Bloomberght
Bloomberg HT Kültür Sanat Seyahat 3 bin yıldır değişmeyen soru: Deprem ne zaman olacak?

3 bin yıldır değişmeyen soru: Deprem ne zaman olacak?

  • Antik dönemin en eski kehanet merkezi Klaros'ta yapılan kazılar, günümüzde en çok merak edilen deprem ne zaman olacak sorusunun tarihsel köklerini ortaya koydu

Giriş: 21 Ağustos 2013, Çarşamba 14:38
Güncelleme: 21 Ağustos 2013, Çarşamba 14:39

Menderes'e bağlı Ahmetbeyli beldesinde yüz yılı aşkın bir süredir devam eden Klaros Kehanet Merkezi kazıları, ilginç bir gerçeği ortaya koydu. Pagan inanışında insanların belli konularda tanrının vahiylerini sorduğu kehanet merkezine en çok sorulan sorulardan biri de depremin ne zaman olacağıydı.

Klaros Kazısı Başkanı ve Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuran Şahin, antik çağın en önemli 3 kehanet merkezinden en eskisi Klaros'daki yazıtlarda döneme ilişkin ilginç bilgilere ulaşıldığını belirtti.

Mitolojik inanca göre kahin Tanrı Apollon'un Anadolu'daki 2 önemli kehanet merkezinden biri olan Klaros efsanesi MÖ 13. yüzyıl sonu ile 12. yüzyıl başlarında bu bölgeye göç eden Akhalar'ın Karyalıların kurmuş olduğu Kolophon kentine yerleşmesi ile başlıyor. İlk göçmen grubun oikistesi (önder, kurucu) olan Rhaikos daha sonra Thebai'den gelen bir göçmen grubundaki Manto ile evlenir.

Klaros Kehanet Merkezinin Manto'nun gözyaşlarından oluştuğu anlatılır. Klaros'un ün kazanması Manto ile Rhaikos'un oğulları Mopsos zamanında olmuştur. Troia Savaşı'nın ünlü kahin'i Kalkhas, Klaros'a gelerek Mopsos ile bir yarışmada karşılaşır.

Bu yarışmayı kaybeden Kalkhas kahrından ölür. Bir başka versiyona göre ise burada ölmez. Güneye doğru ilerleyerek Perge kentini kurar. Strabon'a göre de Kalkhas Pisidya Bölgesindeki Selge kantinin ktistesleri (kurucu) arasındadır.

Pagan inanışa göre tanrının buyruklarının insanlara vahiy yoluyla iletildiği kehanet merkezlerine kişisel sorunlarla ilgili başvuruların yanında kentsel ya da ülkesel sorunlarla ilgili de danışılıyordu. İster yeni bir kent kurulacak olsun isterse ülke yönetiminde yeni bir adım atılacak... Kehanet merkezlerine danışılmamasının uğursuzluk getireceği ve ceza gerektireceğine inanılıyordu.

Klaros'un fay hattından kaynayan bir suyun üzerinde, defne ağaçlarıyla çevrili bir alanın ortasında kurulduğunu, burada çocukluk döneminden itibaren karanlık bir ortamda, insanlardan uzak yetiştirilen kahinlerin gelen soruları tanrıya ileterek yanıtları rahiplere ilettiğinin belirlendiğini kaydeden Şahin, "Kehanet tanrısı olarak görülen Apollon adına inşa edilen bu kehanet merkezine kentlerin yönetiminde söz sahibi olan delegasyonlardan temsilciler gelerek cevap istedikleri soruları iletiyor. Suyun kaynadığı kutsal odada 24 saat veya 48 saat oruç tutan kahinler, orucun ardından dışarıya çıkıyor ve rahip, cevap istenen soruları kahinin kulağına fısıldıyor. Kahin, odaya girerek kutsal suyla orucunu açıyor, elini yüzünü yıkıyor ve Tanrıya soruları soruyor. Esin ve vahiy yoluyla aldığı yanıtları dışarıya çıkarak rahibe söylüyor. Kentler ve ülkelerle ilgili olan yanıtlar yazıtlara işleniyor ve tapınağın önüne dikiliyor" dedi.

Kahinlerin ünlü kehanetleri arasında İzmir'in kuruluşunun da bulunduğunu, Büyük İskender'in Kadifekale'yi alması sonrası burada bir ağacın altında uyurken gördüğü rüyayı Klaros kahinlerine yorumlattığını anlatan Şahin, İskender'in "Kutsal Meles Çayı kenarındaki Pagos Tepesi eteklerinde yerleşecek İzmirliler, eskisinden dört kat daha mutlu ve zengin olacaklardır" yanıtı üzerine Pagos Dağı eteklerinde Yeni Smyrna kentini kurduğunu efsanesinin yaygın olduğunu ifade etti.

Kahinlerin yanıtlarının çoğu zaman bu kadar açık olmadığını, birçok kentin cevapları yorumlayamadıkları için tekrar tekrar sormak durumunda kaldığını belirten Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O dönemde Klaros'a en çok başvuran kentlerden biri de İzmir. Depremlerin sık yaşandığı bu coğrafyada en çok soruların sorulardan birisi de depremlerle ilgili. Yazıtlardan anlaşıldığına göre her deprem sonrası İzmir kenti delegasyonları buraya geliyor ve 'Bir daha deprem olacak mı, ne zaman olacak, kaç kişi ölecek, veba salgını ve yangınlar yaşanacak mı' gibi soruları soruyor. Sorulara verilecek yanlış yanıtlar kehanet merkezine olan güveni etkileyeceği için bir türlü net yanıtlar alınamıyor. En son M.Ö 152'deki depremin ardından depremle ilgili sorular sonrası, Tanrının bu soruya çok kızdığı ve bir daha yanıt vermeyeceği cevabı veriliyor."

Aynı sorunun halen en çok merak edilen soru olduğuna, buna bilimsel yanıtlar dahi verilemediğine işaret eden Şahin, depremin yıkıcı etkilerinin yanı sıra deprem sonrası kemirgen istilaları ve veba salgınlarının da kent yönetimlerinde sıkıntıya neden olduğuna dikkati çekti.

Kehanetlerin nasıl yapıldığına ilişkin incelemelerle jeologlarla yaptıkları tartışmalarda fay hattından kaynayan suda zehirli gazların bulunabileceği, bu sudan içenlerin toksik etkilerle sanrılar görebilecekleri gerçeğinin ön plana çıktığını ifade eden Şahin, ayrıca kehanet merkezi çevresinde bolca bulunan defne ağaçlarının yapraklarının da çiğnenmesi halinde toksik etkilere ve sanrılara neden olabileceği yorumlarının değerlendirildiğini söyledi.

Prof. Dr. Şahin, Kehanet Merkezi'nin M.S 4. yüzyılda Hristiyanlığın yaygınlaşmasıyla gözden düştüğünü, merkez içinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan anıtsal heykellerin kafa bölümlerinin bulunamamasının nedeninin de Hristiyanlığın bu merkezleri lanetlemesi sonrası heykellerin parçalanmasından kaynaklandığının anlaşıldığını dile getirdi.