Bloomberght
Bloomberg HT Haberler İSO/Bahçıvan: Kurda öngörülebilirlik çok önemli

İSO/Bahçıvan: Kurda öngörülebilirlik çok önemli

İSO YKB Bahçıvan, "Kur riski, kurdaki öngörülebilirlik artık özel sektör için her zamankinden daha fazla önem taşır hale gelmiştir" dedi

Giriş: 06 Kasım 2013, Çarşamba 12:16
Güncelleme: 07 Kasım 2013, Perşembe 15:37

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, kur riski ve kurdaki öngörülebilirliğin artık özel sektör için her zamankinden daha fazla önem taşır hale geldiğini belirterek, "Merkez Bankası (MB), bu konuda üzerine düşen görevi küresel şartlardaki zorlamalara rağmen, elinden geldiğince yerine getirdi ve getirmeye çalışıyor. Ancak MB'nin her gün piyasalarda düzenleyici stratejilerinin uzun vadede sürdürülebilir olmadığını da unutmamak gerekiyor" dedi.

Bahçıvan, İSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, küresel ekonominin, son beş yılda tehlikeli bir kargaşa ve belirsizlik sürecinden geçerken, bu süreçten en az etkilenen ülkelerden birinin Türkiye olduğunu belirtti.

Türkiye'nin, bugüne kadar herkesi şaşırtan bir kriz yönetimi ve ekonomik başarı sergilediğine dikkati çeken Bahçıvan, dünya ekonomisinin, içinde bulunduğu küresel finans krizinden nasıl ve ne zaman çıkabileceğine dair somut bir plan ve çözümün henüz ortaya konulamadığını söyledi.

Bahçıvan, parasal genişleme sürecinin sona ereceğinin kesin olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Türkiye'de geçen on yıl, ekonomik açıdan önemli bir restorasyon dönemiydi. On yıl önce çok ciddi bir ekonomik kriz yaşamış olan ülkemiz, şimdi on yıl sonrasını planlayan bir konumdadır. Bunun da kıymetini çok iyi bilmeliyiz. Biz sanayiciler bu inanç ve anlayışı taşırken; ülkemiz, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023'e odaklı bir hedef planı doğrultusunda geleceğe yol alıyor. Biz sanayiciler, bunun için elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz, göstermeye de devam edeceğiz. Ancak, mevcut sanayi yapımız, özel sektörün omuzlarındaki borç yükü ve taşıdığı risk ile temposu düşen büyüme hızıyla zorlanacağımız bir gerçek."

Finansal istikrarın her şeyin önünde geldiğini vurgulayan Bahçıvan, "2013-2015 arası ülkemiz açısından çok hassas bir dönem. Küresel ekonomi kabuk değiştirirken, Türkiye'nin gündeminde seçimler olacak. Bu süreçte ekonomik kazanımların kaybedilmemesi, dengelerin korunması çok önemli. Daha önceki seçim dönemlerinde yapılmadığı gibi bu seçim döneminde de popülist politikalara ve vaatlere yönelinmemelidir" değerlendirmesini yaptı.

-"OVP'de, aşırı tüketimi sınırlandırmaya yönelik yaklaşımın varlığı son derece sevindirici"-

Erdal Bahçıvan, uluslararası piyasalarda ülke risk algısını negatif etkileyecek her türlü girişim ve çabadan sakınılması gerekliliğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Finansal istikrarsızlık korkusunu kalıcı bir şekilde üzerimizden atacak yeni bir ekonomi politikasına ihtiyaç duyuyoruz. Gelirinin üzerinde borçlanmaya dayalı, tüketime odaklı bir ekonomi anlayışında; finansal istikrarsızlık, varlığını kaçınılmaz bir şekilde herkese hissettirir. Son 10 yılda bireysel kredilerin 17 kat, ticari kredilerin ise 8 kat artmış olması durumun vahametini yeteri kadar ortaya koymaktadır. Bu açıdan, 10'uncu Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program'da, aşırı tüketimi sınırlandırmaya yönelik bir yaklaşımın varlığı son derece sevindiricidir."

MB'nin bağımsızlığı ve güçlü bankacılık sisteminin faydalarını, beş yıldır yaşanmakta olan küresel ekonomik krizde fazlasıyla gördüklerini kaydeden Bahçıvan, "MB'nin bugüne kadar attığı adımlar, sergilediği öngörüler, bizlere güven verdi. Bu güveni sergilerken MB'nin bağımsızlığının bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da korunmasından yanayız" dedi.

Bahçıvan, Türkiye'de tasarruf oranlarının çok düşük olduğunu ve bu oranın giderek küçüldüğünü vurgulayarak, konuşmasına şöyle devam etti:

"Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre Türkiye, yüzde 12'lere kadar gerilemiş tasarruf oranıyla 170 ülke içinde 130'uncu sırada yer alıyor. Tasarruf oranlarındaki bu düşüklük çok kritik bir gelişmeye kapı aralamıştır: Ülkemizdeki sanayi kuruluşları borçlanmaya bağımlı tehlikeli bir yapı sergilemektedir. Özellikle son yıllarda düşük faiz oranlarıyla yurt dışından borçlanma imkanlarının artması, kuruluşları döviz veya dövize endeksli kredi kullanmaya yöneltmiştir. Bu durum, sanayicilerimizin taşıdığı kur riskini artırırken, borç oranlarının da yükselmesine neden olmuştur. 2013 yılı ilk yarısında özel sektörün toplam dış borç stoku 252 milyar dolara ulaştı. Bu borcun uzun vadeli olanı 143 milyar dolar, kısa vadeli olanı 109 milyar dolardır."

-"Türkiye'nin direnç gösteren enflasyon sarmalından çıkmaya önem vermesi gerek"-

Özel sektörün kısa vadeli borçlarındaki artışın riskli bir gelişme olduğunu anlatan Bahçıvan, "Döviz kurlarındaki olası olumsuz gelişmeler, bu açık pozisyon nedeniyle sanayimizin mali yapısını olumsuz etkileyebilecektir. Kur riski, kurdaki öngörülebilirlik artık özel sektör için her zamankinden daha fazla önem taşır hale gelmiştir. MB, bu konuda üzerine düşen görevi; küresel şartlardaki zorlamalara rağmen, elinden geldiğince yerine getirdi ve getirmeye çalışıyor. Ancak MB'nin her gün piyasalarda düzenleyici stratejilerinin uzun vadede sürdürülebilir olmadığını da unutmamak gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Bahçıvan, son yıllarda yüzde 6 ile 10 arasına takılı kalan enflasyon rakamlarının, gelişmiş ekonomilerin sahip olduğu oranların üstünde bir seyir izlediğini kaydederek, Türkiye'nin bu direnç gösteren enflasyon sarmalından çıkmaya önem vermesi gerektiğine işaret etti.

Para piyasalarındaki öngörülebilirlik konusuna da değinen Bahçıvan, "Para politikasının hangi süre ve hangi faiz seviyesinden devam edeceğinin önceden bilinmese de tahmin edilebiliyor olması; döviz piyasalarındaki korku kaynaklı talebi azaltacak, kurdaki istikrarın "rezerv kaybı" olmadan sağlanmasına katkı yapacaktır" dedi.

Bahçıvan, para piyasaları için Bono ve Tahvil Piyasası'nın asıl olduğunu söyleyerek, MB politikaları paralelinde faizlerin serbestçe belirlendiği bu piyasada, likiditenin hayati önem taşıdığını, ancak mayıstan bu yana bono/tahvil piyasaları işlem hacminde ciddi daralmalar yaşandığını vurguladı.

Likidite azalmasının, yabancı yatırımcıları tedirgin ederken, bu tedirginliğin yatırımcıları faiz riskini azaltmak için pozisyon değiştirmeye, kur riskini azaltmak için de doğrudan döviz alımına ve türev ürünlere yönelttiğini belirten Bahçıvan, "Kurlardaki hızlı yükselişlerin ve oynaklığın önemli sebeplerinden birisinin de bu olduğunu düşünmekteyiz. Tedirginliğin azalması, bono piyasasındaki likiditeyi artırırken, diğer yandan da döviz piyasalarına gelen endişe talebini azaltacaktır" değerlendirmesini yaptı.

Bahçıvan, bankacılık sektöründe sanayi kuruluşlarına yönelik uzun vadeli yatırımları destekleyen, proje bazlı kredi uygulamalarının mutlaka hayata geçirilmesi gerektiğine dikkati çekerek, uluslararası farklı finans kaynaklarını çekmeyi ve BES gibi yeni kaynaklardan yararlanmayı hedeflediklerini söyledi.

Devlet tahvilleri ile karşılaştırıldığında getirileri daha yüksek oluşabilecek Özel Sektör Tahviline yönelik ilginin arttırılması ve bu finans mekanizmasının daha yoğun olarak kullanılmasının önem taşıdığını kaydeden Bahçıvan, "Şirket tahvillerine vergi avantajları sağlanması gibi unsurlar ile "Ortak Özel Sektör Tahvili" seçeneğinin daha kullanılır hale getirilmesi yönünde çalışmalar yapılmalıdır" ifadesini kullandı.

Bahçıvan, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) konusuna da değinerek, "KKDF'nin, tüketim malı ithalatı dışarıda bırakılarak, kapasite raporlarında belirtilen hammadde ve yatırım malı ithalatında kaldırılması ve sanayicilere kapasite belgelerine bağlı olarak KKDF ödemeden ithalat yapabilme imkanı tanınması bizler için büyük önem taşımaktadır" değerlendirmesini yaptı.

AA