Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, küresel ekonomik krize ilişkin sorunların hala çözülmediğini belirterek, ''Şu anda sadece olağanüstü tedbirlerle bankalar yüzdürülüyor'' dedi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) İkiz Kuleleri'ndeki ''6. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası''nın açılışında konuşan Babacan, toplantının herkes için hayırlı olmasını diledi.

Toplantıya çok önem verdiklerini anlatan Babacan, son iki yıllık dönem değerlendirildiğinde, 2 yıl önce dile getirilen sorunların pek çoğunun üzerinde çalışıldığının ve çözümler üretildiğinin görüleceğini söyledi.

Hükümet olarak özel sektörün sorunlarına büyük bir önemle eğildiklerini kaydeden Babacan, aksi halde, gerçeklerden kopan, piyasasının, ticaretin, sanayinin çarklarından uzak duran bir hükümet anlayışının başarılı olamayacağını bildiklerini ifade etti.

Dünyada ve Türkiye'de yaşanan ekonomik gelişmelere de değinen Babacan, küresel ekonomik krizin fazlar değiştirerek devam ettiğini, krizin ilk fazında sorunların ağırlıklı olarak bankacılık sektörüyle ilgili olduğunu dile getirdi.

Hükümetlerin bankalara verdiği desteklerle geniş çaplı bir çöküşün şimdilik ertelendiğini vurgulayan Babacan, ''Sorunlar hala çözülmüş değil. Sadece olağanüstü tedbirlerle bankalar yüzdürülüyor şu anda'' dedi.

İkinci fazda ise sorunların, devletlerin finansman yapıları üzerinde yoğunlaştığını belirten Babacan, şunları kaydetti:

''Merkez bankaları bir yandan bu sorun yaşayan bankalara likidite sağlamak için, bir yandan da o ülkelerin hazinesi iflas etmesin diye o ülkelerin hazinesine yardım etmek amacıyla şimdiye kadar görülmemiş boyutlarda karşılıksız para bastı ve tüm bunların sonucunda güven endekslerini ciddi şekilde erozyona uğrattı. İşsizlik pek çok ülkede arttı, artmaya devam ediyor ve tüm bunların sonucunda sadece gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde de problemler görmeye başladık.''

-''ABD'deki mali uçurum hala çözülemedi''

Avrupa'ya bakıldığında da kurumsal zayıflıkların bu krizde çok daha net şekilde ortaya çıktığını belirten Babacan, şöyle devam etti:

''Avrupa'nın yapısal sorunları bundan sonraki dönemde zor çözülecek sorunlar. Belki de en önemlisi, siyasi liderlerin zayıflığı ve siyasi karar alma mekanizmalarındaki problemler, AB'nin pek çok yapısal sorununu artık iyice gözler önüne serdi. Öte yandan, ABD'ye bakacak olursak, yönetimle kongre arasındaki uyumsuzluk, ABD'de ekonomi politikalarının belirlenmesinin önünde büyük bir engel olarak duruyor. Şu anda bırakın bir orta vadeli programı, bırakın bir 3 yıllık yaklaşımı, ABD'nin 2013 bütçesinin hedefleri henüz belli değil ve sık sık adını duymaya başladığımız mali uçurum meselesi de hala çözülebilmiş değil. Böyle bir ortamdayız şu anda.''



-''Güven problemi Avrupa'nın üzerinde kara bir bulut''


Tüm bunlara rağmen AB'de çok miktarda tedbir alındığını belirten Babacan, güçlü bir ortak maliye politikası çerçevesi, ortak bir bankacılık düzenleme ve denetleme yapısı, güvenlik duvarı gibi tedbirlerin, önümüzdeki dönemde Avrupa'daki gelişmeleri olumlu yönde etkileyecek adımlar olduğunu bildirdi.

Babacan, ''Ancak bir siyasi söylem ve güven problemi, Avrupa'nın üzerinde hala bir kara bulut halinde dolaşıyor. Ümit ediyoruz ki önümüzdeki dönemde bu alınan kararlar, sonuç vermeye başlar ve bu krizden toparlanma sürecini hep beraber görmüş oluruz'' dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranının benzer ülkelerle mukayese edildiğinde en yükseklerinden bir tanesi olduğunu belirterek, ''Bugün Merkez Bankası Başkanı'nın açıkladığı çok önemli ilave tedbirler var. 2014'ten itibaren yürürlüğe girecek tedbirler, güçlü sermaye yapısını korumaya şimdiden hazırlanmış tedbirler. Artık Basel 2'den Basel 3'e doğru yola çıkmaya başladığımız bir döneme de giriyoruz'' dedi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İkiz Kuleler'de gerçekleştirilen 6. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası'nın açılışında konuşan Babacan, Türkiye ve dünya ekonomisi hakkında değerlendirmede bulundu.

Babacan, faizlerin Türkiye ekonomisine olan güveni yansıttığını belirterek, gösterge tahvili faizinin yüzde 6'lar civarında dolaştığına, reel faizin sıfır civarında olduğuna dikkati çekti.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en düşük nominal ve reel faizlerinin görüldüğünü, Eurobond faizlerinin tarihin en düşük seviyelerinde dolaştığını belirten Babacan, şöyle devam etti:

''Bundan iki hafta önce Hazine'nin 2041 vadeli Eurobond faizi Amerikan Hazinesi'nin sadece yüzde 1,6 üzerindeydi. Borç ödemede sıkışınca para basıp ödeyen ülke Amerika, 2041 yılında borcunu öder mi, ödemez mi diye sormaya gerek yok. Basar parayı bunu öder. Biz onların parası cinsinden borçlanıyoruz. Dolar basma imkanımız yok. Cari açığımız var. Döviz açığımız var. Buna rağmen 2041 yılı için Amerikan Hazinesi'nin sadece yüzde 1,6 üzerinde faiz veriyoruz. Dolayısıyla bu Türkiye ekonomisindeki güvenin hangi noktaya geldiğini göstermesi açısından çok çok önemli.''

Babacan, mevduat faizlerinin hızla düştüğüne dikkati çekerek, bunların kredi faiz oranlarına yansıdığını belirterek, ticari kredi faiz oranlarının da Ekim ayından itibaren hızla aşağı düşmeye başladığını söyledi.
En çok ticari kredi faiz oranının direndiğini ifade eden Babacan, ''Türkiye ortalaması artık düşüş trendine girdi ve bundan sonra biz bu trendinin devam edeceğini bekliyoruz'' dedi.

Babacan, bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranının benzer ülkelerle mukayese edildiğinde en yükseklerinden bir tanesi olduğunu belirterek, ''Bugün Merkez Bankası Başkanı'nın açıkladığı çok önemli ilave tedbirler var. 2014'ten itibaren yürürlüğe girecek tedbirler, güçlü sermaye yapısını korumaya şimdiden hazırlanmış tedbirler. Artık Basel 2'den Basel 3'e doğru yola çıkmaya başladığımız bir döneme de giriyoruz'' diye konuştu.

Türkiye'de halkın borcunun bir çok ülkeye göre halen az olduğunu, halkın borcunun milli gelirin yüzde 19'u olduğunu, ancak bu orana çok hızlı çıktığını belirten Babacan, ''Burada makul ölçülü bir artışı görmek istiyoruz. Adım adım dikkatle hareket etmek istiyoruz'' ifadesini kullandı.

-''2013'te daha dengeli bir büyüme bekliyoruz''-

Ali Babacan, 2013-2015 döneminde en büyük amaçlarının ekonomideki büyümeyi potansiyel seviyeye çıkarmak, istihdam artışına devam etmek, enflasyonla mücadeleye devam etmek, cari işlemler açığındaki düşüşü sürdürmek ve yurtiçi tasarrufu artırmak olduğunu bildirdi.

Büyümenin önümüzdeki yıl yüzde 4, daha sonraki yıllarda da yüzde 5 olmasını beklediklerinin altını çizen Babacan, 2013'te 2012 yılına göre daha dengeli bir büyüme beklediklerini söyledi.

Babacan, OECD'nin en son yayınladığı raporda 2011 - 2030 arasındaki 20 yıllık dönemde Türkiye'nin büyümesinin tüm OECD ülkeleri içerisinde en yüksek olmasının beklendiğini ifade ederek, bu dönemde Türkiye'nin ortalama yüzde 4,5 büyüme sergilemesi bekleniyor'' dedi.

Ali Babacan, 2015 yılı geldiğinde kişi başı milli gelirin, Dünya Bankası sınıflandırmasında Türkiye'yi yüksek gelirli ülkeler grubu arasına soktuğuna dikkati çekti.

İşsizliğin ve enflasyonun önümüzdeki dönemde düşmesini beklediklerini dile getiren Babacan, cari açığın çok hızlı düşmeyeceğini, 2015 yılında yüzde 6,5 oranında cari açık beklediklerini bildirdi.

Babacan, cari açıkta konjonktürel konuların çözüldüğünü, ancak yapısal sorunların çözülmesinin zaman alacağını belirterek, bütçe açığının hafif de olsa düşmeye devam edeceğini, faiz dışı dengeyi artırmaya devam edeceklerini, AB tanımlı borç stokunun düşmeye devam etmesini beklediklerini söyledi. 

-''Orta 2'den terk eğitim yapısı''-

Ali Babacan, en önemli konulardan bir tanesinin eğitim olduğunu belirterek, ''Eğitimde çok çok sıkıntılı bir durumdayız. Türkiye'de orta öğrenimini tamamlamayanların toplam nüfusa oranı OECD ülkeleri arasında en yüksek'' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Babacan, 2023 hedeflerine ulaşmak için eğitim ve yargı alanındaki sorunların çözülmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Bu iki konuyu halledemezsek Türkiye'nin 2023 hedefleri hayal olmaktan öteye gidemeyecek'' dedi.

Gerçek anlamda hukukun üstünlüğü ilkesinin Türkiye'de uygulanması gerektiğini ve her ferdin daha yüksek katma değer ürettiği bir topluma ulaşılması gerektiğini dile getiren Babacan, Türkiye'de ''Orta ikiden terk bir eğitim yapısı'' olduğunu dile getirdi.

Babacan, yetişmiş insan kaynağı sorununun Türkiye'nin en önemli problemlerinden biri olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

''Bunu çözmek için eğitim sistemine hızlı bir şekilde yön vermezsek hızlı bir şekilde bu sorunlar büyüyecek. İşte bu 4 4 4 çok önemliydi. Zorunlu eğitim süresini 8 yıldan 12 yıla çıkardık. Fatih Projesi inşallah 2015'ten itibaren tüm kapasite yurt genelinde uygulanmaya başlıyor. Bunlarla birlikte çok daha farklı çok daha iyi bir noktaya geleceğimizi ümit ediyorum.''

Yargı konusunda da üçüncü paketin tamamlandığını, 4'üncü paket üzerinde Adalet Bakanlığı'nın çalışmalarını sürdürdüğünü dile getiren Babacan, mahkemelerin öngörülebilir, güvenilir kararlar vermesi gerektiğini ve yargı süreçlerinin kısalması gerektiğini bildirdi.

Babacan, konuya ilişkin ''Adalet gecikiyorsa biz ne gelişmiş ekonomiye, ne de ileri demokrasiye ulaşabiliriz'' dedi.

Yeni Bireysel Emeklilik Sistemi'nin 1 Ocak'tan itibaren yürürlüğe gireceğine dikkati çeken Babacan, bunun devrim niteliğinde bir uygulama olduğunu söyledi.

Babacan, bireysel emeklilikle fon büyüklüğünün 20 milyar liraya ulaştığını dile getirerek, bu yeni sestemle beraber çok daha hızlı bir artışın gerçekleşeceğini düşündüklerini söyledi. 

-Jeotermal enerji ile ilgili teşviklere yeni boyut-

Jeotermal enerji potansiyelinin çok önemli bir konu olduğunu belirten Babacan, Türkiye'nin jeotermal enerji kapasitesinin Avrupa'nın en yükseği olarak göründüğünü belirtti.

Babacan, bu konudaki bilimsel araştırmaların da hızla geliştiğini dile getirerek, ''Bu konuda inşallah petrol ve gazı ikame edecek boyutlara ulaşabilecek bir potansiyel var. Bununla ilgili bir teşvik mekanizması getirdik. Şimdi bunlara yeni boyutlar da ekleyeceğiz. Önümüzdeki dönemde buna çok çok daha fazla değer vermek zorundayız'' diye konuştu. 

-''Riskin büyük tarafı Avrupa'da''-

Ali Babacan, 2013 yılının her açıdan 2012'ye göre daha iyi bir yıl olmasını beklediklerini ifade ederek, ellerinde bunu oluşturabilecek imkanlar olduğunu, ancak Avrupa ile ilgili riskleri öngörmenin kolay olmadığını söyledi. 
Suriye ve Ortadoğu'da sorunlar olduğuna dikkati çeken Babacan, ''Ama biz bu güne kadar o sorunların ekonomimize olan etkisini sınırlı tutmayı başarabildik. Ortadoğu'daki bu zor tablonun Türkiye ekonomisine zarar vermesini önemli ölçürde engelledik. Belki bir miktar etkisi var ama ciddi bir etki değil. Ama özellikle riskin büyük tarafı Avrupa'da'' diye konuştu.

Babacan, yeni pazarlara açılmanın önemine değinerek, ''Bir yandan çok çok ihtiyatlı olacağız, ama bir yandan da dünyanın her yerinde koşturacağız'' dedi.

Büyükelçilik ve ticaret müşavirlikleri ile yurtdışına uçuş sayılarını artırdıklarının altını çizen Babacan, ''Artık özel sektör için iyi bir ortam iyi bir zemin var'' ifadesini kullandı.

Aynı malı üretmeye ve aynı müşteriye üretmeye devam etmenin ileride Türk ihracatçılarını sıkıntıya sokacağına işaret eden Babacan, şöyle devam etti:

''Asya'ya çok daha farklı, Afrika'ya çok daha yakından bakmamız gerekiyor. Güney Amerika'yı asla ihmal etmememiz gerekiyor. Geleneksel pazarlarda özellikle Avrupa pazarlarında sıkıntılar var. Kısa zamanda da bu sıkıntıların toparlanması söz konusu olmayacak. Ağır borcun ekonomi üzerindeki baskısı devam edecek. Bunun farkında olmamız lazım. Tabi mevcut müşteriyi kaçırmak da doğru değil. Bir yandan mevcut müşteriyi elde tutup, bir yandan da yeni pazarlar Türk iş dünyası için çok çok önemli olacak. Dünyanın büyümesi artık Asya'da, Afrika'da olacak. Oralara büyük ağırlık vermemiz gerekiyor. Bir çok ülke koşuyor, yürümek de yetmiyor. Koşmaya devam edeceğiz ve dış talep ağırlıklı, içeride tasarrufa ağırlık veren ama üretip dışarıya daha çok satan bir ekonomik yapıya da hızla ulaşmamız gerekiyor.''

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avrupa'da nüfusun artık bundan sonra düşecek oluşunun, ekonomiler üzerinde bir baskı oluşturduğunu belirterek, ''Türkiye'de nüfus inşallah artacak ama bizde de 2035 sonrası için risk görünüyor. Zaten sayın Başbakanımızın en az 3 çocuk demesinin arkasındaki en önemli ekonomik gerçeklik bu. Eğer biz bugünden tedbir almazsak, Avrupa'nın bugün yaşadığı sıkıntıları biz çok değil 20 sene sonra yaşamaya başlayacağız'' dedi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İkiz Kuleler'de gerçekleştirilen 6. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası'nın açılışında konuşan Babacan, krizin sonunda hem Avro Bölgesi'nde hem de ABD'de kamu borcunun tarihi yüksek seviyelere ulaştığını ve bunun, en az bir kaç yıl daha artmaya devam edeceğini söyledi.

Babacan, ''2. Dünya Savaşı'ndan bu yana gelişmiş olan ülkelerin borcu bu kadar yükselmemişti. 2. Dünya Savaşı'nın maliyeti kadar en az, belkide çok daha fazla bu krizin maliyeti oldu, dünya ekonomisi üzerinde'' diye konuştu.

Özellikle genç nüfustaki işsizliğin, Avro Bölgesi'nde iyice yükseldiğine dikkati çeken Babacan, güven endekslerinin de aşağı doğru indiğini ve inmeye devam ettiğini vurguladı.

Büyüme tahminlerinin de tüm dünya için aşağı çekildiğini ifade eden Babacan, ''Gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızları da aşağı doğru revize edildi. Yani o 2009 krizinden sonraki hızlı sıçrayış, artık daha düşük büyüme oranlarına yerini bıraktı. Gelecek sene dünya ekonomisi belki yüzde 3,6... 2014, 2015 ve 2016'dan sonra yavaş yavaş toparlanmanın olacağı tahmin ediliyor'' dedi. 

-''Nüfusta, 2035 sonrası için risk görünüyor''-

Dünya ticaretinin de eski ortalamalara dönemediğini anlatan Babacan, önümüzdeki yıllarda dünya ticaretinin artış hızının, krizden önceki 20 yılın ortalamasını yakalayamayacağına vurgu yaptı.

Nüfusun da öneminin altını çizen Babacan, şunları kaydetti:

''Avrupa'da nüfusun artık bundan sonra düşecek oluşu, ekonomiler üzerinde bir baskı oluşturuyor. Türkiye'de nüfus inşallah artacak ama bizde de 2035 sonrası için risk görünüyor. Zaten sayın Başbakanımızın en az 3 çocuk demesinin arkasındaki en önemli ekonomik gerçeklik bu. Eğer biz bugünden tedbir almazsak, Avrupa'nın bugün yaşadığı sıkıntıları biz çok değil 20 sene sonra yaşamaya başlayacağız, nüfus açısından baktığımız zaman. Sosyal Güvenlik Sistemi de pek çok ülkede hızla bozulmaktayken, Türkiye'de 2030, 2035 yıllarına kadar fena değil ama yine nüfusta, nüfus artış hızında bir değişiklik sağlayamazsak, Türkiye'nin sosyal güvenlik sisteminin ilerisi çok iç açıcı bir görüntü sergilemiyor.'' 

-''Dünyanın ekonomik merkezi doğuya ve güneye kayacak''-

Babacan, bu krizin en önemli sonuçlarından birinin, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeleri birbirine yaklaştırması olduğunu belirterek, 2000 yılında gelişmiş ekonomiler dünya ekonomisinden yüzde 63 pay alırken, 2012 yılı itibariyle bu oranın hemen hemen başa baş noktaya geldiğini söyledi.

Dünyanın ekonomik ağırlık merkezinin hesap edildiği bir tabloyu anlatan Babacan, ''Hesaba göre dünya ekonomisinin büyüklüğü, 1000 yılından başlıyor, 1950'ye kadar hem kuzeye hem de batıya kayıyor ama 1950'den sonra 2000 yılına kadar yavaş yavaş doğuya kayma var fakat 2000'den 2010'a, hele 2010'dan 2025'e baktığımızda çok daha hızlı bir şekilde dünyanın ekonomik merkezi doğuya ve biraz da güneye kayacak. Bu bizim tüm sektörlerimiz açsından çok önemli bir konu'' diye konuştu. 

-''Türkiye ekonomisi önemli ölçüde ayrıştı''-

Türkiye ekonomisine ilişkin de bilgiler veren Babacan, 2008-2009 krizi öncesi yapılanların, ülkeyi bu son dönemde oldukça güçlü kıldığını vurguladı.

Bu sayede Türkiye'nin krize güçlü bir bankacılık sistemi ve güçlü bir kamu maliyesi yapısıyla girdiğini anlatan Babacan, bunun yanı sıra Türkiye'de siyasi istikrar olmasının, Türkiye'yi diğer ülkelerden ayrıştırdığını söyledi. 
Başbakan Yardımcısı Babacan, Avrupa'da bir çok ülke, ekonomiyi canlandırmak için daha çok kamu harcaması yaparken, Türkiye'nin ise tam tersine bir yol izlediğini kaydetti.

Bunun yanı sıra etkin para politikası ve makro ihtiyati tedbirlerin kullanımına da devam ettiklerini belirten Babacan, şöyle devam etti: ''Bunun sonucunda da çok şükür, Türkiye ekonomisi önemli ölçüde ayrıştı. 2009'da Portekiz, İspanya, İtalya, Yunanistan, İrlanda tüm bunlar, harcama artırarak krizi aşmaya çalışırken, biz tam tersine mali disiplinle bunu aşacağız dedik ve bu ülkelerin şu anda içine düştükleri durumu düşünün ve Türkiye'nin geldiği pozisyonu düşünün, çok şükür Allah yardım etmiş, doğru kararlar almışız ve iyi bir noktaya gelmişiz.'' 

-''Hukuki alanda devrim niteliğinde adımlar atıldı''-

Ali Babacan, 2010 yılından sonra ise Türkiye'de, dünyadan çok farklı olarak şartların değişmeye başladığını anımsatarak, hızlı kredi artışıyla beraber, özellikle iç tüketimde bazı riskler görmeye başladıklarını söyledi. 
Bunun üzerine ise tedbirler aldıklarını hatırlatan Babacan, özellikle kredi büyümesini kontrol altına almak için aldığı tedbirlerin gayet güzel çalıştığını ifade etti.

Bir ara bankacılık sistemindeki kredi hacminin, bir önceki yıla göre yüzde 35 oranında artığını aktaran Babacan, ''Şu anda bu oran yaklaşık yüzde 15'lere inmiş durumda ve gelecek sene de biz yüzde 15 gibi bir rakam bekliyoruz'' dedi.

Babacan, bunların yanı sıra hukuki düzenlemelerin de yapıldığını hatırlatarak, bu alanda devrim niteliğinde adımların atıldığını kaydetti. 

-''Türkiye, yüzde 43 büyümüş olacak''-

''Tüm bunların sonucunda, Türkiye'nin 2007 yılı ile 2017 yılı arasında bir mukayese yapılacak olursa, Türkiye ekonomisi, krizden önceki 2007 yılı ile mukayese edildiğinde, 2017 yılında yüzde 43'lük bir kümülatif büyüme görecek'' diyen Babacan, aynı dönemde ABD'nin yüzde 19, İngiltere ve Avrupa Birliği'nin toplamda yüzde 8, Japonya'nın ise sadece yüzde 5 büyümesinin beklendiğini bildirdi.

Türkiye'de istihdamın da artmaya devam ettiğine işaret eden Babacan, 2009 yılına göre şu anda istihdamın 4 milyon arttığını söyledi.

Ortalama istihdam artışında da Türkiye'nin pek çok ülkeye göre çok daha iyi konumda olduğunu vurgulayan Babacan, ''İşsizlik oranımızın düşmeye devam ettiğini, edeceğini de önümüzdeki dönemde görüyoruz'' dedi. 

-''Türkiye'de gelir sadece bir kesim için artmıyor''-

Babacan, Türkiye'deki gelir dağılımının da düzeldiğini belirterek, şöyle konuştu:

''Türkiye, tüm OECD ülkeleri içerisinde gelir dağılımını en hızlı düzelten ülke olarak kayda geçti. Hanehalkı gelirlerindeki reel artışa da bakacak olursak gerçekten çok önemli bir tablo var. Türkiye'de gelir sadece bir kesim için artmıyor, topyekün toplumun geliri artıyor. Mutlak yoksulluk göstergelerine de baktığımızda, Dünya Bankası raporlarına göre baktığımızda Türkiye'de 1 doların altında yaşayan nüfus hamd olsun kalmadı.'' 

-''Cari açıkta bu yıl yüzde 7 gibi bir rakam görülecek''-

Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan cari açık konusunda da önemli gelişmeler yaşandığını anlatan Babacan, cari açığın, 2011 yılında gördüğü rekor seviyeden sonra düşmeye başladığını söyledi. 
Bu yıl itibariyle yüzde 7 gibi bir rakamın görüleceğine vurgu yapan Babacan, alınan tedbirlerin bunda büyük katkısı olduğunu ifade etti. Babacan, şöyle devam etti:

''Geçmişe bakacak olursak, Türkiye yüzde 5, yüzde 6 cari açığı gördüğü her yıl krize girmiş ama bizde yüzde 10 cari açığa rağmen çok şükür istikrar devam etmekte, güven devam etmekte. Cari açıkla ilgili aldığımız tedbirler de hamd olsun sonuç vermekte. Cari açığımızın en önemli nedeni enerjide dışa bağımlılığımız. Enerjide biz dışa bağımlı olmasaydık ve sadece kendimize yetecek kadar petrol ve doğalgazımız olsaydı, Türkiye'nin bugün cari açığı değil, cari fazlası olacaktı. Dolayısıyla enerji, bizim en önemli çalışma alanlarımızdan biri olmak zorunda önümüzdeki dönemde.''

Alınan tedbirlerin, ihracatla yurt içi talep arasında bir dengelemeyi de sağladığını bildiren Babacan, bunun da cari açığın düzelmesinin en önemli nedenlerinden biri olduğunu kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası'nın ortalama fonlama faizini düzenli olarak düşürdüğün belirterek, ''Enflasyonla ilgili riskler azaldığı sürece Merkez Bankası da para politikalarında çok daha rahat ve günün gereğini yapan bir çizgi izleyebilir. Şu anda baktığınız zaman Endonezya, Çin, Brezilya, Hindistan, Rusya, Arjantin. Bunların hepsi Türkiye'den daha yüksek politika faizi uygulayan ülkeler'' dedi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İkiz Kuleler'de gerçekleştirilen 6. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası'nın açılışında konuşan Babacan, Türkiye'de büyümenin son 3-4 çeyrektir dış talepten kaynaklandığını ve daha sıhhatli bir büyüme olduğunu söyledi.

Babacan, Türkiye'nin bu yıl yüzde 8,9 değil, yüzde 3 civarında büyüyeceğini belirterek, bunun daha istikrarlı, çok daha sürdürülebilir bir büyüme oranı olduğunu ifade etti.

Bir ülkenin ne kadar ürettiği ve ne kadar tükettiğinin çok önemli bir gösterge olduğuna işaret eden Babacan, Yunanistan'ın yıllarca ürettiğinden çok tüketen bir ülke, Almanya'nın ise ürettiğinden çok daha az tüketen bir ülke olduğunu ve söyledi.

Almanya'nın, bugün Avrupa'nın da dünyanın da en istikrarlı ülkelerinden biri olduğunu anlatan Babacan, şunları kaydetti:

''Türkiye nerede derseniz? İkisinin ortasında bir yerde seyrediyoruz ama 2011'de, cari açığın yüzde 10'a ulaştığı yılda, hafif hafif Yunanistan'a benzemeye başlamışız. Allah korusun, hiçbir tedbir almasaydık, 'Yüzde 8,9 böyle iyi, devam edelim' deseydik, bunun sürdürülebilirliği çok mümkün değil. Bir süre sonra geliyor, vuruyor. Önce hak edeceğiz, sonra harcayacağız. Önce kazanacağız, sonra harcayacağız. Bu açık ne oluyor? Sürekli bizi dış finansmana bağımlı kılıyor ama atalarımız ne demiş? 'Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.' Kendi iç tasarruflarınız artmadıktan sonra ve büyümemizi, kendi iç tasarruflarımıza dayanan bir büyüme modeline oturtmadıktan sonra bu cari açık meselesi de dış finansman bağımlılığı da Türkiye'nin devam edecek. Onun için tedbirlerimizi bu alana yoğunlaştırmamız gerekiyor.''

Babacan, dış ticarette de rakamların iyi geldiğini belirterek, yıl sonunda ihracatta 150 milyar doların geçileceğini söyledi. 

-''Bu yıl inşallah yüzde 5-6 arasında bir noktada bitireceğiz enflasyonu''-

Merkez Bankasının döviz rezervlerinin de tarihi seviyelerde dolaştığını aktaran Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:

''120 milyar doları geçti çok şükür ve Türk Lirası'nın şu anki istikrarı, gelişmekte olan ülkelerle mukayese ettiğimiz zaman en istikrarlı para birimlerinden biri olduğunu gösteriyor. Enflasyondaki düşüş trendi son derece önemli. Bu yıl inşallah yüzde 5-6 arasında bir noktada bitireceğiz gibi görünüyor enflasyonu ve son aylarda beklenenden de hızlı bir düşüş gerçekleşti enflasyonda ve bunun devam edeceğini bekliyoruz. Merkez Bankamız, ortalama fonlama faizini düzenli olarak düşürmekte. Enflasyonla ilgili riskler azaldığı sürece Merkez Bankası da para politikalarında çok daha rahat ve günün gereğini yapan bir çizgi izleyebilir. Şu anda baktığınız zaman Endonezya, Çin, Brezilya, Hindistan, Rusya, Arjantin. Bunların hepsi Türkiye'den daha yüksek politika faizi uygulayan ülkeler. Bunlar G20 ülkeleri ve G20 ülkeleri içerisinde bizim Merkez Bankamızdan daha düşük faiz uygulayan Güney Afrika ile Meksika var, çok az altında. Suudi Arabistan var ama tabii Suudi Arabistan'ın çok enteresan bir ekonomik yapısı var, pek karşılaştırılması mümkün değil. Reel açıdan baktığımızda da şu anda Merkez Bankası eksi reel faiz uygulamaktadır. Mali disiplin de en önemli konularımızdan biri ve önümüzdeki dönemde bu, kararlılıkla devam edecek.''

AA