Babacan: Ticari kredilerde MB ve BDDK çalışma yapacak
Başbakan Yardımcısı Babacan, ticari krediler konusunda, Merkez Bankası ve BDDK'nın da ayrı ayrı çalışma yapacağını kaydetti
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bir yandan kadınların iş gücüne daha çok katılmalarını, bir yandan da ailelerin daha çok çocuk sahibi olmalarını sağlayacak düzenlemeler üzerinde çalışmalarının devam ettiğini ifade ederek, "Bu çalışmayı birkaç haftaya kadar tamamlayacağız ve Sayın Başbakanımız açıklayacak" dedi.
Babacan, JW Marriott Otel'de düzenlediği basın toplantısında, küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Küresel kriz öncesinde aldıkları tedbir ve ekonominin temellerini güçlendirmek için hayata geçirdikleri uygulamaların son derece önemli olduğunu ifade eden Babacan, tek haneli enflasyon, mali disiplin, bankacılık, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında reformlar yaptıklarını, bunların sonucunda da ekonominin temellerinin sağlamlaştığını kaydetti.
Babacan, 2009 yılında hem güçlü kamu maliyesi hem de güçlü bankacılık sistemiyle krize girdiklerine işaret ederek, bundan dolayı krizin Türkiye üzerindeki etkilerinin sınırlı kaldığına dikkati çekti.
Küresel kriz ortamında, Türkiye'de siyasi istikrar ve güçlü siyasi irade olmasının en önemli artılarından biri olduğunu belirten Babacan, bunların, Türkiye'nin krizden başarıyla çıkmasında en önemli aktörler arasında olduğunu ifade etti.
Ülkelerin, kriz ortamında emeklilik yaşının arttırılması, gelir vergisi artışı, altyapı harcamaları ile kamu istihdamı ve ücretlerin azaltılması gibi tedbirler aldığını kaydeden Babacan, söz konusu tedbirlerin çoğunun geç alınması ve oranlarının yeterince olmaması nedeniyle pekçok ülkede halen toparlanmanın tam görülmediğini söyledi.
Güven olmayınca, büyümenin de gerçekleşmediğine dikkati çeken Babacan, küresel kriz nedeniyle Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerde işsizliğin yükseldiğini bildirdi.
-"IMF'deki oy gücümüz 2002'ye göre 2 kat arttı"-
Türkiye'nin, IMF'deki kota payı ve oy gücünün basamak basamak yükseldiğini belirten Babacan, Türkiye'nin IMF'deki oy gücünün 2002 yılına göre neredeyse 2 kat arttığını kaydetti.
Babacan, "Bir yandan kadınlarımızın iş gücüne daha çok katılmalarını, bir yandan da ailelerin daha çok çocuk sahibi olmalarını sağlayacak düzenleme üzerinde yoğun çalışmalarımız devam ediyor. Bu çalışmayı birkaç haftaya kadar tamamlayacağız ve Sayın Başbakanımız açıklayacak" diye konuştu.
Babacan, ticari krediler konusunda, Merkez Bankası ve BDDK'nın da ayrı ayrı çalışma yapacağını kaydetti.
Ticari kredilerde düzenleme için Finansal İstikrar Komitesi'ne talimat verdiklerini söyleyen Babacan, "Kurumların yaptığı çalışmaları biraraya getirip faizleri ayarlayabiliriz. Kullanılan kredilerin üretime mi yoksa tüketime mi yöneldiğini inceliyoruz" dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, kadınların iş gücüne katılım oranının son yıllarda giderek arttığına dikkati çekerek, "Burada büyümenin, daha yüksek gelir düzeyine ulaşmış bir ülke olmanın etkisi var" dedi.
Babacan, düzenlediği basın toplantısında, dünya ekonomisiyle ilgili en önemli sorunun kamu borç stokunun yükselmeye devam etmesi olduğunu ifade etti.
Amerikan Merkez Bankası FED'in her hafta düzenli olarak piyasa girip, borçlanmaya devam edebilmek için Amerikan Hazine Kağıtları satın aldığını belirten Babacan, bu durumun Avrupa Merkez Bankası ve Japon Merkez Bankası için de aynı olduğunu kaydetti.
Küresel ekonomik görünümün belki kısa vadede olmasa da, gelecek için kaygılanılması gereken bir tablo olduğunu ifade eden Babacan, "Şimdilik çöküş önlendiği için, İtalya, İspanya gibi ülkelerin riski azaldığı için, genel anlamda devletlerin borçlanma faizlerinde bir miktar düşüş var. Ama bu güvenin getirdiği bir düşüş değil, Merkez bankalarının sağladığı finansmanla beraber gelen düşüş" diye konuştu.
Kolay borçlanabilme imkanları nedeniyle, ülkelerin yapısal reformlar ve bütçe tedbirleri alma konusunda işi yavaştan aldıklarını anlatan Babacan, "Bir rehavet dönemi başladı. Bütçeyle ilgili gerekli tedbirler alınmalı, yapısal reformlar mutlaka yapılmalıydı. Ama bu maalesef çok daha yavaş ilerliyor" ifadesini kullandı.
Avrupa ekonomisinin 2013'te daralmaya devam edeceği değerlendirmesinde bulunan Babacan, "Avrupa'da Japonya'da büyüyemiyor. ABD'ye baktığımızda, bu kadar yüksek likiditeye rağmen, küçük küçük büyüme rakamlarını daha yeni görmeye başladık" değerlendirmesinde bulundu.
Ekonominin temelinde güven ve istikrarın olduğunu ve bu yönde çalışmalar yaptıklarını hatırlatan Babacan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Güven nasıl oluştu? Tutamayacağımız sözler vermedik. Verdiğimiz sözlerin arkasında durduk. Programlar açıkladık, açıkladığımız programları uyguladık. Popülizme tevessül etmedik. Zor da olsa doğru olanı savunduk, bu kolay bir şey değildir. Açık sözlü olduk. Başbakanımızın özellikle 2003 yılındaki 'İlk 1 yıl bizden hiçbir şey beklemeyeceksiniz. Ancak 3 yıl geçince aradığımız hükumeti bulduk diyeceksiniz ve rahatlama dönemi başlayacaktır' sözü çok önemlidir."
IMF'nin 2013'le alakalı raporuna göre, Türkiye'nin Avrupa'daki en hızlı büyüyecek birkaç ekonomiden biri olduğuna dikkati çeken Babacan, Türkiye hızla gelişmiş ülkelerden pozitif bir şekilde ayrıştığını ifade etti.
-"İstihdam artmaya devam ediyor"-
Türkiye'de istihdamın da artmaya devam ettiğinin altını çizen Babacan, son 4 yılda 4 milyon 700 bin istihdam artışı olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'nin yüzde 2,2 büyüdüğü 2012 yılında 1 milyon 88 bin ilave istihdam olduğunu ifade eden Babacan, bunun güvenin sonucunda gerçekleştiğini belirtti.
Yeni oluşan istihdamda, ilk defa kadınların sayısının neredeyse erkeklerin sayısına eşit olduğunu vurgulayan Babacan, 1 milyon 88 binlik söz konusu istihdamın yüzde 49,5'inin kadın olduğuna dikkati çekti.
Kadınların iş gücüne katılım oranı son yıllarda giderek arttığını belirten Babacan, "Burada büyümenin, daha yüksek gelir düzeyine ulaşmış bir ülke olmanın etkisi var ama 2009'da aldığımız kadın istihdamıyla ilgili tedbirler de kuşkusuz etkili" diye konuştu.
Türkiye'nin, OECD ülkeleri arasında gelir dağılımı en hızlı düzelen ülke olduğunu ifade eden Babacan, şunları kaydetti:
"Yoksullukla mücadelede güzel sonuçlar alıyoruz. Cari açık bir başka önemli konumuz. 2011'de cari açık milli gelirimize oran olarak yüzde 9,7 gibi tarihi yüksek bir seviyeye ulaşmıştı ama 2012'de uyguladığımız yeniden dengeleme politikasıyla geçen yılı yüzde 6 ile kapattık. Tarihimizde ilk defa bir kriz sonucu değil, bilinçli ve planlanarak bir program sonucunda bu rakamı elde ettik."
Türkiye'de cari açık olduğunu ancak Merkez Bankasının döviz ve altın rezervlerinin de hızla arttığına dikkati çeken Babacan, Türk Lirası'nın cari açık veren gelişmekte olan ülkeler içerisinde en istikrarlı para birimi olduğunu vurguladı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Bir ülkenin ne kadar riskli olduğunun en önemli göstergelerinden biri olan kredi temerrüt takas primine baktığımızda, dün akşamki oran 112 baz puan ve bu tarihimizdeki en düşük oran" dedi.
Babacan, JW Marriott Otel'de düzenlediği basın toplantısında, küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Enflasyonun yıl sonu için 5,3 olarak tahmin edildiğini hatırlatan Babacan, Türkiye'nin bütçe açığı konusunda pek çok ülkenin altında olduğunu söyledi.
Babacan, "2013 sonunda yüzde 5,3 tahminimiz gerçekleşirse ki bugün itibariyle gerçekçi görünüyor, artık son 45 yılın en düşük rakamı olacak" ifadesini kullandı.
AB tanımlı kamu borç stokunun 3 yıllık kriz döneminde 10 puan düştüğüne dikkati çeken Babacan, bu gelişmeyle kamu borç stokunun yüzde 36,1'e gerilediğini bunun Avrupa'nın en düşük oranlarından biri olduğunu belirtti.
Türkiye'nin ilk defa kamuda net dış varlığının oluştuğunu vurgulayan Babacan, kamu net borç stokunun 2002'de yüzden 61,5'en 2012'de yüzde 16,9'a gerilediğini kaydetti. Babacan, "2002'ye baktığımızda net borcumuzunu 3'te 2'si dış borç ama 2012 sonunda kamunun artık net dış varlığı var. Ne kadar? 25,9 milyar dolar fazladayız. Tarihimizde ilk defa toplam kamunun net dış borcu yok, net dış varlığı var" diye konuştu.
-IMF ile ilişkiler-
IMF ile ilişkilere de değinen Babacan, Türkiye'nin ilk stand by'ı 1961'de yaptığını ve daha sonra toplam 19 düzenlemenin hayata geçirildiğini anımsattı. Babacan, şunları kaydetti:
"Önümüzdeki salı günü en son taksiti ödeyeceğiz ve borcumuzu sıfırlamış olacağız. Bu borcun şöyle bir tarihine bakacak olarsak, borcumuzun en son sıfır olduğu tarih 1994. Yani 1994'ten bu yana tam 19 yıldır ilk defa IMF'ye borcumuz sıfırlanmış olacak. Türkiye 19 yıldır az yada çok IMF'ye borçlu olmuş. 14 Mayıs'ta bunu sıfırlamış oluyoruz. IMF'ye olan borcumuzun son taksiti dün akşamki kur itibariyle yaklaşık 421 milyon dolar."
Babacan, bu borcu daha önce ödeyebileceklerini, ancak bunun ticari olarak rasyonel olmaması nedeniyle tercih etmediklerini dile getirdi. Babacan, "Biz bir sentin dahi heba edilmesini istemeyiz" dedi.
Türkiye'nin IMF'den borç alan değil, borç veren ülke konumuna geldiğini vurgulayan Babacan, IMF'ye 5 milyar dolarlık bir taahhütte bulunduklarını hatırlattı. Babacan, 5 milyar doların hemen geri çekilebilecek nitelikte olduğunu, likit değerlerden sayıldığından Merkez Bankası'nın rezervlerinde görülmeye devam edileceğini kaydetti.
Merkez Bankası politika faizinin gelişmekte olan G 20 ülkeleri içerisinde en düşük oranlardan birine karşılık geldiğini anlatan Babacan, "Güvenin sonucu olarak özellikle yabancıların daha yüksek oranlarda Türk kağıtlarına ilgi göstermesi sonucunda da gösterge tahvil faizi dün akşam itibariyle yüzde 5,09'a düştü. Bunlar Hazine tarihindeki en düşük oranlar" diye konuştu.
Babacan, mevduat, tüketici, ticari ve eurobond faizlerinin düşmeye devam ettiğini söyledi. Ali Babacan, şöyle konuştu:
"Bir ülkenin ne kadar riskli olduğunun en önemli göstergelerinden biri olan kredi temerrüt takas primine baktığımızda dün akşamki oran 112 baz puan ve bu tarihimizdeki en düşük oran. Yani Türkiye'nin risk algılaması uluslararası piyasalarda bu kadar düşük olmamıştı. 100 dolarlık bir Türk eurobondunu sigorta ettirmek istiyorsanız ne kadar prim ödemeniz gerekiyor kabaca bu. Allah korusun oldu da bir gün Türkiye borcunu ödeyemezse 'ben alacağımı sigorta ettirmek istiyorum' diyenler gidiyorlar bundan alıyorlar. Bu dediğim gibi tarihimizdeki en düşük oran."
Borsa İstanbul'un rekorlara devam ettiğine değinen Babacan, trendin pozitif olduğunu, borsa arttıkça Türkiye'ye güvenin, ve Türkiye'nin değerinin artacağının söyledi.
Ali Babacan, bankaların sermaye yeterlilik rasyosunun da çok yüksek olduğunu, takipteki alacakların ise yüzde 3 civarındaki oranla başka ülkelere kıyasla oldukça düşük oranda kaldığını belirtti.
Babacan, konuşmasında, orta vadeli programın temel önceliklerine ve temel yapısal konulara ilişkin bilgiler verdi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ilk 3-4 ayda, büyümenin öncü göstergelerinin beklentilerin altında kaldığını belirterek, "Ama bu bizim yüzde 4'lük (büyüme) hedefimizi bugünden revize etmemizi gerektirecek düzeyde değil" dedi.
Babacan, JW Marriott Otel'de düzenlediği basın toplantısında, küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulunduktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Yıl sonu yüzde 4 olan büyüme hedefi, halen ulaşılabilir bir hedef mi?" şeklindeki soru üzerine Babacan, ilk 3-4 aylık verilerde özellikle büyüme ile alakalı göstergelerin, beklentilerin bir miktar altında olduğunu ancak bunun yüzde 4'lük hedefi bugünden revize etmeyi gerektirecek düzeyde olmadığını söyledi.
Bugün itibariyle yüzde 4'lük büyüme hedefini, halen ulaşılabilir bir hedef olarak düşündüklerini anlatan Babacan, "Öncü göstergeler, beklentilerin bir miktar altında ama çok değil. Dış talepte de bir miktar problem görüyoruz. Ama iç taleple ilgili fazla endişemiz yok. Çünkü iç taleple ilgili elimizde çok miktarda kontrol aracı var. İç taleple ilgili istediğimiz sonucu alabilecek enstrümanlarımızı istediğimiz yönde yani sıkılaştırma veya gevşetme yönünde her an kullanabiliriz" dedi.
Babacan, 2014-2018 yıllarını kapsayan 5 yıllık kalkınma planını çalışmalarında da sona yaklaştıklarını kaydetti.
Mega projelere ilişkin olarak da Babacan, bunların uzun vadeli projeler olduğunu, bir nükleer santralin 7-8 yıldan önce tamamlanamayacağını, 3. havaalanı projesinin de aynı şekilde düşünülmesi gerektiğini kaydetti. Bunların, Türkiye'nin önümüzdeki 10 yıllık perspektifini dikkate alan projeler olduğunu ifade eden Babacan, "Biz bunlara bugün başlamazsak yarın çok sıkışırız" diye konuştu.
Bu projelerden gelebilecek olası yükümlülüklerin ayrı bir tablosunu Kalkınma Bakanlığı ve Hazine olarak oluşturduklarını ve takip ettiklerini anlatan Babacan, bu tür projelerin zamana yayılan projeler olduğunu, aralarda çıkabilecek sorunları tolere edebileceklerini kaydetti.
Piyasaların da bu tür projelerin "Devlet ve Hazine üzerine bir yük getirir mi? Türkiye'nin başına problem çıkarır mı?" diye bir algısının olmadığını ifade eden Babacan, böyle olsaydı Hazine borçlanma faizinin tarihi düşük seviyelere inemeyeceğini bildirdi.
-Kanal İstanbul Projesi-
Öngörülebilir olması için Kanal İstanbul'la ilgili Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararını aldıktan sonra 3. havaalanı ihalesini yaptıklarını ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
"Dün Ulaştırma Bakanımızla görüştüm. Kanal İstanbul'la ilgili de bir an önce aynı şekilde formatımızı oluşturalım, ihalemizi yapalım dedim. Çünkü o da yap-işlet devret olacak, kamu özel ortaklığı olacak. Proje nasıl finanse edilecek, burada başka konsept var. Her bir proje için ayrı, yani terzinin elbise diktiği gibi hazırlık yapmak gerekiyor. Hazır dikilmiş takım elbiseyi al, o projeye giydir mümkün değil. Biz bir bakıma takım elbise diker gibi, terzinin dikişi gibi format oluşturuyoruz. Çünkü bunlar çok büyük projeler. Kanal İstanbul'un inşaatı çok daha uzun sürecek. Yani havaalanı muhtemelen Kanal İstanbul'dan daha önce tamamlanacak. Çevre etkilerini asgaride tutabilmek için her türlü tedbiri alacağız."
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Sinop'ta yapılacak nükleer güç santralinde yüzde 49 olan devlet hissesinin yarıdan fazlasının özelleştirilebileceğini belirterek, "Blok satış ya da halk arz, hepsi seçenekler içerisinde ama bugün karar için çok erken" dedi.
Babacan, JW Marriott Otel'de düzenlediği basın toplantısında, küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulunduktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Takipteki alacakların hangi seviyeden sonra riskli olarak değerlendirilebileceğine ilişkin soru üzerine Babacan, takipteki alacakları değerlendirirken, toplam kredi hacminin de büyüdüğünün gözönüne alınması gerektiğini söyledi. Babacan, "Toplam kredi hacminin içerisindeki takipteki alacakların yüzdesi ne o orana bakmak lazım. Yüzde 3 civarında bir rakam çok makul. Açıkçası biz daha yukarı çıkar diye bekliyorduk" diye konuştu.
Ticari kredileri artırmak için bir çalışma olup olmadığına ilişkin soruya da Babacan, yatırım, üretim ve ihracat için gerekli olan kredilerde maliyetle ilgili ne yapılabileceğini en son Finansal İstikrar Komitesi toplantısında ele aldıklarını kaydetti. Bu konuyu Merkez Bankası ve BDDK ile de paylaştıklarını anlatan Babacan, bir sonraki toplantıda yapılan çalışmaları değerlendireceklerini bildirdi.
Kredilerin, üretim, ihracat ve yatırım içinse bunun önünün açık olduğunu, ancak tüketim içinse burada sorun olacağını anlatan Babacan, "Merkez Bankası ve BDDK'nın yapabileceği farklı şeyler var ama bunu koordineli bir şekilde ve eşgüdüm içerisinde yapmaları gerekiyor. Özellikle üretim, yatırım ve ihracat için ne yapılabilir, bunu gözden geçireceğiz. Burada hareket alanı var ama çok geniş bir hareket alanı değil" dedi.
-Seçimler ve mali disiplin-
Babacan, "Gelecek dönemde 3 seçim yapılacak. Bu mali disiplini etkiler mi?" şeklindeki soruyu yanıtlarken de mali disipline önem verdiklerini, geçmiş yıllarda da 3 genel seçim, 2 yerel seçim ve 3 referandum gerçekleştirildiğini, bunların hiçbirinde popülist politikalar izlemediklerini anlattı.
Dolayısıyla önümüzdeki dönemin de böyle değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Babacan, "Geçen 8 seçimde ne yaptıysak ne yapmadıysak önümüzdeki seçimlerde de benzerlerini beklemek lazım. Bu piyasalar açısından da ciddi bir endişe alanı değil. Zaten borç stokumuz, bütçe açığımız son derece düşük noktalarda" şeklinde konuştu.
-Sinop'taki nükleer santral-
Sinop'ta yapılacak nükleer santralin hisselerinin ne kadarlık bir oranının özelleştirileceğine ilişkin olarak da Babacan, hisselerin yüzde 49'unun EÜAŞ'a ait olduğunu hatırlattı. Babacan, şöyle devam etti:
"Yüzde 49'un da bir kısmının nasıl özelleştirileceği gibi bir anlayışın orada hakim olması gerekecek. Ama kamunun payı biraz da olsa sonuna kadar kalacak. Ama yüzde 49'un yarıdan fazlasını da bir noktada özelleştireceğimizi ben düşünüyorum. Blok satış ya da halk arz hepsi seçenekler içerisinde ama bugün karar için çok erken."
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Sadece yurt dışından bir varlık barışı, yurt içi dahi yok. Çünkü onu (vergi yapılandırması) sık sık yaptığımızda vergiye uyum konusunda problem yaşıyoruz" dedi.
Babacan, JW Marriott Otel'de düzenlediği basın toplantısında, küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulunduktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yeni bir vergi yapılandırmasının söz konusu olup olmadığı yönündeki soruya karşılık Babacan, şöyle konuştu:
"Sadece yurt dışından bir varlık barışı, yurt içi dahi yok. Çünkü onu sık sık yaptığımızda vergiye uyum konusunda problem yaşıyoruz. O zaman herkes bekler kimse vergisini ödemez, ara ara servetini toplar ve varlık barışı diye bize getirir, anlamı kalmaz. Dolayısıyla onu çok sık yapmak doğru değil. Zaten bir kere kriz döneminde yaptık biliyorsunuz. Öyle bir şeyi sık sık tekrar edemeyiz. Bunun amacı yurt dışında varlığı olanın Türkiye'ye onu getirmesi ve getirdiği zaman da az bir vergiyle Türkiye'de sisteme katması, amaç bu."
Mevduat vadelerinin uzaması konusunda bir seri tedbir aldıklarını anlatan Babacan, bunların sonuçlarını birkaç ay daha bekleyip, değerlendirmeleri ondan sonra yapmak gerektiğini söyledi.
Bankaların tahvil ve bono ihracı yöntemiyle kaynak toplamasının önünü açtıklarını dile getiren Babacan, birçok bankanın dışarda ve içerde tahvil ihraç ettiklerini, bunun mevduata göre çok daha uzun vadeli bir kaynak olduğunu belirtti.
Kamu kuruluşlarının yaptıkları her kiralama için Başbakanlıktan özel izin almak zorunda olduğunu vurgulayan Babacan, buradaki bir ekibin gayrimenkulün değeri, devlet yapsaydı kaça mal olurdu gibi açılardan talebi değerlendirmesinin ardından bu konuda izin verildiğine dikkati çekti. Babacan, gayrimenkul kiralama izni yanında izin verilmeyen de çok sayıda kuruluş bulunduğunu bildirdi.
-"Haksız rekabet olmasın"-
Bireysel emeklilik yaptırıp yaptırmadığı yönündeki soru üzerine Babacan, şöyle konuştu:
"Ben ve eşim sisteme gireceğim diye açıklamıştım ama daha sonra şöyle bir tablo ortaya çıktı: Neredeyse bütün şirketler 'bizimle yapın' dediler. Bir yandan da Hazine Müsteşarlığımız onları düzenleyen ve denetleyen bir kuruluş. Dolayısıyla yaptırdık mı, yaptırmadık mı, kiminle yaptırdık diye tartışma söz konusu olmasın diye o konuda açıklama yapmamaya karar verdim. Bu konuda açıklama yapmayacağım. Çünkü hemen merak konusu oluyor acaba hangi şirket? Haksız rekabet durumu olmasın diye açıklamama kararı aldım. Kurumlarımızın hepsini destekliyoruz. Vatandaşlarımız hangi bireysel emeklilik şirketine girerse girsin hepsinden iyi hizmet almaları gerektiğini düşünüyoruz."
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, emeklilik yaşının düşürülmesiyle ilgili bir çalışmanın doğru olmayacağını düşündüğünü ifade ederek, "Erken emeklilik yok. Bunu çok açık söyleyeyim" dedi.
Babacan, JW Marriott Otel'de düzenlediği basın toplantısında, küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulunduktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin geçmiş dönemlerde erken emeklilik uygulaması nedeniyle "bedel ödediğini" ifade eden Babacan, geçmişte yapılan bu hataya bir daha düşmek istemediklerini dile getirdi.
Erken emeklilik uygulamasının, olumsuz etkisinin uzun vadede ortaya çıkacağını anlatan Babacan, şunları kaydetti:
"Erken emeklilik yok. Bunu çok açık söyleyeyim. Belli dönemlerde Türkiye bu hatalara düştü. Bu hatayı yapıyorsunuz, o gün kimse hissetmiyor. Sonra ne oluyor, çocuklarımızın Türkiye'si hissediyor. Bugün bir güzellik yapalım derken, dönüp çocuklarımızın Türkiye'sine bedel ödettiremeyiz. Ama şu olabilir; bizim emeklilik sistemimiz maalesef çok karmaşık bir sistem. Birçok grup insan var ve gruplar arasında adaletsizlikler var.
Dönem dönem bu adaletsizlikleri nasıl kapatabiliriz çabasına giriliyor. Belki lokal, dar çerçevede, adaletsizliği kapatmak adına adımlar atılması gerekebiliyor. Ama biz o adımı attığımızda başka gruplarda da beklentiler tetiklenebiliyor. Dolayısıyla, çok çok dikkatli götürülmesi gereken bir konu. Kategorik olarak kapıyı kapatmamakla beraber, genel anlamda emeklilik yaşının düşürülmesi gibi bir çalışmanın asla doğru olmadığını ve bunu yapmamamız gerektiğini her yerde söylüyoruz."
Memurlara rotasyon konusundaki çalışmalara ilişkin soru üzerine Babacan, genelde devlet memurlarının Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da uzun süre kalmak istemediklerini, göreve başladıkları zaman da ilk fırsatta hemen merkeze dönmek istediklerini söyledi. Babacan, dolayısıyla bu yönde bir model değişikliğine gitmeleri gerektiğini, ancak henüz o modelin netleşmediğini belirtti.
Babacan, yeni anayasa çalışmalarının ekonomiye etkileri konusundaki soruya "Anayasamızda hala eksikler var. Bir bakıma yamalı bohça görüntüsü var. Bugünün Türkiye'si ile geleceğe bakarak yeni bir anayasa Türkiye'nin ihtiyacıdır ama bunun olması ya da olmamasının ekonomi üzerinde etkisi çok sınırlı olur" yanıtını verdi.
Kıdem tazminatlarına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Babacan, "O da çalışılan bir konu. Bunu derken illa yapacağız diye anlaşılmasın ama çalışılan bir konu" dedi.
AA