Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Reyhanlı'daki bombalı saldırıların ardından sosyal medya üzerinden bazılarının halkı mülteciler aleyhinde kışkırtmaya çalıştığını ifade ederek, "Hiçbir gerekçe Türkiye'ye sığınan çoluk çocuk, masum insanları hedef göstermeyi mazur gösteremez. Bu bir insanlık suçudur" dedi.

Almanya'da bulunan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, TRT Türk'te katıldığı televizyon programında, Reyhanlı'da dün meydana gelen saldırılarla ilgili soruları yanıtladı.

Saldırıların ardından bazı çevrelerin daha olayın şoku atlatılmadan halkı tahrik etme girişiminde bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Hepimizin yüreği yandığı, bir kardeşimizin canı daha yanmasın denildiği sırada olayı önceden sanki biliyormuş gibi bazı çevreler iki konuya odaklandı. Birincisi mülteciler. 'Türkiye, mültecileri kabul ederek bir grup suçluyu ülkesine almıştır, bu olayı onlar yapmıştır'. Twitter'dan, sosyal medyadan bu haberi yaydılar. İkincisi, bazı muhalefet çevreleri Türkiye'ye açık bir saldırı niteliği taşıyan terör olayının failleri yerine, Türkiye'nin Suriye politikasını tartışmayı, hükümet yetkililerini sorumlu tutan açıklamayı yaptı. İlk defa Türkiye'ye dönük olarak böylesine bir cani saldırı planlanmışken, bazı çevreler bu saldırıyı planlayanlar daha belirginleşmemişken dahi bu iki hedefe yöneldiler."

"Bunu iyi analiz etmek lazım" diyen Davutoğlu, "Burada eylemi yapanlarla, buradaki kardeşlerimizin kanına girenler, bu eylem üzerinden Türkiye'ye sığınan kardeşlerine Türk halkını kışkırtmak isteyenler aynı odaklardır. Hiçbir gerekçe Türkiye'ye sığınan kadın, çocuk çoluk masum insanları hedef göstermesi maruz göstermez. Bu bir insanlık suçudur. Böyle masumlara karşı halkı kışkırtmanın hangi temeli olabilir? Reyhanlı halkı hiçbir zaman onlarla çatışma içine girmedi" diye konuştu.

Ahmet Davutoğlu, Suriyeli mültecilere kapıların kapanmayacağına dikkati çekerek, Türk halkının tarihin çeşitli dönemlerinde birçok sığınmacıya kucak açmasından örnekler verdi. "Devlet olan devlet, kapısına geleni dışarı koyar mı?" sorusunu yönelten Davtoğlu, "Sen ne halin varsa gör, sınırın diğer tarafından kal, öl diyebilir miydiniz?" değerlendirmesini yaptı.

-"Suriye'yle ilgili diplomatik ivme kazanıldı"-

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, kritik bir aşamadan geçildiğini, Suriye'yle ilgili diplomatik ivme kazanıldığını ifade etti. Diplomatik ivmenin kazanılmasından Türkiye'nin rolüne değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bunu sağlayan büyük ölçüde biziz. John Kerry'nin ilk ziyaretinde ana gündem Filistin'di. Yani, yeni dönemde Ortadoğu barış süreciydi. Onunla tekrar tekrar konuşup, Suriye bağlamındaki riskleri hatırlatıp, İstanbul toplantısıyla ivmeyi artırmasını sağlayan Türkiye tarafıdır. Bu ivme üzerine bütün bölge, Avrupa ülkeleriyle ve ABD'yle birlikte çaba içine girilmesini sağlayan yine bizdik. Bu ivme üzerine Kerry'nin Moskova ziyareti belli bir zemin buldu. Lavrov ile de istişareler yaptık. Son 3 haftayı takip edin, benim telefon ve fiili diplomasi trafiğinin çözüm için nasıl kilometre taşlarını birer birer döşemeye başladığını görürsünüz."

Washington ile Moskova arasında yapılan görüşmelerde Türkiye'nin hesaba katılmadığı yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine de Davutoğlu, Ankara'nın onaylamadığı planın ne Suriye'de ne de Ortadoğu'da uygulanabileceğini vurguladı.

Davutoğlu, Türkiye'nin ABD ve Rusya ile ilişkilerinin yoğun olduğu bir dönemde, Türkiye'nin devre dışı olduğu bir formül üzerinde çalışılmasının mümkün olmadığına vurgu yaptı. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Görüşme takvimimi takip eden, akıllı, makul bir insanın, bir analist, uzman olmasına gerek yok. Türkiye'nin devre dışı olduğunu iddia edebilir mi? Ben Almanya'ya Ürdün üzerinden geldim, kapsamlı bir görüşme yaptık. Buradan Suudi Arabistan'a ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne gideceğim. Daha sonra da başbakanımızla Amerika'ya gideceğiz. Türkiye devrede olmayacak, öyle mi? Türkiye'nin öyle veya böyle onaylamadığı bir plan Suriye'de, bırakın Suriye'yi, daha da ötesinde Ortadoğu'da uygulanabilir mi? Bu mümkün mü? Birinin bunu söylemesi hayal ötesi bir şeydir."

-"Çözüme her zaman yakın olduk"-

Ahmet Davutoğlu, Suriye'de çözüme her zaman yakın olunduğunu ifade ederek, uluslararası toplumdan gelen davranışların Beşşar Esed'i cesaretlendirdiğine işaret etti.
Davutoğlu, "Çözümü engelleyen husus, psikolojik olarak Esed'in 'artık bu yöntemlerle benim burada kalmam mümkün değil' diyeceği noktalarda Esed'i cesaretlendiren uluslararası toplumdan gelen davranışlardır. Yani rejim artık 'bu yöntemlerle bir yere gidemiyoruz, gidilmesi mümkün değil' gibi algıya yaklaşırken, bazen onu destekleyen ülkeler tarafından takınılan tutum, bazen ona karşı olduğunu söyleyen ama net tutum alma noktasında kırmızı çizgileri başka yerlerde çizen tutumlar Esed'e hareket alanı açtı" açıklamasında bulundu.

-"Suriye, Bosna'dan sonra BMGK'nın iflasının ilanı"-

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) Suriye krizindeki tutumuna da değinen Davutoğlu, konseyin ne mülteciler konusunda ne de ulaşım konusunda karar alabildiğine dikkati çekti.

"Suriye, Bosna'dan sonra BM Güvenlik Konseyi'nin iflasının ilanı olmuştur" diyen Davutoğlu, şunları söyledi:

"Eğer BM Güvenlik Konseyi diye bir şeye ihtiyaç varsa, böyle bir iddialı kurul varsa, ona ne zaman ihtiyaç olacak? 200 bin insan ölmüş, kaybolmuş ve milyonlarca insan mülteci konumuna düşmüş. Güvenlik diye bir şey kalmamış Ortadoğu'da ve bu, bizi de tehdit ediyor. Biz Birleşmiş Milletler'i defaatle karar almaya davet ediyoruz ve karar alamıyor."