Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Moody's'in cuma günü açıklayacağı Türkiye değerlendirmesine ilişkin, "Moody's'ten bugüne kadar Hazine'ye olumlu veya olumsuz sinyal ya da görüş gelmiş değil" dedi.

Babacan, Kanal 24'ün canlı yayınında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye'nin demokrasi tarihi için çok önemli bir dönemeç olduğunu ifade eden Babacan, ilk defa cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçileceğini hatırlattı. AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın halkın büyük teveccühünü kazandığını vurgulayan Babacan, "Belki de şimdiye kadar aldığımız en büyük destekle kendisi seçilecek, öyle görülüyor. Kamuoyu yoklamalarına baktığımızda ilk turda seçimin sonuçlanacağına dair kuvvetli bir beklenti var" dedi.

Türkiye'deki istikrarın daha da güçlenmesi için seçimin son derece önemli olduğunu ifade eden Babacan, siyasi istikrarın her şeyin temeli olduğunu belirtti. Babacan, siyasi istikrarın olmadığı bir ülkede ekonomik başarı elde edilemeyeceğini söyledi.

Türkiye'nin Avrupa'da en hızlı büyüyen ve büyümeye de devam edecek bir ülke konumunda olduğunu belirten Babacan, ülkenin en önemli sorunlarından cari açığın da düşüş trendine girdiğini kaydetti. Geçen yıl yüzde 8'e yaklaşan cari açığın bu sene yüzde 6 civarında biteceğini öngördüklerini vurgulayan Babacan, "Büyümeden fedakarlık etmeden, büyümeyi yüzde 4 civarında sürdürerek, cari açığı düşürüyor olmak da Türkiye için olumlu bir gelişme" diye konuştu.

- "Piyasanın gerisinden gelen kuruluşlar haline geldiler"-

Kredi derecelendirme kuruluşlarının, özellikle 2009 ekonomik krizinden sonra kredibilitelerine ilişkin ciddi sorunlar oluştuğunu ifade eden Babacan, şunları kaydetti:

"Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları piyasaya yön veren değil piyasanın gerisinden gelen kuruluşlar haline geldiler. Yatırımcılar eskisi kadar dikkate almıyor. Hala kendi iç kuralları gereği kredi notuna bakan yatırımcılar var ama önemli bir grup yatırımcı da ülkelere ilişkin artık kendi analizlerini, değerlendirmelerini çok daha önemsiyorlar. Yine de önemsiz bir konu diyemeyiz, dikkat etmemiz ve kredi notumuzun artması için çaba içerisinde olmamız gerekir.

Moody's geçen nisan ayında Türkiye'nin kredi notunu değiştirmemiş ama görünümünü negatife çevirmişti. Fakat nisanla bugün arasındaki 4 aylık gelişmelere bakacak olursak, bu 4 ayda Türkiye ile ilgili büyüme beklentileri yükseldi, cari açık beklentileri düştü. Nisana göre bugün itibarıyla Türkiye'nin genel ekonomik görünümü daha olumlu. Dolayısıyla bağımsız bir değerlendirmenin Türkiye'nin bugün için kredi notuyla ilgili olumsuz bir karara sebep olmaması gerektiğini düşünüyorum ama nihayetinde bu kendi kararları."

Kredi kuruluşlarının Türkiye'deki muhatabının Hazine Müsteşarlığı olduğunu anlatan Babacan, Moody's'in cuma günü yapacağı açıklamayla ilgili bugüne kadar Hazine'ye olumlu veya olumsuz sinyal ya da görüş gelmediğini bildirdi. Babacan, bunun dışındaki açıklamaların herkesin kendi düşüncesi, görüşü ya da beklentisi olduğunu söyledi.

- "Enflasyonda gıda fiyatları etkili oldu"-

Enflasyonun yaz aylarında beklenenden daha yüksek seyrettiğini ifade eden Babacan, bunun en önemli sebeplerinden birinin gıda fiyatlarındaki yükselme olduğunu belirtti. Türkiye'de yaşanan kuraklık ya da bahar aylarında bazı ürünlerde yaşanan don olaylarının pek çok ürünün üretimini ve arzını sınırladığını kaydeden Babacan, bunun fiyatların yükselmesine neden olduğunu vurguladı. Babacan, aşırı talepten ya da piyasada ısınma tabir edilen gelişmeler sonucu bir enflasyon artışı görmediklerini belirtti.

Gıdanın harcama sepetinde yüzde 30 ağırlığı olan bir grup olduğunu ve gıda fiyatlarındaki herhangi bir hareketin enflasyona direkt yansıdığını ifade eden Babacan, "Uzun vadede bizi kaygılandıran bir trend yok. Enflasyonla mücadelede önemli bir başarı elde etmiş durumdayız" dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yılın tamamına ilişkin yüzde 4'lük büyüme hedefini koruduklarını belirterek, "Bugün itibarıyla o hedefle ilgili bir revizyon ihtiyacımız yok" dedi.

Geçen yılın mayıs ayından itibaren gelişen olayların ekonomiye etkilerinin sorulması üzerine Babacan, Mayıs 2013'ten bu yana bakılacak olursa, Gezi Parkı odaklı olaylar ile Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) para politikasındaki değişiklik açıklamalarının aynı tarihte denk geldiğini hatırlattı.

Bunun da 6-7 ay boyunca gelişmekte olan ülkelerin tümünde ciddi etkilere yol açtığına ve buralardan ciddi sermaye çıkışları olduğuna işaret eden Babacan, "Son 3-4 aylık dönemde ise bu sermaye hareketleri tersine dönmüş durumda. Hatta o çıkışı neredeyse telafi edecek boyutta giriş söz konusu" diye konuştu.

Babacan, temeller sağlamsa ülkelerin bu gelişmelerden daha az etkilendiğini vurgulayarak, Türkiye'nin ve diğer gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinin de artık eskiye göre daha sağlam yapıları olduğunu bildirdi.

Türkiye özeline bakılacak olursa da geçen yıl Gezi Parkı odaklı olayların yaşandığını anımsatan Babacan, bunun üzerine Avrupa'da ihracat pazarının zayıfladığını, Suriye'de iç savaşın olduğunu, Irak'ta çok istikrarsız bir dönemin yaşandığını, Ukrayna ve Rusya'nın ekonomilerinin çok olumsuz etkilendiğini ve 17 Aralık sürecinin yaşandığını ifade etti. Bu sürecin de kısa süreli olsa da kafa karışıklığına yol açtığını belirten Babacan, şunları kaydetti:

"Çok şükür onu tamamen aşmış durumdayız. Artık hukuki bir süreç var ve herkes hukuk karşısında hesap verecek. Tüm bunlara rağmen biz geçen yıl yüzde 4 büyümeyi yakaladık. Zaten hedefimiz yüzde 4'tü ve 4'le bitirdik. Bu yıl ilk çeyrek büyümemiz yüzde 4,3. Yılın tamamına ilişkin de yüzde 4'lük hedefimizi koruyoruz. Bugün itibarıyla o hedefle ilgili bir revizyon ihtiyacımız yok. Aşağı yönlü belki bazı risklerden bahsedilebilir ama hükümetimizin resmi hedefi olan yüzde 4'ü değiştirecek şu anda bir tablo yok. Ne etkileyecek bunu yılın geri kalan kısmında? Özellikle Irak pazarı. Irak'taki gelişmeler ve oraya olan ihracatımızın gidişatı, büyümemize artı eksi bir miktar etkide bulunabilir. Ukrayna ve Rusya'ya olan ihracatımız negatif seyrediyor ama bunun yanında da Avrupa'da daha olumlu gelişmeler var. Almanya, İtalya, Fransa, İspanya ve İngiltere gibi büyük pazarlara olan ihracat, yüzde 10 ila 20 arasında artmış durumda. Dolayısıyla yakın çevredeki sıkıntıları Avrupa pazarı biraz telafi ediyor. Tüm bunlar, en iyi senaryo ile en kötü senaryoyu ihracat açısından değerlendirdiğinizde büyümemize bunun etkisi maksimum yüzde 0,3-0,4 puan olabilecek şeyler. Yani ana bakış açımızı değiştirecek bir trend görmüyoruz."

- "1 yılda 1 milyon 400 bin ilave istihdam oluştu"-

Türkiye'deki tasarruf oranlarını da değerlendiren Babacan, Türkiye'nin bugün itibarıyla çok açık bir ekonomi olduğunu söyledi. Bu kadar açık bir ekonomide de çok dikkatli olunması gerektiğini belirten Babacan, Türkiye'nin ekonomik yapısının tümüne bakıldığında cari açığın, belki de en önemli kırılganlık alanı olduğunu ifade etti.

Genelde siyaseten olumsuzlukların çok konuşulmadığını ancak daha gerçekçi yapılan değerlendirmeleri faydalı gördükleri için bunları söylediklerinin altını çizen Babacan, aksi halde istihdamda çok olumlu gelişmelerin olduğunu bildirdi. Nisan 2013'ten Nisan 2014'e kadarki dönemde Türkiye'de 1 milyon 400 bin ilave istihdam oluştuğunu vurgulayan Babacan, "Bu, şimdiye kadar hiç görmediğimiz yükseklikteki rakamlar" dedi.

Babacan, bunun da Türkiye'deki güven ortamının devam ettiğini gösterdiğini ifade etti.

- "BES'te 30 milyar liranın üzerinde fon oluştu"-

Cari açıkla mücadelenin bir amacının da özel sektörün dış borcunun kontrolsüz şekilde artmasını önlemek olduğunu belirten Babacan, buna sebep olan önemli iki unsurun da enerji fiyatları ve tasarruf oranlarının düşüklüğü olduğunu söyledi.

Tasarruf oranlarının artırılması için Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) gibi bazı yapısal adımlar atıldığını anlatan Babacan, şöyle devam etti:

"BES'te şu anda 30 milyar liranın üzerinde bir fon oluşmuş durumda. Çok ciddi bir fon oluştu, hızla büyümeye de devam ediyor ve 4 milyon 600 bin vatandaşımız gönüllü olarak bu sisteme girdi. Bu tür yapısal düzenlemeler önemli ve önümüzdeki dönemde sermaye piyasaları başta olmak üzere tasarruf oranlarını artırmak için hazırlıklarımız hızla devam ediyor. Bunu hem Borsa İstanbul, SPK yapıyor hem de yeni kurulan Sermaye Piyasaları Birliği yeni fikirler üretiyor. Bunların hepsi önümüzdeki aylarda masaya yatırılacak ve kararlar verilecek.

'Yapısal olarak değil de kısa vadede ne yapabilirsiniz?' diye baktığınızda da biz Türkiye'deki kredi hacminin çok hızlı genişlediğini tespit ettik ve bu konuda kararlar aldık, uygulamalar başlattık. Şu an itibarıyla baktığınızda kredi hacmindeki büyüme yıllık bazda ortalama yüzde 17'ye inmiş durumda, yüzde 35'ti bu. Burada tüketici kredileri yüzde 11,6 artarken, KOBİ kredileri yüzde 25 artmış durumda."

- "Ağustos böceği gibi değil, karınca gibi çalışalım"-

Aldıkları önlemlerle bankacılık sistemini, üretimi, ihracatı, yatırımı finanse etmesi için yönlendirdiklerini anlatan Babacan, tüketici kredileri konusunda ise daha dikkatli olunması gerektiğini ifade etti. Bu konuda aldıkları tedbirlerin de işe yaradığına dikkati çeken Babacan, "Örneğin yıl başında vatandaşlarımızın taksitli kredi kartı borcu yaklaşık 46 milyar lira civarındaydı. Bu rakam 34-35 milyar liraya inmiş durumda. Bu, güzel bir trend. Biz hep diyoruz, tüketim önemlidir ama kazandığımızı orantılı şekilde tüketelim. Bir verim ekonomisi olalım ama israf ekonomisi olmayalım" diye konuştu.

Alınan kredilerin hızlı tüketilen ürünlere yönlendirilmesinin, ekonomiye sıkıntı getirdiğini belirten Babacan, konut kredilerinde ise bir sıkıntı olmadığını söyledi. "Borç yiyen aslında bir süre sonra kendi kesesinden yiyor" diyen Babacan, hak edilmeyen bir refah yaşamaya çalışmanın, sadece borcu artırdığını kaydetti. Babacan, "Ağustos böceği gibi değil, karınca gibi çalışalım, hep yarınları düşünelim, çocuklarımızın, torunlarımızın Türkiye'si için de politika üretelim diyoruz" ifadelerini kullandı.


AA