Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) temmuz ayındaki toplantı tutanaklarının açıklanmasının ardından biraz tedirginliğin olduğunu ancak ortalık yatışınca Türkiye'nin yine ön plana çıkacağını belirterek, "Gelecek Avrupa'da değil, gelecek Amerika'da değil, gelecek gelişmekte olan ülkelerdedir. Yani Brezilya'dadır, Türkiye'dedir, Hindistan'dadır, Çin'dedir, Rusya'dadır" dedi.

Bakan Şimşek, Bloomberg HT ve Habertürk TV'nin ortak yayınında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

ABD Merkez Bankası'nın (Fed) temmuz ayındaki toplantı tutanaklarının açıklanmasının, piyasalar ve Türkiye üzerindeki etkisinin sorulması üzerine Şimşek, özellikle gelişmiş ülkelerin küresel krizden çıkış için para politikasına çok yüklendiklerini söyledi.

Muazzam bir paranın basıldığı dönemin artık geride kalacağını, zaten bu sancıların da bununla ilişkili olduğunu anlatan Şimşek, Fed'in politikasındaki değişikliğin bir kriz olmadığını, sadece varlıkların yeniden fiyatlandırılmasının bir süreci olduğunu ifade etti.

Zaman zaman bazı analizlerde yanlış değerlendirmelerin yapıldığına işaret eden Şimşek, "Sanki gelişmekte olan ülkeler veya Türkiye, bu sürecin sonucunda sanki bir krizle karşı karşıya kalacakmış gibi bir izlenim veriliyor ama böyle bir şey söz konusu değil. Faizler, global likidite nedeniyle baya bir düşmüştü. Onlar şimdi likiditenin bir miktar azalmasıyla veya pahalanmasıyla bir miktar yükseliş sürecine girdi, zaten bunu Türkiye'de gördük, tüm dünyada da yaşıyoruz" diye konuştu.

-"(Fed tutanaklarının açıklanmasının Türkiye'ye etkisi) Bizi fonlama kanalıyla etkileyecek"-

Bakan Şimşek, Fed'in söz konusu tutanaklarının açıklanmasının Türkiye'ye etkilerine de değinerek, şunları kaydetti:

"Bizi fonlama kanalıyla etkileyecek. Bu olumsuz bir kanal. Çünkü Türkiye'nin tasarruf oranları düşüktür, Türkiye'nin bir cari açığı vardır. Bunun finansmanının maliyeti bir miktar yükselecektir. Finansmanı o anlamda biraz daha zorlaşacaktır ama Türkiye çok büyük küresel krizleri atlatmış bir ülkedir, bunun da üstesinden rahat bir şekilde gelecektir. Olumlu iki tarafı var. Birincisi, eğer Amerikan ekonomisindeki toparlanma, global ekonomideki toparlanmayla birlikte büyüme beklentileri güçlenecekse, bu Türkiye'ye küresel doğrudan yatırım gelişini de artıracaktır. Bu cari açığın finansmanına katkıda bulunacaktır. Çünkü Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin uzun vadede geleceği parlaktır. Dolayısıyla büyüme beklentileri iyileşince, yani Amerika'daki, Avrupa'daki, Asya'daki şirketler güçlenirse, kar etmeye başlarsa daha çok küresel yatırım yaparlar, Türkiye'de bundan payını alacaktır. İkinci önemli konu, bu ülkelerdeki ve özellikle AB'deki toparlanma, Türkiye'nin ihracatını ve istihdamını da olumlu yönde etkileyecektir."

- "Fed'in dünyaya yaptığı en büyük haksızlık, belirsizlik"-

Bu geçiş sürecinin biraz sancılı olduğunu çünkü ortada bir belirsizlik bulunduğunu vurgulayan Şimşek, Fed'in aslında dünyaya yaptığı en büyük haksızlığın, bu belirsizlik olduğunu ifade etti.

Fed bir an önce bu belirsizliği kaldırsa, ortada daha öngörülebilir bir ortamın olacağına değinen Şimşek, "Biz ülke olarak her türlü senaryoya hazırız. Bizim varsayımımız şu; İlanihaye bu devam etmez. Bunun mutlaka bir sonu var. Muhtemelen de erken olur, geç olmaz. Zaten piyasalar da bunu yavaş yavaş fiyatlıyorlar. Dolayısıyla piyasalara yansıması da açık ve net olarak ortada" dedi.

- "Vatandaşa, reel ekonomiye yansıması son derece sınırlı" -

Şimşek, tutanakların açıklanmasının Borsa'ya etkisinin nasıl olacağı yönündeki bir soru üzerine de Fed'in politika değişikliğini ilk açıkladığı mayıs ayı öncesinde Türkiye'de Borsaya, ülkenin tahvillerine, bonolarına çok ciddi bir para girişi olduğunu anımsattı.

Çünkü bu dönemde Türkiye'nin çok başarılı bir performans ortaya koyduğunun altını çizen Şimşek, bu dönemde birçok fonun parasını Türkiye'de park ettiğini ifade etti. Yabancıların Borsadaki payının neredeyse yüzde 66'lar civarında olduğuna dikkati çeken Şimşek, şöyle devam etti:

"Şimdi tabi yabancı ağırlıklı bir borsa olunca ve bunların fonlama maliyetleri Fed kanalıyla değişecekse, yabancıların bir kısmı geri dönüyor. Burada borsanın düşüşü ağırlıklı olarak yabancı fonları etkiler, birincisi bu. Çünkü bizim bildiğimiz anlamda ABD gibi, İngiltere gibi Türkiye'de sermaye tabana çok yayılmamış. Vatandaşın, yerlilerin payı zaten borsada çok az, 3'te 1'i civarında. Dolayısıyla aslında reel ekonomiye, vatandaşa yansıması sınırlı olur. Yalnız şöyle bir şey olur; Borsa normalde güçlüyken, yükselirken halka arz daha kolaydır. Firmaların bankalardan borç almadan daha sağlıklı kaynak, daha çok ortak alarak şirketi büyütme imkanı geçici olarak olumsuz etkilenecek. Dolayısıyla vatandaşa, reel ekonomiye yansıması son derece sınırlı ama belki şirketlerin halka arzını bir miktar olumsuz etkiler, o da geçici bir fenomen."

- "Vatandaşın dövizle borcu yok denilecek düzeyde" -

Döviz fiyatlarındaki yükselişin sorulması üzerine de Şimşek, küresel krizin başında bir karar aldıklarını hatırlattı.

Bu kararda, vatandaşların dövizle borçlanmasını yasakladıklarını anımsatan Şimşek, dolayısıyla vatandaşın dövizle borcunun yok denilecek düzeyde olduğunu söyledi. Buna karşın, vatandaşın çok ciddi düzeyde döviz mevduatının olduğuna işaret eden Şimşek, dolayısıyla böyle bir yükselmede vatandaşın zararda olmadığını vurguladı.

Sonuç olarak, bu tabloya göre döviz fiyatlarının yükselmesinin vatandaşa etkisinin son derece sınırlı, hatta pozitif olduğunu aktaran Şimşek, şöyle konuştu:

"Tabi ithal ettiğimiz ürünlerin bir kısmının fiyatına etkisi tabi ki olacak ama öbür türlü de oldu. Dikkat edin, 10 yıl boyunca TL, dolara karşı değer kaybetmedi neredeyse. Bugünkü seviyelere dahi baksanız, son 10 yıl içindeki enflasyon yüzde 150 civarında. Halbuki 2002 yılına bir gidin, TL-dolar kuru neydi? Yaklaşık 1,50-1,60'lar civarıydı. Şimdi 1,9 veya 2 diyorsunuz. İstisnai dönemleri hariç tutuyorum. Buradaki değer kaybı, enflasyonla karşılaştırdığınızda son derece sınırlı. Önümüzdeki döneme baktığınız zaman ise bir etkileşim şöyle olacak; Döviz kurundaki yüzde 10'luk değişim, 1,5 puan olarak yansıyor enflasyona. Bu, şu demek; aslında geçmiş dönemlere kıyasladığımız zaman, dövizdeki hareketlerle enflasyondaki hareket arasındaki geçişkenlik yüzde 15'ler civarı, yani sınırlı. Eskiden, 90'lı yıllara giderseniz çok yüksekti. Dolayısıyla buradaki etki sınırlı olacak."

Şimşek, kendisinin dövizin seviyesi hakkında yorum yapmayacağını çünkü Türkiye'de dalgalı kur sistemi olduğunu da belirterek, "Sadece bir şeyin altını çizmek istiyorum. Türkiye gibi geleceği parlak, büyüme potansiyeli yüksek, nüfusu genç, gelişen ülkelerin uzun vadede para birimleri reel olarak değerlenir. Bakın 1980'li, 90'lı yıllara gidin. Bir vatandaş veya bir şirket, Türkiye'ye güvenip, parasını TL cinsinden değerlendirdiyse, uzun vadede mutlaka kazançlı çıkmıştır" dedi.

- "Gelecek gelişmekte olan ülkelerde"-

Dalgalı kur sisteminde paranın zaman zaman değer kazanabileceğini veya kaybedebileceğini dile getiren Şimşek, burada devalüasyondan bahsedilemeyeceğini, bu terimin eski kur rejimi çerçevesinde kullanımının daha uygun olacağını ifade etti.

Bakan Mehmet Şimşek, son 10 yılda, özellikle son 1-2 yıl içinde Türkiye'ye çok büyük bir güvenin olduğunu vurgulayarak, "Bu zaman içinde Türkiye'ye çok ciddi bir fon akışı olmuş. Şimdi biraz tedirginlik var, ortalık biraz toz duman ama ortalık yatışınca Türkiye yine ön plana çıkacaktır, Türkiye'ye girişler tekrar güçlenecektir. Çünkü niye? Gelecek Avrupa'da değil, gelecek Amerika'da değil, gelecek gelişmekte olan ülkelerdedir. Yani Brezilya'dadır, Türkiye'dedir, Hindistan'dadır, Çin'dedir, Rusya'dadır, bu değişmedi" diye konuştu.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Kimin nereye uçtuğunu, çocuğun okul parasının, apartman aidatının ne olduğunu, bankalardaki para hareketlerini biliyoruz. Zaman içerisinde önüne de koyacağız. Devir değişiyor artık eski Maliye yok. Kayıtdışılıkla mücadelenin dozunu artırıyoruz. Vergi vermeyen, 76 milyondan hırsızlık yapanlardan hakkıyla vergi aldığımız zaman dolaylı vergiler de aşağı iner. Bu milletin lehinedir" dedi.

Memura bütçe görüşmeleri sırasında jest yapılıp yapılmayacağına ilişkin soru üzerine Şimşek, yapılan anlaşmanın bütçeye, Orta Vadeli Programa (OVP) göre brüt olarak 3 milyar 269 milyon lira, net olarak ise 2 milyar 919 milyon lira ilave yük getirdiğini söyledi.

Şimşek, memurlara bakıldığında esas düşük ücretlilerin piramitin tabanında yer aldığını kaydederek, "Örneğin 2 bin lira alan birine 175 lira zam verdiğiniz zaman onun yüzde olarak yansıması çok yüksek olur. Memurların büyük bir kısmı piramitin bu kısmındadır. 800 bine yakın öğretmenimiz var, öğretmenler 175 lira taban aylığı artışı almışlar, bir de ilave 75+75 lira almışlar. Öğretmenler için artış enflasyonun kat kat üzerinde. Aslında memurların büyük bir kısmı için artış enflasyonun kat kat, hükümetin önerisinin çok çok üzerinde" ifadelerini kullandı.

Hükümet olarak OVP'de yüzde 3+3 öngördüklerini, söz konusu artışın yüzde 4+4'e oranla bile daha fazla bir yük getirdiğini dile getirerek, bu durumun ileriki yıllardaki oransal artışta kendilerine yine ilave yük getireceğini belirtti.

Şimşek, 2014 yılına ilişkin bütçede kayıtdışılıkla mücadeledeki başarıya ilişkin olarak bu durumu kendi içlerinde absorbe edebileceklerini kaydetti.

- Akaryakıttaki vergiyi düşürmek ülke menfatine değil-

Şimşek, akaryakıt ve iletişim hizmetlerinden alınan vergilerin ne zaman "makul seviyeye" geleceğinin sorulması üzerine, söz konusu vergilerin yüksek kalmak zorunda olduğunu söyledi. Popülizm yapmayacaklarını kaydeden Şimşek, "Hükümetimizin tercihi üretimden, yatırımdan, ihracat ve istihdamdan yanadır. Bunların üzerindeki yükü aşağı çekmeyi kabul ediyoruz. Ama bizim cari açığımız varken, tüketim üzerindeki vergileri düşürme lüksümüz yoktur. Geçen sene enerjiye 60 milyar dolar ödemişiz. Akaryakıttaki vergiyi aşağıya çekersek tüketim, dışarıya transfer edeceğimiz servet artar. Ben bunu Türkiye'nin menfaatine görmüyorum" diye konuştu.

Şimşek, Türkiye için doğru olanın bu olduğunu vurgulayarak, kayıtdışılıkla mücadeledeki başarı oranı arttıkça dolaylı verglerin zaman içerisinde normal seviyelere çekilebileceğini kaydetti.

- Spor klüplerine vergi affı söz konusu değil-

Şimşek, spor klüplerinin vergi borçlarının affedilip edilmeyeceğinin sorulması üzerine de böyle bir durumun kesinlikle söz konusu olmadığı yanıtını verdi. Spor klüplerine özel muamele yapmadıklarını ve yapmayacaklarını vurgulayan Şimşek, "Klüpler yüksek paralarla futbolcu ithal ederken bizim böyle birşey yapmamız kamu vicdanını zedeler" dedi.

Kanun önünde herkesin eşit olduğunun altını çizen Şimşek, "(Borcu) taksitlendirme oluyor, af hiçbir şekilde olmuyor. Taksitlendirmede de devlet faiz alıyor. Af gündemde değil olmayacak da" diye konuştu.

- E-faturada erteleme yok-

Elektronik fatura uygulamasının ertelenmesi durumunun sorulması üzerine Şimşek, "Kesinlikle ertelemeyeceğiz. Burada 5 dakikalık bir işlemden bahsediyoruz. Biz sadece başvuru yapın, sonra 2014'ün başından itibaren de e-faturaya geçelim diyoruz" ifadelerini kullandı.

Şimşek, bu sisteme Latin Amerika ülkelerinin bile 90'lı yıllarda geçtiğini bildirerek, bu durumun çevre ve mükellef lehine olduğunu söyledi. İlk aşamada 30 bin mükellefi e-faturaya geçmede zorunlu tuttuklarını anımsatan Şimşek, "5 dakikalık işleri var, bu işten sakınmak için gazetelere bişeyler söyleniyor. Açık ve net olarak söylüyorum uygulamayı ertelemeyeceğiz, gerekli müeyyideleri de uygulayacağız. Yılbaşından itibaren sistemin tamamı hazır. Avrupa'nın bazı ülkelerinde 10 tane aracı kuruluş varsa biz bunun hazırlığını tamamlamış durumdayız. Elektronik faturaya geçeceğiz, elektronik defter, arşiv ve denetime zamanla geçeceğiz. Türkiye teknolojiyi kullanacak ve bu sayede kayıtdışılılığı azaltacağız, bunun kaçışı yok" değerlendirmesinde bulundu.

Şimşek, serbest meslek kazançlarının vergilendirilmesine ilişkin soru üzerine de gelişmiş ülkelerde mükellefin, vergi kaçırmadığını kanıtlamakla mükellef olduğunu, Türkiye'de ise Maliyenin mükellefin vergi kaçırdığını kanıtlamakla sorumlu olduğunu ifade etti.

Bu durumun işlerini çok zorlaştırdığını vurgulayan Şimşek, şunları söyledi:

"Ben her serbest meslek erbabının kapısına bir tane müfettiş koyamam. Vatandaşımız bir hizmet veya mal aldığı zaman ödediği para da devletin payı olduğunu bilsin. Eğer biz herhangi bir serbest meslek erbabından mal aldığımızda bunu belgelendirirsek, o zaman sorun kalmıyor. Vatandaşın kendi hakkına sahip çıkması lazım. Kimin nereye uçtuğunu, çocuğun okul parasının ne olduğunu, apartman aidatının ne olduğunu, bankalardaki para hareketlerini biliyoruz. Zaman içerisinde önüne de koyacağız. Devir değişiyor artık eski Maliye yok. Kayıtdışılıkla mücadelenin dozunu artırıyoruz. Vergi vermeyen, 76 milyondan hırsızlık yapanlardan hakkıyla vergi aldığımız zaman dolaylı vergiler de aşağı iner. Bu milletin lehinedir."

- "Devlet eliyle fon kurmak bana sağlıklı gelmiyor"-

Şimşek, Türkiye fonuna ilişkin soru üzerine de doğru olanın Türkiye'de tasarrufları artırmak olduğunu dile getirdi. Türkiye'de hala bir bütçe açığı olduğunu ve ülkenin bir miktar borcu bulunduğunu kaydeden Şimşek, "Devletin borçlanma gereği, bütçe açığı varken bizim devlet eliyle bir takım fonlar kurmamız bana sağlıklı gelmiyor. Biz ekmeğimizi taştan çıkartıyoruz. Özel sektörün tasarruflarını artıracağız, bu tasarrfular uzun vadeli fonlarda birikecek, bu fonlar Türkiye'nin hem iç enstrümanlarına yatırım yapacak. Devlet fonu fikri tartışılan bir fikirdir ama bana çok şey gelmiyor, çünkü bizim hala bütçe açığımız ve borçlanma gereğimiz var" diye konuştu.

- Popülizm yok-

Yaklaşan seçimlerden Maliyenin nasıl etkileneceğinin sorulması üzerine Şimşek, hükümet olarak birçok seçim geçirdiklerini, söz konusu kaygıların yerinde olmadığını belirtti. Yapacaklarının birçoğunu yerine getirdiklerini kaydeden Şimşek, popülizm yapma konusunda herhangi bir durumun söz konusu olmadığına işaret etti.

Şimşek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da her zaman bütçe disiplininden yana tavır koyduğunu vurguladı.

- "Türkiye her açıdan ön planda"-

Bakan Şimşek, Varlık Barışı'na ilişkin tahmininin sorulması üzerine de kendileri için başvurudan çok gerçekleşmenin önemli olduğunu söyledi. Yurtdışındaki Türk vatandaşlarının banka hesaplarında 130 milyar dolar bulunduğunu belirlediklerini anımsatan Şimşek, şunları söyledi:


"Samimi olarak söylüyorum bu parayı dışarıda tutmanın artık bir anlamı yok. Türkiye'nin geleceği, büyüme potansiyeli AB ve ABD ile karşılaştırıldığında daha mı parlak? Kesinlikle. Türk bankaları ve finans sistemi dışarıya oranla daha mı kırılgan. AB'de bankalar battı, mevduat sahipleri para kaybetti, biz bunu 2001'de bile yapmadık. Artık vergi cennetleri ve gizlilik de kalmadı. Türkiye her açıdan ön planda."

- "Bu sene için bir sorun yok"-

Şimşek, mali kuralın uygulanması durumundaki etkilerinin sorulması üzerine, kendilerinin üstü örtük bir mali kural uygulaması gerçekleştirdiklerini dile getirdi. Mali kuralın uygulanması durumunda bütçe açığının daha düşük olmayacağını belirten Şimşek, kendilerinin mali kuralın ötesinde bir mantıkla bütçe disiplinini devam ettirdiklerini vurguladı.

Bakan Şimşek, büyüme beklentileri ile vergi arasındaki ilişkinin sorulması üzerine de bu sene vergi gelirlerinin iyi gittiğini söyledi. Performans ve özelleştirmenin beklenenden de daha iyi, 2B'nin beklenenin altında olduğunu belirten Şimşek, "Büyük resme baktığımız zaman bu sene için bir sorun yok" dedi.

Gezi Parkı odaklı gelişmelerin ekonomiye etkisi üzerine soruyu da yanıtlayan Şimşek, olayların doğrudan etkisinin son derece sınırlı olduğuna işaret etti. Şimşek, söz konusu süreçte Türkiye'nin dünya nazarında hırpalandığını kaydederek, Fed kararları ile Gezi olaylarının aynı döneme denk geldiği için etkilerinin karıştırıldığını dile getirdi.

- "Türkiye zenginleşmeden yaşlanma riskiyle karşı karşıya"-

Öte yandan Bakan Şimşek, özel hayatına ilişkin bir soruyu da yanıtladı. Şimşek, eşinin ikiz bebek beklemesine ilişkin olarak çok mutlu olduğunu, şu anda herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını söyledi. Batının en gelişmiş ülkelerinin ciddi teşvikler vererek nüfusu artırmaya çalıştığını kaydeden Şimşek, "Şu anda Türkiye'nin batısında doğurganlık oranı Avrupa'nın en yaşlı ülkelerinin gerisine düşüyor. Türkiye zenginleşmeden yaşlanma riskiyle karşı karşıya. Yoksa biz kimsenin hayat tarzına müdahale etmek için bunları söylemiyoruz. Bugün alacağımız tedbiler 2060-70'li yılarda etkisini gösterecek" diye konuştu.

Şimşek ayrıca, kendisini cinsiyet noktasında bir yaklaşımının olmadığını ancak bir kız bir erkek olması durumunda güzel olacağını ifade etti.