Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Babacan: Bankalardan gelen "katılım bankacılığı" talebini reddediyoruz

Babacan: Bankalardan gelen "katılım bankacılığı" talebini reddediyoruz

Bazı bankalardan "Katılım bankacılığı penceresi açabilir miyiz?" talepleri geldiğini aktaran Babacan, buna "Kesinlikle hayır" dediklerini belirtti

Giriş: 28 Mayıs 2013, Salı 12:15
Güncelleme: 28 Mayıs 2013, Salı 14:53

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "İlelebet merkez bankalarının sırtında büyüyen bir ekonomi mümkün değildir, sürdürülemezdir" dedi.

Babacan, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) 56. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, bankaların finans sisteminin en önemli faktörü ve temel unsuru olduğunu belirterek, sağlıklı işleyen bir bankacılık sisteminin nasıl bir ülkenin gelişmesine, kalkınmasına katkı verirse, bankacılık sistemi ile ilgili çıkacak aksaklıklar da tüm ekonomiyi etkiyelecek potansiyele sahip olduğunu kaydetti.

Bankacılık sektörünün iyi düzenlenmediği zaman, denetimde de yeterli ciddiyet gösterilmediği zaman dünya ekonomisini nasıl olumsuz etkilendiğinin görüldüğüne işaret eden Babacan, "Türkiye Bankalar Birliği ülke ekonomisinde önemli fonksiyon üstleniyor. TBB'nin kendi içinde yaptığı hassas, tutarlı ve güvenilirliği yüksek çalışmalar bize de ekonomi yönetimi olarak yol gösteriyor" diye konuştu.

Babacan, dünya ekonomisinin oldukça zor dönemlerden geçtiğini ve krizin henüz bitmediğini ifade ederek, şunları anlattı:

"Krizin ana temel konusuna baktığımızda ülkelerin yüksek kamu borç stoklarını, finans sistemlerindeki kırılganlıkları, zayıf bankaları ve yapısal problemler görüyoruz. ABD, Avrupa ve Japon merkez bankaları şimdiye kadar görülmeyen miktarda likiditeyi piyasalara sağlıyor. Böylesine bir tabloda hükümetlerin yaptıklarından son derece kaygılıyız. Merkez bankalarının fonksiyonu, piyasalara geçici rahatlık sağlamak ve bir çöküşü geçici olarak önlemektir. İlelebet merkez bankalarının sırtında büyüyen bir ekonomi mümkün değildir, sürdürülemezdir. Hükümetler, bu fırsatı, reformlarda, rekabet gücünü artırıcı, köklü sorunları çözücü adımları atmakta kullanması lazım."

- "Uyurgezer' tespiti doğru"

Babacan, özellikle son 4-5 aydır bakıldığında önemli sorun yaşayan Avrupa ekonomisinde köklü hiçbir tedbir alınmadığını belirterek, bunun kaygı verici bir tablo olduğunu kaydetti.

Avrupalı önemli bir yayın kuruluşunun kapağında, kendi hükümet başkanlarına "uyurgezerler" denildiğini hatırlatarak, "Bence doğru bir tespit. Nereye gittiğini bilmeden, 'bugünü atlattım ya gerisini sonra düşünürüm' yaklaşımları var. Bunun için çok dikkat etmemiz gerekiyor" diye konuştu.

ABD'deki tablonun biraz daha farklı olduğunu ifade eden Babacan, şunları dile getirdi:

"Dünya dolara itibar ettiği sürece, sen ne kadar dolar basarsan bas sorun görülmüyor ama bu ne kadar daha devam eder bunun da cevabını vermek zor. ABD'de bir miktar toparlanma sinyalleri ve büyüme az da olsa var. Ama orada da önemli bir risk merkez bankasının bundan sonra uygulayacağı politikalar. Para politikalarındaki normalleşme ne zaman başlar? ne hızda olur? Bunlar önemli. Piyasaya verilen likiditenin hızı yavaşlarsa, durursa, geriye dönerse, bunun dünya ekonomisi açısından sonuçları nedir çok iyi analizinin yapılması lazım. Bizim ABD, Avrupa ve Japon merkez bankalarına tavsiyemiz, bu işi yapacaksanız sırayla yapın. Mutlaka takvim ve planınız böyle olsun. Burada atacağınız yanlış bir adım küresel ekonomide öngörülemeyen sonuçları olabilir."

- "Ne yapacağı bilinmeyen politika seti çok riskli"

Babacan, karar verme mekanizmaları düzgün çalışsa, açıklanan politikalar uygulanabilir olsa kaygılarının azalacağını aktararak, "AB'de bir karar, söylem birliği olsa bizim kaygılarımız azalır ama böyle bir tablo göremiyoruz. Japonya'da denenmemiş bir çizgi izleniyor. Umarız ki olumlu sonuç verir. Ama olumsuz bir sonuç verdiğinde dünyanın üçüncü büyük ekonomisinde oluşacak bir rahatsızlığın küresel etkileri de görülecektir" diye konuştu.

Geçen yıl pekçok ülke bütçe hedefleri, reform ajandası açıkladığını anımsatan Babacan, "G20 toplantısında baktık ki daha 6 ay önce açıkladıkları hedef konusunda ciddi gevşemeler var. Esneklik öngörülemez olmaktır. Böylesine yönsüz, sözüm ona esnek, ama içinde ne yapacağını bilemeyen bir politika setinin büyük ekonomiler açısından son derece riskli olacağını düşünüyoruz" dedi.

Babacan, Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) 56. Olağan Genel Kurulu'nda, devlet, düzenleyici kurumlar ve bankacılık sistemi olarak her türlü senaryoya hazırlıklı olmak gerektiğini kaydederek, ülke olarak her adımın dikkatli, bilerek ve risklerden korunarak atılmasının şart olduğunu belirtti.

2008 öncesi attıkları kararlı adımların, bankacılık ve kamu maliye alanlarını güçlendirmelerinin ve önemli alanlarda reformları tamamlamalarının küresel krizde Türkiye'yi koruduğunu ifade eden Babacan, 2009 yılında pek çok hükümetin harcama artırarak krizden çıkma politikası izlediği kriz döneminde, üç yıllık mali disiplin programı açıkladıklarını, 2012 sonu geldiğinde açıkladıklarından da öte hedefleri tutturduklarını dile getirdi.

Babacan, "Mali disiplin mi büyüme mi?" tartışmasını gereksiz ve suni gördüklerini belirterek, "Mali disiplinle beraber büyümenin de olabileceğini Türkiye dünyaya ispat etmiş durumda. Mali disiplini öngörülebilir ve güveni artırıcı bir şekilde kurgularsanız özel sektöre geniş bir alan açarsınız. Özel sektör yatırımı, üretimi ve ihracatıyla büyümenin öncülüğünü yapıyor. Kamu ne kadar kendi asli görevini yerine getiriyorsa özel sektöre de hareket edeceği o kadar alan açmış oluyor" dedi.

Borç alıp içeride tüketmeye dayanan bir büyümenin sürdürülebilir olmadığını vurgulayan Babacan, "Kazanıp harcanırsa ya da kredi alıp yatırım yapılırsa, ev alınırsa sorun yok. Ama kredi çekip yurtdışına tatile gidiyorsanız, aslında gücünüzün yetmeyeceği bir hayat tarzı yaşamaya çalışıyorsanız, bu noktada mutlaka işi kontrollü götürmemiz gerekir. Önce hak edeceğiz, sonra hak ettiğimiz refah seviyesini yaşayacağız. Aksini yapmaya çalışan ülkelerin ne hale düştüğünü yanı başımızdaki komşulardan başlayıp dünyanın pek çok bölgesinde görüyoruz. 2012 yılı bizim için yeniden dengelenme yılı oldu. İç tüketimin kontrol altına alındığı ama ihracatın da artmaya devam ettiği bir yıldı. Cari açığımız milli gelire oranla yaklaşık 4 puan birden düştü" diye konuştu.

-"Bu yıl büyüme geçen yıla göre yüksek olacak"

Büyüme biraz aşağı çekilmiş olsa da Türkiye'nin tüm istikrar ve güven göstergelerinin tarihi iyi noktalara ulaştığına işaret eden Babacan, artık uluslararası kuruluşlar tarafından "yatırım yapılabilir" notu alan ve bir bakıma mazeretlerin ortadan kalktığı bir Türkiye olduğunu kaydetti.

Babacan, gelecek dönemde de dengeli ve sürdürülebilir büyümeye doğru gittiklerini, bu yıl büyüme oranının geçen yıla göre yüksek olacağını, 2014'te ise daha da yüksek oranlar beklediklerini ifade etti.

Son bir yıl içinde finans sektörünü ilgilendiren konularda gerçekleştirdikleri yapısal reformları anlatan Babacan, İstanbul Tahkim Merkezi'nin kurulmasıyla ilgili yasayı Meclis'e gönderdiklerini, mahkemelere gelmeden hızlı çözüm üretecek ve yönetiminde özel sektörün ağırlıklı olarak yer alacağı bir mekanizma kuracaklarını söyledi.

-Ödeme sistemlerine yeni düzenleme-

Ödeme sistemleri ile ilgili yeni bir düzenleme üzerinde çalıştıklarını da ifade eden Babacan, bankacılık dışı ödeme kuruluşlarını ve internet üzerinden yapılacak tüm ödemeleri bir düzenleme ve denetleme çerçevesi içine koyacaklarını, bununla ilgili yetkileri de yeni yasada ağırlıklı olarak BDDK'ya verdiklerini kaydetti.

Babacan, yeni Tüketiciyi Koruma Yasası'na finansal hizmetlerden yararlanan tüketicilerin korunmasıyla ilgili bir bölüm koyduklarını belirterek, şöyle devam etti:

"Bazı alanlarda yeni düzenlemeler geliyor. Bunlardan biri, standartlaştırılmış basit bir kredi kartı. Hiçbir ilave hizmeti olmayan, puan, mil, bonus, hiçbir şey kazandırmayan, düz basit bir kredi kartı. Ama aynı zamanda da aylık aidatı ya da sabit masrafı olmayan bir kredi kartı. Bir diğer konu da bankaların uygulayacağı hizmet ve komisyon ücretleri ile alakalı, BDDK'nın Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın görüşünü alarak sınırlar koyabilmesi. Aslında bunu biz gerçekten arzu etmezdik. Keşke böyle bir şey yapmak zorunda kalmasaydık.

Aslında bankacılık sektörünün geneline baktığımızda da çok olağanüstü bir tablo görmüyoruz. Ama öyle aşırı uygulamalar oluştu ki burada bir düzenleme ihtiyacı oluştu. Tabi bunlar dikkatli yapılmalı. Bunlar yapılırken bankacılık sistemimizin bilançoların genel yapısına zarar verici boyutlara ulaşmamalı. Sektör içindeki aşırılıkları sınırlayıcı bir anlayışla yaklaşılmalı. Bununla ilgili kanunu dünkü Bakanlar Kurulu'muzda konuştuk. Bazı rötuşlar düzeltmeler gerekmekte. Onlar da tamamlandıktan sonra TBMM'ye sevk edilecek ve yasama sürecine girecek."

Bankacılık sektörünün popülizm alanı haline getirilmemesi gerektiğini dile getiren Babacan, bazı ülkelerde krizin bedelini bankalara ödetildiğini söyledi.

Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bankalar ilave vergiyi kendi üzerinde tutmayacak. Tüketiciye, sanayiciye, kredi kullanan kesime yansıtacak. Bankacılıkta ki popülizm yeni bir hastalık. İnşallah Türkiye'ye de bulaşmaz. Gerçekçi ve makul olacağız, doğruyu söyleyeceğiz. Asla aldatan da aldanan da olmayacağız. Devletin asli vazifesi ekonomide doğru düzenlemeleri yapmak, hele hele bankacılık gibi önemli bir sektörde, makul düzenleme çerçevesini oluşturmak. Kuralları tamamen kaldırdığınızda serbest piyasa dediğinizde, orada kaos olur, haksızlıklar olur, aşırılıklar olur. Aşırı düzenleme de yaptığınızda bu sefer sektör ile alakalı pek çok yan hastalık meydana gelir sıkıntı meydana gelir. Dolayısıyla gerekli asgari düzenleme. Ama mümkün olduğunca rekabetin iyi işlediği bir piyasa. Bizim arzumuz, görmek istediğimiz tablo bu."

Bazı alanlarda ölçünün kaçtığını dile getiren Babacan, şunları söyledi:

"Geçen hafta Merkez Bankamızın atmak zorunda kaldığı adım. Diyorduk ki; bu ticari kredi faizleri niye bu kadar yüksek? Ortalamaya bakıyoruz tüketici kredilerinin normalde ticari kredilere göre daha maliyetli olması gerekiyor. Biri toptan alışveriş, diğeri perakende. Birinde tek tek uğraşıyorsunuz öbürü de daha toplu iş. Sonra baktık ki; orada bir alan var. Adına borçlu cari hesap mı dersiniz ya da kısa vadeli banka hesabı eksiye döndüğünde kısa süreli eksi çalışabiliyor. Oralarla ilgili Merkez Bankamız adım atmak zorunda kaldı.

Aylık yüzde 5-6, yüzde 7 faizler söz konusu olmaya başlamış. Tüm bankalarda değil. Ama bazı bankalarımızda olmuş bunlar. Aylık yüzde 5-6 olduğu zaman rakam da aşağı yukarı 10 milyara ulaşmış durumda. Ortalamayı yukarı çekiyor. Burada da ölçülü olmak zorundayız. Ölçüyü kaçırdığınız zamanda, gelip birilerinin bir şey yapması gerekiyor. Bunun böyle olmaz demesi gerekiyor. Keşke bunu yapmak zorunda kalmasak. Keşke piyasa dengeleri, bankacılık sistemimiz kendi içerisinde bunları yönetse ama her zaman mümkün olmayabiliyor.

- "Bankacılık sektörünü algı olarak hırpalamamız gerekiyor"

Önümüzdeki dönemde de Bankalar Birliği ile tek tek bankalarla hep yine istişare içinde olacaklarını ifade eden Babacan, şunları kaydetti:

"Bu müşteri benim avcuma düştü. Şimdi ben buradan ilave ne para kazanabilirim. Bunu yapmamız gerekiyor. Müşterilerimize hep adil olmamız gerekiyor. Nasılsa bunun alternatifi yok. Ben bunu bağladım. İpini de tuttum. Bunun üzerinden nasıl daha fazla para kazanabilirim anlayışının asla olmaması gerekiyor. Bunun örnekleri olduğu için söylüyorum ve bunu bütün bankalarımız yapıyor diye de söylemiyorum.

Bu konularda çok hassas, çok dikkat eden müşteriyi korumayı her şeyin üzerinde tutan çok bankalarımız var Türkiye'de. Zaten uzun vadede baktığımız zaman o bankalar başarılı oluyor. Elindeki müşteriye eziyet eden bir bankanın uzun süre başarılı olması çok zor. Bu kulaktan kulağa yayılıyor. Önemli olan bu işte, önce müşteriyi kazanmak."

Babacan, "Şimdi sektörün karlılığı tartışılıyor. 1 trilyon 400 milyarlık bir bilanço büyüklüğüne sahip bir sektörden bahsediyoruz. Bağlanan sermayeyi şöyle bir hesap edin. Bağlanan sermaye ile beraber diğer sektörlerle kıyaslandığında karlılığa bir bakın. Bir de bu karlılıklarda da dönemsellikleri asla unutmayın. Hazine faizlerinin düştüğü bir dönemi yakalarsınız o dönemde bir defalık yüksek bir kar ortaya çıkabilir. Bunun da iletişimini bankaların iyi yapması lazım. Bu karların ağırlıklı bir bölümü sermayeye ekleniyor. Eklenmese ne olacak. Bir süre sonra BDDK diyecek ki senin bilançon büyüdü sermayen az kaldı bir yerden bul sermaye koy. Ama BDDK ne yapıyor? En baştan proaktif bir şekilde kazandığın önemli bir kısmını içeride tut ki. Bilançonda büyüyor. Dışarıdan, ortaklardan sermaye isteyeceğine, karını tut. Kimseye ilave sermaye diye başvurmak zorunda kalma diyor BDDK" değerlendirmesinde bulundu.

"Dünyada artık parmakla gösterilen ve Türkiye'nin ekonomik istikrarında temel direklerinden birisi olan bankacılık sektörünü algı olarak hırpalamamız gerekiyor" diyen Babacan, diğer ülkeler arasında kendi farklılaştıran Türkiye'nin ekonomik krizde sağlam bir şekilde ayakta durmasının temel direklerinin sağlam kamu mali yapısı ve sağlam bankacılık sektörü olduğunu söyledi.

- Bankaların katılım bankacılığı penceresi talebine olumsuz yanıt

Son yıllarda Türkiye Katılım Bankaları Birliği ile Türkiye Bankalar Birliği'nin güzel bir ortak çalışma kültürü geliştirdiğini ifade eden Babacan, "Hatta geçenlerde TBB'den "Biz birleşsek mi?" gibi bir öneri geldi. Ama o da çok doğru olmayabilir dedim. Çünkü Türkiye Katılım Bankaları Birliğimizin de kendilerine has bir çizgisi var. Özellikle o bankalarla çalışan müşteri kesiminin bazı hassasiyetleri var. Zaten o farklılıkları sebebiyle oraları tercih ediyorlar. İki birliği birleştirirsek o farklılıklar kaynar gider. Dolayısıyla yakın, içiçe çalışın ama ayrı, özgün kurumsal kimliğinizi koruyun dedik" ifadelerini kullandı.

Bazı bankalardan "Katılım bankacılığı penceresi açabilir miyiz?" talepleri geldiğini aktaran Babacan, ancak buna "Kesinlikle hayır" dediklerini belirtti.

Babacan "Türkiye'de katılım bankacılığı yapmak isteyen bankalarımız, sıfırdan bir katılım bankası kurabilir, bunun önü açık. Bunun lisanslarını vermeye hazırız. Yeter ki kriterler, şartlar tutsun. Ama ben mevcut sistem içerisinde pencere açayım, bilançosunu ayrı tutayım, yok. Şubesi, kasası, muhasebesi her şeyi ayrı olacak. Birbirine karışmayacak. Ama katılım bankalarımızın da ticari bankalarımızın da sayısının artmasını istiyoruz"

2010 yılına kadar yeni lisans vermediklerini, mevcut bankaların ortaklı yapısı nihai şekline kavuştuktan sonra aldıkları stratejik kararla, yeni girişler ve yeni lisansların önünü açtıklarını anlatan Babacan, kriterleri çok önemsediklerini ve her "Param var" diyenin Türkiye'de bankacılık yapamayacağını söyledi.

Konuşmaların sonunda TBB Başkanı Hüseyin Aydın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a ve BDDK Başkanı Mukim Öztekin'e hediye takdiminde bulundu.

TBB 56. Olağan Genel Kurulu'na Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Turhan, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı, Eximbank Genel Müdürü Hayrettin Kaplan, Türkiye Katılım Bankaları Birliği Başkanı Ufuk Uyan ile banka genel müdürleri ve yöneticileri katıldı.

AA