Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

 Almanya pazar günü uzun zamandır konuşulan genel seçimlerini yaptı ve sandıktan “Kemer sıkma programları” kraliçesi, Angela Merkel çıktı. Her ne kadar dışarıdan çizilen profilinden ötürü Merkel, ilk bakışta, özellikle de kurtarılmış çevre ekonomiler bağlamında, Avrupa için “korkulu rüya” gibi görülse de, aslında Merkel, Avrupa için sanılandan daha iyi bir sonuç olabilir. Diğer taraftan, Merkel'i seçerek, euro yanlısı politikalara verdikleri desteği ortaya koyan Almanya için işler o kadar güllük gülistanlık olmayabilir.

Seçimlerde Merkel'in Hristiyan Demokrat Partisi (CDU) ve Bavyera bölgesinde Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) yüzde 41.5 oy oranıyla, parlamentoda 311 sandalye hakkı kazandı. Bu da, CDU/CSU'nun bir koalisyon ortağına ihtiyaç duyacağı anlamına geliyor. Bahsi geçen 3 koalisyon kombinasyonları, “CDU/CSU – Sosyal Demokrat Parti” (SDP) , “CDU/CSU – Yeşiller Partisi” ve “SDP – Yeşiller – Sol Parti (Linke) “ şeklinde sıralanıyor.

Almanya'nın Avrupa'daki ortaklarının tamamının hayalinde, biraz abartılı dille de söyleyecek olursak, “Muhteşem bir koalisyon” hayali var.

Der Spiegel'e göre en muhtemel sonuç SPD ve CDU/CSU koalisyonu olurken, bu ikilinin bir yandan Almanya'nın güçlü ekonomisinin devamını garantileyeceği, diğer yandan da Merkel'in sırtına Euro Bölgesi konusunda daha fazla sorumluluk yükleyeceği düşünülüyor.

“Muhteşem koalisyon” konseptini olumlayan bir diğer isim ise Kemal Derviş. Project Syndicate'te yayınlanan 16 Eylül tarihli makalesinde Derviş, muhtemel koalisyon seçeneklerinin hepsinin, önceki CDU-FDP yönetiminden daha Avrupa ve Euro Bölgesi odaklı bir entegrasyona imkan sağlayacağını savunuyor.

Derviş, “DNA'larında eşitlikçilik ve enternasyonalizm” olduğunu söylediği SDP ya da Yeşiller'in dahil olduğu bir hükümetin, orta vadede Euro Bölgesi kurumlarının güçlenmesi, reform  ve yenile(n)me süreçlerini destekleyeceğine kesin gözüyle bakıyor.

Öte yandan Kemal Derviş, Financial Times gazetesi ve Der Spiegel'in “muhtemel ve muhteşem” koalisyonlara dair çizdiği olumluğu tablonun yanısıra, yine bir İngiliz gazetesi olan The Guardian, Wall Street Journal ve Bloomberg International olası sorunlara ve ikilemlere dikkat çekiyor.

The Guardian'ın, birçok analistin görüşünü alarak tuttuğu sandığın nabzı, en çok bahsi geçen koalisyon seçeneklerinin, Euro Bölgesi reformlarının yoluna taş koymasa da, süreci bir hayli yavaşlatarak, elbette “muhteşem borç krizinden” toparlanmaya çalışan Avrupa için belirsizliklerle dolu bir rota çizebileceğine işaret ediyor.

Birçok analist, CDU-SDP gibi en muhtemel koalisyonun, başta bankacılık birliği olmak üzere, Euro Bölgesi'nin gündeminde yer alan temel reform planlarının hâlihazırda ağır olan hızını daha da yavaşlatabileceği görüşünü paylaşıyor.

Ayrıca her ne kadar 3 seçenek arasında yer alsa da, CDU-Yeşiller gibi bir koalisyon seçeneğinin, vergilere yaklaşım konusunda engellere takılacağı da neredeyse kesin. Merkel'i bertaraf eden bir azınlık hükümeti ise, şimdilik çok olası görünmüyor. Zira, SDP lideri Peer Steinbrück, Financial Times'ın da yer verdiği yorumlarında Sol Parti'ye henüz çok da güvenmediğini, böyle bir birlikteliğin ancak uzun vadede olabileceğini söylüyor.

Bununla birlikte Euro Bölgesi için aslında yine de, şaşırtıcı şekilde daha iyi bir tablo çizebilir çünkü Merkel, her ne kadar “ezici” zafer kazanmış olsa da, önceki 2 döneminde Almanya'da temel reformlar adına pek fazla adım atmış değil. Birçok ekonomi yazarı, analist ve ekonomist de, Merkel’in, kendi ifadeleriyle, "süper seçim sonucu"nun, Almanya’nın sorunlarını gizlediğini düşünüyor.

Öyle ki, Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyelerinden Jörg Asmussen, 27 Ağustos'ta yaptığı konuşmasında, “Eğer reform yapmaya devam etmezsek, 5 ila 10 yıl içinde yine Avrupa'nın hasta adamı olacağız” gibi bir beyanatta bulundu.

Endişelerini açık açık dile getiren yalnızca Asmussen de değil. Financial Times’a yazan Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’nden Adam Posen, “Almanya’nın ekonomik modeli Avrupa’nın gelecek rotasıysa, hepimiz endişeli olmalıyız”a varan boyutlarda ciddi açıklamalar yapıyor.

Almanya’da harcanabilir gelirin, euroya geçişten bu yana, Fransa’nınkinin yarısı oranda büyüdüğü, ihracat odağının, bankaların yeniden sermayelendirilmesi, hizmet sektörünün deregüle edilmesi, üretkenliliğin aşınmaya başlamasından ötürü rekabetlilikte gelecek tehditlerin olduğu, uzmanların en çok dile getirdiği sorunlar arasında yer alıyor.

Bu nedenle, Merkel'in liderlik koltuğuna oturması hâlinde ekip arkadaşları ile asıl karar vermesi gereken, Almanya'ya mı, yoksa Euro Bölgesi'ne mi öncelik verileceği olmalı. Ancak, bu öncelik belirleme süreci, Euro Bölgesi'nin doğasına aykırı bir tablo da ortaya koyarak, dört gözle beklenen “istikrar” umutlarını, daha filizlenmeden, suya düşürebilir.

Merkel'in ne yapacağını şimdiden kestirmek güç. Fakat Şansölye, yeni kurulacak hükümet ile birlikte başlayacağı 3. dönemini sonuna kadar getirirse, “Avrupa'nın kadın liderleri” tarihinde belki attığı ekonomik adımlar anlamında değil ama süre bakımından 11.5 yıl deviren eski İngiltere Başbakanı “Demir Leydi” Margaret Thatcher'ı sollayabilir.

Avrupa'nın dört gözle beklediği seçimlerin sonrası, işleri daha da karmaşık hâle getirerek, sürpriz sonuçlara sahne olabilir. O sebeple, Merkel için asıl şov şimdi başlıyor.

 

 

BloombergHT.com Editörü

Tuğçe Özsoy (tozsoy@bloomberght.com)

 

Kaynaklar: Bloomberg News, The Guardian, Financial Times, Deutsche Welle, Der Spiegel, Project Syndicate, Wall Street Journal