir çağ kapatıp bir başka çağ açması açısından. Ama önümüzde de daha uzunca bir reform listemiz var'' diye konuştu.

Babacan, yoksulluk göstergelerinde tarihi düşük seviyelere ulaştıklarını belirtti. Türkiye'de geliri 1-2 doların altında yaşayan hiç kimse olmadığını belirten Babacan, 2002'de geliri 4,3 olan yüzde 30'luk bir kesim varken, bu oranın 2012'de yüzde 2,7'ye düştüğünü kaydetti. Babacan, ''İnşallah Türkiye 2015 yılında artık üst gelir, yüksek gelir ülke grubuna girecek'' dedi.

Politikalarının çiftçileri, esnafı destekleyen politikalar olduğunu dile getiren Babacan, 'Eğitime savunmanın 4'te 1'i kadar para ayırıyorsunuz'' diyen kişinin, ya bütçeyi okumayı bilmediğini ya da hesap kitap bilmediğini bildirdi. Babacan, kamunun sağlığa 68 milyar TL, eğitime ise 69 milyar TL ayırdığını belirterek, eğitimin 2004 bütçesinden sonra bir numara olduğunu kaydetti.

Babacan, OECD ülkeleri arasında gayri safi yurt içi hasılasına göre, tarıma en çok destek veren ülkenin Türkiye olarak gösterildiğini söyledi.

-''Dünyada 7. Avrupa'da 1.''-

Türkiye'de genç işsizler olduğunun söylendiğini ifade eden Babacan, OECD'deki genç işsizlik ortalamasının yüzde 16, Türkiye'de ise yüzde 15 olduğuna dikkati çekti. Babacan, Türkiye'nin tarımsal gayri safi yurt içi hasıla olarak, dünyada 7. Avrupa'da 1. olduğunu belirtti.

Babacan, gelen turist sayısı açısından Türkiye'nin dünyada altıncı sıraya yükseldiğini kaydetti.

Altın ile ilgili işlemlerin sanki Türkiye'nin büyümesini olduğundan farklı gibi gösterdiğini belirten Babacan, bununla ilgili olarak Kalkınma Bakanlığı'nın gerekli açıklamaları yaptığını, TÜİK'in altın istatistiğinin nasıl tutulacağını açıkladığını belirtti.

Ali Babacan, ülkede yoksulluk edebiyatı yapıldığını, satın alma gücü düşüyormuş gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldığını söyledi.

En düşük memur maaşı 2002'de 382 kilogram makarna alırken, bugün 695 kilogram aldığını belirten Babacan, ''48 kilogram dana eti alırken şimdi 66 kilogram dana eti alıyor. 235 litre ay çiçek yağı alırken bugün 256 litre alıyor. Asgari ücrete geçiyorum: 182 kilogram ekmek olmuş 288 kilogram. 143 litre süt olmuş 316 litre. 110 kilogram şeker olmuş 232 kilogram şeker. Bu satın alma gücünün, refahın artmasıdır. Bunu dünyanın neresine götürüp anlatırsanız, o ülke gelişmiş, bu ülkede yoksulluk azalmış derler. Bu konularda akıntıya kürek çekmenin hiç bir anlamı yok'' dedi.

Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye 2002'de IMF'in 42. büyük ortağı iken bugün 20. büyük ortağı olduğunu ifade ederek, ''İnşallah mayıs 2013'te, 5 ay sonra bu borcu sıfırlıyoruz. Artık Türkiye uzun yıllardan sonra, IMF'ye borcunu sıfırlayan, hatta IMF kaynaklarına destek vermeye, borç vermeye başlayacak bir ülke olacak'' diye konuştu.

-''2002'den bu yana 112 milyar ödedik''-

Bir yandan kalkınma için çaba gösterdiklerini, tarımı desteklediklerini, bankacılık sistemi için çalıştıklarını ifade eden Babacan, bir yandan da borç ödediklerini, 2002 Kasımından bu yana, batan bankalar ve kamu bankalarının görev zararı için 112 milyar dolar ödediklerini bildirdi. Babacan, 2010 yılı sonunda da bunu sıfırladıklarını söyledi.

Babacan, özel sektörün borcunun hep konuşulduğunu anımsattı. Özel sektörün dışarıya olan borcunun milli gelire oranının 2002'de yüzde 18,7 olduğunu belirten Babacan, en son rakamların 9 puanlık bir artışla yüzde 27,8'i gösterdiğini bildirdi. Babacan, ''Ama kamu borcunda da yaklaşık 40 puanlık bir düşüş var. 40 puanlık düşüşü hiç görmezden gelip, sadece özel sektörün borcu artıyor diye, sanki Türkiye'de borç sorunu varmış gibi sunmak da rakamlarla, gerçeklerle örtüşmüyor. Kaldı ki özel sektörün yurt dışında da varlıkları var. Kamunun net dış borcu Haziran sonu itibariyle sıfırlandı. Net dış borcunu sıfırlayan bir Türkiye var artık'' diye konuştu.

Babacan, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır'ın ''Genç işsizlik yüzde 20'ye ulaştı'' dediğini anımsatarak, TÜİK raporlarına göre bu oranın yüzde 15,2 olduğunu kaydetti. Babacan, ''Avro bölgesinde 17 ülkeye baktığımızda genç işsizlik ortalaması yüzde 23,9. Bizde bu rakam 15.2'' dedi.

Özelleştirme uygulamalarının eleştirildiğini belirten Babacan, ''MHP-DSP-ANAP koalisyon döneminde de pek çok özelleştirme yapıldı. Eğer bu yanlış bir şeyse, o dönemde siz niye yaptınız diye sormak lazım'' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''İşkencenin her türü insanlık dışıdır, ancak terör de insanlık dışı bir suçtur. Bir yanlış başka yanlışla düzeltilemez. Sebebi ne olursa olsun AK Parti'nin terörü meşru gösterme gibi bir yaklaşımı olamaz. Gayrimeşru yolları meşrulaştırmak gibi anlayışımız da olamaz'' dedi.

TBMM Genel Kurulu'ndaki 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde yapılan son konuşmalarda hükümet adına söz alan Babacan, Uludere'de 34 kişinin yaşamını yitirdiği olaya değindi.

Olayın acısını sadece oradaki ailelerin değil bütün Türk halkının hissettiğini dile getiren Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın ailelerin acılarını paylaştığını anımsattı.

Hükümetin, acılı aileleri bir nebze de olsa teselli etmek için samimi adımlar attığını belirten Babacan, ailelere mevzuatın da ötesinde maddi ve manevi destek sağlandığını anlattı.

Olayla ilgili yargı süreçlerinin devam ettiğini kaydeden Babacan, şöyle konuştu:

''Uludere'deki hadisenin acıları başta hükümetimiz, partimiz ve grubumuz olmak üzere ırk, inanç, dil, din ayrımı olmaksızın toplumun her kesimi tarafından paylaşılmıştır. Uludere'nin acısı bu milletin ortak acısıdır. Bu ailelerin hissiyatı, milletin ortak hissiyatıdır. Bu hadisenin bir ayrışmanın, çatışmanın, hele hele istismarın aracı yapılması son derece tehlikelidir. Bu istismarı sadece BDP'de görmüyoruz, maalesef bu istismar kervanına CHP de katılıyor. Yaşanan acı üzerinden, akan kan üzerinden istismar siyaseti gütmek, fırsatçılığa girişmek en az yaşanan olay kadar acıdır. Bir vahim hadisenin kendi bağlamından koparılarak, özellikle de vicdan dairesinin dışına çıkarılarak sağduyudan uzak şekilde istismar ve fırsatçılık hırsıyla ele alınması bu acıyı dindirmez, tam tersine büyütür.

Uludere hadisesini ayrışmanın fırsatı olarak değil, bu tür hadiselerin yaşanmaması için acı bir tecrübe olarak görmek vicdani sorumluluktur. Terörle iç içe yaşayan, her an terör tehdidine maruz kalan, terörle büyük bir hassasiyetle mücadele eden bir ülkede, Uludere'yi bir fırsat olarak görmek, bunu siyasi istismar aracı yapmak sorumlu, sağlıklı siyaset olamaz. Unutmayalım ki daha önce biz bir Gediktepe vakası yaşadık. Sivil vatandaş zannedilenler terörist çıktı, şehitler verdik, bedel ödedik. İstismarcılar ve fırsatçılar ellerini çektiğinde, Uludere hadisesi çok daha hızlı bir şekilde aydınlanacaktır.''

-Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlar-

Başbakan Yardımcısı Babacan, 1980 ve sonrasında Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanan işkence olaylarına da değindiği konuşmasında, cezaevinde yaşanan insanlık dışı muamelenin milletin hafızasında ve ortak vicdanında derin yara açtığını söyledi. Ali Babacan, ''Vicdanı olan, insanlıktan zerre eser taşıyan birinin Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananları ve yaşatılanları onaylaması asla mümkün değildir'' diye konuştu.

AK Parti'nin; pek çok mensubu benzer süreçlerden geçtiği için Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlarla empati kurabilen bir parti olduğunu dile getiren Babacan, hükümetin ne şekilde olursa olsun ret ve inkarın karşısında olduğunu vurguladı.

Hükümetin kuruluşunun ilk gününden itibaren ''işkenceye sıfır tolerans'' konusunda kararlı olduğunu vurgulayan Babacan, ''Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlar ne kadar acıysa, bu acıyı bir başka acıyla örtmek, kanı kanla yıkamak, yanlışı yanlışla düzeltmeye çalışmak da o kadar isabetsiz bir yaklaşımdır'' dedi.

Şiddet kimden gelirse gelsin mazur görülemeyeceğini de ifade eden Babacan, ''İşkencenin her türü insanlık dışıdır, ancak terör de insanlık dışı bir suçtur. Bir yanlış başka yanlışla düzeltilemez. Sebebi ne olursa olsun AK Parti'nin terörü meşru gösterme gibi bir yaklaşımı olamaz. Gayrimeşru yolları meşrulaştırmak gibi anlayışımız da olamaz'' diye konuştu.

Tutuklu gazeteciler olarak adlandırılan kişilerin yargılandığı eylemleri sıralayan Babacan, bu kişilerin gazetecilik dışındaki faaliyetlerden yargılandığını söyledi. Darbe hazırlığının kamuoyu ayağı olduğuna dikkati çeken Babacan, kamuoyu oluşturma anlamında basının da rolü olduğunu, Türkiye'nin bunu gördüğünü ifade etti. Babacan, tutuklu gazetecilerin yargılandığı davaların sonuçlarının beklenmesi gerektiğini de dile getirdi.

-''Reform sürecimiz ilham kaynağı oldu''-

Türkiye'nin ekonomik ve siyasi başarılarının dünyada örnek gösterildiğini ifade eden Babacan, Türkiye'nin nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan, aynı zamanda daha iyi işleyen demokratik sisteme sahip ülke olduğunu vurguladı.

Demokrasiyle ekonominin birbirine paralel alanlar olduğuna işaret eden Babacan, Türkiye'nin kendi içinde yaşadığı reform sürecinin birçok ülkeye ilham kaynağı olduğunu söyledi. Babacan, Türkiye'nin demokrasi, insan hakları, özgürlük adına çaba ve gayret gösteren ülkelerin dönüşüm sürecine destek verdiğini kaydetti.

Bu rolün Türkiye'nin profilini çok yükselttiğini belirten Babacan, ''Türkiye'nin ekonomisi dünyada 16. sırada olabilir ama artık pek çok siyasi sıralamada, uluslararası etkinlik açısından Türkiye kimi durumda dünyanın en etkili 10, kimi durumda en etkili 5 ülkesinden biri olarak tanınıyor. Bu, hem ekonomik gücümüzün ve başarılarımızın ama aynı zamanda izlediğimiz doğru dış politikanın sonucu'' dedi.

Türkiye'nin artık küresel aktör olduğunun altını çizen Babacan, Türkiye'nin, yaptığı her şeyle dünyaya örnek olmak durumunda olduğunu ifade etti. Türkiye'nin muhalefetiyle de örnek alınması gerektiğini dile getiren Babacan, ''Bunu bütçe görüşmelerinde maalesef gördük. Mutlaka alternatifler, öneriler geliştirmek gerekiyor. Bütün dünyanın kabul ettiği politikaları taşlayarak, eleştirerek bir yere varmak mümkün değil'' diye konuştu.

Babacan, Türkiye'nin Afrika'daki büyükelçilik sayısının 32'ye ulaştığını, THY'nin dünyada en fazla ülkeye uçan havayolu olduğunu anlatarak, büyükelçilikler, dış ticaret ofisleri ve TİKA'nın dünyanın her yerinde Türkiye'nin profilini yükselttiğini vurguladı.

Türkiye'nin dünyanın birçok halkı tarafından sevilir hale geldiğini de belirten Babacan, ''Bugün Sayın Başbakanımız, Dışişleri Bakanımız, pek çok bakan arkadaşımız, tabii Cumhurbaşkanımız hangi ülkeye gitse devletlerin resmi törenleriyle karşılanmıyor, halkların coşkusuyla karşılanıyor. Sayın Başbakanımız hangi ülkeye gitse, o ülke halkının gönlünü nasıl kazandığını görürüz. Yüzlerce, binlerce, onbinlerce kişi her ülkede Türkiye için tezahüratta bulunuyor'' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'ye konuşlandırılacak Patriot füzelerinin süresinin bir yıl olduğunu belirterek, ''Ama gerekirse süre uzatılabilecektir'' dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki son konuşmalarda, Hükümet adına söz alan Babacan, milliyetçiliğin, ülke borcunun milli gelirin yüzde 74'ünden yüzde 36'sına, yüzde 66'ya çıkmış faizlerin de yüzde 5,77'ye indirmek olduğunu söyledi. Babacan, ''Eğer milliyetçilik bu milleti, bu ülkeyi sevmekse bunu da rakamlarla görüyoruz, çok çok açık bir şekilde' dedi.

Ekonomi ve finans alanında eleştirilerin çok dikkatli ve çok hesaplı-kitaplı yapılması gerektiğini vurgulayan Babacan, ''Bütün dünyanın artık, bütün Avrupa'nın kabul ettiği bir Türkiye ekonomisini, hele hele en sağlam noktalarından eleştirmeye çalışmak, bu eleştiriyi yapanlar adına bir güven kaybıdır, Türkiye muhalefeti adına da iyi bir tablo değildir'' diye konuştu.

Babacan, kuvvetler ayrılığı ile ilgili tartışmalara da değinerek, bu kapsamda Anayasa'nın 125. maddesinin 4. fıkrasını okudu. Babacan, şunları söyledi:

''Bizim istediğimizde tam bu. Her kuvvetin kendi anayasal sınırları içerisine çekilmesi. Her taş kendi yerinde ağır. Yasama, yürütme ve yargı sistemin birbirine dengeleyen ve tamamlayan parçaladır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, devlet organları arasında çatışmanın gerekçesi, farklı kuvvetler arasındaki çekişmenin mazereti olarak da algılanmamalıdır. Yargının kendi yetki alanını kendi kendine genişletecek kararlar alması ve görev alanına girmeyen konularda kuvvetler ayrılığını mazeret gösterip yasama ve yürütmeye müdahil olması, böylesi bir gelişme, güvensizlik ve belirsizlik duygularını besleyeceği gibi keyfiliği, normatif bir değer haline de getirebilir. Sayın Başbakanımızın itirazları da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Yargı erkleri kendi anayasal sınırları içinde uygulamaya bunu yansıtmalıdır.''

Babacan, konuyla ilgili daha önceki dönemlerden olumsuz tecrübeler bulunduğunu anımsatarak, 367 milletvekili bulunmadan Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğine yönelik bir 367 vakasının yaşandığını, halkın yüzde 47'sinin oyunu almış iktidar partisinin kapatılmaya çalışıldığını ve 411 milletvekilinin oyuyla kabul edilen bir anayasa değişikliğinin iptalinin görüldüğünü söyledi.

-Suriye politikası-

Türkiye'nin en uzun sınırını paylaştığı Suriye halkının taleplerinin dikkate alınması, değişim sürecinin zararsız şekilde atlatılması için her türlü girişimde bulunduğunu anlatan Babacan, ancak tüm dostane uyarılara rağmen Suriye rejiminin reformları yapmak yerine oyalama taktikleriyle sorunun üstesinden gelebileceğini ve meseleyi baskıyla çözebileceğini zannettiğini kaydetti. Babacan, ''Ne zaman Esed rejimi halkına karşı silah doğrulttu, kadınları, masum sivilleri, çocukları katletmeye başladı, o zaman biz de Suriye halkının yanında yerimizi aldık. Zulümden kaçan Suriyeli kardeşlerimizin mezhebine, meşrebine bakmadan, dinine bakmadan kapılarımızı, evlerimizi en önemlisi gönüllerimizi açtık'' dedi.

Babacan, ayrıca bu trajedinin sona ermesi ve akan kanın durması için de yoğun olarak çalıştıklarını söyledi.

Suriye meselesinin uluslararası toplumda hak ettiği ilgiyi görmesi için de büyük çaba sarf ettiklerini vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:

''İşte Türkiye, Suriye Ulusal Koalisyonu'nu, Suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanımış ve destek taahhüdünü yinelemiştir. Ama bunu tanıyan sadece Türkiye değildir. En son Marakeş'te yapılan toplantıda, 114 ülkenin ve 13 uluslararası kuruluşun katılımıyla yapılan Suriye Dostları Grubu'nun 4. toplantısında Suriye muhalefet ve devrimci güçler ulusal koalisyonunu Suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanımıştır.

Yani dünyada artık büyük ekseriyette rejim değil, Suriye halkının gerçek temsilcileri bugün tanınmaktadır. Zaten kendi halkını uçaklarla bombalayan, sahilden harp gemileriyle kendi halkını bombalayan, hatta en son dönemde Scout füzelerini de kendi halkı üzerinde kullanmaya başlayan bir rejimin artık meşruiyeti kalmamıştır. Bu rejim artık gidicidir. Tamamen zamanlama meselesidir.''

Suriye yönetiminin her seviyesinde, özellikle de askeri kanatta her gün kaçışlar olduğunu ifade eden Babacan, muhalefetin ülkenin her bölgesinde etkinliğini artırdığını kaydetti. Babacan, ''Aciz kalan rejimin halkına karşı yürüttüğü bu kirli savaşa komşu ülkeleri müdahil kılmaya dönük niyetlerinin de farkındayız'' dedi.

-Patriot füzeleri-

Türkiye olarak Suriye halkıyla kardeşlik hukukunun gereği olan dayanışmayı bundan sonra da devam ettireceklerini ifade eden Babacan, Suriye ile ilgili özellikle Patriot füzeleri konusunun sık sık gündeme geldiğini söyledi. Suriye'deki durumun ciddiyetini koruduğuna dikkati çeken Babacan, 3 Ekim'de düşen bomba nedeniyle Türkiye'nin 5 vatandaşını kaybettiğini anımsattı.

''Yine halkımızı ve topraklarımızı korumak sorumluluğumuz olduğu kadar meşru hakkımız' diyen Babacan, hükümetin bu çerçevede tamamen savunma amaçlı olmak üzere üyesi olduğu NATO'dan, NATO çerçevesinde konuşlandırılacak Patriot füze savunma bataryalarının takviyesini istediğini ve 4 Aralık tarihinde de NATO Dışişleri Bakanları'nın NATO Konseyi'nde bu talebi onayladığını kaydetti.

Babacan, sürenin 1 yıl olduğunu ama gerekirse uzatılabileceğini belirterek, bu önlemlerin savunma amaçlı önlemler olduğunu söyledi. Babacan,''Onun ötesinde kimse bir şey aramamalıdır. Buradaki amacımız da Suriye'deki krizin daha fazla tırmanmasına engel olmaktır. Türkiye, Suriye krizinin barışçıl yollardan bir an önce çözümü amacıyla da yapmış olduğu girişimlerini bundan sonra da aynen kararlılıkla uygulamaya devam edecektir'' dedi.

Babacan, İranlı yetkililerin açıklamalarına da değinerek, ''Kendisi 2 bin, 2 bin 500 kilometrelik füzelere sahipken, bu konuda bazı açıklamalar yapması, farklı bir tutum sergilemesi de kuşkusuz bizim için kabul edilemez'' diye konuştu.

AA