Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türkiye Ekonomi Kurumu tarafından düzenlenen 4. Uluslararası Ekonomi Konferansı'nda (UEK-TEK 2014) konuşan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 25 alanda yapısal dönüşüme ilişkin reform hazırladıklarını belirterek, "Eğer 2015 seçimlerini de şu andaki kamuoyu yoklamaları çerçevesinde güçlü bir destekle biz kazanabilirsek bu reform programını uygulayarak Türkiye'yi tekrar nispeten yüksek büyüme patikasına oturtabileceğiz" dedi.

Şimşek, Türkiye'nin son 10 yılda, küresel kriz, avro bölgesindeki borç krizi, jeopolitik gerginlikler, Arap Baharı sonrasındaki olumsuz gelişmeler, küresel alandaki fiyat artışlarına rağmen "fena olmayan bir performans" ortaya koyarak, yüzde 5 civarında büyüdüğünü kaydetti.

Türkiye'yi Avrupa ile yakınsama sürecinde gördüklerine işaret eden Şimşek, şunları söyledi:

"Aslında Türkiye Latin Amerika ve gelişmekte olan Avrupa ülkelerinden daha iyi performans ortaya koydu. Tabi Asya ile karşılaştırılacak bir performansımız yok. Onların tasarruf oranları çok yüksek, bizdeki en büyük engel, tasarruf oranlarının son derece düşük olması. Kriz sonrasında da Türkiye iyi bir performans gösterdi ama Dünya Bankası tanımına göre biz şu anda uyguladığımız orta vadeli programın sonunda yüksek gelir grubu ülkeler arasına girmeyi ümit ediyoruz."

25 alanda yapısal dönüşüm reformları

Maliye Bakanı Şimşek, uzun süredir reform programı üzerinde çalıştıklarını, 25 yapısal dönüşüm alanı tespit ettiklerini belirterek, şöyle konuştu:

"25 yapısal dönüşüme ilişkin şu anda çok daha detaylı mikro düzeyde atılacak reform adımlarını nihai şekle getirdik. 25 alana ilişkin bin 200'ün üzerinde reformdan bahsediyoruz. Bu alanlar tabii ki hakikaten Türkiye'nin katma değer zincirinin yukarı çıkması için, Türkiye'nin tasarruflarının artırılması için, Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını azaltması için, eğitimde kaliteyi artırması için yani beşeri sermayenin kalitesinin artırılması için gibi birçok alanı kapsıyor. Tabii bu reformların bir kısmını seçimleri beklemeden uygulayabileceğimizi ben umut ediyorum. Ama esas itibarıyla 2015-2019 yılında Türkiye'de ümit ediyorum ki yeni bir seçim olmayacak. Eğer 2015 seçimlerini de şu andaki kamuoyu yoklamaları çerçevesinde güçlü bir destekle kazanabilirsek bu reform programını uygulayarak Türkiye'yi tekrar nispeten yüksek büyüme patikasına oturtabileceğiz."

Mali performansta Türkiye iyi konumda

Türkiye'nin 12 yıl önce mali olarak sürdürülebilir bir noktada olmadığının altını çizen Şimşek, ülkenin yüksek açıkları ve borçları olduğunu belirtti. Bugün ise mali disiplinin artık neredeyse kurumsallaştığına işaret eden Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mali kural yok ama mali kural olsaydı eğer biz başarılı olup mali kuralı uygulasaydık rakamlar bundan daha iyi olmayacaktı. Şu anda mali kural olmadan mali kural varmış gibi çok güçlü bir mali politika yürütüyoruz. Genel devlet açığı bu sene Avrupa ile OECD ülkeleriyle karşılaştırılabilir açık 0,8 yani milli gelirin yüzde 0,8'i. Burada Lüksemburg, Litvanya gibi ülkeleri bir kenara bırakırsanız Avrupa Birliği'nde en iyi ikinci performans bizde. Almanya bizden biraz daha iyi ama Avrupa'nın en iyi mali performanslardan bir tanesi mali politika da bizde. 2017'de fazla vermeyi ümit ediyoruz. İlk defa belki Türkiye devlet olarak fazla verecek. Daha yeni orta vadeli programı açıkladık. Ben bunu oldukça gerçekçi olarak buluyorum. Hatta daha iyi performans bile ortaya koyabiliriz."

Hem borcunun hem de bütçe açığının milli gelire oranına bakıldığında Türkiye'nin iyi bir noktada olduğunu vurgulayan Şimşek, bu yıl muhtemelen brüt kamu stoğunun milli gelire oranının yüzde 33 civarına düşmüş olacağını, orta vadeli program sonunda da bunu yüzde 28,5, yüzde 30'un altına çekmeyi hedeflediklerini belirtti.

"Tasarrufların artırılması lazım"

Türkiye'nin borcunun düşük olduğu, mali disiplin takıntısının nereden geldiği yönünde düşüncelerin oluşabileceğine işaret eden Şimşek, "Esas itibarıyla iki temel hedefimiz var. Bir tasarrufları artırmamız lazım yani cari açığı azaltmamız lazım. Kamu burada üstüne düşeni yapacak. İkinci olarak tabi ki Merkez Bankası'nı elimizden geldiğince desteklememiz lazım. Enflasyonla mücadelede Merkez Bankası'nın elinin güçlü olması lazım" dedi.

Birçok reform yapacaklarını ancak reformların da ucuz olmadığını dile getiren Şimşek, reformların maliyetinin bulunduğunu kaydetti.

İki yıl önce vatandaşı tasarrufa teşvik etmek amacıyla özel sektör tasarruflarının artırılması yönünde çalışma yaptıklarını anlatan Şimşek, özel emeklilik fonlarına 100 liraya karşılık 25 liralık teşvik getirdiklerini hatırlattı. Vatandaşa "cömert bir teklif" sunduklarını söyleyen Şimşek, bu teşvikin bir maliyeti olduğunu ifade etti. Şimşek, bunun gelecek yıl maliyetinin 3 milyar lirayı aşacağını kaydetti.

Şimşek, bazı reformların ciddi maliyet istediğini belirterek, bu nedenle mali disiplinin güçlü şekilde devam ettirilmesi gerektiğini bildirdi.

Türkiye'nin borcunun gayri safi yurt dışı hasılanın oranının brüt olarak diğer ülkelerle karşılaştırıldığı zaman OECD ülkelerinin neredeyse 4'te biri düzeyinde, Avrupa ülkelerinin 3'te biri düzeyinde, gelişmekte olan ülkelerin de altında olduğunu vurgulayan Şimşek, birçok gelişmekte olan ülkenin doğal kaynak zengini olmasına rağmen Türkiye'nin durumunun çok iyi konumda olduğunu ifade etti.

Net dış borç olarak Türkiye'nin farklı bir noktada olduğunu, ülke olarak borcu bulunduğunu belirten Şimşek, devlet olarak ise net anlamda uluslararası alanda katalizör düzeyine geldiğini, bunun sayesinde faizlerin düştüğünü anlattı.

Dövize ve değişken faize dikkat ediliyor

Kısa vadede Türkiye'nin özel sektörün döviz borcuna ilişkin kaygılarının gündeme geldiğine işaret eden Bakan Şimşek, "Döviz borçlusu olan şirketlerin büyük bir kısmının aynı zamanda döviz gelirleri var. Yani Türkiye'deki şirketlerin yüzde 63'ünün hiç döviz borcu yok, geriye kalan yani toplam yüzde 88'inin ya borcu yok ya da ciddi döviz geliri var" diye konuştu.

Türk bankacılık sektörünün hala sağlam bir yapıya sahip olduğuna değinen Şimşek, hem kalite hem sermaye yeterlilik oranı hem de karlılık olarak Türk bankacılık sektörünün oldukça sağlam bir bünyeye sahip olduğunu belirtti. Hane halkı borcunun da hala makul düzeyde olduğunu ifade eden Şimşek, hane halkının dövizle değişken faizle borçlanmasına izin vermediklerini kaydetti.

Kredi kartları üzerinde çalışmalar yaptıklarını, limitleri sınırlandırdıklarını anlatan Şimşek, şöyle konuştu:

"Makro ihtiyati bir mantıkla biz daha makul, daha sürdürülebilir bir patikada gitmeye çalışıyoruz ama yapacağımız reformlarla ben inanıyorum ki Türkiye tekrar yüzde 5-6'lar düzeyinde bir büyümeyi yakalayacak. Çünkü bu reformlar Türkiye'nin büyüme potansiyelini yükseltecek. Makro performansın artırılması için enflasyonun düşük, tek haneye inmesi lazım. Şu anda arzuladığımız noktada değiliz."

Şimşek, sağlıklı mali politikayı devam ettireceklerini, bankacılık sektörünün sağlıklı şekilde yoluna devam edeceğini ifade etti.

"Irak'taki şok yaşanmasaydı"

Cari açığın önemli bir problem olarak büyümenin önüne "hız limiti" şeklinde çıktığını dile getiren Şimşek, cari açığı son yıllarda azaltmaya başladıklarını kaydetti.

Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu yıl Irak'taki şok yaşanmasaydı, Avrupa Birliği birazcık IMF'nin öngördüğü kadar büyüseydi, belki cari açığımız gayri safi hasıla olarak yüzde 5'in altında olabilirdi. Yüzde 5 de yüksek bir rakam ama kat ettiğimiz mesafeyi göstermesi açısından çok önemli. Tabi biz kamu maliyesini güçlü tutacağız. Bankacılık sektörünün sağlıklı şekilde yürümesini sağlayacağız, istihdamı artıracağız, iş gücüne katılım oranı zaten artıyor. Tüm bunların sonucunda yüksek sürdürülebilir büyüme olacak."

Sürdürülebilir büyümede kurumların kalitesinin de önemine işaret eden Şimşek, Avrupa Birliği sürecini yeniden canlandırdıklarını vurguladı. 34 faslın hemen hemen tamamında ilerleme kaydedildiğini söyleyen Şimşek, "Dünya ekonomik reformunun küresel rekabet endeksinde Türkiye bayağı hızlı şekilde ilerledi son yıllarda. 2005 yılında 117 ülke arasında 71'inci sıradayken bugün 144 ülke arasında 45'inci sıraya yükseldi. Bu iyi bir performans ama tabi daha katedeceğimiz mesafe var" dedi.

Yolsuzluk algı endeksinde ise Türkiye'nin 2002 yılında 102 ülke arasında 65'inci sıradayken bugün 177 ülke arasında 53'üncü sırada yer aldığını belirten Şimşek, daha çok yolsuzlukla mücadele edilmesi ve reform yapılması gerektiğini kaydetti.