Moody's/Banerji: Cari açığın finansman şekli yatırımcı güvenini etkiliyor
-
Moody's Türkiye Başanalisti Banerji, Türkiye'de tasarruf oranlarının önemli bir sorun olduğunu ve yüksek bir enflasyon bulunduğunu aktardı
Moody's "8. Yıllık Türkiye'nin Kredi Riski" Konferansı'nda konuşan Alpona Banerji, Türkiye'nin dinamizmine ve bölgesel bir üs olarak konumuna baktıklarını belirterek, ülkenin Avrupa ve ötesinde çok çeşitli ticari bağlantıları olduğunu söyledi.
Türkiye'nin ekonomik gücüne bakıldığında, büyümedeki yüksek dalgalanmayı da göz önüne aldıklarına işaret eden Banerji, tasarruf oranlarının önemli bir sorun olduğunu ve yüksek bir enflasyon bulunduğunu aktardı.
Ekonomik durumu ele alırken bütün bu faktörleri bir arada değerlendirdiklerini dile getirerek, bu açıdan Türkiye'nin durumunun oldukça iyi olduğunu ve yüksek bir oranın çıktığını, metodolojilerinde ikinci faktörün kurumsal güç olduğunu anlatan Banerji, şunları söyledi:
"Kurumsal faktörleri değerlendirirken hükümetin politikalarının öngörülebilirliği ve etkinliğine bakıyoruz. Bütün bunları elimizden geldiği kadar sayısallaştırarak yapıyoruz. Bunu yaparken de Dünya Bankası'nın yönetişimle ilgili göstergelerine bakıyoruz. Bunların özellikle üç tanesini göz önünde bulunduruyoruz. Devletin etkinliği, hukukun üstünlüğü ve yolsuzluk... Özellikle benzer başka ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'de son 10 yıl içinde bu alanlarda olumlu gelişmeler yaşandı. Ancak son 3 yıl içerisinde bu iyileşme yavaşladı ama yine de iyileşme trendi devam ediyor. Bu yüzden bu alanda orta derece artıya geçen bir değerlendirmemiz var.
Aynı zamanda uygulanan politikaların etkinliğine de bakıyoruz. Politikaların etkinliği de değerlendirdiğimiz etkenlerden biri... Merkez Bankası'nın enflasyonu kontrol edebilme gücü... Bilindiği Türkiye'de enflasyon oranı önemli bir sorun olmaya devam etti. Son bir kaç yıldır enflasyon hedefine ulaşılamadı. Dolayısıyla bu risk değerlendirmesinde iki yön var. Daha pozitif bir ortam ve daha zor bir ortam olarak bu değerlendiriliyor."
"Türkiye ekonomisi, 2000'li yılların başından beri hızlı büyüdü"
Üçüncü olarak baktıkların faktörün mali güç olduğunu, mali gücün de yine orta derece artı olarak değerlendirildiğini belirten Banerji, burada devletin bilançosunun güçlü olmasının çok önemli bir faktör olduğunu çünkü, borç oranlarının düşük olduğunu ve son 10 yıl içerisinde de düştüğünü kaydetti.
Kamu borcunun, diğer gelişmekte olan ülkelere göre çok daha iyi durumda olduğunu vurgulayan Banerji, "Aynı şekilde borcun karşılanabilirliğine de bakıyoruz. Hükümetin faiz ödemeleri için gelirlerinin ne kadarını harcaması gerektiğine bakıyoruz. Burada da çok ciddi bir düşüş oldu. 2001 yılında bu oran yüzde 58 iken 2013 yılında yüzde 8,6 olmuş durumda" ifadelerini kullandı.
Banerji, şoku absorbe edebilmek ve bir takım politikalar uygulayabilmek için borcun karşılanabilirliğinin devlete imkan tanıdığını aktararak, mali gücün bir başka boyutunun da devlet borcunun yapısı olduğunu söyledi.
Yıllar içinde bu borcun çok daha dayanaklı hale geldiğini ve vadelerin uzadığını vurgulayan Banerji, yabancı para birimine dayalı yükümlülüklerde bir azalma görüldüğünü ve dolayısıyla şoku absorbe etme açısından daha olumu gelişmeler yaşandığını ifade etti.
Alpona Banerji, Türkiye'ye ilişkin değerlendirmelerinde son faktöre baktıklarında işlerin biraz daha tersine döndüğüne işaret ederek, çeşitli olaylara karşı hassasiyetin riskli görüldüğünü, yüksekliği açısından olumsuz değerlendirildiğini kaydetti.
Bunun sebebinin de cari açığın yüksek olmaya devam etmesi olduğunu aktaran Banerji, şöyle devam etti:
"Cari açığın finansman şekli, yatırımcının güveninin dalgalanmasına sebebiyet veriyor. Baa3 notuna sahip ülkelerle karşılaştırdığımızda bu kategorideki yüksek riski olan ülke Türkiye. Çeşitli olaylara karşı hassasiyetler nelerdir? Neden biz bu, faktöre olumsuz anlamda daha yüksek bir risk veriyoruz? Türkiye ekonomisi, 2000'li yılların başından beri hızlı büyüdü. GSYH üç katına çıktı. Türkiye, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri oldu. Kişi başına gelir arttı. Bütün bu gelişmeler benzer ülkelere göre çok daha olumlu seyretti. Ancak bu büyüme son 4 yılda iç talebe dayalı olarak gerçekleşti.
İç talepten kastım da hem tüketim hem yatırım. Tüketim, Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 70'i. İç tüketimin sonucunda kredi artışı söz konusu oldu. Kredi artışı da kuvvetli sermaye artışlarıyla finanse edildi. Bu nasıl bir durum ortaya çıkardı? Bunun sonucunda yüksek bir cari açık ortaya çıktı. Ayrıca bu açık, düşük tasarruf oranı, rekabetçilik üzerindeki baskılar, döviz kurunun değerlenmesi ve enerji ithalatının artmasıyla oluşan yapısal faktörlerden de etkilendi."
"TCMB'nin rezervleri arttı fakat benzer ülkelerle karşılaştırdığımızda yine de düşük"
Son 3 yılda toplam borçlar içerisinde kısa vadeli borç oranının artmaya başladığını vurgulayan Banerji, bunun da çeşitli dalgalı portföy akımlarına sebebiyet verdiğini ve son üç yılda özellikle cari açığın kısa vadeli borçlarla finanse edildiğini ifade etti.
Banerji, 2014 yılında ise durumun tekrar değiştiğini belirterek, kısa vadeli borçta bir düşüş görüldüğünü, yılın ilk altı ayında cari açığın yabancı sermaye ve net uzun vadeli borçlarla finanse edildiğini, açığın son üç yıldaki birikiminin dış borcun artmasına sebebiyet verdiğini söyledi.
Banerji, şöyle devam etti:
"Şokları absorbe edebilme kapasitesi açısından bakıldığında, ekonomi bütününde dış kırılganlıklarla nasıl başa çıkılabilir? Ekonomi bu konuda nasıl hazırlıklı? Bunun içinde rezervlere bakmanız gerekir. Merkez Bankası'nın rezervleri arttı fakat artmakla birlikte benzer ülkelerle karşılaştırdığımızda yine de daha düşük. GSYH'nın yüzde 14'ü. Bu şekilde bakıldığında, diğer benzer reyting almış ülkelerle kıyaslandığında daha düşük bir oran oluyor."
Türkiye'nin şu an sahip olduğu Baa3 notunun üç kuvvetli ve bir de zayıf yönünün bulunduğunu vurgulayan Banerji, dolayısıyla bu notun Baa3'te oluşmasını sağladığını söyledi.
Alpona Banerji, notun bu seviyede kalmasının en önemli sebebinin de yüksek cari açık olduğuna dikkati çekerek, cari açığın finanse ediliş şeklinin yatırımcı güveni açısından bir kırılganlık yarattığını dile getirdi.
Şokların birleşmesi konusunun üç alanda yoğunlaştığını anlatan Banerji, şunları kaydetti:
"Bir tanesi iç siyasi risk. Türkiye'de seçim takvimi nedeniyle siyasi tansiyon var. Bu takvimin üçte ikisi bitti. Ancak özellikle odaklanılması gereken şey şu; ekonomi politikaları ile ilgili belirsizlik, özellikle düşük büyümenin yaşandığı dönemde önemli bir faktör oluyor. İkinci olarak gördüğümüz risk, jeopolitik risk. Bu alanda artan riskler, bu da yatırımcının güvenini olumsuz etkiliyor. İç siyasetin ve dış sorunların birbirini etkilemesi, kredi süreçlerine ve ticarete etki etmesi... Irak, Türkiye için ikinci büyük ticari ortak. Irak ile yapılan ticaret önemli ölçüde azalmış durumda. Üçüncü ve önemli faktör ise parasal genişlemenin sona ermesi ile birlikte, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz oranlarını artırmaya başlayacak olması sermaye akımında değişiklikler yaratacak ve gelişmekte olan piyasalara likidite miktarında azalma olacak. Önümüzdeki yıllarda bu gelişmekte olan piyasalar için önemli bir faktör olacak. Bu üç faktörü ele aldığımızda bu faktörler kredi bulabilme açısında riskleri artırıyor. Türkiye'nin görünümünü negatife çevirmemizde bu faktörler etkili oldu."
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's Türkiye Başanalisti Alpona Banerji, Türkiye'nin büyük dış dengesizliklerle karşı karşıya kalmaya devam etmesi ve dış finansman ile ödemeler dengesi baskılarına maruz kalmayı sürdürmesi durumunda, kredi notunun yukarı çıkma ihtimalinin az olduğunu belirterek, "Ancak, eğer Türkiye'deki iç ve jeopolitik gerilimler azalır, yatırımcının ekonomiye güveni artar ve ülkenin dış finansmanı üzerindeki baskılar azalırsa notun görünümü tekrar durağana çıkarılabilir" dedi.
Moody's'in "8. Yıllık Türkiye'nin Kredi Riski Konferansı"nda konuşan Banerji, ülkenin bu yıl için borçlanma ihtiyacının Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 25'i civarında bulunduğunu anımsatarak, söz konusu rakamın orta vadede de bu düzeyde olmasını öngördüklerini söyledi.
Gelecek 1-2 yıl boyunca Türkiye'de aşağı yukarı yüzde 2,9'luk bir büyüme öngördüklerini dile getiren Banerji, orta vadedeki beklentilerinin ise yüzde 3,5 düzeyinde olduğunu aktardı.
Banerji, söz konusu büyüme tahminlerinin Türkiye'nin geçmişteki tecrübesinden çok farklı olduğuna işaret ederek, "Çünkü geçmişte yüzde 5 ve civarında bir büyüme söz konusuydu. Dolayısıyla büyümenin düştüğü bir ortamda ekonomi politikalarının ne şekilde değişeceği ve düşük büyümeye nasıl bir adaptasyon sağlanacağı noktası önemli bir faktör olmaya başlıyor" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin Baa3 kredi notunun nisan ayında teyit edildiğini anımsatan Banerji, yapılan değerlendirmede hükümetin bilanço durumunun iyi olması ve düşük borç düzeyi gibi temel kredi avantajlarının vurgulandığını kaydetti.
Banerji, Türkiye'nin ekonomik gücünün ve oluşturulan belli bir refah düzeyinin olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Kamu maliyesinde ve mali politikalarda ciddi bir ters dönüş, artan jeopolitik risklerin söz konusu olması ve bunun sonucunda bir takım faiz baskılarının görülmesi, yabancı sermaye akışının durması ve yatırım ortamını zayıflatacak kurumsal anlamda olumsuzluklar, Türkiye'nin kredi notuna olumsuz etki yaratabilir. Türkiye, büyük dış dengesizliklerle karşı karşıya kalmaya devam eder ve dış finansman ile ödemeler dengesi baskılarına maruz kalmayı sürdürürse, kredi notunun yukarı çıkma ihtimali daha az. Ancak, eğer Türkiye'deki iç ve jeopolitik gerilimler azalır, yatırımcının ekonomiye güveni artar ve ülkenin dış finansmanı üzerindeki baskılar azalırsa notun görünümü tekrar durağana çıkarılabilir.
Dolayısıyla ana mesaj olarak şunu söyleyebilirim ki; Türkiye'nin kredi profilini en çok etkileyen faktör, ortaya çıkabilecek olaylarla ilgili risklere hassasiyettir. Bunun yanında yatırımcı güveninde ani değişikler ortaya çıkarabilecek çeşitli faktörler de olabilir. Örneğin, iç siyasi ortam ve bunun ekonominin siyasi gidişine etkisi, jeopolitik riskler ve bunun ekonomi, iç politika ve ticaret üzerindeki etkisi, ayrıca küresel sermaye ortamındaki değişiklikler gibi faktörler yatırımcı güvenini etkileyebilir."
Banerji, Türkiye'nin hala çok güçlü ve önemli yanları bulunduğunu da vurgulayarak, kamunun mali durumu ve düşük borç oranı nedeniyle şokları absorbe edebilme yeteneğinin yanında, geniş ve çeşitlendirilmiş bir ekonomiye sahip olunmasının olumlu faktörler arasında yer aldığını dile getirdi.
"Büyüme var ama büyümede bir yavaşlama da var"
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Banerji, Türkiye'nin geçmişte birçok şoka karşı tecrübeli olduğu, kredi derecelendirmesinde neden sadece hassasiyete odaklanıldığına yönelik, şunları ifade etti:
"Türkiye her zaman şoklarla karşı karşıya kalmıştır, haklısınız. O nedenle bizim metodolijimizde bu hassasiyet yüksek olarak değerlendiriliyor. Çünkü biz cari açığa ve bunun finansmanına bu açıdan bakıyoruz. Bugünkü şartlarda cari açığın finansmanını etkileyecek noktalara baktığımızda, bu yılın başında başlayan jeopolitik riskler ve geçen yılın sonuyla bu yılın başında olan iç siyasi riskler görülüyor. Ayrıca, dünyada parasal genişlemenin azaltılmasıyla ilgili olarak eylülden bu yana hızlanan bir süreç var. Bütün bunların ekonomi üzerinde etkisi oldu, ekonomi yavaşladı. Büyüme var ama büyümede bir yavaşlama da var ve bu Türkiye'nin alışık olmadığı bir durum. Gelecekte de böyle devam ederse o zaman ekonomi üzerindeki baskılar artacaktır. Bu şoklar tek tek olursa bununla başa çıkmak daha kolay olabilir ama aynı anda hepsi birden olursa, o zaman bu şokları absorbe etme yeteneği de zora düşer."
Banerji, Moody's'in kayıt dışı ekonomiyi kredi notu değerlendirmesinde göz önüne alıp almadığı sorusuna, bunun çok zor olduğunu ve bunun için kamu maliyesine baktıklarını söyledi.
Kamu maliyesinin güçlendirilebileceği yerlerden birinin de kayıt dışının sürece dahil edilmesi olduğunu anlatan Banerji, "Kayıt dışının GSYH'ın yüzde 25'i düzeyinde olduğu yönünde bir tahmin var. Bu rakamın, zaman içerisinde azaldığı tahmin ediliyor ama resmen bunu GSYH'nın bir parçası olarak hesaplayamıyoruz ve dahil etmiyoruz" değerlendirmelerini yaptı.
Banerji, "Ali Babacan, bir sonraki Bakanlar Kurulu'nda görev almazsa Türkiye'nin kredibilitesi ve yatırımcının güveni açısından ne gibi değişiklik bekliyorsunuz?" sorusuna ise "Şoklardan birini, ekonomik politikaların yönü açısından belirsizlik olarak tarif etmiştik. Biz bunun önemli bir faktör olduğunu düşünüyoruz ama bu bir kişiyle mi ilgilidir bunu bilemem ve ne gibi bir politika yapısı gelecekte uygulanacak onu görerek hareket etmek lazım" şeklinde yanıt verdi.
Banerji, bu yıl sonu için enflasyon beklentilerinin yüzde 10, gelecek yıl içinse yüzde 8,5 olarak belirlediklerini söyledi.