Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, hizmet sektörüne yönelik üzerinde çalıştıkları projenin, bugüne kadar Cumhuriyet tarihinde bulunmayan bir çalışma olacağına işaret ederek, "Çalışma, dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olan Turquality çalışma sistemine benzerlik arzedecek" dedi.

Çağlayan, Alışveriş Merkezleri ve Perakendecileri Derneği'nin (AMPD) üyesi olduğu Asya-Pasifik Perakende Dernekleri Federasyonu (FAPRA) tarafından düzenlenen ve 23-26 Eylül tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirilecek olan "Asya Pasifik Perakende Konferansı ve Sergisi'nin (APRCE)" tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, hizmet sektöründe üzerinde çalıştıkları projeye ilişkin detaylar paylaştı.

Çalışma kapsamında öncelikle özel sektörün görüşlerini alacaklarına değinen Çağlayan, şunları anlattı:

"Özel sektörün görüşünü almadığımız hiçbir iş yapmıyoruz. Bu görüşlerden sonra da para politikası kuruluna göndereceğiz. Hizmet sektöründe bugüne kadar Cumhuriyet tarihinde olmayan bir çalışmayı gerçekleştireceğiz. Dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olan Turquality çalışma sistemine benzerlik arzedecek. Hedeflerimiz hizmet sektöründe önemli firmalarımızı dünya markası haline getirmek. Bilhassa sağlık konusunda, bilişimde, eğitimde, yazılım sektöründe başta olmak üzere çok önemli destekler veriyoruz. Diğer taraftan Türkiye'nin çok önemli avantajları var. Önemli olan avantajlarımızı, gücümüzü kullanabilmek ve bunun farkında olmak. Konuyla ilgili çalışmalar bittiğinde basın toplantısıyla duyuracağız ve Döviz kazandırıcı hizmetler diye ifade etmiş olduğumuz sağlıkta, bilişimde ve eğitim sektöründe son derece önemli desteklerin verileceği, Turquality benzer devlet desteklerinin bir arada yer alacağı önemli bir yapı olacak."

-"İnanıyorum ki dolar 2 liranın da altına gelecek"-

Zafer Çağlayan, döviz fiyatlarında yaşanan harekete ilişkin yaptığı değerlendirmede, piyasada ihracatçının dövizin arkasına sığındığı, döviz artarsa ihracatını daha fazla artıran ve bunu isteyen kişi olarak değerlendirildiği gibi bir yanılgı olduğuna işaret ederek şunları kaydetti:

"İhracatçı için meselenin döviz artışı değil sürüdürelebilir bir hedefle bir rakam çerçevesinde olması gerektiğini, hem Türk parasına aşırı değer kazandırmayacak hem de kaybettirmeyecek bir yapıda olmasını daha önce ifade etmiştim. Bugünkü rakamlar ihracatçının istediği rakamlar değil. Merkez Bankası'nın dövize gem vurmak adına bir fiili müdahalesinin doğru olmayacağını da ifade ettim. Ekonomide fiyat, arzla talebin kesiştiği yerde olur. Türkiye'de dövize dönmek isteyen varsa hisse senedini çevirip dövize dönüp yurt dışına çıkmak isteyen varsa bunun maliyetini de karşılar çıkar. İnanıyorum ki dolar 2 liranın da altına gelecek."

Sorunun Tükiye'den değil dünyada genel bir sorun olduğuna dikkati çeken Çağlayan, gelişmekte olan ülkelerin paralarının da aynı şekilde değer kaybettiğini söyledi.

Çağlayan bunların geçici sorunlar olduğunu dile getirerek, "Böyle zamanlarda Merkez Bankası'nın kontrollü bir şekilde görevini elden bırakmadan meseleyi izliyor ve takip ediyor olması önemlidir. Ben ümit ediyorum ki olması gereken dengeye kısa bir süre içerisinde gelecek" dedi.

Piyasaların ayın 18'inde ABD Merkez Bankası'nın açıklamasına odaklandığını hatırlatan Çağlayan, şunları söyledi:

"Aslında bir şeyi de hayretle izlediğimi ifade etmek istiyorum. ABD sürekli para genişlemesi yapacak parayı hiç daraltmayacak gibi bir algı vardı piyasalarda. Kalp grafiği iner çıkar. Böyle bir ortamda da gerektiğinde genişleyecek gerektiğinde daralacak. 2008 küresel krizinde kendi ülkesindeki işsizliği azaltmak, olabilecek büyük işsizliklerin önüne geçmek, ekonomisini yeniden canlandırmak adına parasal genişlemeye gitti. Şimdi ABD'de ekonomi iyiye gidiyor, işsizlik rakamları düşüyor, ekonomi gelişiyor, ekonomi geliştikçe artık parayı genişletmeyeceğini söylüyor. Şimdi bunlar sürpriz değil, paranın zaten geriye alınması veya sıkılaştırma yapılmaıs gerekiyordu. Burda böyle bir panik havası niye oldu neden oldu anlamak mümkün değil. Sermaye hareketleri zaman zaman bir ülkeden başka ülkelere giderler."

-APRCE'nin bu yıl ki teması "Yeni dünya, yeni perakende, yeni tüketici"-

Bugün gerçekleştirilen tanıtım toplantısının Türkiye'nin 2023 hedeflerine gitme yolunda önemli bir adım olduğuna işaret ederek, kongrenin Türkiye açısından son derece önemli olduğuna işaret etti.

Çağlayan, gerçekleşecek kongrenin Türkiye'nin diğer ekonomilerden pozitif ayrışması yönünde önemli göstergelerden biri olduğuna dikkati çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu da perakendecilik olimpiyatıdır ve Türkiye bu olimpiyatı başarılı bir şekilde yerine getirecektir. Sadece ben değil, Sayın Başbakanımız da yapmış olduğum davet karşısında seve seve toplantıya katılacağını ifade etti, toplantının açılışı ayın 23'ünde Başbakanımız tarafından yapılacak. Türkiye özel sektörü, Asya Pasifik'te 10 yılda 100 milyar dolarlık bir ilave iş hacmine ulaşmayı hedefliyor. Bu son derece önemli..."

Asya Pasifik'te yer alan 17 ülkenin perakende derneklerinin kongre kapsamında Türkiye'de olacağını dile getiren Çağlayan, "Asya Pasifiğin tamamında 7 bin perakendeci bu federasyonun bünyesinde yer alıyor ve bu federasyondaki firmalar 5 trilyon avroluk bir iş hacmine sahip. 17 ülkede bu 7 bin firma 200 milyonun üzerinde istihdam sağlıyor. Bu yapı, yaklaşık 600 bin satış noktasında dünya nüfusunun yaklaşık yarısına hizmet eden bir yapı" ifadelerini kullandı.

Çağlayan kongrenin bu yıl ki temasının "Yeni dünya, yeni perakende, yeni tüketici" olduğunu belirterek, temanın İstanbul ve Türkiye'yle son derece uyum sağladığını söyledi.

Kongrenin bundan önce yapılanlardan farklı olduğunu dile getiren Çağlayan, bu farklılık çerçevesinde etkinlikte bu yıl ilk defa "Perakende Politikaları Forumu" düzenleneceği bilgisini verdi.

-"Büyüme rakamlarına 'Maşallah' diyorum"-

Toplantı sonunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Zafer Çağlayan, büyüme rakamlarına ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:

"Bu büyüme rakamlarına 'Maşallah' diyorum. Türkiye ekonomisini dünya ekonomisinden ayrıştıran önemli bir kanıt. Türkiye 2013 yılının ikinci çeyreğindeki bu büyümeyle Avrupa'nın en hızlı ve en fazla büyüyen ülkesi oldu. Avrupa'nın Euro Bölgesi'nin 17 ülkesinin 7'si hala 2008'de başlayan global krizle ciddi şekilde pençeleşiyor, öyle gözüküyor ki önümüzdeki 5-10 yıl da ancak kriz öncesi döneme dönecekler. Tam 15 çeyrektir sürekli büyüyen bir ülkeyiz. Dünyada önemli sıkıntıların yaşandığı, bir çok ülkenin büyüme kelimesini unuttuğu, daha az küçülmenin hesabını yaptığı bir ortamdayız. Böyle bir ortamda Türkiye son derece önemli rakamlara sahiptir."

AA